* Cenk, yeni albümün hayırlı olsun. Çok güzel olmuş gerçekten. “Bu sefer oldu” dedirteceksin birçoklarına!
- Ben iyi bir sahne şarkıcısıyımdır. Çok da albüm yaptım. 7 albüm, 2 de single var. En iyisi Sezen’le yaptığımız “Kiraz Mevsimi”ydi. 4 şarkı kapmıştım Sezen’den. Sabahattin Ali’nin şiiri bestelenmişti falan. Sonra “Dönüm Noktam” diye bir albüm yapmıştım. O da güzeldi.
* Bu da olmazsa bırakıyor musun?
- Sahneyi bırakmam ama albüm de yapmam artık ona göre (gülüyor).
* “Oldu” kriterin ne?- Dinlettiğimiz insanların yüzde 90’ından olumlu tepkiler alıyoruz. Yüzde 10 ise “Tanju Okan’ın şarkılarını okumak sana mı düştü!” diye karşı çıkıyor. Oysa bunlar Tanju Okan’ın yazdığı ya da bestelediği şarkılar değil, ilk kez onun söylediği şarkılar.
* Neden Tanju Okan şarkıları?- Daha önce albüm yapılmadılar. Bir de sahnede bu şarkıları okuduğumda hep iyi tepkiler alıyordum. Sezen de beş-altı sene önce bu şarkıların sesime çok gittiğini söylemişti.
* Şarkıları alırken zorlandın mı?- Ben biraz rahata kondum, Şafak (Karaman) her şeyi halletti. Hemen hemen hiç sıkıntı olmadı, bana inandılar.
* Şimdi biraz da geriye dönelim. Senin hikayen nasıl başladı?- Bildiğiniz Türk filmleri gibi. Arkadaşlarla tatil için Antalya-Side taraflarına gittik. Bir mekanda “Arkadaşımızın sesi çok güzel, o da şarkı söylesin” diyerek beni sahneye çıkardılar. Mekan sahibi dinledikten sonra “Gel akşamları burada şarkı söyle” dedi. Parayı gıdım gıdım harcıyordum o dönem. Parayı da duyunca “tamam” dedim.
* Çocukken hevesin var mıydı şarkıcı olmaya?- Kendimi bildim bileli “Şarkıcı olacağım” diye aklımı oynatıyordum. İlkokulda müzik dersinde sıralardan dekor yapardım. Sunucu bulurdum, türkücü bulurdum. O zamandan beri şarkı söylemek için yanıp tutuşuyordum.
* Okulda nasıldın peki?- Hiç sevmiyordum okumayı. Zaten liseden sonra okumadım, şarkıcı olacağım diye üniversite sınavına bile girmedim. Rahmetli babam “Madem bu iş yapacaksın okulunu oku” dedi. Ben de babamı kırmamak için radyo sınavlarına girdim, kazandım. Korist olarak dokuz ay falan çalıştım, sonra kendimi attım sahnelere.
* Ailen nasıl karşıladı bu durumu?- İlk zamanlar çok mutlu değillerdi.
* Sen tek çocuk musun? - Hayır, sekiz kardeşiz. En küçüğü benim.
* Sonra?- Sonrası, Ankara’da sahneye çıkmaya başladım. Komşular, anneme “Senin oğlan şarkıcı ama hiç televizyona çıkmıyor” derlerdi, çok üzülürdüm. 10 yılım böyle geçti. Taverna, restoran, pavyon, kafe, düğün, aklına ne gelirse, her yerde çıkıp söyledim. Kulüplerde gece 2’lerde 3’lerde sahneye çıkılırdı. Ben arabam olmadığından 11 gibi giderdim.
* O neden, anlamadım?- Gece tarifesine kalıp da aldığım paranın yarısını taksiye vermeyeyim diye. Sonra da eve dönebilmek için sabah 6’yı beklerdim. Mutsuz değildim ama, sevdiğim işi yapıyordum. Bir gün bir yerde şansımın döneceğini biliyordum.
* O dönüm noktası neydi peki? - Ankara’da bir şeyler yapamayacağım anladım. O sıralar Alanya’dan bir otelden sahne teklifi geldi, orada yaşamaya başladım. Bir gün biri Fahrettin
Aslan’a benden bahsetmiş. Bahsettiğim 90’lı yıllar. Fahrettin Bey beni dinlemeye geldi. Sahneden indikten sonra kartını verdi, “İstanbul’a gel” dedi.
SEYİRİCİYLE VICIK VICIK SAMİMİ OLMAYACAKSIN* Kader ağlarını örüyor!- (Gülüyor) Öyle... O zamanlar Caddebostan Maksim Gazinosu’nda yaz geceleri programları oluyordu. Beni oraya koyacaktı, olmadı. Sonra “Sen gece kulüplerinde çık, tarzın o” dedi. Kenan Doğulu, Yıldız Tilbe, Burak Kut ve Sibel Tüzün’le dönüşümlü olarak Kapkara adlı mekanda çıkmaya başladım.
* Sahnelerdeki başarını, istikrarını neye bağlıyorsun?- Sahneye ölüyorum, tapıyorum.
* Hâlâ mı, sıkılmadın mı?- Hiç sıkılmadım, hâlâ... Bir işi çok seversen ve çalışırsan başarılı olursun. Bu 1 senede de olabilir, 10 senede de. Bana 15 senede geldi mesela ama hiçbir zaman umudumu yitirmedim, olacak diyordum hep o-la-cak!
* İzleyiciyle aran iyi ama belli bir mesafeyi de koruyorsun, yanılıyor muyum?- Seni dinlemeye gelen insanlara çok soğuk olmayacaksın, arana kalın duvarlar koymayacaksın. Ama çok vıcık vıcık samimi de olmayacaksın. Ben o çizgiyi tutturdum işte. Kiminle ne kadar yakın olacağımı, kiminle mesafeli duracağımı biliyorum. Öbür türlü baş edemezsin.
* Çok tacize uğruyor musun?- Eskiden. Gençken ve yakışıklıyken diyeyim (gülüyor). Bunlar herkesin başına gelebilen şeyler, insanlar gelip sarılıyor, fotoğraf çektirmek istiyor, telefonunu almak istiyor, hatta oturduğun yeri bulmaya çalışıyor.
* Kapına gelen oldu mu?- Daire kapısına değil ama apartmanı bulanlar oldu.
* Karı koca kavgasına neden oldun mu peki hiç?- Hayır. Aldığım eğitim ve terbiye böyle bir şeye fırsat vermez. Bu konuda fazlasıyla muhafazakâr bir insanım.
* Sevgilin var mı?- Hep hayatımda biri olsun, bir ilişkim olsun istedim. Evime gideyim, onunla vakit geçireyim istedim. Oldu da; iki defada böyle uzun soluklu ilişki yaşadım. Ama şu anda yok ve ben olsun diye aklımı oynatıyorum. Dört senedir yalnızım.
* Neden olmuyor?- Benim yaşımdakiler evlendi. Bekar kalanlarla da anlaşamıyoruz (gülüyor). Şaka bir yana, sanırım sorun mesleki deformasyon. Gelenler ya korkuyor ya da başka bir amaçla geliyor. Onu da anlıyorsun hemen.
* Sevgilin varken ilişkin ile tacizci hayranlar arasındaki dengeyi nasıl koruyordun?- Koruyamıyorsun ki... Evde kavga gürültü eksik olmuyordu. Gerçi bazen de kıskançlık tutkuya dönüşüyor. Onun da hoş tarafları vardı.
BU YAŞTAN SONRA ÇOCUĞUM OLSUN İSTEMEM
* Diyelim ki aşık oldun, bir sevgilin var, evlenir misin?
- Hayır. Evlilik biraz daha çocukla alakalı geliyor bana artık.
* Çocuk istemiyor musun?
- Çok istiyordum ama bu yaştan sonra da olmaz herhalde. 50 yaşımdayım. Bu sene çocuğum olsa o 10 yaşına geldiğinde ben 60’ımda olacağım. Ona gerektiği gibi ilgi gösteremeyeceksem, neye yarar? Sadece yaşlandığımda bana baksın diye mi çocuk sahibi olayım? Geç anne-baba olanlara bir şey demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Kendi adıma böyle düşünüyor, tercih etmiyorum.
* Yalnız yaşlanmaktan korkmuyor musun?
- Yalnız değilim. Aile bağlarım kuvvetlidir.
* Annene sen bakıyorsun sanırım.
- Evet, annem artık yatakta, yürüyemiyor.
* Sana tavsiyeleri oluyordur mutlaka...
- Olmaz mı? Bana söylediği en önemli şey “Kimsenin ahını alma. Alırsan hakkımı helal etmem sana”dır. Ah almaktan çok korkarım.
* Bir röportajında “Yeterli parayı kazanırsam, 60 yaşında kenara çekileceğim” demişsin. Motivasyonun para mı senin?
- Değil, rahat yaşamak motivasyonum.
* Rahat yaşayacak parayı kazanamadın mı hâlâ, her hafta sahnedesin! Ne yaptın paraları?
- Yeğenlerimi okuttum. Ben liseden sonra okumamanın pişmanlığını çok yaşadım. Onların iyi yerlerde okumalarını istiyorum.
* En çok neye para harcıyorsun?
- Ev aksesuvarlarına...
* Takıntıların var mıdır?
- Tezgahta unuttuğum kirli tabak aklıma geldi diye Etiler’den Cihangir’e döndüğümü, o tabağı bulaşık makinesine koyduğumu bilirim. Evle ilgili o kadar takıntılıyım ki, artık bana misafir gelmiyor. İnsanlar yemek yerken tabakları önlerinden toplamaya başlıyorum. Banyomu kullandıramam zaten.
İSTERSEN EGODAN GEBER, EVE GİRDİĞİN AN YALNIZSIN
* Sahne insanı olmanın getirdiği ego, hayatın geneline yansıyor mu?
- Yok... Sahnedeyken dünyayı ben yaratmış gibi oluyorum. Ama indiğim anda tamamen gerçeğe dönüyorum. Daha kuliste personelle “hadi çay içelim, kahve içelim, hadi çorbacıya gidelim” muhabbetine girerim. Sonra bir de eve dönüş var. Egodan geber istiyorsan, eve girdiğin anda tek başınasın. Bir saat önce herkes üstünde tepende, gözünün içine bakıyor. Sonra arabadan indin, elinde çantan, anahtarla kapıyı açıyorsun. Ve yalnızsın.
* Eve yalnız girmeyebilirsin canım, o senin tercihin.
- Tabii ki partnerlerin olur da, esas seni evde bekleyecek, o egoyu sana yaşatacak biri olması... Bu başka bir şey işte.