OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 15, 2004 00:00
Bir dönemin ünlü gazetecilerinden ve Türkçe’nin en büyük üstadlarından olan Falih Rıfkı Atay, yedeksubaylığını Birinci Dünya Savaşı yıllarında Filistin’de yapmış, anılarını daha sonra son derece çarpıcı bir Türkçe ile kaleme aldığı ‘Zeytindağı’ adlı kitabında Kudüs’ü 1917 Aralık’ında kaybetmemizden hemen sonra Türk karargáhında yaÅŸananları şöyle anlatıyordu:‘Bir sabah kumandanın (Cemal PaÅŸa’nın) odasına girdiÄŸim zaman, gözlerinin aÄŸlamaktan yorulmuÅŸ olduÄŸunu gördüm; Kudüs, Ä°ngilizler’in elinde idi. Oradaki son Türkler’in nasıl kahramanca vuruÅŸtuklarını, masanın üstünden aldığım ÅŸifreli telgrafta okudum. Kudüs’ü Ä°srail OÄŸulları gibi bırakmadık; Türkler gibi bıraktık. Nebi Sanom üstünden Müslüman veya Hristiyan mabedlere doÄŸru inenler, Türkler’in son gününü hatırlayacaklardır.Karargáhın içinde ‘Kudüs düştü!’ sözü, ölüm haberi gibi yayıldı. Daha ÅŸimdiden Beyrut’a, Åžam’a, Haleb’e gözyaÅŸlarımızı hazırlamak lázımdı. Artık yalnız Anadolu’yu ve Ä°stanbul’u düşünüyorduk. Ä°mparatorluÄŸa, hayallerine Allaha ısmarladık!...Tren giderken, iki tarafımızda Suriye ve Lübnan’ı sanki safra gibi boÅŸaltıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu köylerinin arasında Kudüssüz, Åžamsız, Lübnansız, Beyrutsuz ve Halepsiz, öz can ve öz ocak kaygısına boÄŸulmuÅŸ, öyle periÅŸan bulacağız’. Â
button