Cem Yılmaz gider uzaya, biz gideriz onun köyüne

Güncelleme Tarihi:

Cem Yılmaz gider uzaya, biz gideriz onun köyüne
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2004 00:00

Uzaklarda bir köyde yaÅŸayan akrabalar, huylarıdır, hep sitem ederler. O yüzden baÅŸtan söyleyelim Cem Yılmaz’ı hayırsız evlat ilan etmek gibi bir niyetimiz yok. Bir gün bir yerde bir hikaye dinledik ve yollara düştük. Sivas’ın Eski Hamal Köyü’nde, inandığı ÅŸeylerden vazgeçmediÄŸi için torunuyla reklam filminde oynamayı reddeden bir kadın yaşıyordu. Ä°smi Hanım Yılmaz’dı. 103 yaşındaydı ve Cem Yılmaz’ın babaannesiydi.Ä°ki sene önce gelen torununa ‘hayır’ dediÄŸi için hem kendi kaderini hem de köyün kaderini deÄŸiÅŸtirmiÅŸti. Babaanneyi bulmak için gittiÄŸimiz köyden Cem Yılmaz’a ait bir dolu bilinmeyenle geri döndük. Senaryo şöyle: Cem Yılmaz, Cem Yılmaz’dır. Babaannesini ziyaret etmek için kalkar köye gider. Cipiyle köy evine yanaşır. Arabanın heybetinde ürken horoz ve tavuklar saÄŸa sola kaçışır. YaÅŸlı kadın bastonuyla dışarı çıkar. ‘Benim tavuklarımı ürküten münasebetsiz kim’ diye söylenir. Cem, ‘Benim babaanne yabancı deÄŸil’ der. Nene torun kucaklaşıp, eve girerler. Bir süre hoÅŸ beÅŸ ettikten sonra Cem Yılmaz bir telefon etmek ister. Ä°stanbul’dakilere saÄŸ salim vardığını haber edecektir. Ancak evdeki telefon çocuklar eriÅŸemesin diye yüksek bir yere monte edilmiÅŸtir. Cem zıplar zıplar ulaÅŸamaz. Tam o sırada babaanne cebinden cep telefonunu çıkarır ve ‘İstersen buradan ara evlat’ der. Cem Yılmaz ÅŸaşırır. Ekranın altında malum telefon ÅŸebekesinin logosu görünür. Film biter.Bu reklam filmi çekilemedi. Çünkü Cem Yılmaz ne yaptıysa, ne söylediyse babaannesini ikna edemedi. Hanım Yılmaz, evde televizyon açılınca bile başını öbür yana çeviren bir insandı. Kameraya bakmak, filme alınmak onun için günahtı. Türkiye’nin en sevilen komedyeni ve yanında getirdiÄŸi ekip çaresizce Ä°stanbul’a geri döndü. BaÅŸka senaryolar yazıldı, baÅŸka filmler çekildi. FELÇ, BABAANNEYÄ° YATAÄžA BAÄžLAMIÅžAradan iki yıl geçti. Hanım Yılmaz’ın evinin önünde bu kez bizim arabamız durdu. Tavuklar yine kaçıştı. Ama Hanım Teyze bastonunu alıp bizi kovalamak için kapıya çıkmadı, çıkamadı. Çünkü dört ay önce geçirdiÄŸi felç onu yataÄŸa mahkum etmiÅŸti. Kapıyı Cem Yılmaz’ın küçük amcası Seyit Yılmaz açtı. ‘İstanbul’dan geliyoruz’ dedik. Hiç sorgu sual etmeden bizi içeri davet etti. Dört duvarı kilimlerle kaplı yer minderli salona geçtik. Babaanne yoktu. YüreÄŸimiz aÄŸzımıza gelerek nerede olduÄŸunu sorduk. ‘Burada kalıyordu da iki ay evvel aÄŸabeyimin evine taşıdık. Onun hayatının geçtiÄŸi, gelin gittiÄŸi, çocuklarını doÄŸurduÄŸu ev oradır. Az soluklanın gideriz. Ev 50 metre aÅŸağıda’ dedi. Seyit Yılmaz 60 yaşında, ufak tefek bir adam. Evde onun dışında ilkokul çağında iki çocuk, iki de kadın var. ‘Torunlarınız mı?’ diyorum. ‘Yok biri benim, diÄŸeri aÄŸabeyimin oÄŸlu’ diyor. Kadınlardan birini karısı olarak, diÄŸerini de ‘O da bu evin halkıdır’ diye tanıtıyor. Fazla kurcalamıyorum. Seyit Amca kardeÅŸlerini anlatmaya baÅŸlıyor: ‘Biz altı kardeÅŸiz. Biri geçen yıl vefat etti 5 kaldık. Aslında üç de kız var. Onları da sayarsak 9. Hepimiz bu köyde doÄŸduk. Cem’in babası Arif gençken köyü terk etti. Ä°lkokul beÅŸi bile bitiremedi. Davar yayma iÅŸini sevmedi, gitti. Evlendi sonra. Düğününe gittik. Cem doÄŸdu, Özge doÄŸdu.’Cem Yılmaz küçükken yaz tatillerinde gelirmiÅŸ köye. Kendi oÄŸlunu göstererek ‘Aha bu oÄŸlan gibi bir ÅŸeydi’ diyor amcası. Yaramazlığını da söylemeden geçemiyor. Bir de elinden kalem kağıt eksik olmazmış. Ha bire ev halkının resmini çizermiÅŸ. Seyit Amca’nın karısı Sultan Teyze söze giriyor: ‘Cem’i hiç göremiyoruz. Åžehirde sahneye falan çıkıyormuÅŸ. Biz hiç izlemedik. Televizyona çıktığı zaman gülüyoruz, o kadar. Özge’yi Yılmaz ErdoÄŸan’ın akrabasıyla evlendirmiÅŸler. Televizyondan öğrendik. Düğüne bizi niye çağırmadılar ki? Ãœzerimize düşeni yapardık.’Amcası ve yengesi Cem Yılmaz’ı en son iki sene önce geldiÄŸinde görmüşler. Babaannesine kızıp gittiÄŸi günden sonra bir daha sesini de duyan olmamış. ‘Evdeki kilimleri de götürdü. ‘Film çekeceÄŸiz. Dekor yapacağız. 10 gün sonra geri gönderirim’ dedi. Ama gidiÅŸ, o gidiÅŸ. Kilimlerin hepsi el dokumasıydı’ diyor amca Seyit Yılmaz. Cem traktör almak istemiÅŸ ama Seyit Amca kabul etmemiÅŸ. Gururu engel olmuÅŸ. ‘Kabul etseydim o traktör benim çocuklarımı ezerdi. Omuzlarında yük olurdu.’ KUZEN CEM AÄžABEY KOMÄ°KÇİDÄ°ROkuldan öğle yemeÄŸi için eve gelen Ferhat ve Murat sohbetimizi kıkırdayarak dinliyor. Cem Yılmaz’ın kuzeni oldukları için okulda saygı görüyorlarmış. Cem AÄŸabeyiniz ne iÅŸ yapıyor, diyorum. Aynı anda ‘Komikçiii’ diye cevaplıyorlar. Bir iki kere televizyonda görmüşler. Araba alıyormuÅŸ. Onlar da arabalara meraklıymış. En beÄŸendikleri marka da ‘Son model’miÅŸ.68 yaşındaki büyük amca Mehmet Mustafa Yılmaz’ın evine gitmek için kalkıyoruz. Çocuklar önden koÅŸturup haber veriyor. Toparlanmaya vakitleri olsun diye evin dışındaki tuvalete giriyorum. Çıkışta Yenge Sultan Yılmaz, sabun ve maÅŸrapayla beni bekliyor. Elimi yıkadıktan sonra birlikte babaanneye doÄŸru yürüyoruz. Koluma girip anlatmaya baÅŸlıyor: ‘Benim çocuÄŸum olmadı. Bayağı denedik. Baktım olacağı yok, gittim kendim buldum Emine’yi. Ä°ki çocuk doÄŸurdu Seyit’e. Ä°kisi de erkek. Büyük oÄŸlanı Ä°stanbul’a dershaneye gönderdik. Polis olacağım diye tutturmuÅŸtu. Ama saÄŸ olsun Cem geldiÄŸinde vazgeçirmiÅŸti Murat’ımı.’ Seyit Amca’nın ‘O da bu evin halkıdır’ dediÄŸi Emine’nin kim olduÄŸunu da böylece anlıyorum. Belli ki kendi söylemeye utanmış, yalan söylemeye de ahlakı müsaade etmediÄŸi için karısına söyletmiÅŸti. Ä°STASYON KURACAKTI ALABALIÄžA EL ATACAKTICem Yılmaz iki sene önce geldiÄŸinde köylüye ve amcalarına bazı sözler vermiÅŸ. Amcalarının söyleyemediklerini uzaktan akrabaları Halit Yılmaz söylüyor: ‘Herkesin güvendiÄŸi bir daÄŸ vardır. Bizim de Cem Yılmaz’ımız vardı biliyor musunuz? Kendi kendimize Cem var diyorduk. BoÅŸ çıktı. Söz vermiÅŸti. Cep telefonları çeksin diye istasyon kuracaktı. Yolları düzeltecekti. Alabalık tesisini hale yola sokacaktı. Hiçbirini yapmadı. Åžimdi siz gidin taktırdığın yükseltici ters dönmüş. Bi gidip çeviriver deyin.’ Halit Yılmaz, Cem Yılmaz’ın babası Arif Yılmaz’ın çocukluk arkadaşı. Ä°lkokulu birlikte okumuÅŸlar. Öğretmenleri okumayacaklarını anlayınca babalarını çağırıp ‘Siz bu çocukları çiftçi yapacaksanız, okuldan alın’ demiÅŸ. Böylece ikisinin de tahsil hayatı aynı gün sona ermiÅŸ. ‘Arif çok yaramazdı. Bir koyunun bacağını beÅŸ kere kırmıştı. Buralara sığamadı gitti’ diyen Halit Bey, Cem’in babasına çektiÄŸini söylüyor. O ARABA 2 TRÄ°LYON ETMEZ AMA KENDÄ° BÄ°LÄ°RKöyün içinden geçerken Mustafa Amca yanıma gelip derdini paylaşıyor: ‘KomÅŸuların yüzüne bakamıyoruz. Bizi kınıyorlar. Cem Yılmaz’ın köyü böyle mi olmalı diyorlar. Niye sözünü tutmadı bu adam nasıl bir adam diye soruyorlar. Geçen gazetede okuduk Cem iki trilyonluk araba almış. Bu köy iki trilyon etmez. Ama yine de kendi bilir.’ Eski Hamal köyünde soyadı Yılmaz olan 50’den fazla kiÅŸi yaşıyor. Köyde 120 tane hane var. Ama çoÄŸu Ä°stanbul’a göçmüş. Ä°stanbul’daki Eski Hamallıların çoÄŸu BaÄŸcılar ve Esenler’de oturuyormuÅŸ. Hatta BaÄŸcılar’da ‘Eski Hamallılar DerneÄŸi’ bile varmış. ‘Arif Beylikdüzü’nde A ile baÅŸlayan bir yerde oturuyor. Bilmem kaç bloklu bir site. HemÅŸerilerimizin hiçbiri onu görmüyor’ diyor Mustafa Amca. Gitme vakti geliyor. Sultan Yenge bize yemek yediremediÄŸi için üzgün. Kendi elleriyle açtığı lavaÅŸ ekmeÄŸini ve kendi ürettikleri bir petek balı yanımıza yolluk diye veriyor. Amcalar ve köyün erkekleri ile birlikte yol bitimine kadar yürüyoruz. Köyün önündeki çanak anteni gösterip ‘İki aydır ev telefonlarımız da bozuk. Günde bir saat çalışıyor. Başımıza bir hal gelse kimseye haber edemeyiz’ diyorlar. Küçük amca sıkı sıkı tembihleyerek bizi arabaya bindiriyor: ‘Arif’i en son geçen sene gördüm. Cem’e iki tane Sivas kangal eniÄŸi aldı. 300 dolar verdiydi. Söyleyin bir kere de yalnızca bizi görmeye gelsinler.’Beni artist yapacaklardı olmadımBabaannenin kaldığı evin kapısında bizi Mustafa Amca’nın karısı AyÅŸe Yenge karşılıyor. Merhaba dediÄŸimiz komÅŸularla birlikte cümbür cemaat içeri giriyoruz. Babaanne odanın baÅŸ köşesindeki divanda uzanıyor. Başını iki elinin arasına almış. Gelini arkasına yastık koyuyor, doÄŸrulmasına yardımcı oluyor. Yüksek sesle bizim Ä°stanbul’dan geldiÄŸimizi, Cem’den selam getirdiÄŸimizi söylüyor. 103 yaşındaki kadının gözleri parlıyor. Parmaklarını bir bir bükerek saymaya baÅŸlıyor: ‘Arif Yılmaz, Sebahat Yılmaz, Cem Yılmaz, Özge Yılmaz hepsine selam söyle. Beni arasınlar. Ben babaanneyim. Arayacaklar beni. Halimi hatırımı soracaklar. Allah’ın emriyle kardeÅŸlerini arayacaklar. Geçen sene gördüm en son. Küçük oÄŸlum Gazi’nin yanında kalıyordum Ä°stanbul’da. Geldiler. Ama ÅŸimdi beni terk ettiler.’ Babaanne günah olduÄŸu için reklam filminde oynamadığını bir kere de bize söylüyor. ‘Beni artist yapacaklardı, olmadım’ diyor. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!