Celine Dion, benden hálá beste bekliyor

Güncelleme Tarihi:

Celine Dion, benden hálá beste bekliyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2005 00:00

Bunca yıllık sevgili dostum Atilla Şereftuğ, en sonunda baklayı ağzından çıkardı. Bugün dünyanın en güçlü 3 sesinden biri olarak kabul edilen Celine Dion’la yaşadığı platonik aşkı...Bugün dünyanın en zengin kadın şarkıcılarının başında gelen Celine Dion’un kaderini nasıl değiştirdiğini... ‘O kadar fakirdik ki, annemin sofraya ender olarak koyduğu tatlıyı bile aynı tabaktan yerdik. Hepimizin sadece birer tabağı vardı’ diye anlatan Celine Dion... Sadece ‘Titanic’ filminin müziği ‘My Heart Will Go On’’ ile 100 trilyon lira kazanan Celine Dion... 5 Grammy, 2 Oscar ödülü sahibi, albümlerinin satışı 140 milyonu aşan Celine Dion... Açın internetteki bütün arama motorlarını, Celine Dion ile Atilla Şereftuğ adlarını yan yana yazıp arayın. Siz de en az Celine Dion ve hayranları kadar sahip çıkın Atilla Şereftuğ’a.Yazdan kalma bol güneşli bir kış öğlesinde Sultanahmet’teki sayısız uluslararası ödüllü Four Seasons Oteli. Masamızda envai çeşit Türk yemekleri, tatlılar, Türk şarapları. Bunlar kendimiz için değil, İsviçre yemeği yemekten anası ağlayan Atilla Şereftuğ için. Siz de buyurun aramıza, otelin Türk dostu sempatik genel müdürü Mısırlı Marcos Bekhit dostumuzun gönlü zengindir.İstanbul’da TRT’nin düzenlediği son Eurovision Şarkı Yarışması’nda gözler çok aramıştı Atilla Şereftuğ’u.- TRT, İstanbul’da organize ettiği Eurovision Şarkı Yarışması’nde değil bana görev vermek, davet bile etmedi. Oysa ben bu yarışmaya yıllarını vermiş bir Türk bestecisi olarak her türlü görevi almaya hazırdım. En azından, Eurovision tarihinde birincilik kazanan ilk Türk bestecisiyim. Yarışmanın ertesi günü hemen bütün İsviçre basını, ‘Bir Türkün zaferi’ diye yazdı, kimse ‘Celine Dion kazandı’ demedi. Aynı yarışmada ondan iki yıl önce de şimdiki eşim Daniela Simmons’la 2. olmuştum. Eurovision’da bestecisinden gazetecisine, üst düzey yöneticisine kadar çok geniş çevrem var. 36 yıldır İsviçre’de yaşıyorum, dünyanın her yerinde birçok konsere çıktım. Yarışmaya İsviçre adına girdiğim için mi beni yok saydılar acaba; oysa ben Türk oğlu Türküm. Dublin’de 1. olduğum zaman Köln’deki, Londra’daki, Münih’teki Türkler bayraklarla sokağa çıkmıştı. Üstelik bunları ekrandan canlı olarak yayınlayan TRT idi, böyle ilgisizlik olabilir mi?Celine olağanüstü yetenekCeline Dion adını 1988’de ne bilen var, ne duyan. O günlerde Kanada içinde turne şarkıcılığı yapan çok genç bir ses, o kadar. - Celine Dion’u bana bir İngiliz arkadaşım tavsiye etti, CD ve fotoğrafını vererek. Fotoğrafına şöyle bir baktım, çok çirkindi. Eve gidip hemen CD’sini koydum ve ‘İşte bu’ diye bağırdım. Ertesi gün menajerim kendisine bir faks yollayıp Eurovision ve benim hakkımda ayrıntılı bilgi gönderdi. Benim aklım fikrim Celine Dion’daydı, onunla yatıp onunla kalkıyordum. Sonunda şifresini çözdüm; neleri, nasıl söylediğini, zayıf noktalarını, altındaki seslerini. Şartnameye göre şarkı için 3 dakikam vardı, canavar gibi bir intro, derken çeyrek saatte ‘Ne Partez Pas San Moi’ (Bensiz Gitmeyin) ya da İngilizce adıyla ‘Hand In Hand’ adlı bestem bitti. Hemen stüdyoda kendi kart sesimle maket olarak söyleyip bandı Montreal’e gönderdim. Yarışmaya 3 hafta kalmış, içim içimi yiyor, derken cevap geldi: ‘Besteniz gerçekten Celine Dion üzerine yapılmış, sizin için hazırız.’ Altında o zamanlar menajeri olan bugünkü eşi Rene Angelil’in imzası vardı. Saf ve sürekli gülen bir kız Atilla önündeki kırmızı şaraptan bir yudum alıp, sağ elinin baş parmağını havaya kaldırdı, yüzünden eksik etmediği tebessümüyle. - Derken 48 saat içinde kendimi Montreal’de buldum. Celine ile Rene beni yanı vuruk külüstür bir arabayla havaalanından alıp otele götürdüler. Celine çok saf bir kızdı, durmadan kıs kıs gülüyordu. Akşam çok güzel bir yer diye beni 2. sınıf bir Yunan restoranına götürdüler. Garson dolma getiriyor; Celine bana ‘Hayatında hiç böyle şey yememişsindir’ diyor. Ben de çok güzel oynuyorum, bu ne muhteşem lezzet diyerek. Ertesi gün sabah erkenden stüdyoya gittik, bu arada Nella Martinetti de şarkının sözlerini bitirmişti. Kayda girmeden önce Celine’e çalıştırdım parçayı ve gördüm ki, kız anormal bir yetenek. Stüdyoya girdi ve parçayı bir kerede söyleyip çıktı, gerçekten olağanüstüydü. Akşam Rene’yle ikisi beni yine kötü bir restorana götürdüler. Yemekten sonra hep birlikte bir otelin barına gittik. Ben piyanoda bir şeyler çaldım, Celine bana olağanüstü yakınlık gösteriyordu, şarkıları gözlerimin içine bakarak söyledi. Çok hoş bir gecenin sonunda otelden çıkarken Celine koluma girdi; ‘Atilla karnımız tok ama, seni bir yere götüreceğim, hayatında böyle şey görmemişsindir’ dedi. Otomobile bindik, bir süre gittikten sonra bir fırının önünde durduk, Celine kendisini beklememi söyledi. Biraz sonra elinde bizimkilere benzer iki simitle geldi, gözlerime inanamadım. Bir ısırdım ki, ne tadı var, ne tuzu, nerede benim İstanbul sokak simitlerim. Bütün bunları 48 saate sığdırmıştım, ertesi gün ilk uçakla Cenevre’ye döndüm. Celine Dion, az kalsın hem Türklerin, hem İsviçrelilerin yengesi olacakmış.Giyim zevki çok kötü- İsviçre elemeleri için bantları hazırlayıp gönderdim televizyona. Bizden başka 8 yarışmacı daha vardı İsviçre elemelerinde. Elemeler yapıldı, 2 ayrı jürinin tam oyuyla İsviçre’yi temsil etme hakkını aldık. Ardından Celine İsviçre’ye geldi, Dublin’e beraber gittik. Yarışma gecesi için sahne kıyafetlerini bana gösterirken giyim zevki konusunda hayal kırıklığına uğradım. Tuvaletlerden biri resmen abajura benziyordu ve o gece onu giydi iyi mi? Final gecesi sahneye çıkmadan önce orta ve işaret parmaklarımızı birleştirerek birbirimize uğur diledik. Birinci olduğumuz ilan edilince Celine boynuma sarıldı, birlikte dakikalarca gözyaşı döktük. Daha sonra bu bestem 1980’lerin en iyi şarkısı seçildi, ayrıca Celine’in ‘Best of’ albümünde yer aldı. Hálá bu şarkım için dünyanın dört bir yanından bana telif parası gelmeye devam eder. Geçenlerde Bora Bora adlı ülkeden bile geldi; ama Türkiye’den bugüne kadar beş kuruş telif hakkı gönderilmedi.Cenevre’de kucaklaşma Kaderini değiştirdiği kız Atilla ustasını arayıp sorar mı, yoksa vefasızlık illeti oralarda da mı var? - Celine’le en son 2 yıl kadar önce Cenevre’de görüştük, bir konser için gelmişti. Beni provasına davet etmişti, koskoca bir salon, her yer simsiyah. Sessizce 5. sırada bir yere oturdum ve orada hayatımın en güzel provasını izledim. Celine şarkısını bitirdi, bir anda salona doğru yürümeye başladı.Çevresindeki siyahi dev bodyguardları uzaklaştırıp birden boynuma sarıldı. Öyle özlem dolu bir sarılıştı ki, bir türlü bırakmak istemiyordu beni. Saçlarımı okşuyor, tekrar sarılıyor, bana çok uzun geldi o süre. İkimizin de gözleri doldu, sana ne yalan söyleyeyim dostum. Sonra elimden tutup beni kulisteki odasına götürdü, çok güzel şeyler anlattı. Çok hızlı çalışma temposu içinde olduğunu, yarın nerede olacağını bilmediğini söyledi. Bana özel beste yapar mısınEy talih kuşu, Atilla’nın başına konmak için daha ne bekliyorsun? - Davetin sonlarına doğru koluma girip beni bir köşeye çekti; ‘Atilla, güzel besteler yapmaya devam ettiğine inanıyorum. Artık albümlerime girecek besteleri kendim seçiyorum, benim için özel çalışma yapmanı istiyorum. Hoşuma gidecek bütün bestelerini albümüme koymaya hazırım’ dedi. O günden beri bu isteğini yerine getiremedim, hem de işin ucunda büyük maddi menfaatim olacağı halde. Yapamadım Yenerciğim, sevgili sanatçı eşim Daniela’ya haksızlık etmiş olurum diye. Onun için bütün bestelerimi ona verdim, onun için yazdım, yazıyorum. Orkestrayı yönetirken aklım Tanju’daydıAtilla çocukluğundan beri amansız bir Galatasaray tutkunu, 12 yaşındaki oğlu Can’ı da kendine benzetmiş. Tıpkı bizim tonton Sinan’la sevgili oğlu Can gibi. - Deliliğim hangi boyutta olduğunu anlaman için sana yaşadığım bir olayı anlatacağım ilk defa. 1988’de Eurovision’da birinci olduğumuz akşam Galatasaray’ın Samsunspor’la maçı vardı. Dublin’de yarışmadan sonra basın toplantısı yapılacak. Dünya umurumda değil, Tanju Çolak Altın Ayakkabı’ya oynuyor, aklım fikrim Samsun maçında. Sonunda bir telefon buldum ama, smokininin ceplerine tek kuruş koymamışım. yok. O sırada ızbandut gibi iki İrlandalı polis geldi yanıma; ‘Basın toplantısına başlamanız için sizi bekliyorlar’ dedi. Çok acele aileme telefon etmem gerektiğini söyleyip kendilerinden borç istedim. Ceplerini iyice karıştırıp bozuklukları denkleştirdiler. Telefonu çevirdim, karşımda rahmetli Faruk Ağabeyim, zannetti ki, birincilik duygularımı onunla paylaşacağım. Beni tebrik ediyor, ailece gurur duyduklarını tekrarlıyor, halbuki benim aklım fikrim Galatasaray’ın maçında. Sözünü bir ara kesip bizim maçı sordum, ‘2-1 aldık, golleri de Tanju attı’ deyince bağırmamdan sarsıldı fuaye. Tanju, Avrupa Gol Kralı olmuştu.Sertab’ın 1’inciliğinde Tarkan’ın da payı varTürkiye’de bütün şarkıcılar aynı oldu, kızlar Madonna, erkekler ise Michael Jackson gibi. Birkaç sene önce havalarından geçilmeyen sözde şarkıcıların şimdi adları bile yok. Ayakta kalanlar yine eski isimler, Ajda Pekkan, Sezen Aksu.Sertab’ın parçasının Eurovision birincisi olmasında Tarkan’ın getirdiği konseptin büyük payı olduğuna inanıyorum. Tarkan’ın alıştırdığı oryantal kokulu müzik olmasaydı, Sertab’ın şarkısı Avrupalının kulağına tuhaf gelebilirdi.En büyük rüyam, St. Petersburg Senfoni Orkestrası ve korosuyla Aspendos’ta bir konser vermek. Sponsor bulabilirsem, bütünüyle kendi bestelerimden oluşan bir repertuarla bunu gerçekleştireceğim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!