Güncelleme Tarihi:
Ersin Özince, Türkiye İş Bankası'nın gelmiş geçmiş ‘‘En genç’’ Genel Müdürü. Toplam gücü 15 milyar dolara ulaşan (Özür dilerim, TL'ye çeviremedim) süper Amiral Gemisi'nin kaptanı.
1976 yılında genç bir müfettiş muavini olarak katıldığı İş Bankası'nın başına, çeşitli kademelerden geçtikten 22 yıl sonra geçmiş. Aynı zamanda Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı da yürütüyor. Spotlar altına çıkmaktan hoşlanmıyor, özel röportaj vermiyor. Hele ailesiyle birlikte özel hayatının kapılarını ardına kadar açarak. Ama biz şeytanın bacağını kırdık bir kez daha. Ersin-Hilal Özince çiftiyle Çırağan Kempinski Otel'in İznik adlı özel odasında uzun bir sabah kahvaltısı sohbeti yaptık önce. Bu çok şeker çiftle daha sonra Arnavutköy'e uzanıp sahil boyunca gezdik. Elele tutuşup yürüdüklerinde her ikisinin gözlerindeki parıltıyı görmeliydiniz. Genç müdür Marmara'ya olta atmayı da unutmadı bu arada. O gün; ne para vardı, ne borsa, ne protokol vardı, ne bilanço, ne de faiz. Ama Amiral Gemisi'nin Ersin Kaptan'ına parayı sormamak olmazdı. ‘‘Beni bankacılığın aleyhinde konuşturacaksınız Yener bey. Para çok tehlikeli bir şey, yanıcı bir gaz gibi. Nüfuz kabiliyeti, sızma kabiliyeti müthiş. Yerinde kullanılmadığı zaman çok tehlikeli. En ciddi şekilde sarfedildiği zaman çok yararlı. İçinde bulunacağı kaplar, mekanlar, tesisat çok ciddi standartlarda olmalı. Kısaca para yararlı ama, tehlikeli bir madde’’ dedi.
Trilyonları yöneten İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ilk kez Hürriyet'e konuştu
Parayı çok çok seviyor olmalı.
- Hiç sevmem, paramın hesabını da bilmem. Çok param olduğundan değil, ne kadar olursa olsun kendi paramın hesabını hiç bilmem. Cebimde şu anda kaç para var derseniz, onu dahi bilmem. Genellikle param olmaz zaten. Her zaman bizim evimizde dehşet bir para sıkıntısı olur, çünkü ben para çekmeyi unuturum. Londra'da bir operayı izlemeye gitmiştik, büfeden su alacaktım, baktım cebimde para yok. Yine yanımda taksi parası olmadığını için evden bankaya kadar yürüdüğüm oldu. Onun için para işlerim Hilal'den sorulur. Kaç lira maaş aldığımı bilmiyorum.
Genellikle bankacıların cebinde akrep vardır.
- Cimri denmez ama parada da, kaynakta da tutumluyumdur. Her zaman paranın çok güçlükle kazanılabildiğini düşünme zorunluğunda hissederim kendimi. Bugün bile hangi mekana girersem gireyim elektriği söndürürüm, musluğu kapatırım. Tabakta yemek kalırsa üzülürüm, çünkü öyle öğrendim.
Bu yaşta, böyle bir süper holdingin kaptanı olmak nasıl bir duygu acaba?
- Öncelikle çok büyük sorumluluk ve müthiş bir haz. İş Bankası gerçek anlamda Türkiye'nin halka ait en büyük sermaye piyasası şirketi. Cumhuriyetin birinci yılında bir milyon lira sermayeyle kurulan bu şirketi, 75 yılda Türk ulusu Türkiye'nin en büyük sermaye şirketi haline getirmiş, çok ilginçtir. Bugün 15 bin çalışanı, 10 bin küsur emeklisi ve 85 bin civarında bireysel yatırımcı, bu müesesenin ortağı. Ben şu anda genel müdür de olsam, yine İş Bankası çalışanıyım. Bu bankaya müfettiş muavini olarak girdiğim zamanki işe bakış anlayışımla bugünüm arasında hiçbir değişiklik yok. Ben bugün bankada kapıdan girip odama yürürken telefon çalıyorsa, müşteri arıyor düşüncesine kapılıp yolumu değiştiriyorum, gidip o telefonu açıyorum.
Rahat uyur mu bu genç Kaptan, nasıl çalışır, nelerden sıkılır?
- Rahat uyurum, altı saat civarındadır uykum. Gece 01.00 civarında yatarım, sabah 07.00'de kalkarım. Her sabah 08.00'de işimin başında olurum, akşam 20.00'de ayrılırım. Tekdüzelikten, samimiyetsizlikten sıkılırım, hatta sinirlenirim. Çaresizliğe, başarısızlığa hiç tahammülüm yoktur, reddederim. Arzu edip de yapamadığım şey elbette olmuştur. Mesela bir müzik aleti çalmayı çok isterdim. Çocukluğumda gitarı, akordiyonu denedim ama başarılı olamadım, hala bunun için üzülürüm.
Bunca işinin arasında bankanın şubelerini düşünecek hali kalmıyordur.
- Şubede paranın nasıl kazanıldığını gayet iyi bilirim. Bugün Genel Müdürlük'te bir bankanın aktifinin yarısına yakınını Hazine Bonosu'na yatırıp çok güzel kár edebilirsiniz. Ama bir şubedeki iki tane servis yetkilisinin sabahtan akşama kadar sırtından ter akıp, iş komisyonuyla biriktirdiği parayı küçümseyemezsiniz. Damlaları saymayı bilmiyorsanız bütün kıymetini çok abartabilirsiniz. Ben yedi yıl müfettişlik yaptım, Edirne'den Kars'a kadar. Kars yaylalarında aşiret çadırında yaptığım sohbetlerden, Tekirdağ'daki meyhanede köfte yiyip rakı içerken yaptığım sohbetlere kadar hepsi yoğun insan ilişkileridir. Bankanın bekçisinden Yönetim Kurulu Başkanı'na kadar herkesle benim dostluk parametresi vardır. Çünkü ben böyle yetiştim, bunları gördüm. İş Bankası toplumunda ne gördüysem onu yapıyorum. Çalışma odamın iç bölümünde tesisimizin bekçisinin bana yılbaşında hediye ettiği saka kuşu vardır. Hizmet sektörü olduğu halde, para yüzünden bu kadar sunileşebilen ortamı insanlarla paylaşmaktan büyük haz duyuyorum. Çalışanımla da, emeklimle de, müşterimle paylaşıyorum. Ayrıca yoğunluğunuzu yenemeyip, çevrenizdeki çemberin dışında ne olup bittiğini kendiniz gözlerinizle göremezseniz netice almanız mümkün değildir.
RAKI VE ŞARAP İÇİYOR
Doğrusunu genç kuşak kendine bakmasını da çok iyi biliyor.
- Kendime bakmak için özel bir çabam yok. Arzum ve imkanlar olduğu halde düzenli spor yapamıyorum. Kondisyonum oldukça iyi durumda. Evimizde oldukça özenli bir mutfağımız vardır. Çocuklarımız nebati yağ hiç yememişlerdir. Bizim evde yüksek kolesterol bulunmaz ki. Kırmızı et, yağ hiç olmaz. İradem çok güçlüdür ama marazi bir tip değilim. Sabah kahvaltım bir bardak süt ve iki kaşık baldan ibarettir. Ama kendimi hayatın hiçbir nimetinden esirgeme durumunda hissetmiyorum. Canım istediği zaman da yerim yani. Zevkle şarap içerim. İyi rakıyı yeterince zevkle içerim. Bir büyük şişe rakı içtiğim olmuştur ama müfettiş sarhoş olmaz. Çünkü sizi Anadolu'da bu ortamda test ederler. Genç bir müfettiş olarak insanları eleştirirsiniz, kredi müşterilerinizi değerlendirirsiniz onlar da sizi değerlendirirler. Vururlar mihenk taşına, sosyal ortamdaki tavrınızı ölçerler. Sizin göreviniz sohbete uymaktır ama tavrınızı bozmayacaksınız.
Ersin bey çok şık, çok çağdaş giysiler içinde.
- Hayır modayı izlemem. Ben mütevazı bir vatandaşım, öyle gardırobum filan yoktur. Düzgün, temiz işime uygun olacak şekilde giyinmekten öteye geçmem. Alışverişimi kendim yaparım ama aşırı derecede yönlendirilirim. Hilal'in estetik becerisi ve perspektifi çok yüksektir. Geçen sene Bilkent'in Resim Bölümü'ne misafir öğrenci olarak gitti. Sadece beni değil, ailenin tüm fertlerini, kayınpederini dahi giyim konusunda yönlendirir. Oturduğumuz mekanların özeninde, düzeninde Hilal'in payı büyüktür. İtiraf edeyim çok da faydasını gördüm, yönlendirilmeye çok antipatim olmasına rağmen. Bana kalsa on yıl aynı şeyi giyerim.
BAŞLADIĞIM YERE DÖNECEĞİM
Karı koca aynı okuldan mezun, ikisi de bankacı. Bakalım evde Kaptan kim?
- Hiç tereddütsüz Hilal ama ufak bölgeler dışında. Kitaplarım, balıkçılık malzemem, elbiselerim kurtarılmış bölgelerdir, kimse dokunamaz. Karmakarışıktır ama dokunulsa bile anlarım, kızarım hatta.
Gözlerinin içine baka baka sordum, ‘‘Size baskı yapılabilir mi?’’ diye. Kaşlarını çatarak çok kesin konuştu:
- Hayır, asla. Çok net söylüyorum.
Bir gün gelecek,kaptanlık bitecek. Ya sonra?
- Benim idealim emekli olduktan sonra doğaya dönmek. İmkan olduğu takdirde deniz kenarında, doğayla içiçe bir ortamda yaşamak. Bahçemde çiçeğimle, sebzemle, tavuğumla, köpeğimle yaşayacağım. Bütün çocukluğum böyle geçti, yeniden başladığım yere dönmek istiyorum.
Sharon stone hayranı
Klasik Batı Müziğini çok severim. Mozart'ın bütün senfonilerini severek dinlerim. Ritmi, dinamiği, coşkusu bana hayat verir.
Dans etmek en büyük özürlerimden biri. Dans ederken vücudumu müziğe uydurmaya esirgiyorum.
Kitap okumak çok ciddi tutkumdur. En son Yaşar Kemal'in ‘‘Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’’ eserini okudum. Ondan önce de Ahmet Altan'ı. Dünyadan en çok Faulkner ve Steinbeck hayranıyım.
Burcum İkizler ama burçlar hakkında hiç bilgim yoktur. Sadece Marilyn Monroe'nun bizim burçtan olduğunu biliyorum.
İlk sigaramı yatılı okurken ortaokul ikinci sınıfta tuvalette içtim. 1975 yılında Vehbi Koç beyefendi bir özel sohbetimizde bana öğleye kadar sigara içmemenin yöntemlerini öğretti. Son bir aydır ise hemen hemen hiç içmiyorum.
Hiç borç aldığımı hatırlamıyorum ama, borç verdiğimi hatırlıyorum. Borç almaktan asla hoşlanmam.
Evimi de işe taşırım, işimi de eve taşırım. Duygularımı hayatımın her yerinde yoğun olarak yaşarım.
Sinemayı da çok severim. Şener Şen'i beğenirim. Bu hafta Propaganda'ya gitmek istiyorum. Laf aramızda, Sharon Stone'a bayılıyorum.
Herhangi bir spor kulübünün taraftarı değilim, İş Bankası'nın fanatiğiyim.
Hilal-Ersin Özince çifti 17 yıllık evli. Vali kızı olan Hilal hanım da ODTÜ İşletme Fakültesi mezunu. Ersin beyle kardeşi dolayısıyla tanışmış. Hilal hanım da uzun süre İş Bankası'nda çalışmış ama eşi Genel Müdür Yardımcısı olunca ayrılmış görevinden. (Fotoğraf: Sinan ÖZBALKAN)
Ersin Özince'ye sohbetimiz sonunda cüzdanını çıkarmasını rica ettim. Arka yatay bölümde bulunan kağıt paraları Özince'yle birlikte saydık. Toplam 25 milyon 400 bin lira. Ayrıca 20 Alman Markı ve 5 Sterlin. Trilyonlara hükmeden İş Bankanı Genel Müdürü; ‘‘Bu fevkalade bir cüzdan Yener bey, İstanbul'a geliyorum diye yanıma almıştım. Yabancı küçük paraları aniden Frankfurt ya da Londra'ya gittiğimde bahşiş veya metro parası olarak bulundururum’’ dedi.
Cüzdanına el koydum!
Ankara'yı sevmiyorum
6 haziran 1953 Havran doğumluyum. Babam Balıkesirli, annem Yalova'nın çok eski ailelerindendir. Her ikisi de eğitimci olduğu için bilumum Anadolu kasabalarını gezdim. İlkokulun beş sınıfını, beş ayrı yerde okudum. Çocukluğum fevkalade güzel geçti. Ortaokula TED Zonguldak Koleji'nde başladım, ikinci sınıfta İzmir Türk Koleji'ne yatılı gittim ve orayı bitirdim. Toprağın üstünde büyüdüm. Hem de küçük çapta ekerek, biçerek. Çocuklarımın apartmanda oturmasından çok çok rahatsızım. Ben taşranın sadeliğini, güzelliğini büyük şehrin asaletini, zerafetini çok genç yaşta gözledim. Ankara'yı çok fazla sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Genel Müdürlüğümüzün İstanbul'a taşınıyor olmasından çok mutluyum doğrusu.
Kalamar dolması ustası
Karaya vurmuş balık gibiyim. Balık tutmayı da, pişirmeyi de çok severim. Deniz mahsülerini kesinlikle kendim pişiririm. Mesela çok güzel kalamar dolması yaparım. Sacayakta şarap buharında yaparım enfes olur. Deniz tutkum müthiş, aslında denizci olmalıydım. Ben 2,5 yaşındayken, annem babam Yalova Koruköy'de öğretmendiler. Dört yaşında Yalova iskelesinde levrek tutardım, oltaya takılan kırlangıçın sesini misinadan dinlerdim. Ne yazık ki,şimdi Ankara'da suyu arayan adam pozisyonundayım. Kirliliği görmemek için uçak Yeşilköy'e inerken pencereden bakmıyorum.
Başarmak için yetiştirildik
1969-1975 yıllarında ODTÜ İşletme Fakültesi'nde okudum. Aldığım eğitimi çok iyi anladığım kanaatindeyim. O tarihlerde ODTÜ'de öğrenci olayları en yoğun dönemindeydi. Renksiz, düşüncesiz bir dönem yaşamadım ama hiçbir zaman uçlarda olmadım. Bugün banka genel müdürü değil de, işletmeyle ilgili başka bir konuda çalışsaydım da hiç tereddütsüz en başarılısı olurdum, çünkü böyle yetiştirildim. Başarımda, eğitimci anne ve babamın özellikle demokrat olmalarının da çok katkıları var. Kızkardeşimle beraber rahatça her konuyu sormayı, sorgulamayı, araştırmayı, değerlendimeyi öğrendik. Öğrenmeyi öğrettiler bize. İş Bankası da ayrı bir eğitim sürecidir benim için.
EŞİ HİLAL ÖZİNCE ANLATIYOR
Dinlemesini beceremez
Ersin kesinlikle çok iyi bir eş ve babadır. Çocuklarımızın üstünde benim kadar emeği geçti. Altlarını temizlemekten masal okumaya kadar. Pırıl 5,5, Deniz ise 14 yaşında. Ersin benim en iyi dostumdur, çocuklarının yarını konusunda çok hassas bir babadır. Ayna gibi olması beni çok etkiler. Ona çok güven duyarım, yalan söylediğini hiç düşünmem. Biraz olumsuz yanı sabırsızlığı ve çok kontrollü olmasıdır. Bir de dinlemesini pek beceremiyor. Leb demeden leblebiyi anladığı için hemen sonuca gelinmesini ister, bu da beni çok yoruyor. Sinemaya gitmeyi bile başarılması gereken bir iş gibi ele alır. Onu hep bir yarışta hissedersiniz, aynı anda beş işi yapabilir.