Cazla flamenko birleşirse...

Güncelleme Tarihi:

Cazla flamenko birleşirse...
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2013 00:00

Flamenko gitaristi Tomatito ve caz piyanisti Michel Camilo ‘Spain Forever’ konser serilerine 16 Mayıs’ta İş Sanat’ta devam edecek. Bu iki farklı müzik türünü birleştirdikleri pek çok albümle ödüle doymayan ikiliyle konuştuk.

Haberin Devamı

Michel Camilo
Anlık kompozisyonun riski bana hep ilham verir

Aslında öğretmeniniz sizin klasik müziğe yönelmenizi istemiş sanırım. Nasıl oldu da caza geçtiniz?
- Caz müziğini radyoda ilk duyduğumda efsanevi Art Tatum’un ‘Tea For Two’ solosu çalıyordu. O zaman dört yaşındaydım. O günden beri müzik yapıyorum ama dokuz yaşımda klasik piyano eğitimime başladım. Evet, aslında hocamın tüm gayretlerine rağmen Art Tatum’un o şarkısı beni klasikten çok caz piyanosuna yönlendirdi.
Yaşamınızda ya da müzik kariyerinizde Art Tatum’u nereye koyuyorsunuz?
- O bir ustaydı. Onun enstrümana inanılmaz bir şekilde hükmedişini ve akıcı doğaçlamalarını gördüğümde 14 yaşındaydım. Bu da beni caz müziğe odaklanmam konusunda oldukça heyecanlandırmıştı. Art Tatum’un yanı sıra Oscar Peterson, McCoy Tyner, Bill Evans, Thelonius Monk, Phineas Newborn, Sonny Clark, Herbie Hancock, Chick Corea ve daha birçoğundan etkilendim.
Peki, ilham kaynaklarınız kimler?
- Öncelikle eşim Sandra. 38 yıldır birlikteyiz ve sanki ilk günkü gibi aşkla doluyuz. Bunun dışında Dominik Cumhuriyeti, Santo Domingo’da birlikte büyüdüğüm arkadaşlarım, ailem ve Latin kökenlerim de bana ilham veriyor. Elbetteki klasik müzik çalışmalarımı göz ardı edemem. Piyano çalmamın en temelinde klasik müzikte yorumladığım eserler yatıyor sonuçta. Son olarak da caz müziğe olan aşkım ve bana göre ‘anlık kompozisyon’ olan doğaçlama çalmanın riski bana her zaman ilham vermiştir.
Birçok albüm kaydettiniz fakat 2000’de Tomatito ile birlikte kaydettiğiniz ‘Spain’ albümünüz ile Latin Grammy Ödülü’nü kazandınız. Bu muhteşem ikili nasıl bir araya geldi?
- Evet, ‘Spain’ Latin Grammy Ödülü’nü ve ‘Spain Again’ de Premio de la Musica ödülünün sahibi oldu. Tomatito ile Madrid’de Ketama isimli flamenko grubunun yeni bir albüm çalışmasının prodüktörlüğünü yaparken tanıştık. O günden bu yana çok sıkı bir dostluğumuz var. Bunu fark etmiş olacaklar ki Barselona Caz Festivali bizi birlikte performans sergilememiz için davet etti. Bence tarihi bir akşamdı. Seyirci bizim bu müzikal işbirliğimize hayran kalmıştı. Bundan sonra birlikte çalmaya devam etmeliyiz diye düşündük.
‘Spain’ ve ‘Spain Again’den sonra İş Sanat’ta ‘Spain Forever’ projenizle sahne alacaksınız. Nasıl bir performans bekliyor bizi?
- ‘Spain Forever’ bizim ‘Spain’ üçlümüzü tamamladığımız son bölüm. Geçen kasım ayında tekrar bir araya gelip yeni bir repertuvar oluşturduk. Bu son albümde elbetteki ilk iki albümle bağlantılı gittik. Bazı parçaları farklı şekillerde yorumladık. Piyano ve flamenko gitarının bir arada düet olarak oluşturdukları bu çok özel büyüyü hâlâ canlı tutabilmenin heyecanını yaşıyoruz. Daha önce birçok harika ve unutulmaz müzikal hatıralarımın bulunduğu Türkiye’de tekrar sahne alacağım için çok heyecanlıyım.
Tomatito’yu anlatabilir misiniz biraz? Sizin için ne ifade ediyor? Onun müzik tarzıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
- Tomatito kendi döneminin bir numaralı flamenko gitaristi bence. Daha önce görülmemiş bir duyarlılığa, melodik ve armonik, şiirsel kaliteye sahip. Tarzında inanılmaz kontrastlar ve nüanslar barındırıyor. Bence Tomatito, notaların ve matematiğin ötesinde, duyguları okuyor ve bunu izleyiciye rahatlıkla aktarabiliyor.

Haberin Devamı

Tomatito
Flamenkoda bambaşka bir tarzı keşfettim

Haberin Devamı

Öncelikle şunu söyleyebiliriz değil mi; Aslında siz müziğin içinde dünyaya geldiniz. Tüm aile bireyleriniz bir şekilde müziğin bir alanıyla ilgiliydi ve siz flamenkoyu Paco de Lucia’dan öğrendiniz. Müzik kariyerinize baktığınızda onu tam olarak nereye konumlandırıyorsunuz?
- Paco, hayatım ve kariyerimdeki en önemli kişi. O, flamenko gitarını uluslararası arenaya çıkaran kişi. O olmasaydı şu anda bulunduğum yerde olamazdım. Ailemin müziğime etkisiyse yaptığım şeyin bir parçası olmalarından kaynaklanıyor. Babam, amcalarım, kuzenlerim beni flamenko gitaristi olmam için her zaman cesaretlendirdi. Müzik yapan çocukların ailelerine her zaman söylediğim bir şeydir bu: “Lütfen çocuklarınızı destekleyin”.
Michel Camilo ile iki albüm kaydettiniz. Onunla bir araya gelmek ve müzik yapmak nasıl? Artık kardeş gibi olmalısınız.
- Kesinlikle katılıyorum. Biz artık iki müzisyenin ötesinde kardeş gibiyiz. Michel benim kulaklarımı açtı. Teknik olarak bana inanılmaz bir katkısı oldu. Onunla çalışmalarımız bir özümsemenin ve fırsatın süreci gibi. Flamenkoda bambaşka bir tarz keşfetmemi sağladı. Onun da sayesinde flamenko gitarının saygınlığını bir kez daha gösterdik. O hangi parçayı çalarsa çalsın, olağanüstü bir adaptasyonla mükemmel işler çıkarıyor. Michel çok yönlü bir besteci, fakat bir Latin kalbine sahip, dolayısıyla bu da onun müziğine yansıyor.
Peki ya sizin stiliniz? Birçoğumuzun da bildiği gibi stiliniz geleneksel flamenkonun yanı sıra, caz, Afro-Cuba and Brezilya tınıları da barındırıyor.
- Aslında stilim tam olarak flamenko fakat farklı kültürlerin seslerini dahil etmiyor değilim, doğru. Ancak bunu yaparken de yine kökenim olan flamenko gitarının süzgecinden geçiriyorum. İki farklı ses yerine tek bir ses duyuyorsunuz ama zaten müzik evrensel değil midir? Önemli olan dinlediğiniz müziğin kalbe hitap etmesi. Bunu yapabildiğim zaman mutluyum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!