İstanbul’un önemli gece kulüplerinde sahneye çıkan İlhem, ilk kez bir markanın profesyonel yüzü oldu. Çekimler için
stüdyo bir caz sahnesine çevrildi. Fotoğrafçı Tamer Yılmaz sonuçtan memnun. "İlhem’i Jennifer Lopez yaptık" diyor.
Javelin markasıyla yollarınız nasıl kesişti? - Projeyi Front212 ajansın sahibi Özgür Polat sundu. Javelin’in iş hayatında aktif, hedefleri olan ve buna ulaşmak için emin adımlarla ilerleyen bir kadın profili sunduğunu, bu nedenle benimle çalışmak istediklerini anlattı. Çekimler için stüdyoda bir Caz kulubü atmosferi yaratıldı. Javelin fotoğraflarında şarkıcılık yönümü sergileme imkanı da buldum. Çekimler sırasında çok eğlendim, zaman zaman şarkı da söyledim. Bu sayede tıpkı sahnedeki gibi hareketli kareler elde ettik.
İlk kez mi bir markanın yüzü oluyorsunuz?
- Evet, ilk kez. Javelin’i daha önce tanımıyordum. Teklif geldiğinde web sitesine girerek modellerini inceledim. Bilgi edindim. Tasarımlarını ve özellikle de abiye giysilerini çok sevdim.
Fiziğinizin bu denli düzgün olması hayatta size ne gibi avantajlar getirdi?- Güzellik, sadece ondan avantaj sağlamak için kullanmıyorsanız sizin için bir avantajdır! Güzel hissetmek için kendimi güvenli, huzurlu ve mutlu hissetmeliyim. Sonrası zaten gelir.
Farklı bir görüntünüz var. Siz kendinizi güzel buluyor musunuz? - Sanırım gerçekten de çok sıradan bir görüntüm yok. Ve bu kesinlikle genlerimin karmasından kaynaklanıyor ama anne-babama ve kardeşlerime de benzemiyorum. Bu farklı görünüşe sahip olduğum için modellik yaptığım çalışmalar daha sanatsal ve moda oluyor. Muhtemelen bu farklılığı hayat tarzım ve kişiliğimle besliyorum.
Mankenliği seviyor musunuz? Yoksa sadece hızlı ve kolay para kazandırdığı için mi tercih ediyorsunuz?
- Doğrusunu isterseniz Jerry ve diğer makyaj sanatçısı arkadaşım Desmond Van Staden ile tanışmadan önce modelliği hiç düşünmemiştim. İkisi de işlerinde inanılmaz iyiler ve bana bu şekilde inanmaları, beni bu işi yapmaya yöneltti. Modellikten gerçekten keyif almayı öğrendim ama mankenlerin dünyası bana göre değil. Çekimleri seviyorum ama geriye kalanı kendimi boş hissetmeme neden oluyor. Ben bir şarkıcıyım, buna şüphe yok.
Poz verirken zorlanıyor musunuz? - Vücut dilini doğru kullanma konusunda sanırım balenin çok yardımı oldu. Poz vermek göründüğünden çok daha zor bir iş, çünkü vücudunuzun her bölümünü kontrol etmek durumundasınız; eller, yüz ifadesi ve en önemlisi gözler! Mankenlik tecrübesi sahne performansım için müthiş bir okul oldu. Kameralardan duyduğum korkuyu da yok ettiğini söyleyebilirim.
Fotoğraflarda Jennifer Lopez gibi çıktığınız söyleniyor, katılıyor musunuz? - Tamer’den böyle bir kompliman duyduğuma çok memnunum. Bazı benzer yüz ifadelerimiz ve profilimiz olabilir. İyi bir model olma sanatı her çekim için farklı bir role bürünmek ve değişebilmek. Ama eğer Jennifer gibi görünüyorsam, bu tabii ki Tamer ve etrafımdaki müthiş ekip sayesinde.
Markanın sonbahar-kış koleksiyonunu nasıl buldunuz? - Koleksiyonu çok beğendim. Genel olarak Javelin’in klasik bir tarzı olduğunu düşünüyorum. Klasik tarzı severim. Ben de sahnede çok spor giyinmiyorum. Bir de abiye kıyafetleri çok güzel. Çekimler sırasında sahne kostümü olarak kullanabileceğim birçok model belirledim. Javelin’in sahne kıyafetlerim arasında ağırlıklı bir yeri olacak.
Mankenliğe devam edecek misiniz? - Modelliğe odaklanacak zamanım yok ve bunu da hedeflemiyorum ama modellikten çok keyif alıyorum. Amacım, bu işi şarkıcılık kariyerimle paralel yürütmek ve şarkıcılık kariyerimde hızla yükselmek. Ben önce şarkıcıyım.
ELENE DEE, GELECEĞİMİ DEĞİŞTİREN KİŞİ
Elene Dee babamın iyi arkadaşıydı. İnanılmaz bir sanatçı, şarkıcı ve müzisyendir. Cazın tüm büyük isimleriyle çalışmıştır. Babam beni daima şarkı söylerken bulduğundan ve bunun özel bir ilgi olabileceğini düşünmüş ve beni ona götürmüş. Tanıştığımız an, ilk görüşte aşktı. 10 yaşındaydım ve bir dersine katıldım. Yetişkinler tarafından çevrelenen tek çocuktum. Sesimde ve yeteneğimde "bir şey" olduğunu hemen anladı. O andan sonra ikinci ailem oldu ve altı yıl bana çok yoğun bir şekilde şarkı söyleme tekniğini, müziği öğretti. Caz temelli bir eğitim aldığım için her türlü müziği söyleyebiliyorum. Elene Dee ile Paris ve Londra’da da çalıştık. O benim geleceğim değiştiren kişi.
İstanbul’u sahip olduğu eşsiz enerjisi nedeniyle seviyorum
Alman-Macar kökenli bir annenin ve Arap bir babanın kızısınız. Anneniz ile babanızın tanışma hikayesini anlatır mısınız? -Annem çocukluğundan beri Fransa’da. Babam gençliğinde taşınmış. Babam Paris’te hukuk okumuş. Her ikisinin de kardeşi aynı toplulukta müzik yapıyormuş. Lyon’da tanışmışlar. Evlenmişler ve dört çocukları olmuş.
Aşk çocuğu musunuz? -Evet, bir hayli! Tüm sorunlarımı, bütün pişmanlıklarımı bilirler. Kardeşlerimle de ilişkileri aynıdır. Bizim aile birbirine sevgi göstermekten hiç sakınmaz. Sürekli kucaklaşırız. Saygı, dürüstlük, güven ve adalet onlardan öğrendiğim en önemli değerler.
Şarkı söylemeye ne zaman başladınız? -10 yaşında başladım ve sonra hiç vazgeçmedim. O kadar kuvvetli bir tekniğim vardı ki, ergenlikte bile sesim değişmedi. Halen de sesimin farklı yönlerini keşfediyorum. Ses son derece derin ve karmaşık bir enstrüman ve kişi hiçbir zaman öğrenmekten ve geliştirmekten vazgeçemez.
Başka bir meslek sahibi olmak hiç aklınızdan geçti mi? Yoksa müzik kanınıza çok fena mı girmişti?
- Elene’a ilk şarkı söylediğimde müziğin benim hayatım, kaderim olacağını biliyordum. Halen de "eğer olmazsa" diye bir seçeneğim yok. En baştan beri gerçek ve yüksek kaliteli müziği keşfedecek kadar şanslıydım. Diğer çocuklar pop dinlerken ben Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan, John Coltrane’e odaklanmıştım ki bu da hiç alışılmış bir şey değildi. Doğrusunu isterseniz müziği keşfetmeden önce arkeolog olmayı düşünüyordum.
Neden bale eğitimi aldınız? - Beş yaşında başladım ve 11 yaşına kadar devam ettim. Dans size vücudunuzu hissettiren ve onu kontrol etmenizi sağlayan harika bir spor. Daha sonraları bunun sahnedeyken de müthiş bir destek olduğunu anladım. Son yıllarda farklı dans stilleri üzerinde de çalıştım.
Türkiye’ye yolunuz nasıl düştü? - İlk kez iki yıl önce geldim. New Yorklu makyaj sanatçısı bir arkadaşım benim daha önce hiç düşünmediğim ve yapmadığım türde bir modelliği denememi istedi. İstanbul’da bir ajansla anlaştım. İsmi Front212. Sahibi Özgür Polat. Tanıdığım ilk Türk o. Anlaşmayı yaptıktan hemen sonra farklı fotoğrafçılarla Cosmopolitan, Harpers Bazaar, Elele gibi dergiler için çekim yaptım ve geri döndüm. Bir sene sonra müzik piyasasına bakmak için Türkiye’ye geri döndüm. Çünkü o sırada ilk albümüm üzerinde çalışıyordum. O gelişimde 360’ın ortaklarıyla tanıştım ve geçtiğimiz Kasım ayında bir ay boyunca 360’ta sahneye çıkmam için anlaştık. O zamandan beri farklı konserler, performanslar ve DJ’lerle çalışmak için sık sık Türkiye’ye geliyorum. Bu aralar da, tanıdığım en yetenekli piyanist ve bestecilerden biri olan Aşkın Arsunan ile çalışıyorum.
Neden Türkiye’de yaşamayı tercih ettiniz? - Aslında Berlin’de yaşıyorum ve gösterilerim nedeniyle çok sık seyahat ediyorum. Berlin, Hamburg, İbiza, Cape Town gibi yerlerde çok sayıda farklı yapımcı ve şarkı yazarıyla çalışıyorum. İstanbul her zaman çalışmak için geri geleceğim bir şehir, burada kendimi çok rahat hissediyorum.
Bu şehrin nesini seviyorsunuz? - Enerjisini... İstanbul’u sahip olduğu bu eşsiz enerjisi nedeniyle seviyorum. Kültürü ve hayat kalitesi, müzisyenlerim ve tabii ki harika arkadaşlarım.
Albümünüz ne zaman piyasaya çıkacak?- 2006’nın sonunda bitireceğim. Büyük olasılıkla Cape Town’da hazırlayacağız. Bu uluslararası bir albüm olacak ve uluslararası piyasalarda yer alacağız. Tüm şarkılarımı farklı müzisyenlerle ve şarkı sözü yazarlarıyla birlikte yazdım; onlar da bana çok daha fazla ilham ve yaratıcılık verdi. Ve tabii bu albümle Türkiye’ye de geleceğim.
SULTANHAMAM’DA BAŞLADILAR ŞİMDİ 19 MAĞAZA VAR
Javelin markasının temelleri 1973’de Sultanhamam’da atılmış. Markanın sahibi olan Çetinkaya ailesi o zamanlar yalnızca erkek gömleği üretirmiş. 1982 yılında kadın konfeksiyonuna kaymışlar. Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına kadın üst grup (trikolar, tişörtler, bluzlar) ihraç etmişler. Aile, Osmanbey’e ilk çıkan tekstilcilerden. 1983’de Osmanbey atölyesi açılmış. 1994’de koleksiyon hazırlamaya başlamışlar. Javelin markası aynı yıl doğmuş. İngilizcede cirit anlamına gelen Javelin’in hikayesini Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Çetinkaya anlatıyor: "O yıllarda da şimdiki gibi yabancı markalara bir düşkünlük vardı. Bu sebeple Türkçe bir isim koyamadık. Javelin ilk zamanlar yalnızca Rusya ve Ortadoğu’ya ihraç edildi. Son iki yıldır iç pazara yöneldik. İlk mağazamızı 2005’in Kasım ayında açtık. Şu anda 19 mağaza var. İstanbul mağazaları Cevahir, Capitol, Beylikdüzü Migros ve Olivium’da. 2006 sonunda 25 mağaza olacak. Ayrıca İstanbul’dan Iğdır’a, Trabzon’dan Kayseri’ye dek 350 noktada ürünlerimizi satışa sunuyoruz. Böyle geniş bir yelpazede satış yaptığınız zaman giyimdeki bölgesel tercihleri iyi kavramak ve hepsine birden seslenmek durumundasınız. Giyimde sık yapılan bir hata, yurtdışındaki moda akımlarını olduğu gibi Türk tüketicisine aktarmak. Oysa yapılması gereken, bu yönelimleri kendi süzgecinizden geçirmek. Eğer bunları uygularken kendi toplumsal kimliğinizi ortaya koyarsanız, o zaman modellerinizde kendinize ait bir renk bulabilirsiniz. Türk tüketicisine hitap edebilirsiniz."
SENEDE 250 PARÇA ABİYE Javelin’in tasarım ekibinin başındaki kişi Gönül Karaduman. Karaduman markanın kimliğini şöyle anlatıyor: "Javelin, çalışan kadının markası. 25-40 yaş arasını hedefliyoruz. Bu yaşlardaki çalışan kadınların haftasonu kıyafetleri ve abiyelerini de tasarlıyoruz. Abiye koleksiyonumuz çok iddialı. Yılda üç farklı abiye koleksiyonu hazırlıyoruz. Yılbaşı için 60 parça, mezuniyet dönemi için 40 parça, yaz düğünlüleri için 150 parça." Javelin’in sonbahar kış koleksiyonu şöyle: "Gri, kahverengi ve kamel ağırlıklı. Ekose kumaşlar çok moda. Yünlü tüvit ve balıksırtı kullanılmış. Etekler diz altı. Maksi etekler de var. İlkbahar-yazın parıltıları geçmişte kalıyor. Daha sade bir kış bizi bekliyor. Hatta maskülen bir hava hissediliyor."
Deniz Akkaya,
Deniz Akkaya olmadan önce Javelin mankeniydi
Javelin’in sahibi Serhat Çetinkaya markanın hikayesini anlatırken eski katalogları gösteriyor. Birkaç fotoğrafa işaret ediyor, manken Deniz Akkaya. Ama şimdiki halinden oldukça farklı: "Deniz Akkaya, Deniz Akkaya değildi o zamanlar. Neşe Erberk çok ısrar etmişti, biz de çalışmıştık. Yanılmıyorsam ilk katalogunu bizimle çekti. Hiç estetiği yoktu o zaman. Bu kadar çok değiştiğine hálá inanamıyorum."