Güncelleme Tarihi:
* Nedir bu yaptığınız sporun ismi?
- Parkur... Vücudu verimli bir şekilde kullanarak engelleri aşıp amaca ulaşmak üzerine kurulu bir sanat ve disiplin. Bu amaç yalnızca A noktasından B noktasına gitmek değil. Hız ve estetik de önemli. Geçmişimde dövüş sanatları da var. Kendimi hareketlerle ifade etmekten hoşlanıyorum. Yedi yaşımda ters takla atmaya başlamıştım bile.
* Duvarlara tırmanmaya nasıl başladınız?
- Liverpool’da doğdum. Liverpool futbolla yatıp kalkan bir şehir. Dolayısıyla çok erken yaşta futboldan sıkılmıştım. Üç yaşındayken büyük konteynerlerden atlardım. Okula gidince biraz normalleştim. Enerjimi atmak için jimnastiğe başladım. Sonra Jackie Chan filmleri beni çok etkiledi. 14 yaşımda dövüş sanatları yapıyordum. 16’mda kara kuşak sahibiydim. Hep yeni hareketler öğrenmekten hoşlanıyordum. Sonunda ağabeyimle bir grup kurduk: Jimnastik ve dövüş sanatlarını birleştiren ‘tricking’ dersleri vermeye başladık. O esnada ‘parkur’ denen sporu keşfettim ve denemeye karar verdim. İnternetten videolar seyredip “Ben de bunu yapabilirim” dedim. İlk turnuvamı 2007’de kazandım. Yavaş yavaş kendime bir isim yaptım.
PAROLAM TIPKI MAYMUNLAR GİBİ: GÖR VE YAP!
* Hareketleri yapmayı nasıl öğrendiniz?
- Bana öğretebilecek kimse yoktu. Her şeyi evin arka bahçesinde deneme yanılma yöntemiyle düşe kalka öğrendim. Bu işin yüzde 50’si izleyerek öğreniliyor. Tıpkı maymunlar gibi; gör ve yap! Ne kadar çok görürseniz, beyin vücudunuza o hareketi yapmayı o kadar kolay öğretir. Çoğunlukla yaparım, düşerim, sonra tekrar denerim. Düşmekten asla korkmam çünkü düşerek öğrenirsiniz. Her şey basit bir hareketle başlıyor. Sonra adım adım yenilerini ekliyorsunuz. Bir öğretmenim olsaydı daha kolay öğrenirdim. Şimdi öğrencilerim iki ayda becerdiğimi iki haftada öğreniyor.
* Hiç korkmuyor musunuz?
- Herhangi birinin bakış açısından tehlikeli gibi görünüyor. Halbuki bu işi uzun zamandır yaptığımdan bana gayet basit geliyor. Her şey küçük bir boşluktan atlamayla başladı; gerisi “Daha büyük, daha da büyük olsun!” diye diye geldi. Yüzde 100 emin olmadığım bir hareketi asla yapmam.
HERKES BİRBİRİNİN STİLİNİ KOPYALIYOR
* Ne kadar sürüyor bir hareketi öğrenmek?
- Herkes için farklı. Zaten kimseye tam anlamıyla bir şey öğretmiyorum. Onlar stilimi kopyalıyor, ardından kendi tarzlarını yaratıyorlar. Sporla arasındaki en büyük fark bu. Kalıplaşmış doğrular veya yanlışlar yok. Tüm sporcuların silueti aynıdır ama bir parkurcunun kim olduğunu siluetinden hemen anlarsınız.
* Vücudunuza nasıl bakıyorsunuz?
- Eğer bir parkur sporcusuysanız çok fit olmanız gerek. Yemenize, içmenize özen göstermeli, esneme yapmalısınız.Fakat bunu sadece bir spor salonunda ağırlık çalışarak yapamazsınız. Asıl yapmanız gereken; parkura devam etmek! Bu sayede vücudum, stilime en uygun hali kendiliğinden alıyor.
* Mardin’de parkur yapmayı nasıl buldunuz?
- Daha önce hiç böyle bir yerde bulunmamıştım. Çok kendine has. Çatıların yapısından dolayı burada herkesin parkur yapması lazım. Burada çatılar yollardan çok daha hızlı ulaşım sağlıyor. Ayrıca insanlar çok arkadaş canlısı. İngiltere’de birinin çatısından atlıyor olsaydım kızıp polis çağırırlardı. Buradaysa herkes çatısından atlamamdan memnun. Şaşırtıcı...
BOYNUM DIŞINDA HER YERİMİ KIRDIM
İlk turnuvamı kazandığım gün yanlış bir hareketle bacağımı kırmıştım. Kemik, deriyi yırtıp dışarı fırlamıştı. Sekiz gün hastanede kaldım ama hiç dert etmedim. Ancak dört ay sonra çalışmaya dönebildim. Tek bacakla hareketler yapıyordum. Bacağımı tekrar sağlıklı şekilde kullanmam sekiz ayımı aldı. Şimdi bacağımda titanyum bir çubuk var. Ayrıca omzumda iki dikiş ve iki yapay parça, el bileğimde kalsiyum bir destek var. Her yıl birkaç ayak parmağı kırıyorum. Bir sefer kafamı çarptığımdan tüm dişlerim parçalandı. Göğsümü çatlattım, sağ dizimi burktum. Çenemde de yara izleri var. Neyse ki henüz boynumu kırıp ölmedim!
KÜÇÜKKEN BALKONDAN SALLANIRDIM
* Aileniz endişelenmiyor mu başınıza bir şey gelmesinden?
- Endişeleniyor tabii. Üç yaşımdayken çok yaramaz olduğumdan beni doktora götürdüler. Oysa yaramaz değildim. Sadece çok sıkılıyordum. Sonra alıştılar bu halime. Eve gelenler beni balkondan sallanırken görüp panikliyordu. Annem hiç istifini bozmadan “Aman, o bunu her zaman yapıyor” diye etrafı rahatlatıyormuş. İlk düştüğümde de üç yaşındaydım. Bileğim kırılmıştı. Fakat sonra vücudumu daha iyi tanıdım. Sürekli baş aşağı durunca neyi yapıp neyi yapamayacağınızı anlıyorsunuz.