Casus Köfte’den tarih dersleri

Güncelleme Tarihi:

Casus Köfte’den tarih dersleri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 19, 2010 14:57

Edirne’de köfteci çok ama minibüsüyle hizmet veren, üniversitelilerin Kemal abisi, namı diğer 'Casus Köfte'nin yeri bambaşka.

Haberin Devamı

Ali DAĞLAR
 
Mustafa Kemal Değirmenci dükkanına uğrayan üniversitelilere leziz köftelerin yanında, yakın tarih dersi de veriyor. Hem de birinci ağızdan! Casusluktan yargılandığı olayın yankıları ülke sınırlarını aştı; uçak kaçırmaya, Papa suikastına kadar vardı. 4 yıl 3 ay sonra hapisten çıktığında, subay diploması artık bir işe yaramadığı için önce baba mesleği kasaplığa sonra da köfteciliğe başladı.

Yıl 1970. Edirneli Dermenci Ailesi postacının bıraktığı zarfla havalara uçuyor. Evin tek oğlu, 14 yaşındaki Mustafa Kemal Kuleli Askeri Lisesi’ni kazanmış, hem de 15 bin kişinin katıldığı sınavda 355’inci olarak. Harp Okulu’ndan 1976’da çakı gibi bir teğmen olarak mezun oluyor Mustafa Kemal. Kura çekiyorlar ilk görev yerleri için. Bir arkadaşı Edirne’yi çekiyor, kendisi arkadaşının memleketi Gelibolu’yu. Anlaşıp değiştiriyorlar, 3 yıl memleketinde görev yapıyor. 1980 yazında evleniyor Üsteğmen Dermenci. Temmuz 1980’de de tayini Sarıkamış’a çıkıyor. Gerisini kendi ağzından dinliyoruz: “12 Eylül geldi. Bir yazı gelmiş 1. Ordu Komutanlığı’ndan. Tabur komutanım çağırdı, “aranıyorsun, bir yüzbaşı seni İstanbul’a götürecek” dedi. Eve gittim, kitapları yaktık. 2 bin-2 bin 500 kitabım vardı. Parayla kurulmaz o kütüphane, İskenderiye Kütüphanesi gibi. Ev nasıl ısındı, olmaz böyle bir şey.
İstanbul’a geldik. Oradan Selimiye, sonra Beşiktaş’taki inzibat merkezine aldılar. Pazartesi günü de MİT’ten elemanlar gelip aldılar beni. “Muzaffer Çengil’i tanıyor musun” diye sordular. Çengil 12 Mart döneminde devrimci subaylar davasında yargılanıp ceza almış, 1974 affıyla çıkmış bir üsteğmen. Kitapçı dükkanı vardı Fındıkzade’de.

Haberin Devamı

MEĞER CASUSMUŞ, HABERİMİZ YOK

İstanbul’daki arkadaşlarıma ziyarete gidiyordum arada. O dükkana gider kitap alırdık. Samimi olduk, dostluk oluştu. Edirne’deyken yanıma geldi, yüksek tansiyondan tedavi için gittiğimde İstanbul’a evinde kaldık. Meğerse adam casusmuş, bizim haberimiz yok.
Muzaffer emekli bir Korgeneral olan MİT Müsteşarı’nın yeğeniydi. Onun kitap dükkanına baskın olayını, baskını yapanın ağzından dinledim. O kişi devre arkadaşımdı. Bir komşu dükkandan tıkırtı geliyor demiş. Kapıyı kırıp içeri giriyorlar. Halının altında bir kapak... Kapağı açıp alt depoya iniyorlar.
Alt katta bir terazi bulmuşlar. İçinde dünyanın en güçlü alıcısı var. Bulgaristan’dan gelmiş. 250 kilometre sinyal gücü varmış. İstanbul’un bir tepesinden dinlemeye gidiyormuş Muzaffer. Gizli yazı malzemesi sonra; bir kağıda yazı yazıyorsun ama o kağıdı boş görüyorsun. Rulolarda askeri planlar. İçi boş çivi, mikro filmleri koymak için. Bunları gazetelerden okuduk sonra. Ercan Çitlioğlu Gölgedeki Sessiz Tanıklar kitabında MİT’in bu olayı önceden bildiğini yazıyor, yalan. MİT’in takibi filan yok, komşunun ihbarı sonucu aynen böyle ortaya çıkıyor. Muzaffer’i alıyorlar. Muzaffer ismimizi veriyor.

Haberin Devamı

ŞAKA DEĞİL İDAMINIZ İSTENİYOR

8 kişiyiz, biri Muzaffer. Kimse kimseyi tanımıyor ama herkes bir kişiyi tanıyor: Muzaffer. Çok ilginç bir örgütlenme bu. Yüzbaşı, üsteğmen, asteğmen ve astsubaylar. Muzaffer’i çıkardılar karşımıza sonra. “Kemal herşey bitti” dedi. Biten ne, bilmiyoruz. Ne vardı ki ne bitti? Tutukladılar bizi. Davutpaşa cezaevine koydular.
Mart ayında Dev-Sol Sofya’ya bir uçak kaçırdı. Her örgütün merkez komite üyelerinden birkaçı içeride. Havalimanı’nda gazetecilerin önünde liste okunuyor; Muzaffer’in adı serbest bırakılması istenen kişiler listesinde. Şok olduk. O çocuklar bilmez Muzaffer’i. Belli ki onu listeye Bulgarlar koydurmuş.
Prof. Aydın Yalçın. SBF öğretim üyesi, 12 Eylül’den sonra sağ bir parti kurmak için okuldan ayrıldı. Devlet bu adamı görevlendirdi, ABD’de Adalet Alt Komisyonu’nda bir konuşma yaptı: “Biz uluslararası terörün arkasında SSCB ve Bulgaristan’ın olduğunu biliyorduk ama ispatlayamıyorduk. Şimdi iki olay var, birincisi Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya suikastı, ikincisi Bulgaristan adına casusluk yapan Muzaffer Çengil...” Biz gene şok!...
Avukat geldi cezaevine, “Beyler şaka değil, idamla yargılanıyorsunuz” dedi. Bir an ip boynumu sıktı.

Haberin Devamı

CASUS SAYESİNDE KURTARDIK

Muzaffer son sorgusunda siyasi savunma yaptı. “Ben solcuyum. Ülkemin geleceğini sosyalizmde görüyorum. O yüzden sosyalist bir ülke olan Bulgaristan ile işbirliğine girdim. Ama askeri bilgi karşılığı para almadım, ideolojik nedenle yaptım. Hiçbir örgütle ilişkim yok. Bu arkadaşların hepsi asker. Ben de eski askerim. İki asker bir araya gelince ne konuşur, askerlik konuşur. Bunlar gittikten sonra ben de not tuttum.” dedi. Bu ifade üzerine kurtardık. Örgüt üyeliğinden de beraat ettik. O 27,5 sene aldı. Mahkeme casusluktan görevsizlik kararı verdi. Ama Askeri Yargıtay bunlar örgüt üyesi diye görüş bildirdi sonra.
Resmi üniformalarımızla Metris’e gittik. Bütün örgütçülerin arasındayız. Boşuna Diyarbakır Cezaevi’ne okul demiyor PKK. Herşeyi orada öğrendim ben. İkinci yargılama başladı. Biz o zaman basının ilgisini çektik. Hainler ordumuza sızmış diyor bütün gazeteler büyük puntolarla. Ergun Göze bizim için vatan hainleri diye yazdı. Yüce Rabbimin takdiri vatan hainliğinden beraat ettim, Ergun Göze Cezayir’e casusluk yapmaktan 15 yıl yedi. Tuncay Özkan MİT’in Gizli Tarihi adlı kitabında anlatıyor ama Ergun Göze’yi yazmıyor. Tuncay’ı bulduk; haber gönderdi, “Bana öyle verdiler” demiş.

Haberin Devamı

PARDON FİLMİ GİBİ FAZLADAN 3 AY YATTIK

Dün gibi aklımda, hakim kararı okuyor; “Anayasayı koruyup kollamakla görevli oldukları halde, Anayasayı eylemli olarak yıkmaya çalışan silahlı çete üyeliği yapmaktan 7,5 yıl hapislerine, Kastamonu’da 2,5 yıl zorunlu ikametlerine...” Biri bir içtihat bulmuş, bir suça iki ceza olmaz diye. O içtihatla sürgünden kurtulduk. 3 ay da fazladan yattık, Askeri Yargıtay’dan evraklar geç geldi. Pardon filmindeki gibi yani, pardon deyip bıraktılar.

51 AYA HİÇ ACIMAM, 10 GÜNE ACIDIĞIM KADAR

Rahmetli babamın kasap dükkanı vardı, Mavi Kasap. Gel beraber çalışalım oğlum dedi. “Bak oğlum, doğruluk incedir kopmaz, terazide yanlış yapma” dedi. Hakikaten çok güzel yerlere geldim, Kasaplar Derneği Başkanı, Edirne Ticaret Borsası yönetim kurulu üyeliği. Ama ticareti öğrenemedik, çok gaddar olmak gerekiyormuş. 3 kişiye kefil olduk, bugünün parasıyla 750 bin lira. Başkasının borcu yüzünden iki kez 5’er gün hapis yattım. 51 aya acımam o 10 güne acıdığım kadar. Sonra düzen bozuldu, eşimden de ayrıldım. Şimdiki yuvamı kurdum. 4 yıl önce kalp krizi geçirdim. Devre arkadaşlarım eksiğimi ödediler, BAĞKUR’dan emekli oldum. Yeşil kartla ameliyat oldum.

Haberin Devamı

CASUS KÖFTE’DEN YAKIN TARİH DERSLERİ

Bu işe 8 yıl önce el arabasıyla başladım. Bizim işimiz hep gece. Gecede 200 kişi uğrar tezgahıma. Ben etçiyim, iyi eti ucuza alırım. Elim de boldur. Yarım ekmek 3 lira, 6 tane köfte var içinde.
Konuşuyoruz, dertleşiyoruz gençlerle. Sevgilisinden ayrılmış, dertleşmeye geliyor. 76 Harp Okulu mezunuyum deyince zınk diye kalakalıyorlar. Hikayemi merak ediyorlar. Yakın tarihi de iyi bilirim. ben anlatıyorum onlar dinliyor. Mesela bir yüzbaşı geldi Davutpaşa’da yatarken... Gerçek bir hikaye anlattı. Gece toplamışlar 30 kişiyi, telsizde merkeze 31 kişi aldık geliyoruz demişler. Sonra yolda bir sayıyorlar 30! Ama merkeze 31 bildirilmiş. Ne yapsınlar? O zaman sokağa çıkma yasağı var, ilk simitçiler çıkar sokağa. Birini almışlar, tamamlamışlar 31’i. İsmin önemi yok. Adam 45 gün yatıp çıkmış.
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!