OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 05, 2000 00:00
CARPE DÄ°EM (YA DA "ZAMANIN BAÅžBAKANI") Zaman; insan usunda yarattığı geniÅŸ çaÄŸrışımlı yanılsaması dışında, aslında an'ın dağınık bir ÅŸekilde adlandırılmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Ölü Ozanlar DerneÄŸinin kaptanı Keating'in ifadesiyle: "yaÅŸanan zaman dilimi yalnızca an'dır." Carpe Diem, insan usunun hem geçmiÅŸe saplanıp kalmasına, hem de geleceÄŸi içi boÅŸ umutlarla yaÅŸamasına engel olur. Çünkü ne geçmiÅŸ, ne de gelecek bir zaman vardır; zaman kiÅŸinin tam da "kendisi"dir.Ä°nsan ölümlüdür. Ä°nsanın bilinen ya da tahmin edilen canlılık süresi, eÅŸya için tahmini güç bir durum yaratmaktadır. EÅŸya az kullanıldıkça, hatta hiç kullanılmadıkça yapısını bozulmadan saklarken, insan, saÄŸlığına ne kadar dikkat ederse etsin, belli bir zaman sonra yaÅŸlanacak, biyolojik faaliyetleri ve yaÅŸamı sona erecek, zamana yenik düşecektir. Ä°nsan yaÅŸamının hemen her anında ölümle burun burunadır. 35 yaşında ölen Orhan Veli de, 70 yaşında ölen Dante de, 65 yıl, ya da aynı zaman dilimi kadar yaÅŸamışlardır.Ä°nsan için ölüm, eÅŸya için kullanım deÄŸeri, zaman kavramının oluÅŸmasında önemli etkenlerdir. Dünyanın oluÅŸum sürecinde geçen milyarlarca yıl, insanın ortalama olarak 65 yıl süren yaÅŸamında belleÄŸini sarsan bir zaman dilimidir. Ä°nsan zaman kavramını öncelikle kendini düzene sokmak, programlamak için yaratmış ve kullanmış, 24 saatlik zaman dilimini, -dünya için- doÄŸanın zamanlama düzenindeki birim olarak kabul etmiÅŸtir. Ä°nsan, uzun ve kısa kavramlarını da yine benmerkezli bir bakış açısından yaratmış, kaplumbaÄŸa uzun ömürlü bir hayvan olurken, kelebek az yaÅŸayan, kısa ömürlü bir hayvan olarak tanımlanmıştır. Oysa bir kelebek için kaplumbaÄŸanın ömrü, insan için dünyanın oluÅŸum süreciyle aynı uzunluÄŸu içerir; zaman yoktur! (Evren, yaklaşık 20 milyar yaşındadır. Ä°nsanın bu evrende yer almaya baÅŸlaması, henüz, 1 milyar yılı bulmamıştır. Ayrıca, bir H köprüsündeki proton atlayışı saniyenin trilyonda biri kadar sürmektedir.) Bilim kurgu filmlerinde aramaya gerek yok; "bir zaman yolculuÄŸunun içindeyiz"dir hep. Yolculuk, yaÅŸanan, içinde somut olarak bulunulan bir eylemdir. Öncesi, özellikle de sonrası, bu somut eylem için deÄŸerlendirme dışıdır. (Bugün bile, bu filmlerde dondurulup, zamanlarından yıllarca sonra yaÅŸamaya mahkum edilmiÅŸ gericilerimiz var bizim!) Ne tuhaftır ki, aslında bir yolculuÄŸun içindeyken, Wilhelm Bufeland, 1796'da yazdığı 'insan ömrünü uzatma sanatı' adlı kitabında yine yolculuÄŸu önermiÅŸtir. Ä°nsanın çözemediÄŸi, üstesinden gelemediÄŸi ve ona egemen olamadığı bir kavram olarak zaman, bugün, yine aynı insanın, onu kurumsallaÅŸtırmasıyla çıkmıştır karşısına. Artık kentlerin en yüksek ve en merkezi yerlerine dikilen kuleleriyle, kolumuza taktığımız kelepçesiyle varlığını bize sürekli duyumsatan zaman, bizi, belli bir saat diliminde uyanmaya, belli bir saat diliminde iÅŸe gitmeye, yine belli bir saatte futbol izlemek için televizyon başına oturmaya (Sindirella'yı saat 12'de balodan ayrılmaya!) zorunlu kılmış, insanı robotlaÅŸtırarak, belki de dünya üzerindeki en büyük kitlesel eylemin öncülüğünü yapmıştır. Artık, zamanın baÅŸbakanı, zamanın cumhurbaÅŸkanı vardır. Ayrıca, geçmiÅŸe yönelik zamanı kafasına göre sınıflara ayırıp adlandırmakla görevli tarihten sorumlu bir kurum! Son derece örgütlü bir yapıya sahiptir zaman. Hatta onun, ÅŸiirden ve köşelerden sorumlu 'zaman ÅŸairi' bile vardır. (Hatta ve hatta, atlarda, ahırda uzun süre kalma sonucu kaslarda laktik asit birikmesiyle, belli bir süre hareket zorluÄŸu yaratan pazartesi hastalığı bile vardır.) Artık kurumsallaÅŸan zaman, doÄŸaldır ki satın da alınabilir. Parası olan, lüks uçaklar ve mercedeslerle, gideceÄŸi yere çabucak giderken, parası olmayan için üçüncü sınıf bir yolculuÄŸun treninde zaman uzayacaktır. Yaz ve kış saati uygulamaları, her ne kadar zamanın kurallarıyla oynanan bir oyun olsa bile, zamanın kurumsallığına vurulan en büyük darbedir. Buna, sabahları geç uyanmak, akÅŸamları geç yatmak, saat taşımamak, son treni kaçırmak da dahildir. Zaman geriye döndürülemediÄŸi gibi ileriye de alınamaz. Zaman bizi tanımlar. Bize neyi nasıl yapacağımızı, nasıl olacağımızı söyler. Kolumuza taktığımız saat bize ancak ÅŸimdiki zamanı gösterebilir. Akrebin ve yelkovanın gösterdiÄŸi yönde somut bir rakam vardır. Saate her baktığımızda, adı ne olursa olsun, ÅŸimdiki zamanı, ÅŸu an'ı yaÅŸarız. Saatimiz yanlış bile olsa bu açıklamanın dışına çıkamayız. Böylece zamanın yönettiÄŸi bütün kitlesel eylemler belki de yanlış bir ÅŸimdiki zaman'da gerçekleÅŸir, olgunlaşır. Zamanla her ÅŸey düzelecek mi? Sözgelimi, halk, yürüyen merdivenlerde yürümeyi öğrenebilecek mi? Ya da her ÅŸey daha mı kötü olacak zamanla? Günü gelecek, bölücülük suçundan gökkuÅŸağının renkleri deÄŸiÅŸtirilecek mi?Zamanla her ÅŸey ÅŸimdi olacak... Ve sonra da dün...Åžahsine BAHTÄ°YAR - 5 Temmuz 2000, ÇarÅŸamba Â
button