Güncelleme Tarihi:
Neyzen Salih Bilgin ve Tanburi Murat Aydemir’le birlikte Türk klasik müziğinden seçtiği eserlerle birlikte dans ediyor. “Türk müziğinde makamların nasıl bir duygusu, rengi ve hissi varsa, ben de o makamları hallere, daha doğrusu beden ve hareket hallerine dönüştürdüm” diyor dansını anlatırken.
Dans etmek hep hayaliniz miydi?
- Evet. Henüz beş yaşındayken Almanya’ya taşındığımızda dans etmek istediğimi söyledim aileme. Beni bale ve müzik okuluna yazdırdılar. O zamandan beri de dansı hiç bırakmadım.
Nasıl devam etti eğitiminiz?
- Almanya’da başlayan eğitimim babamın işleri gereği taşındığımız Suudi Arabistan’da devam etti. Orada iki bale hocamla her gün dans çalıştım. Tatillerde ek dersler almak için İngiltere’ye gittim. Bir dönem Rusya’ya gidip çılgın stajlara katıldım. Türkiye’ye dönünce Çağdaş Bale Topluluğu’nda devam ettim. Ardından ‘Kumpanya Bale Türk’ adında kendi topluluğumu kurdum.
Dansın dışında başka bir şey yapmayı düşündünüz mü?
- İkinci aşkım edebiyat ve müzik. Bunun için Boğaziçi Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanllık Bölümü’nü bitirdim.
Osmanlı saray danslarından önce hangi tür dansları sahneye koydunuz?
- Baleden sonra çağdaş dansa yöneldim ve kendi koreografilerimi sahneledim. Son yedi yıldır kendi tarzımı oluşturmaya çalışıyorum.
MAKAMLARI HAREKETE DÖNÜŞTÜRDÜM
Osmanlı saray danslarını yapmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
- Öncelikle bu danslara kesin olarak Osmanlı saray dansları demenin yanlış olacağını belirtmeliyim. ‘Taksim Taksim’, Osmanlı sanatından esinlenen bir proje. Saray dansları hakkında fazla araştırma yapılmadığından ve yeterli belge bulunmamasından dolayı bu dansların gerçekte nasıl olduğunu söylemek mümkün değil. Ama müzikleri inceleyerek, diğer sanat dillerine bakarak nasıl olmuş olabileceklerini düşleyebiliriz. Ben de böyle yaptım. Buna geliş sebebim ise öncelikle Türk Klasik Müziği’yle dans etmeyi seçmemdir. Bu eserleri ve musikideki Taksim sanatı beni bu tür dansları oluşturmama teşvik etti.
Peki, bu tür dansların eğitiminin verildiği bir yer var mı?
- Bildiğim kadarıyla yok. Ancak Türk tarzı dansları çok inceledim ve yaptım. Halk danslarından etkilendim, oryantal dans konusunda araştırmalar yaptım ve kendimce bir estetik ve form oluşturmaya çalıştım.
Sizi zorlayan tarafları oldu mu? Diğer danslarla farkı nasıl?
- Bu dansları oluştururken öncelikle hallerden ve makamlardan yola çıktım. Türk müziğinde makamların nasıl bir duygusu, rengi ve hissi varsa, ben de o makamları hallere, daha doğrusu beden ve hareket hallerine dönüştürdüm. Her duyguya bir hareket niteliği bulmaya çalıştım. Mesela dönüşler üzerine çalışıp, akışkanlık niteliklerini geliştirdim. El ve kol kullanımını bir ifadeye dönüştürmeye çalıştım. Bu noktada hat ve ebru sanatından çok etkilendim. Musikiyle hareketin uyumu üzerine çalıştım özellikle taksimler esnasında. Çünkü bir neyle ya da tanburla bir bedenin taksim etmesi çok kolay değil. Sazende ve dansçı arasında çok iyi bir dinleme derecesinin olması gerekiyor. Ama diğer danslarla karşılaştırdığımda şu anda oluşturduğum dansları diğerlerinden ayıran, dans ve müzik arasında akan muhabbet ve uyum, müziğin bedenden akması, duygu ve ifadelerin içselleştirilip soyut bir biçimde dışarı aktarılmasıdır.
Figür olarak ne tür farklılıkları var?
- Salt figür açısından akışkan figürler var. El ve kol hareketleri uzamda hayali resimler çizer, figürler kendilerini ritme ve ezgilere teslim eder, onlarla birlikte akar. Bu akışta duygular ve hisler de figürlerin niteliklerini değiştirir.
KOSTÜMLERİN HEPSİ HİNT KUMAŞINDAN
Dansa eşlik eden müziklerden biraz bahsedebilir misiniz?
- Taksim Taksim projesinde Türk klasik müziğinden eserler seçtik, Neyzen Salih Bilgin ve Tanburi Murat Aydemir’le birlikte. Çoğu, pek de tipik olarak dans müziği olarak tanınmayan eserlerdi bunlar: Nedim Ağa’nın Sultani yegah sazsemisi, Eyüplü Mehmet Çelebi’nin Arazbari, Dimitri Kantemiroğlu’nun Rast Pesrevi, Ali Ufki Bey’den Nikriz Pesrevi, Acemlerden Rast Murassa, Refik Fersan’ın Sultaniyegah Pesrevi...
Kostümlerinizi nasıl seçiyorsunuz?
- Kostüm çalışmasını İngiliz sanatçı Christopher Vinz yaptı. Vinz, bana bazı dönemlerden kostümleri araştırıp, yaklaşık 20 çizim getirdi. Dördünü seçip dansa ve dansın duygularına göre uyarladık. Kumaşların çoğunu hint ipekleri oluşturuyor. Zaten Osmanlı döneminde de iyi kumaşlar Hindistan ve Çin’den gelirmiş. Kostümlerle yapılan danslar aslında o dönemleri yansıtmıyor ama en azından kostümlerle dönemsel bir çizgiyi tutmaya çalıştık. Birinci kostüm aslında 16. yüzyıla ait bir köçek kostümünden uyarlandı. İkincisi 17-18. yüzyıldan bir odalık kostümü. Üçüncüsü daha çok Anadolu motifleri taşıyor. Ve sonuncusu 19. yüzyıl saray kostümlerinden esinlenilerek çizildi, bol süslemeli. Hepsini Çek Cumhuriyeti’nde özel olarak Jana Doubnerova dikti.