Güncelleme Tarihi:
Pek bilinmese de düğünlerin vazgeçilmezi ‘Caney Caney’ de Şivan’ın yüzlerce parçasından biri.
Türkçeyle tanıştım
Hayatımın yol ayrımı okula başlamamdı. Anadili Kürtçeyi bilen bir çocuk olarak Türkçeyle tanıştım. Bu okulu, bedenime, beynime, kapıların menteşelerini güpegündüz kırarak giren bir hırsız gibi algıladım. Kürtlüğün hiçe sayıldığı dönemde okul beni kendimden nefret ettiremedi, mevcut sisteme direnwmeyi öğrendim. Türkçeyi öğrenmek bana başka bir pencere açtı. Bu pencereden bana ve bizlere nasıl bakıldığını gördüm ama yolumu Kürtçe çizdim.
Bu dönemde mümkün değil
34 senedir sürgünde yaşıyorum. Barış kültürünü yeşertme isteğiyle Türkiye’de konser vermek istiyorum ama bu konserin yasakçı bir zihniyetle gerçekleşmesi mümkün değil. Kürt bölgelerinde belediye reislerinin, milletvekillerin, taş atan çocukların kiminin sorguda, kiminin hapiste olduğu bir dönemde dönüş perspektifi olamaz. Sağolsun Abdurrahman Kurt ve AK Partili birkaç dost, TRT6’nın açılışına davet etmişti. TRT’de yasaklıydım ama TRT6’da tolerans gösterilecekti. Devlet ve hükümetten bana karşı bir empati beklemiyorum, kültürüme ve halkıma hak istiyorum. Türkiye’ye ilk gelişim bir TV kanalının açılışıyla sınırlanamazdı.
Kürtçeden sonra ikinci dilim
Müzikle büyüdüm ben. Anadilim Kürtçe, ikinci dilim müzik. Babam çok güzel kaval çalardı. Ben de sazı kendi çabamla öğrenmeye yedi yaşında başladım. Dört yaşından itibaren de söylerim. Çocukken, sesim beğenilirdi. Kürtçe söylediğim için ortaokulda bazı öğretmenler severek dinlerdi. Bazıları da küçümser, şikayet ederdi. Kürtçe, her zaman sığınağım ve yurdum oldu. Kürtçe müzikal bir dil. Mırıldanmak bile ritmik. Geleneksel Kürt müziğinden kopmadım. Sadece protest müzik de üretmiyorum. Albümlerime bakıp bir etiket koymak zordur.
O Şanlıurfalı ben Urfalıyım
İbrahim Tatlıses’in babası çok cömert bir insandı. Doğrudur, ciğer kebaplarını seve seve yerdim. Etrafındakileri umursamaz bir insan değildi. Parası olmayana kebap ikram ederdi, sevilen bir insandı. İbrahim Tatlıses’in “Türk entertainment”ine, yani eğlence sektörüne büyük katkısı oldu. Türkabesk müziğinin en iyi yorumcularından biridir. Hemşehrilik dayanışması değil bu. O Şanlıurfa’lı, ben Urfalıyım.
Kasetlerim gizli yayıldı
İlk sahneye çıkışım, bir konserde sanatçıları dinlerken doğal bir ortamda gerçekleşti. Kürtler bile Türkçe söylüyordu. Sazı alıp çıktım sahneye. O türkünün orijinal Kürtçe versiyonunu söyleyince salon ayağa kalkıp bu klamla (dengbej parçası, kelam) birleşti. Konserlere gizlice giderdim. İlk kasetlerim de gizli yayıldı. Kendi çabamla ve hemen hemen tüm enstrümanları kendi kendime çalarak yapılan kasetlerdi. Bazılarında babamın kavalı bile vardı. Her ev baskınında kasetler gömüldü ama susturamadılar. Ünlü olduğumu maalesef arandığımda, beni korumak isteyen arkadaşların çoğalmasından ve yoğun konser taleplerinden anladım. Annemin cenazesine gidemedim 1976’da yargısız infaz riski olduğu için Türkiye’yi terk ettim. Doğup büyüdüğüm toprakları özledim ama özümden ve dilimden yabancılaştırılmaktansa, yabancı devletlerde yaşamayı seçtim. Türkiye vatandaşlığından çıkarıldım. Yıllarca İsveç’te yaşadım, oranın vatandaşı oldum. Şimdi Bonn ve Paris’te yaşıyorum. İnsanın yakınlarının, hele annesinin ölümünü kabullenmesi zor. Cenazeye katılmam da mümkün olmayınca yasını istediğim gibi tutamadım. Sürgünde yaşamak insanı sarsar ama Avrupa bana ifade özgürlüğü sağladı; sanatımı kısıtlamadı.
Ben sanatıma angaje oldum
Gözde olan insanlar gibi gözde olan partiler de eleştiriyi kabul etmek zorunda. Kürt partileri ve liderleri dahil. Ben halkıma ve sanatıma angaje oldum. Bağımsız bir sanatçı olmak istiyorsan siyasi partilerin ve birçok kişinin eleştirisine maruz kalmaya da hazır olman lazım. Ama klamlarımı gelecek eleştirileri düşünerek yapsam sanatçı olamam. Bu kadar zaman sevilmem de mümkün olmaz. Ayrıca bağımsız olanların sesini duyurabilecek medyaların olması da elbette önemli. Benim öylesi olanaklarım olmadı ama sesimi hiçbir kurum ya da otorite kesemedi.
Heykelimin dikildiği yerde kaybolmuştum
Çocukluğum Viranşehir’de geçti. Bazen Siverek’e giderdik, orası bana dev gibi görünürdü. Şehirliler, bize tepeden bakardı. Kaderin cilvesi o ki, bugün heykelimin dikildiği yerde 6 yaşımdayken kaybolmuştum. Akşam olunca bir dut ağacının altına sığındım. Beni gören bir bekçi yanıma geldi. Türkçe konuştuğu için söylediklerini anlayamadım ve ağladım. Kürtçe konuştuktan sonra beni babamın Siverek’teki ortağı Haciye Suryani’ye götürmesini istedim. En güzel melodi onun kalbinin atışıÇocukluk kahramanım anam. Dilimi öğreten, yaşam mücadelesi veren, bana kanat geren, emek ve güven veren anam. En güzel melodi, başımı göğsüne koyduğumda duyduğum kalbinin sıcak atışı. En güzel lorileri onu düşününce söylüyorum.
Görüş ayrılığından değil
Boşanmamız siyasi görüşümüzün farklı olmasından kaynaklanamaz. Görüş açımız değişik olabilir de olmayabilir de. Kadın haklarını savunan ve değer veren bir sanatçı olarak benden böyle bir diretme düşünülemez. Kaldı ki oğlumun annesine boşandıktan sonra bile albümünde parçalarımı kullanma imkânı verdim. Oğlum Serxwebun da müzik okudu. Avrupa’da iyi koşullarda büyüyen ve birkaç dil bilen bir genç. Benim yolumdan gitmesini değil, daha ileride olmasını umarım.
Türkçe parçalar da olabilir
Yeni albümüm hazır değil ama birkaç Türkçe eser yer alabilir. Kültürler arası diyalog amacıyla Kürtçe bilmeyen dinleyicilerime de seslenmek istiyorum. Elbette açılımla alakası yok. 1981’de, “Gele Min Rabe” albümünde de Türkçe söyledim.
Egemen Bağış akrabam Başbakan dostum
Başbakanımız sporun içinden gelen bir kişi. Atina’ya geldiğinde görüşmüştük. Nikâh şahidimiz olmasını istiyorduk. Eşim Bursalı. Egemen Bey’in eşiyle kuzenler, akrabalığımız var. Sağ olsun o bize destek oldu. Başbakan nikâh şahidimiz olarak bizi onurlandırdı, dostluğumuz böyle başladı. Siyasete çok uzak değilim. Spordan gelen bir lider özelliğim ve hırsım da var. Bu yola girmek istersem başarabileceğime inanıyorum.
Sol partiler eleştirdi DDKD’liler destek verdi
Kendimi sol partilere yakın görüyordum. Fakat birbirimizi anlayamadık. İlk Kürtçe söylediğimde sol partilerden de katı eleştiriler aldım. Onlara göre evrensel ve devrimci bir ideolojide Kürtçe söylemek milliyetçilikti. Temel kaynağım DDKD’li (Doğu Devrimci Kültür Dernekleri) dostlarımdı. Bana cesaret vererek, müziğimi dağıtarak değerli katkılarda bulundular. Bugünkü Şivan Perwer’i onlara da borçluyum. Maalesef o dostlarımın bazıları karanlık güçler tarafından katledildi.
Kürtçe söylenmemesine şaşırmıştım
İlk duyduğumda Kürtçe söylenmemesine şaşırmıştım. Klamlarımın yasaklanmasının refleks olduğu dönemde birçok besteme adımı yazmıyordum. Bugün Cane Cane, belki de Türkiye’de en çok çalınan parça. Neşeli, halaya davet eden bir müzik ama referanssız yorumlanması, sanatın sadece bir eğlence ve hoş vakit geçirmeyle sınırlandırılmak istenmesi beni sorguluyor. Ayrıca askeri bandonun bu parçayı çaldığını duyunca gülmemek mümkün değildi.
Müezzin olmamı isterdi
Babam okula gitmeme karşı çıkmadı. Sesim güzel olduğu için müezzin olmamı önerenlerden etkileniyordu. Ben de okumak istiyordum. Ortaokuldan itibaren hem çalıştım hem okudum. Otellerde çalıştım, arkadaşlarımla bir kahve işlettik. Liseyi Urfa’da okudum. Sonra Ankara Gazi Üniversitesi matematik bölümüne gittim.