Cambazlık yerine iyi yorumla şaşırtmayı tercih ederim

Güncelleme Tarihi:

Cambazlık yerine iyi yorumla şaşırtmayı tercih ederim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2013 00:00

Bir kadın sesi olan alto tonunda söyleyen dünyanın en ünlü kontrtenorlarından biri Andreas Scholl.

Haberin Devamı

Uzun yıllar sadece barok çağ eserleriyle yetinirken geçen yıl sürpriz yapıp Schubert, Brahms, Mozart yorumlarından oluşan bir CD yayımladı. 2 Mart’ta, İş Sanat’ta piyanist eşi Tamar Halperin’le bu eserleri seslendirmeye geliyor.

Kutlarım, Noel’de dondurucu NY soğuğunda caddede Ave Maria’yı söylemişsiniz. YouTube’deki klibinize bakılırsa bazı New Yorklular size eşlik etmiş. Kemancı Joshua Bell sizi çok kıskanacak. Onu metroda kimse tanımamıştı...
- Dünyanın en gürültülü, en hızlı şehirlerinden birinde, hoparlörsüz hiçbir müziğin dikkat çekmesi, duyulması mümkün değil. Kaldırımda müzik yapılacak en kötü şehir. Çok az kişi durdu. Tabii ki hiçbiri beni tanımadı. İşinden çıkıp evine, randevusuna koşturan kişilerden kaldırımdaki müzikçiyi tanımalarını beklemek de haksızlık olurdu... Eğer pazar günü Central Park’ta konser verseydik tabii ki çevremizi saracaktı dinleyiciler, daha çok kişi tanıyacaktı.
Peki neden caddeyi seçtiniz?
- Noel süslemelerinin de görüleceği, ışıklı bir nokta arıyorduk. Columbus Meydanı’nı seçtik.
Sizin fikriniz miydi?
- Son yıllarda pek çok video klip, sahne arkası belgeseli yaptım, hatta YouTube’ta bir kanal açtım. Bu fikir de benden çıktı. Eşim Tamar Halperin elektronik piyano çaldı, aynı yerde üç kez eseri söyledim. Kimileri gönüllü eşlik etti, kimileri görüntüye girmek istemedi. Harika bir deneyimdi.

Haberin Devamı

VİDEO RÖPORTAJLARINI YOUTUBE’TA YAYIMLIYOR

YouTube’taki video röportajlarınıza bakılırsa mesleğimiz tehlikede. Aydınlatıcı röportaj, klipler yapmışsınız. Neden buna zaman ayırıyorsunuz?
- 21’inci yüzyılın klasik müzikçileri topluma kendini anlatmak zorunda. “Sahneye çıkarım, işimi yaparım” demek yetmiyor. Sanatçı basılı programla yetinip, sahnede konuşmaktan, eser ya da yorumu hakkında bilgi vermekten kaçınırsa dinleyici ilgisini yitirebilir. Kısa bir konuşmanın ilgiyi ne kadar arttırdığını, dinleyiciyi ne kadar mutlu ettiğini konserlerimde görüyorum. Klasik müziği crossover projelerle eğlencelik hale getirmek yerine, eseri dinleyiciye açıklayarak popülerlik yakalanabilir. Bugün crossover adı altında operada hiç sahneye çıkmamış kişiler, kendilerini tenor olarak tanıtıp pop şarkıları söylüyor. Sahneden bilgi vermek bundan çok daha dürüst bir yaklaşım.
1980’lere kadar sahnelerde sınırlı sayıda kontrtenor varken 1990’larda neden kontrtenor patlaması yaşandı?
- Erken çağ müziğinin popülerleşmesi, kontrtenorlara geçmişten daha çok sahne açıyor. Bu gelişme kontrtenor olmak isteyen gençlerin sayısını arttırıyor. Bu sayede kaliteli kontrtenor seslerin sayısı artıyor.
Repertuvar da bu hızla artıyor mu, çağdaş bestecilerin ilgisi ne düzeyde?
- Ortaçağ, Rönesans, Barok çağdan kalma, hâlâ kitaplık raflarında duran, keşfedilmemiş o kadar çok eser var ki... Kontrtenorların bir kısmı aynı zamanda müzikolog. Arşiv araştırmasıyla yeni eserler keşfediyorlar. Bir başka önemli gelişme kontrtenor sesin özgürleşmesi. Artık sadece erken çağ repertuvarıyla sınırlı değiller. Barok polisi yok başımızda. İstediğimizi söyleyebiliyoruz.

Haberin Devamı

BİR ZAMANLAR EVHAM HASTALIĞINA TUTULMUŞTU

Çocukluk sesinizi korumanız bir tür mucize olsa gerek; bunun için bir tenor ya da baritondan daha fazla bedel ödemeniz gerekti mi?
- Kontrtenor diğerlerine oranla iklim koşullarından daha çok etkilenir. Bas ve bariton bu açıdan daha güçlü. Soğuktan korunmam, sigara içmemem, maç seyrederken çok heyecanlansam da çığlık atmamam gerek. Her şarkıcı, meslek yaşamının bir döneminde sesi için endişelenir. Ben de bir zamanlar evham hastalığına yakalanmıştım. Sonra endişenin durumu düzeltmediğini gördüm, vazgeçtim. Uzun konuşmanın sesi olumsuz etkilediği söylenir. Konuşma terapisi aldığım için bu konuda sorun yaşamıyorum: Rezonans, artikülasyon, basınç uygulamadan kaçınmak gibi teknikler kullanıyorum.
Kolaratur sopranoların yaşlanmaya karşı çok hassas olduğu söylenir, sizin sesinizin tizleri bu açıdan çok hassas mı?
- Ses tizleştikçe, akrobatik kullanımda esneklik ve risk artıyor. Bazı kontrtenorlar soprano sesinde söylüyor, ben alto söylüyorum. Şanslıyım. Tiz seslerdeki şarkıcılar tenisçilere benzer. Çok turnuvaya katılıp, kendinizi çok zorlarsanız kısa zamanda yıpranırsınız.
Hiç sahne korkusu yaşadınız mı?
- Pek çok şarkıcı bu konuda konuşmaktan hoşlanmaz. Zayıflık olarak görür. Bazen sahneye neşeli çıkarsınız, her şey yolunda gider. Bazen salondaki herkes müzik eleştirmeniymişçesine huzursuz olursunuz. Acaba ne düşünüyorlar, düşüncesinin aklınızdan geçmesi bile yeter. En hoş durum, herkesin sizi dinlemek için geldiğini, mutlu olduklarını hissetmeniz. Heyecan, sanatçının sorumluluk anlayışının da bir sonucu. Eğer hiç heyecanlı değilse, önemsemiyor demektir. Sanatçı bunu abartıyorsa yanlış meslek seçmiş demektir.
Büyük konser salonlarında resital vermek sizi ürkütür mü? Pek çok tenor büyük salonlarda yuhlanmıştır, bilirsiniz...
- Boyut değil, akustik önemli. Örneğin akustiği iyi bir kilise ne kadar büyük olursa olsun, sesiniz duyulur. Bazen küçük salonlarda tam tersini yaşıyorum. Kuru, tüm sesi yutan bir ortamda sesimin zayıfladığını hissediyorum.

Haberin Devamı

EŞİYLE POP YAPIYOR

Çocuk müzikleri ve pop şarkılarının dışında beste yapıyor musunuz?
- Besteci değilim. Deutsche Grammophon firması için Alman modacı Wolfgang Joop’la albüm kaydettik. O Andersen masallarını okudu, ben müzikledim, icra ettim. Barok ve elektronik unsurlar içeren çağdaş müzik örneğiydi. Kızım 6 yaşındayken okuldaki korosu için eserler besteledim. Bunlar eğitim amaçlıydı. Stuttgart Balesi için eserler besteledim. Şimdilerde önceliğim video ve kendi şarkılarım.
İstanbul’da konser vereceğiniz Tamar Halperin, yaşamınıza aşk, caz ve Bach’tan başka neler getirdi? Örneğin Ortadoğu’ya ilginiz arttı mı?
- Eşim Tamar, çok geniş bilgi birikimine sahip. Müzikolog, Juilliard’da doktora yaptı, Bach uzmanı... Bunların dışında hayatıma getirdiği en önemli unsur sabır. Daha sabırlı, dengeli bir insan oldum. Birlikte çalışırken bana sadece eşlik etmiyor. Eserler üzerine tartışıyoruz, çok iyi bildiği kontrpuan, bestecilik konusunda derin bir bakışa sahip. Benim Bach bilgilerimi zenginleştiriyor. Sadece iyi anlaşan bir çift değiliz. İyi bir müzikal ikiliyiz. Tamar’ın ilgi alanlarından biri de caz. Michael Wollny ile çok güzel caz doğaçlamaları yaptı, bunlar yayımlandı. Gelecekte hep birlikte ortak çalışmalar yapmak istiyoruz. Fakat şu anda, resitallerin yanı sıra pop alanında denemeler yapıyoruz.
Aşk, sahnede sesinizi güç ve ton zenginliği açısından etkiliyor mu?
- Şarkıcılığa da aşkla bağlıyım. Bunun yoruma yansıması gerekiyor. Müzikal iletişimin amacı kişiyi daha iyi bir birey olmaya yönlendirmektir. Konsere aydınlanmak, günlük yaşamın sığlığından kurtulmak, farklı bir dünyanın kapılarını aralamak için gideriz. Mistik bir etkinliktir. İletişimi yönlendiren kişi olarak bizim izleyiciye aşkla, şefkatle yaklaşmamız gerek. İzleyicinin duygusal, ruhi durumuna özen gösterilmelidir. İletişim böyle başlar. Tüm bu sürecin itici gücü aşktır. Müzisyenlik bu nedenle zordur. Her zaman ideal düzeyi yakalayamayabilirsiniz. Sanatçının zihninde, kalbinde başka bir şey olmamalı ki sorunsuz icra üretebilsin, izleyicinin zihni açık olmalı ki iletişim gerçekleşebilsin. Aşk icrayı etkiler. Eşim ve iki arkadaşımla Avustralya’da çıktığım turne buna örnektir. Âşıktım, arkadaşlarımı çok seviyordum, sahneye öyle mutlu çıktım ki sesimin bundan ciddi oranda etkilendiğini hissettim.
Beş yıl öncesine kadar erken çağ müziği repertuvarının dışına çıkmıyordunuz. “Zamanı geldiğinde diğer dönemlere geçeceğim” diyordunuz. Neydi ölçütünüz, zamanın geldiğine nasıl karar verdiniz?
- Barok çağ müziğinden, İngiliz lut eşlikli şarkılardan bıkmadım. Hâlâ zevkle söylüyorum. Yeni ufuklara açılmak güzel. Her müzikçi kendini yenilemeli. Zaman zaman yeni repertuvar arayışına girişmek, mesela barok eserlerle video sanatını bir araya getirmek gibi yenilikçi, kişiyi tazeleyecek projeler yapmak gerek. İki yılda bir farklı repertuvar arayışına giriyorum. Bu beni yeniliyor.
Schubert söylemek için belirli olgunluğa erişmek miydi beklediğiniz?
- Hayatım boyunca barok eserler söylemek zorunda olmadığımı 30 yaşında da biliyordum. Kimse Schubert söylememi engelleyemezdi. İçsesim ve müzikal kişiliğim yeterli olgunluğa eriştiğinde barok sonrası eserleri incelemeye başladım. Brahms, Schubert, Mozart, Haydn şarkılarının birer öykü anlattığını keşfettim. Tıpkı barok eserler gibi... Daha sonra ses niteliğimi, müzikal hedeflerimi göz önüne alarak değerlendirme yaptım. Önemli olan bu değerlendirme yeteneğine sahip olmaktı. Örneğin Schubert’e yeni bir yaklaşım getirip getiremeyeceğimi inceledim. Ve sonra karar verdim.

Haberin Devamı

ALTO VE BARİTON SÖYLEYECEK

İstanbul resitalinizde tüm eserleri kontrtenor sesiyle mi söyleyeceksiniz?
- Tüm eserleri alto tonunda söyleyeceğim, sadece Schubert’in ‘Ölüm ve Gençkız’ında bariton tonunu da kullanacağım.
Eserdeki iki karakteri iki ayrı sesle mi söyleyeceksiniz? Tekniği nedir bu ikili sesin?
- Bach “İnsanoğlu ölümle kuşatılmıştır” diyor. Schubert’in eseri bu duyguyu anlatır. Gencecik bir kızın ölümle karşılaşmasını görüyoruz. Ölüm ağır adımlarla gelip şefkatli baba sesiyle kızı ikna etmeye çalışıyor. Öyküde ölümü alışıldık yüzüyle, acımasız varlık olarak sunmak yerine görevini yerine getiren, anlayışlı kişilik olarak yansıtmış Schubert. Ben de genç kızı kafa sesiyle, yani alto tonunda paniğini vurgulayarak yorumlayacağım. Ölümüyse diyafram kullanarak bariton tonunda, korkutucu olmayan şekilde seslendireceğim.
Bu tek seferlik mi, romantik dönem eserlerini söylemeyi sürdürecek misiniz?
- Barok ve Rönesans eserleri repertuvarımın temelini oluştururken yeni arayışları sürdüreceğim. Bu sezonun konser programları ağırlıklı olarak barok. Romantik çağ müziği çekici geliyor. Bu repertuvarla hazırladığım albüm geçen yıl yayımlandı. Ortalama iki yılda bir albüm kaydediyorum. Çünkü icranın olgunlaşması zaman alır, kalıcılık da böyle sağlanıyor. Sonbaharda çağdaş eserlerden oluşan CD kaydedeceğim, ilkbaharda yayımlanacak. Sonra barok albüm gelecek. Belki sonra Schubert’in Kış Yolculuğu bir albüme dönüşür.
(Röportajın tam metnini www.muziksoylesileri.net’te okuyabilirsiniz.)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!