Güncelleme Tarihi:
Çünkü sadece ‘işadamları’ yok artık...
Çok güçlü, gurur duyulacak işkadınlarımız da var.
İstihdam yaratıyorlar, iş dünyasında sözleri geçiyor, ekonomiye yön veriyorlar...
Modern Türkiye’nin gururu onlar.
Sadece onlar da değil, çalışan bütün kadınlar Türkiye’nin gururu.
Ben de kendi çapımda bir işkadını sayılabilirim.
Tıkır tıkır işleyen bir sistem var ortada.
Albüm çıkacaksa kimin ne yapacağı belli, konser verilecekse kimin ne yapacağı belli...
Tüm bunları kendim yönetiyorum ama arkada koskoca bir ekip var...
Müzik ekibi dışında hukuk danışmanları, mali müşavirler, booking ofisler...
Sonuçta biz de bir şirket gibi yönetiliyoruz ve bu şirketin patronu bir kadın; benim.
Burada beni en çok sevindiren patron falan olmak değil, bir kadın olarak bunları yapabilmek...
Çünkü ben kadınların çalışmasından ve üretmesinden müthiş keyif alıyorum.
Özel sektörde, devlette, sosyal alanda, hukukta, eğitimde, yeme içme sektöründe, siyasette o kadar güçlü kadın çalışanlar var ki, Türkiye’ye her alanda katkıları saymakla bitmez.
Keşke bütün kadınlar çalışsa...
Çalışan insanın ufku açılıyor, kendine güveni geliyor, vizyonu genişliyor, dünyaya ve sosyal hayata daha fazla entegre oluyor.
Ayakları yere daha sağlam basıyor.
Ayrıca unutmayın, kendi paranı kazanmak kadar güzel bir duygu yoktur.
Sokak çocukları için Bana Elini Ver
Umut Çocukları Derneği güzel bir projeye imza atıyor.
Projenin mimarları Peker Halil İbrahim ve Hakan Tevetoğlu, sokakta yaşayan gençleri topluma kazandırmak ve meslek sahibi olmalarını sağlamak amacıyla çok önemli bir işe kalkıştılar.
Sanatçı, oyuncu, yazar, sporcu, işadamı/kadınından oluşan 150 kişinin el izlerini alıyorlar.
Bu izler, Türkiye’nin dört bir tarafında sergilenecek.
Bu sergilerde sokak çocuklarının ürettiği el emeği ürünler de satılarak gelir elde edilecek.
Umut Çocukları Derneği, bu geliri sokaktaki gençlerin eğitiminde kullanacak.
Bana da el izimi almak için geldiler.
Hemen rengarenk boyaları karıştırıp, bir tuvalin üzerine el izimi bastım...
Ortaya bu tablo çıktı.
Sokak çocukları konusuna biraz dikkat çekebilirsek ne mutlu bize...
Mumlara aşığım
Ben bir mum hastasıyım...
Evde her zaman mum yakmaya, çeşitli köşelere mumlar yerleştirmeye bayılıyorum.
Beni dinlendiriyor.
Mumları yakıp, müziğimi açıp, bacaklarımı uzattığım zaman kendi kendime terapi yapıyormuşum gibi oluyor.
Bütün yorgunluğum gidiyor.
Kokulu mumları tercih etmiyorum ben ama.
Tercihim, sade, çoğunlukla beyaz mumlar...
Sadece evde mi?
Mumsuz bir akşam yemeği masası düşünemiyorum bile...
Evde mum yakmayanların en büyük gerekçesi, mumların is yapmasıdır.
“Duvarlar, perdeler is oluyor” derler.
Size bir ipucu vereyim mi?
Mum sönüp soğuduktan sonra yanan ipin ucunda oluşan parçacığı elinizle alın ya da makasla hafifçe kesin.
Mumu bir daha yaktığınızda is yapmadığını göreceksiniz.
İsi de engellediğimize göre tavsiye ederim...
Keyifle mumlarınızı yakın, kendinizi dinleyin...
Şöhret en büyük vergidir
Şöhretin en büyük vergi olduğunu düşünüyorum.
Neden mi?
Çünkü hep ödüyorsun da ondan...
Yasal vergiyi hiç değilse kazancın oranında ve yılın belli aylarında ödersin...
Şöhretin vergisini ise her zaman ödersin...
Kişisel olarak, duruş olarak, yaşam olarak, duygu, ruh, psikolojik olarak ödersin...
Peki şöhretin hiç mi iyi yanı yoktur?
Söyleyeyim...
Şöhretin iki büyük avantajı vardır:
1- En iyi restoranda en güzel masayı sana ayırırlar.
2- Karşıdan karşıya geçerken trafik durur.
Onun dışında hiçbir faydası yoktur.
Genelde hep dezavantajdır.
Şöhretli olana karşı insanların bir önyargısı olur ve o önyargıyı kırana kadar senin epey bir ödemen gereken bedel vardır.
Hayat seni sürekli kasar...
Her yerde herkes seni izler...
Samimi bir itirafta bulunayım mı?
Ben buna hâlâ alışamadım...
Alışmış gibi yapıyorum sadece.
Okurlara teşekkür...
Bu, Pazar Kelebek’teki 7’nci yazım...
Açıkçası bu işten bu kadar keyif alacağımı ve eğleneceğimi hiç tahmin etmemiştim...
Her hafta ne yazacağını düşünmek, konu bulmak, sizden gelen mail’leri okumak tahmin ettiğimden çok daha keyifliymiş.
Harika mail’ler, yorumlar alıyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Albümler, konserler dışında sevenlerime her hafta sonu yazı yoluyla da buluşmak beni çok mutlu ediyor...
İyi ki varsınız...
Benim yaşam kaynağımsınız...