Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2004 00:00
‘Kurtlar Vadisi’ dizisindeki ‘Çakır’ tiplemesiyle bir kahraman haline gelen Oktay Kaynarca, bilinmeyen dünyasının kapılarını ilk kez Kelebek’e açtı. ‘Çakır Yılmaz Güney gibi sevildi’ diyen Oktay Kaynarca, ‘Karanlık bir adamdı’ dediği amcasının yanında yetiştiğini, bitirimhanelerde büyüdüğünü ve silahlara olan merakını anlattı.İşte çarşamba günü DMC etiketiyle piyasaya çıkacak olan ‘Ölümden Öte Köy Yok’ isimli şiir ve türkü albümüyle sevenleriyle buluşacak olan ünlü oyuncunun müthiş itirafları...Hayat hikayenizi çok merak ediyorum. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? 1965 doğumluyum. Annem ve babam Almanya’da işçi oldukları için beni babaannem büyüttü. Çocukluğum Üsküdar’da geçti. Çok kötü bir öğrenciydim. Mesela hálá çarpım tablosunu bilmem. İnat ettim ezberlemedim. Ayrıca ben çok bitirim bir çocuktum. - Lise yıllarınız Türkiye’nin karışık olduğu döneme geliyor. Siyasi olaylara karıştınız mı?Okuduğum okul yani Üsküdar Lisesi, ciddi sol ağırlıklı bir okuldu. Hep adaletli davranandan yana oldum. Okul solcuydu ve ben hep sağcı öğrencilerin dövülmesine karşı çıktım. ‘Bu adaletsizlik, böyle bir şey yok’ diyerek olayları durdurdum. Ama bunun karşılığını çok ağır aldım. ‘Bu çocuk solcu’ diye eve kadar beni dövmeye geldiler. Peşime düştüler, hakkımda soruşturma yaptılar. Bunu yapan polis falan değildi, tam tersi siyasi kanatlardı. İşte böyle bir dönemde Elazığ’a kaçtım. Liseyi bitirmem gerekiyordu. Hedefim vardı. Konservatuvara gitmek istiyordum.- Kaç yaşında bitirdiniz liseyi?Hatırlamıyorum ama öğrenciler beni hep öğretmen zannediyordu. ‘Yeni öğretmen gelmiş’ falan diyorlardı. Askerliğim gelmişti.- Hiç çalışmadınız mı?Çalıştım canım. İki yıl üst üste sınıfta kalınca, Fiat fabrikasında elektrik işçisi olarak çalışmaya başladım. Arabaların son çıkış bakımını yapıyorduk. Ama iki ay sonra atıldım. Çünkü sürekli fırlamalık yapıyordum. Öğle tatilinde uyuyan ustaları ayakkabılarından direğe bağlıyordum, çalışanların eşyalarını saklıyordum. Kimse benimle başa çıkamıyordu. O yüzden de bana, ‘Senin çıkman lazım. Sen çıkmazsan araba çıkmayacak’ dediler ve işime son verdiler. Daha sonra amcamın restoranında fotoğrafçılık yaptım. Hep amcama özendim- Konservatuvar hayalim vardı dediniz. Oyunculuk yeteneğinizi mi keşfettiniz, ne oldu? Lise yıllarında hep televizyonda
film izlerdim. Ancak hep farklı bir gözle... Herkesin izlediği planın gerisinde duran adamlara bakardım. Ancak oyuncu olmak benim için çok ama çok zor bir karardı. Dedim ya bitirim bir çocuktum. Bu durum bana biraz ters geliyordu.- Niye ters geliyordu?Benim amcam ağır bir adamdı. Gece hayatı olan, hani karanlık tarif ettiğimiz, racon kesen adamlardandı. Semtimizde onun dediği olurdu. Çok mert, gözüpek bir insan olduğu için ona çok hayrandım. Hep ona özenir, onunla gezerdim. O hayat bana çok şey öğretti. Ancak cenazesinde her şeyin yalan dolan, herkesin riyakar olduğunu gördüm. Sağlığında yanında binlerce adam varken, cenazesine sadece birkaçı gelmişti. Bu benim için acı bir deneyimdi.- Dolayısıyla sanatçı olmak istemeniz bu aleme ters bir durumdu...Tabii. Çünkü, ‘Bizim oğlan artist olacak’ durumu vardı. Yani silahtan, külahtan, delikanlılıktan bahsederken, tiyatro, oyunculuk beni bozar mı, yanlış olur mu, etrafımız dalga geçer mi diye kara kara düşünmeye başladım. Ancak bir gün, ‘Anasını satayım lan, ölümden öte köy mü var’ dedim ve gittim konservatuvar sınavlarına girdim, kazandım.- Delikanlılık durumu ne oldu?Ne o taraftan vazgeçebiliyorsun ne de bu taraftan. ‘Bu benim geleceğim, ben bu işi yapacağım’ diyorsun, diğer tarafta da delikanlılık var. Bunun üzerine ben de, ‘Delikanlı tiyatrocu olacağım anasını satayım’ dedim. Ve hep delikanlı bir oyuncu oldum.- Konservatuvar sizi zorladı mı?Zorlamaz mı? O zamana kadar sanat adına bir şey paylaşmamışım. Sadece televizyon izliyordum ama amatörce. Hatta öyle komik ki, ben konservatuvara girdiğimde 2 tane tiyatro izlemiş adamdım. Bu yüzden ilk yıl çok bocaladım. Sınıftaki bütün çocuklar
aslan gibi okumuş çocuklardı. Bütün tiyatroyu, tiyatro yazarlarını, klasik yazarları ezbere biliyorlardı. Onları uzaydan gelmiş gibi dinliyordum. Bir ara okulu bırakmayı bile düşündüm. - Çakır için ‘Oktay Kaynarca’nın yaşamından çıkmış bir adam’ diyebilir miyiz? Amcamın bir kumarhanesi vardı. Oralara bitirimhane denirdi. En ağır raconlar orada kesilir, delikanlılık orada yaşanırdı. Kendini her şekilde kanıtlamaya çalışan ve bunun yolunun da paradan geçtiğine inanan bir sürü adam vardı orada. Bu insanlarla uzun uzun konuşur, felsefe yapar, hepsini eleştirirdim. Oradan çok şey kazandım. Çok iyi gözlemlerim oldu. İşte Çakır, oradan çıkmış bir adamdır.Geçmişimde leke yok- Yani Çakır’ı bu kadar iyi canlandırmanız, o dünyayı çok iyi bilmenizden kaynaklanıyor...Kesinlikle. Benim o dünyaya ait tavırlarımın, konuşmalarımın gerçek zannedilmesi, evet benim o dünyayı çok iyi tanımamdan kaynaklanıyor. Bunu bilmemin de bir sakıncası yok. Çünkü geçmişimde karanlık bir şey yok. Tertemiz bir adamım. En ufak bir leke bulamazsınız geçmişimde.- ‘Gerçek hayatta da Çakır’ı taklit ediyor’ eleştirilerine ne diyeceksiniz?Çakır gibi geziyor, onu taklit ediyor denilmesine tabii ki kızıyorum. Kardeşim bundan önce siz beni hangi barda, masa üstünde oynarken gördünüz. Ben her zaman böyle bir adamdım. Hayata karşı duruşum hep böyleydi. Bu Çakır’dan sonra olan bir şey değil ki. - Çakır ile Oktay çok iç içe geçti. Sokaktaki insanın tepkisi nasıl. Korkuyorlar mı sizden?Bana karşı hep bir sevgi vardı. Ama şimdi daha takdir edici gözlerle bakıyorlar, saygı duyuyorlar. Artık beni, dertlerini anlatabilecek yakınlıkta hissediyorlar ve dertlerine de çözüm bulabileceğime inanıyorlar. Korkmuyorlar. Ancak bazen trafikte sululuk yapanlar çıkıyor. Bir bakış yapıyorum, hemen toparlanıyorlar.- Çakır asla ölmeyecek galiba... Şuna inandım ki seyirciden başka kimse, kimsenin kalemini kıramıyor. Seyirci isterse o kalemi kırıyor. Seyirciye göre kalem kırılmadı. Ölmedi, yaşıyor diyorlar. Ben çıkıp, ‘Artık Çakır öldü, bitti. Geriye dönüş olmaz. Böyle bir şey yok’ diyorum ama hálá Çakır’a bir gün geri dönecek gözüyle bakıyorlar. Meğer insanların içinde böyle bir özlem varmış.- Nedir bu özlem?Eskiden mert, dürüst, gözüpek adam kimdi, Yılmaz Güney’di. Hafızalardan silinmedi, silinmeyecek de. Çakır’a olan sevgiyi Yılmaz Güney’in seviyesine çıkarmak gibi bir niyetim yok. Ama bu durumu biraz ona benzetiyorum. Halkın Çakır’a olan yakınlığı, Yılmaz Güney’e olan yakınlığıyla aynı. Kanunsuz da olsa, Çakır’ın mertliğini, dürüstlüğünü, aile düzenini, dünyaya bakışını, tavrını sevdi halk. Kadınlar, ‘Benim kocam buna benziyor ya da bunun gibi olmalı’, adamlar da, ‘Oldun mu böyle olacaksın’ dedi. Dolayısıyla halk günlük hayatımda da böyle olmamı, böyle yaşamamı istiyor. Oyunculuk adına bu bir dezavantaj. Çünkü başka bir role şu aralar sert bir geçiş yapamam. Yumuşak geçişlerle Çakır’ı unutturacağım. Ve elimde öyle bir senaryo var ki, buradaki karakter Çakır’ı hemen unutturacak bir karakter. Çünkü bu proje, Türkiye’yi ciddi anlamda karıştıracak, politik bir proje.Türkücülerden intikamımızı ben alacağım- Bir şiir ve türkü albümü çıkardınız. Artık sizin de bir kasediniz var.Evet kasedi olmayana kız verilmez esprisi içindeyim artık. Ercan Saatçi ile hazırladık bu albümü. Adı, ‘Ölümden Öte Köy Yok’... Aslında hiç ciddi olarak bakmıyordum bu işe. Bir gün Ercan, ‘Hadi gir oku, bakalım nasıl olacak’ dedi. Yastık altında biriktirdiğim, sevdiğim şiirleri okudum. Meğer o sırada kayıt yapmışlar. Sonra da türküleri girip söyledim. 3-4 günde tamamladık yani. Bu işin kurtarır tarafı şu, şiir okumak benim işim. Burada yanlış yok. Türkü söylemek ise, ben türküyle büyümüş bir adamım. Bu şiirlerin altına enstrümantal bir şeyler koymak istemedim. Türkü koyup, bu türküleri mırıldanmak istedim. Öyle profesyonel türkücü mantığıyla işe girişmedim.- Peki ‘Herkes kendi işini yapsın’ diyen adama ne oldu?Geçtiğimiz günlerde Yavuz Bingöl’le beraberdim. Ona şunu söyledim: ‘Eğer bu kaset senin ve senin muadilin insanlardan fazla satsın, oyuncuların şarkıcılardan intikamı olacak. Yıllarca geldiniz bizim işimizi yaptınız, bizden çok para kazandınız, şimdi ben sizin işinizi yapıp, sizden çok para kazanırsam tarihe geçeceğim...’ Şaka bir yana bu işin adaletsizliğini engellemek için ‘Herkes kendi işini yapsın’ dedim yıllarca. Tiyatrolar mankenlerle dolu. Bir umutla seyretmeye gidiyorsun. Kendini eğitmiştir diyorsun. Gidiyorsun, çıkmamak için zor tutuyorsun kendini. Kötü bir müsamere görüyorsun. Bunu da insanlar, gerçek oyuncuları görmedikleri için tiyatro zannediyorlar, o sahne üzerindekileri de oyuncu... Sonra ısrarla yapmaya devam ediyorlar. İşte ben buna kızıyorum.- Eleştirilere hazırlıklı mısınız?Hazırladım kendimi. Ben bir türkücü değilim. Konser falan vermeyeceğim. Yani paramı türkü söyleyerek kazanmayacağım. Benim burada yapmak istediğim güzel şiirler okumaktı, bu şiirlerin altındaki müziğin de türkü olması gerekiyordu. O türküleri de birilerine okutacağıma ben mırıldanmak istedim. O yüzden dediğim gibi bu işin böyle bir affedilir tarafı var. Benim için, ‘Helal olsun aslan gibi okumuşsun, çok da güzel yorumlamışsın’ demeleri yeterli. Böyle değerlendirmek tiraja yansır mı, bu bir
piyango tabii ki. Çok uzun zamandır bunu yapmak istiyordum. Yaparsam nasıl olur diye merak ediyordum. Ama söylediÄŸim bu kaygılardan dolayı yapmıyordum. Elime böyle fırsat geçince yaptım. En fazla alırım evimin rafında durur, bir gün çocuÄŸuma, torunuma dinletirim. Firmanın yaptığı masrafı da isterlerse hemen öderim. Allah’a şükür o kadar paramız var.- Ya sanatla ilgilenmeseydiniz ne olurdunuz?Herhalde iyi bir mafya babası olurdum. Åžaka, ÅŸaka... Amcamın durumunu devam ettirir miydim, bunu hiç düşünmedim ama ben iyi bir iÅŸ adamı olurdum. Çünkü kafam çok çalışır benim. Ne iÅŸ yaparsam yapayım baÅŸarılı olurdum.- Siz ÅŸimdi yeni bir projede öpüşemezsiniz de. Sonra hayranlarınız kızar...Kadir Ä°nanır öpüşmüyor mu filmlerinde? Bugüne kadar gördüğümüz en ağır adam o. Aslan gibi öpüşüyor. Biz niye öpüşemiyoruz. Gerekirse öpüşeceÄŸiz. Delikanlıyı bozmaz öpüşmek. Allah ne verdiyse öpersen, bozmaz yani.Güvercinlerin aÅŸkını film yapacağım- KuÅŸlara merakınız var deÄŸil mi?Ben çok iyi bir kuşçuydum... KuÅŸtan para kazanan bir adamdım. Benim hayatım güvercinlerdi. Çocukluktan kalma bir ÅŸeydi. Mahallemizde bir abimiz bu iÅŸi yapardı. Ondan dolayı bir sevgim vardı kuşçuluÄŸa. Çok tuhaf bir aÅŸktır bu. O kuÅŸlar senin emrinle aÅŸağı inerler ya da ölene kadar uçarlar. Islığınla yönlendirirsin onları. Ve güvercinler tek eÅŸli hayvanlardır. Acayip aşık olurlar eÅŸlerine. Onların sadakati, yuvasına olan düşkünlüğü müthiÅŸ bir ÅŸeydir. Ä°ÅŸte bütün bunları bir filmde anlatacağım. Åžu an senaryoyu yazıyorum. Bir güvercinin baÅŸka bir güvercine olan aÅŸkıyla, güvercin sahibinin baÅŸka bir kıza olan aÅŸkını paralel anlatacağım. MüthiÅŸ bir proje olacak. Bu arada hayatım boyunca hayvanlara olan sevgimden dolayı avcılardan nefret ettim...- Peki silahla aranız nasıl?Çok seviyorum. Her türlü silahı da 2 dakika içinde söker, yeniden bir araya getiririm. Ama poligonda. Ben silahı spor amaçlı kullanıyorum. Can yakmak amaçlı kullanan herkesten nefret ederim. Bu yüzden avcılardan ve av kulüplerinden de nefret ediyorum.- Silahınız var mı?Evet ruhsatlı silahım var. Ama asla yanımda taşımam, gezdirmem. Yani belime takıp da ortalıkta dolaÅŸmam. Dedim ya spor amaçlı taşıyorum. Sadece poligonda atış yaparım o kadar.Kulüp rakısındakiler metroseksüel mi?- Çakır’la birlikte kızların size ilgisinde bir deÄŸiÅŸim oldu mu?Vallahi kızlar bu aralar çok cesur, müthiÅŸler. Hani 10 yıl önce dünyaya gelseydim denir ya, ilgi bana bunu dedirtecek boyutta. Aslında bu mertlikleri çok hoÅŸuma gidiyor. Bu delikanlılık durumu falan biraz gümbürtüye gidecek gibi geliyor.- Åžimdiki kızlar diyor ki, ‘Evlenecek adam yok.’ Ne oldu delikanlılık dönemi kapandı mı?Ben ne Allah’tan, ne öğretmenimden, ne çevremden, ne ailemden, ne komutanımdan korktum. Ben hepsini sevmeyi seçtim. O zaman da daha saÄŸlam aslan gibi adam oluyorsun iÅŸte. Galiba bizler çocuklarımızı adam gibi adam olma tavrından uzaklaÅŸtırarak, korkutarak büyütmeye baÅŸladık. Bu yüzden yeni kuÅŸakta böyle bir eksiklik var. Dolayısıyla kızlar evlenecek adam yok demekle doÄŸru söylüyorlar. Ben de gezdiÄŸimde bakıyorum, bir sürü zibidi görüyorum. Birbirlerinin eski sevgilileriyle çıkıyorlar, geziyorlar, piyasa yapıyorlar. Ne iÅŸ yaptıkları belli deÄŸil. O yüzden haklı kızlar. Dünya deÄŸiÅŸiyor. Bence artık kızlar erkek istemeye gidecek. Çünkü kızlar daha delikanlılaÅŸtı.- Bir de metroseksüel erkekler var...Uyuz oluyorum bu lafa. NeymiÅŸ cilt bakımı yaptıran, tırnağına manikür yaptıran, renkleri uyumlu giyen erkek metroseksüel erkekmiÅŸ. S....rin lan... Böyle adamlar yıllardır vardı. Kulüp Rakısı’nın üzerindeki adamlar da metroseksüel o zaman. Yemesinler bizi, ayıptır.Â
button