Güncelleme Tarihi:
En son geçen yıl, single’ınız için buluşmuştuk. Görüşmeyeli nasılsınız?
- Bu bir yıl dizi, program, albüm ve Kuzey dörtlüsüyle geçti. Gerçekten hayatımın hiçbir döneminde bu kadar yorulmadım... Ben yine single yapmak için yola çıkmıştım, albümü önümüzdeki sene yapmayı düşünüyordum ama sonra bir baktım iki şarkı oldu üç, dört... Projeyi albüme çevirmeye karar verdik. Bir ara çok pişman oldum, “Eyvah!” dedim, “Single’ı albüme çevirdik, onu da çıkaramayacağım”. Sonra Allah yardım etti. Aranjör arkadaşlarım, Müzik Ofisi ve yapımcım Ahmet Çelenk’e de çok iş düştü. Onlar benim işimi ve hayatımı kolaylaştırdı.
Şarkı yazamadığınızdan dem vurmuş, “Bu albümde zar zor iki şarkı yaptım” demişsiniz. Neden zor oldu?
- Dizi ve televizyon programı çekmek, hayatınızın her şeyini alıp götüren bir mesai. Hele bir de başrolseniz, hep sette olmak zorundasınız. Bir yandan da albüm hazırlığı... Tüm bunlara rağmen sadece o iki şarkıyı değil, başka şarkılar da yaptım. Hatta Kuzey için de şarkı yaptım, fakat “Bu Son Olsun” devreye girince onu koydum albüme.
“Bu Son Olsun”u Kuzey için söylediniz, eşiniz Çağla Şıkel için de “Tek Aşkım”ı yazdınız...
- Bu Çağla’ya yazdığım ilk şarkı gibi algılandı ama “Kişiye Özel” albümüm kimin içindi sanıyorsunuz? O albüm baştan sona Çağla’ya yapılmıştı. Ben onun için birçok şarkı yaptım.
KUZEY MÜZİKLE UYKUYA DALIYOR
Geçen yıl Kuzey’in bebeklik fotoğraflarını göstermişsiniz, şimdi baktım da kocaman olmuş...
- 2 yaşında oldu artık. Her şeyiyle biraz daha yukarıda bir çocuk. 2 yaşın üstü. Her şeyi anlıyor, beni çok şaşırtıyor. Bir şey için “yapma” dediğimizde hemen anlıyor mesela. Bu kadar anlayan bir insanın her şeyi konuşabiliyor olması lazım, onu niye yapamadı bilmiyorum...
Henüz konuşamıyor mu?
- Konuşuyor da onunki taklit bir konuşma şu an. Tam papağan döneminde.
Müzik kulağı var mı?
- Biz ona daha anne karnındayken müzik dinletmeye başlamıştık. Arkadaşımın yaptığı “Bebe Klasikleri” adında çok özel bir CD’yi dinlettik. Şimdi de uyumadan önce biberonunu ve battaniyesini alıyor, gidip müzik setinin düğmesine basıp öyle uykuya dalıyor. Müziğe çok yatkın. Ritim duygusu da çok iyi, sürekli dans ediyor. Bizim çıkardığımız sesleri birebir çıkarıyor olması da müzik kulağının çok iyi olduğunu gösteriyor.
MASAL SEVDAYLA BAŞLAR’A BEN KLİP ÇEKECEĞİM
Albüme dönelim... Çıkış parçanız “Zil”, Soner Sarıkabadayı’nın ama bu şarkı onun tarzından ve son dönemde diğer sanatçılara verdiği parçalardan oldukça farklı olmuş...
- Soner’in yaptığı şarkı gerçekten çok farklı. Henüz şarkı bitmemişken çok heyecanlandığını söyleyip beni çağırdı. Bu şarkıya hem onun hem de benim inancım çok fazlaydı.
İlk klibi de “Zil”e çekeceksiniz, değil mi?
- Aslında klip için “Tek Aşkım” ve “Zil” arasında çok gidip geldik. Yakın çevrem de bu konuda ikiye ayrıldı. Ben, “Tek Aşkım”ı yapan kişi olarak “Zil’e çekelim” dedim. Yönetmenliğini Murad Küçük yapacak. “Zil”in içindeki derinliği veren ama eğlencesini de hissettiren, şık ve eğlenceli bir klip olacak.
“Tek Aşkım”a klip çekerseniz Çağla Hanım da rol alır mı?
- Hayır ama “Masal Sevdayla Başlar”a oynayacak, çünkü böyle bir ültimatomu var. “Bu şarkıya klip çekilirse ben oynayacağım” dedi. Albümdeki en sevdiği şarkı o. Belki klibi de ben çekerim.
Daha önce böyle bir deneyiminiz yok sanırım...
- Yok ama çok baskı var üzerimde. “Klip çek kendine, bunca senedir bu işin içindesin” diyorlar. Ben de çekebilirim diye düşünüyorum. “Masal Sevdayla Başlar” hakkında da kafamda şekillendirdiğim bir şeyler var, bir görüntü yönetmeni arkadaşımla birlikte yapabilirim.
OYUNCULUK VE ŞARKICILIK AYAKTA DURMAMI SAĞLIYOR
“Elde Var Hayat” dizisinde izliyoruz sizi, önümüzdeki sezonda da devam edecek misiniz diziye?
- Dizi çok iyi gidiyor. TRT’de olmasına rağmen çok ödül aldık, bu da bizi mutlu etti. TRT, reytinglerde yok ama kendi içinde bir reytingi var, bu da bazen son derece geriyor insanı. Biz çok yüksek bir izlenme oranıyla başladık, ikinci sezon anlaşmamızı da yaptık.
Bir de “Aile Boyu” adlı yarışma programınız var Çağla Hanım’la birlikte sunduğunuz. Onun gidişatından memnun musunuz?
- İnsanlar ikimizi televizyonda görmeyi istiyorlardı, fakat ben cesaret edemiyordum. “Bizim aramızda sorun olur mu?” diye düşünüyordum. Fakat son derece profesyonelce, hiçbir sorun yaşamadan yapıyoruz programı. O da devam edecek.
Dizinin çok zamanınızı aldığınızı söylediniz ama oyunculuktan da müzikten de vazgeçemiyorsunuz. Hiç bir taraf diğerini eksiltir gibi bir kaygınız olmadı mı?
- Üretebileceğimi gördükçe sorun olmuyor. Ben bunlardan vazgeçemem, çünkü bunlar benim lüksüm değil, ayakta durmamı sağlayan şeyler. Bir tanesi oyunculuk, diğeri de şarkı söylemek. Bunlar benim ayaklarım. Birinden vazgeçersem bacağım kesilmiş gibi hissederim. Gerekirse parasız yapar, yine sürdürürüm.
ALİŞAN ASKERDEN ŞARKI YOLLADI
“Adını Söylerdim”, Alişan’ın da yeni albümünde eserleri olan Nezih Üçler’e ait. Nasıl oldu da yolunuz kesişti onunla?
- “Adını Söylerdim”i Alişan bana askerden yetiştirdi. Nezih Üçler onun asker arkadaşı. Alişan, izin gününde aradı, “Müthiş bir şarkı var, kesinlikle senin söylemen gerekiyor. Sana gönderiyorum, alıyorsun” dedi. “Gönder, dinleyeyim” dedim. Hakikaten benlik bir şarkıymış, ben “Sev Diyemem”in bir muadili olarak algıladım. Gönül rahatlığıyla söylüyorum; bu yoğunlukta bu kadar iyi ve dolu bir albüm yapabileceğimden şüpheliydim ama yaptım. Çok şükür oldu ve mükemmel oldu.
CEM KARACA YÜZÜNDEN AKLA KARAYI SEÇTİM
“Bu Son Olsun”u daha önce Cem Karaca’nın seslendirmiş olması sizi tedirgin etmedi mi?
- “Bu Son Olsun”u çok önceden biliyordum, fakat Kuzey doğduktan sonra dinlediğimde bambaşka bir şarkı olarak algıladım. Aslında ben şarkıları başkalarından değil, orijinalini dinlemeyi seven birisiyim. Dinleyici tarafında tutucuyum ama böyle çok sevdiğim bir şarkı olunca da şarkıcı yönüm çok ağır basıyor, kendimi engelleyemiyorum. Bana da büyük bir sorumluluk yükledi, Cem Karaca yorumunun üstüne nasıl çıkarım diye. Bunun için çok emek sarf ettim. Ruhunu kaybettirmemek için akla karayı seçtim. Mehmet Soyarslan’ın bestesi, İskender Paydaş aranjesini yaptı ve Cem Karaca’nın 30 sene evvel kurduğu Dervişan grubu canlı olarak çaldı. Bu da İskender Paydaş’ın müthiş fikriydi, buradan onlara da teşekkür ederim.