A.A
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2009 14:43
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Şahin, yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler sonucunda, metabolik sendromlu hasta sayısının tüm dünyada gün geçtikçe arttığını bildirdi.
Şahin, yaptığı yazılı açıklamada, çok daha fazla kalorili, tuzlu ve katkı maddeleri içeren hazır yiyeceklerin yenmesine karşın çok daha az enerji harcanması sonucu metabolik sendromun (Kalp ve damar hastalıklarına neden olan hipertansiyon, şişmanlık, şeker hastalığı ve kan yağlarında yükseklik gibi hastalıkların aynı kişide bir arada bulunması) görüldüğünü belirtti.
Türkiye'de son yıllarda yapılan çalışmalarda, erişkin erkeklerin yüzde 28'inde, kadınların ise yüzde 40'ında metabolik sendrom bulunduğunun ortaya çıktığını ifade eden Doç. Dr. Şahin, şunları kaydetti:
“Metabolik sendromunuzun olup olmadığını anlamak hiç de zor değil. Kilonuzu boyunuzu, tansiyonunuzu, kan şekerinizi ve kan yağlarınızı ölçtürürseniz, bunu kolayca öğrenebilirsiniz. Gizli ya da bilinen şeker hastalığınız varsa ve şişmanlık, kan yağlarında yükseklik ve yüksek tansiyon sorunlarından herhangi ikisine sahipseniz de sizde metabolik sendromlusunuz demektir.”
“ÖLÜM ORANINI ARTIRIYOR”
Metabolik sendromun damar sertliğine ve kalp hastalığına yol açtığına işaret eden Şahin, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Metabolik sendromlu hastalarda kalp hastalıklarına bağlı ölüm, olmayanlara göre 5–6 kat daha fazladır. Hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, şişmanlık ve kalp hastalıklarına ek olarak, kadınlarda adet düzensizliği ve tüylenme artışı ile görülen Polikistik Over hastalığı, karaciğerde yağlanma, kanama-pıhtılaşma bozuklukları ve damar duvarlarının esnekliklerinde azalma gibi durumlara da yol açmaktadır. Tüm bu hastalıkların temelinde insülin direncinin (insülinin etkisinin azalmasının) rol oynadığı düşünülmektedir. En uygun tedavi, hastaların kilo vermelerinin sağlanması, sigaranın kesilmesi, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişikliklerinin gerçekleştirilmesidir. Ayrıca, eşlik eden şeker hastalığı ve hipertansiyon gibi hastalıklar da ayrı ayrı tedavi edilmelidir.”