Çağdaş sanatın ‘erotizm’ sınavı

Güncelleme Tarihi:

Çağdaş sanatın ‘erotizm’ sınavı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2011 21:24

Türkiye’de erotizm ile pornografinin birbirine karıştırıldığı su götürmez bir gerçek. Yakın geçmişteki müstehcenlik gerekçesiyle heykel ve resim yasaklama olaylarından sonra daha da kızışan tartışmalar süre dursun, ‘rh+ art magazine’ yeni sayısında yer verdiği ‘Güncel Sanat ve Erotizm’ adlı özel dosya ile meseleye açıklık getiriyor.

Haberin Devamı

Hatırlayacaksınız; 2010 yılında, Şükran Moral’ın ‘seyircinin erotik bölgelerine sızmaya’ çalıştığı ‘Amemus’ adlı performansı kamuoyunun baskısı sonucu iptal edilmişti. Daha geçen nisan ayı, Bedri Baykam’ı bıçaklayan saldırgan, Piramit Sanat’ta Bedri Baykam küratörlüğünde açılan ‘Aşk ve Erotizm’ konulu serginin afişini görüp de tahrik olması üzerine bu suçu işlediğini itiraf etmişti. Yaşanan birçok akıl almaz olayın ardından, ‘rh+ art magazine’ yeni sayısında editörlüğünü Emre Zeytinoğlu’nun üstlendiği ‘Güncel Sanat ve Erotizm’ başlıklı bir özel dosyaya yer verdi. Neyin erotik, neyin pornografik olduğuna dair yapılan bitmez tükenmez tartışmaları, sanat yasaklamalarını kapsamlı bir şekilde ele alan dosyada Canan Beykal, A. Celal Binzet, Kaya Özsezgin, Karolin Fişekçi, Barış Acar ve Ümit İnatçı yazdı. İşte öne çıkan paragraflar...

Haberin Devamı

Emre Zeytinoğlu
ÖLÜ BEDENLER DE PORNOGRAFİK OLABİLİR

“(...) pornografik beden, o bedenin salt açık saçık kendi hali değildir. O bedenin yalnızca ‘kimi’ durumlarla kendisini göstermesi pornografik olabilir. Beden, kendisini ‘açıkça görünür’ bir ‘kurgu’nun içine atmalıdır... Burada hemen şunu da belirtmeliyiz ki; bedenin her durumda pornografi yaratabileceğini düşünenler olabilecektir. Örneğin kimine göre, Auschwitz’teki toplama kamplarında ‘yarı-ölü’ bedenler pornografiktir. Parçalanarak öldürülmüş bir beden de pornografik olarak algılanabilir, işkence gören bir beden de öyle... Oysa bu bedenleri pornografik olarak algılayan göz de, onları yine bir ‘kurgu’ içinde görmektedir: Yani o bedenlerin kendi durumları ile, bulundukları ortamın durumu, sıra-dışı bir ‘pornografik ortam’ hazırlamıştır.

Karolin Fişekçi

ÇÜNKÜ TEŞHİRCİ VE MEGALOMANDIM

“Okuldayken kendi kendimin çıplak karakalem portrelerimi yapardım; hatta okula başlamadan başlamıştı bunlar. Kendimi beğenmenin, çıplaklığımı sevmenin ve en yakın modelin kendimin olması tabii ki etkendi bu konularda, fakat en büyük nedenim teşhirci tarafımdı. Hatta burada itiraf edeyim böyle yaparak birini etkilemeyi, elde etmeyi de düşünmüştüm ve başarılı oldum da (...) Okul yıllarımda bedenimle ve kendimle iyice haşır neşir olup; megalomanlığımı ve teşhirciliğimi tüm okula yayıp; hocam Kemal İskender’in ‘O bir fenomen’ cümlesini de işittikten sonra işlerimi biraz daha kavramsal çerçeveye taşımak istedim. Ne de olsa olgunlaşıyordum ayrıca böyle bir imaj çizmenin benim için sakıncalı olabilirdi, adım çıkabilirdi. Hocam Kemal İskender’in benim için o cümleyi kullanması da şöyle gelişmiştir: Yaptığım bir resimde kırbaçlanmış bir sırt, birinde yırtık bir file çorap vardı. O da bana ‘bir şey soracağım ama istersen cevaplamayabilirsin’ demişti. ‘Bunları resmediyorsun da sen gerçek hayatta canının yanmasını ister misin? Yaptırır mısın?’ Ben de rahat bir şekilde ‘İz kalmayacaksa olabilir; fikrini severim bir kere en önemlisi de bu’ demiştim. Bunun üzerine bana ‘Çok cesursun.’ deyip o lafı etmişti. Aslında bu cümle güzel bir özet yapıyor.’ Bir şeyler olmayabilir ama hayal kurmak da mı yok?’ ”

Canan Beykal

Haberin Devamı

KADIN, GENÇLİK VE SEKS

“Kadınların erotizm konusunda pek yazmadıklarını, yazsalar da bunun daha çok cinsellik olduğunu, sanatlarında da cinselliği erkeklerden çok farklı biçimde ele aldıklarını saptadım. Bu konuda kadın sanatçıların toplumsal bir kimlik sorunu çerçevesinde cinsiyeti sanatlarına taşıdıklarını, yazılarında kadın kimliği üzerinden, erotizmden çok, cinsiyet konularına değindiklerini gördüm (...) Bir yandan da cinselliği erotizm ışığında ele almanın, kadınlar için hala tabu olma durumu vardır. Bunun en açık örneğini kadının toplumsal yaşamında ve ahlakî yargılarda görebiliriz. Genelde kadının cinselliğini süreyle sınırlayan anlayış, erkeklerin yaşamında cinselliği sonsuz bir hak olarak görür. Oysa sıradan cinselliği erotik hale getiren bizzat kadının kendisidir. Kadının biyolojik yapısına, erotizmin o gizli, örtük, merak ve keşfe ait heyecanı öylesine uyar ki, bunu çok iyi bilen sanat ve tasarım dünyası -moda, reklam, fotoğraf ve sinema dünyası- bunun üzerine akıl almaz çeşitlilikler yaratır. Ancak bütün bu çeşitlilikler kadın - gençlik - seks üçgeni etrafında erkeğin arzu nesnesi esas alınarak gerçekleşir.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!