Güncelleme Tarihi:
Hep daha genişi istenir ki, daha çok esere ya da daha büyüğüne yer verilebilsin...
İşte Çağla Cabaoğlu Art Gallery’nin ikinci mekânının hikâyesi de böyle doğdu.
Cabaoğlu, galerinin karşı binasında dört yıldır depo olarak kullandığı ikinci katı, Toner Mimarlık’la birlikte tek parçalık, kesintisiz bir sergileme alanı olarak düzenledi.
Gri renkteki 30 metrelik kesintisiz duvar ve yine gri parkeler dikkat çekiyor yeni galeride.
Ama tüm bunların dışında ilk serginin işleri göz kamaştırıyor, akıllarda binlerce soru işareti bırakıyor.
YAŞAM HİÇ DEĞİŞMİYOR KONULAR HEP AYNI
Altı yıl önce açtığı ‘Meşguliyetle Tedavi’ sergisiyle yalnızlık, ölüm, cinsellik gibi konuları işleyen Mehmet Ulusel, aynı isimli sergisinin ikincisini sunuyor bu yeni galeride.
Ve “Yine aynı konular, yaşadığımız şeyler var” diyor sergisi için.
Evet, gerçekten de yaşanmışlıklar dikkat çekiyor, Ulusel’in işlerinde.
Mesela, notlar var eserlerin üzerinde kendi kaleminden: “Bir toplamı oluşturan unsurlardan biri, o toplama dahil olmak istemezse ne olur”, “Göz neler görüyor, bizden habersiz” ya da “İyi olmaktan kasıt nedir”... gibi.
Hepsi birer detay bunların Ulusel’e göre ama hesaplanmış işler değil: “Onlar oralara önceden planlanıp yazılmıyor. O resim yapıldığı zamanların birinde aklımdan geçen şeyler hepsi. Bir deftere yazılacağına o an önümde o kağıt ya da tuval varmış, oraya yazılmış. Resimlerin geri kalan kısımları da öyle oluyor aslında...”
Bir de Uzak Doğu dillerindeki gazeteler dikkatimi çekiyor. Neden bunlar da var dediğimdeyse şöyle bir yanıt alıyorum: “Bunların bir göndermesi yok. O gazete de bir gazete. Ama yazıları başka bir alfabeyle yazılmış. Tabii yazıların bizim –benim- tarafımdan okunamaması, Çin alfabesinin çekici görüntüsü gibi şeyler var elbette beni o gazete sayfalarının üstüne çalışmaya iten. Ama başka gazeteler de var, Türkçe, İsveççe...”
Ve sonuca bakıldığında, neden mi Meşguliyetle Tedavi...
Çünkü bu eserler, Mehmet Ulusel günümüz dünyasının pek çok can sıkıcı meselesinin üstünde yarattığı baskılara karşı kendini oyalarken çıkıyor. “Akıl sağlığımızı bir düzeyde tutabilmek için herkes bir şey yapıyordur. Ben de bunları yapıyorum. Hepsi o” diyor.
6 MAYIS’A UZATILDI
Ayşegül Dinçkök’ün sualtı fotoğraflarından oluşan ‘Derin Tutku’ adlı fotoğraf sergisinin kapanış tarihi 6 Mayıs’a kadar uzatıldı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne ait Tophane-i Amire Tek Kubbe Binası’ndaki sergide Sulawesi Adası’nda çekilen 31 fotoğraf görülebilir.
ÜNLÜLER VE KLASİKLER
Gazeteci yazar Kürşat Başar, iki yıldır canlı performanslarıyla devam eden müzik serüvenini, ünlü sanatçılar ve klasikleşmiş şarkılarla ‘Keşke Burada Olsaydın’ albümünde devam ettiriyor. 90’larda ‘Neredesin’ adlı şarkısıyla tanınan Ayşen’in seslendirdiği ve aynı zamanda albümün çıkış parçası olan ‘Keşke Burada Olsaydın’ Kürşat Başar ve Zeynep Talu’nun ortak çalışması.
AİLE LİMONATA GİBİDİR
Bir anne ve dört çocuk. Hepsinin hikayesi farklı. Sami Berat Marçalı’nın yazdığı, Sıfırnoktaiki’nin sahnelediği oyunda ilginç bir aile ilişkisini izleyeceksiniz. Tıpkı limonata gibi, hem ekşi hem tatlı. Bugün saat 21.00’de İkincikat’ta. (212) 292 32 47.
KORKU İMPARATORLUĞU LİDERİ
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Dünyaya Yön Verenler serisine, Rusya’da kalıcı kurum ve geleneklerin kurucusu IV. Ivan’ın biyografisini ekledi. Rusya tarihinin önde gelen ismi Isabel de Madariaga tarafından kaleme alınan eser, Korkunç İvan’ı kendi çağının içinde ve ortaya koyduğu kişiliğin yakın tarihe kadar uzanan çağrışımları çerçevesinde ele alırken Rusya’nın derin tarihine de ışık tutuyor.
Fiyatı 45 lira.
KAÇIRMAYIN
Boğaziçi Üniversitesi’nde Yaratıcı Yazarlık Atölyesi bu sezon son kez 2 Mayıs’ta yapılacak. Murat Gülsoy’un vereceği eğitimde, kendi kurmaca metinlerinizi yazarken yaratıcılığınızı daha iyi ortaya koyabilmek, içgörü kazanmak, temel yazım ve kurmaca teknikleri hakkında bilgi düzeyinizi yükseltmek amaçlanıyor. (212) 359 58 13.