Güncelleme Tarihi:
İspanyol sanatçı Carlos Aires’in işleri ilk bakışta eğlence dünyasına gönderme yapan yerleştirmelermiş gibi göze çarpsa da sanatçıya göre onlar, kültürel farklılıkları, cinsel kimlikleri ve dini eğilimleri ortaya çıkartıyor.
Carlos Aires’in Mısır Apartmanı’ndaki CDA Projects’te, 16 Haziran tarihine kadar devam edecek olan sergisi, plaklarla yapılmış duvar yerleştirmelerini, eski fotoğraflara altın harflerle kazınmış şarkı sözlerini, ‘ucube’ olarak adlandırılan kurt adam sendromlu kişilerin fotoğraflarını bir araya getiriyor. Aires’in, ‘Love is in the air (remix)’ ya da Türkçe mealiyle ‘Havada Aşk Kokusu var (Remiks)’ adlı sergisi, sanatçının İstanbul için özel olarak hazırladığı bir seçkiden oluşuyor. Farklı serilerden çalışmalarını bir araya getirdiği bu seçkide Aires, fotoğraflarının yanında uzun çalar plakları keserek ürettiği plak düzenlemeleri ve ünlü aşk şarkılarına olduğu kadar Barok dönem ikonalarına da referans veriyor.
BELÇİKA’DAKİ PARKIN GİZEMİ
‘Love is in the air’ başlığı Aires’in aklına şiddet, afet ve savaşlarla ilgili araştırma yaparken gelmiş. “Love is in the air, aslında günlük hayatımızın karanlık yönünün melodramatik yanıyla ilgileniyor” diyor.
Her bir eseri derin araştırma ve gözlem sayesinde ortaya çıkmış. Her zaman görünür gerçeklik üzerinden ilerlemeyi seçen sanatçının asıl çıkış noktası ise fotoğraflar.
‘Onlar ermiş muradına’ serisinin bir parçası olan ‘Büyülü Orman’ adlı üç eseri Aires’in ‘büyülü gerçeklik’ temasını nasıl kullandığının bir kanıtı niteliğinde. Sanatçı bu seride, genel olarak hikâye ve peri masallarını anlatıyor. “Ama bunları anlatırken, ben gerçek hayattan kareler sergilemeye çalışıyorum.” Romantik dönem şair ve sanatçılarını büyüleyen, huzurlu ve sükûnetli pastoral görüntülerden oluşan bu fotoğraflar aslında seks için bir araya gelen kişilerin buluştuğu bir parkı görüntülüyor. Bakın Aires bu parkı nasıl anlatıyor: “Bu park Belçika’da. Farklı cinsel istekleri olan kişiler buraya geliyor ve para vermeden, zorunluluk olmadan kendilerini burada tatmin etmeye çalışıyorlar. Ama ben bu mekânı peri masallarını andıran renklerle ifade etmeye çalışıyorum ve hiçbir fotoğrafı manipüle etmiyorum.”
Sanatçı bu parkı fotoğraflarında, 19. Yüzyıl edebiyat romanlarına yansıyan gotik ve romantik mekânlara benzetmek istemiş. Aires’in o an fotoğraf olarak kaydettiği görüntülerde aslında insanlar var. “Ama siz bu kişileri göremiyorsunuz. Bu fotoğrafı kapkaranlık bir mekânda uzun bir sürede çektim. Hareket eden hiçbir nesne çıkmıyor.”
‘Onlar ermiş muradına’ serisinin diğer fotoğrafları Kurt I ve Kurt II. Bu işlerinde de yine hiçbir manipülasyon yok. Kurt I ve II, kurt adam sendromu olarak adlandırılan, vücutları ve yüzleri tüylerle kaplı baba ve oğlun fotoğrafları. “Bunları çekerken makineyi yüzlerine doğru tutmadım. Onlardan sadece poz vermelerini istedim. Normalde bu insanlar sirklerde ‘ucube’ olarak adlandırılırlar ya da ameliyat olup bu sendromdan kurtulmak isterler. Ama bu baba ve oğlu bundan gurur duyuyorlardı ve bakışları da onu yansıtıyor” diyor Aires.
Aires’in fotoğraflarında kullandığı ironik yaklaşım diğer işlerine de yansımış. ‘Kurt I ve Kurt II’ fotoğrafları aslında gerçek olan kişilerin açıkça fotoğrafa yansımasındaki ironik ve büyülü yanı ortaya koyuyor. “Aslında bu tip şeyleri hep peri masallarında duyarız ya da okuruz ama ben bu iki kişiyi buldum. Bu insanlar gerçek. Bu fotoğrafları Büyülü Orman serisiyle birlikte gelecekte çıkartacağım bir kitap için kullanacağım.”
PLAKLAR DAHA ROMANTİK CD’LERİ KİMSE HATIRLAMAZ
Aires için plakların özel bir yeri var. Birçok işinde lazerle kestiği plaklara özel şekiller veren ve bu plakların şarkı isimlerini üzerinde bırakan sanatçı bu durumu şöyle açıklıyor: “Plaklar hayatımızdaki romantik öğeler. Herkes hala plak almak ister. Plaklar özeldir. Ama kimsenin artık CD’ye ilgilisi kalmadı.”
Plakları lazer kesimle kuru kafalar, kadın ve erkek silüetleri haline getiren Aires’in ‘Let’s Get Lost’ adlı serisi, altın plaklar üzerinde Katalan bölgesindeki süslü dini ikonaları eleştiriyor. “Bu plakların üzerinde ‘Let’s Get Lost’ yazıyor. Bu çok ünlü bir şarkının adı ama ben burada şarkının adının anlamı üzerinden bir gönderme yapmak istemiyorum, asıl istediğim şey, bu sözün olumsuz yönü, Let’s Get Lost yani ‘Kendimizi kaybedelim’ söylemiyle ya da kendini bulamamışlık anlamında bir durumu anlatmaya çalışıyorum.”
Altın plaklarla yaptığı işlerde dinlere özellikle göndermeler yapan sanatçı, Musevilik, Hristiyanlık, Müslümanlıkla ilgili kendi yorumunu ortaya koyuyor. Dine bağlılığın ve bunu eleştiren yaklaşımını öne çıkartıyor. Bu işlerinin üretiminde, Aires’in ait olduğu, doğup büyüdüğü köyü Ronda’nın yeri büyük: “Ronda ait olduğum yer ama orada da insanlar dinlerine bağlıdır. Her yıl belirli zamanlarda dini seremoniler yapılır. Dine bu kadar bağlı olmak ve bunu eleştirmek aslında doğduğum yerin karakteristik özelliği.”
Savaş ve şiddet temaları Aires’in plak üzerine yaptığı işlerinde öne çıkıyor. Her plağın üzerinde yazan şarkının adı, o duvar yerleştirmesinde özel bir yere sahip. Aires, bu şekilde, seks, cinsellik, kimlik, şiddet, ölüm ve savaş temalarını şarkı isimleri ve imajlarla ifade ediyor. Her imajın bir şarkı ismiyle ilişkisinin olduğunu belirten sanatçı bu durumu şöyle açıklıyor: “Her şarkının bir anlamı ve o şarkıya verilen bir imaj var ama tüm bunlar hayatın karanlık yönlerini temsil ediyor.”
Aires’in eskiye ait nesneyi günümüzün savaşları ve şiddet ortamıyla birleştiren tavrı, yeni bir yaklaşım değil. Sanatçı 2005’te Avusturya’da sergilenen sanat projesi kapsamında Jacques Chirac, Kraliçe Elisabeth ve Bush’un maskelerini giydirdiği erkek ve kadın mankenleri grup seks yaparken fotoğraflamıştı ve bu posterler büyük yankı uyandırmıştı. Posterler geri çekildi ve Avusturya’daki liderler arasında büyük tepki gördü.
Aires artık bu kadar iddialı posterlere imza atmasa da, kullandığı malzemeler yine de toplum ve politikanın karanlık yönünü ortaya koyuyor.
Carlos Aires’in ‘Havada Aşk Kokusu Var (Remiks)’ sergisi 16 Haziran’a kadar CDA Projects’te görülebilir. (212) 251 12 14.