Güncelleme Tarihi:
 Hava günlük güneşlik. Saat öğleden sonra dördü gösteriyor. Ağustosun ilk günü. Yıl 1914. Orta boylu, sıradan bir yüze sahip olan Anthime bisiklete bindiği dakikaların gerçek anlamda özgür olduğu son dakikalar olduğunun farkında değil.
Kitap okuyan, hassas mizaçlı Anthime’den farklı bir kişiliğe sahip olan Charles kendinden emin modern bir adam. Amatör bir fotoğrafçı olan Charles aynı zamanda kasabadaki fabrikada bir yönetim görevine getiriliyor.
Padioleau, Bossis ve Arcenel’i ise Anthime mahalle kahvesinden tanıyor ve dört arkadaş sık sık balığa çıkıyorlar. Bu beş adamdan Charles ve Anthime aynı kadını seviyorlar. Blanche adındaki genç kadın ise Charles ve Anthime’e ilgi duysa da bu adamlardan sadece birine âşık.
Beş adam büyük kutlamalarla ‘Büyük Savaş’a uğurlanacaklar. Bu adamlardan ikisinin yolunu bekleyecek olan genç kadın aslında sadece birini çok seviyor. Peki bu adamlar geri dönecekler mi? Hangileri geri dönecek? Ne zaman? Hangi vaziyette?
1997 yılında yazdığı ‘Un An’ kitabının Türkçe baskısı ‘Bir Yıl’ geçen günlerde ülkemizde de yayımlanan 65 yaşındaki saygın Fransız yazar Jean Echenoz, kendi ülkesinde yeni kitabı ‘14’le gündemde. Medicis ve Goncourt ödüllerinin sahibi Jean Echenoz ‘14’te Batılıların ‘Büyük Savaş’ olarak tanımladıkları I. Dünya Savaşı’nın ilk yılını anlatıyor. Bir savaş kitabı daha mı diye sormak isterseniz...
Jean Echenoz bu sorunun cevabını kendisi de arıyor ve ilk önce ‘bütün bunlar (savaş) binlerce kere yazılmışken, bu sefil ve yüzkarası operaya katlanma zahmetine’ (s. 79) değip değmeyeceğini düşünüyor. Savaşı operaya benzettiği için eleştirileceğini düşünen yazar, operanın da savaş gibi ‘heybetli, tumturaklı, aşırı, savaş gibi çok gürültü çıkaran ve genellikle uzun ve can sıkıcı’ olduğunu yazıyor.
Belki de bu yüzden 15 kısa bölümü ve 124 sayfasıyla ‘14’ bugüne kadar yazılmış en kısa ve en etkili savaş romanlarından biri. Jean Echenoz’un ‘14’ünde iki önemli roman karakterinin ilişkilerini öğrendiğimiz 70. sayfada akıllıca kurulmuş cümlelerdeki ustalık, Jean Echenoz’un roman boyunca devam eden kusursuz müzikal ritmi ve birbirinden güzel cümleleriyle ‘14’ stil açısından büyük bir başarı hikâyesi.
Kendi seçmedikleri bir kaderi yaşayan adamların hikâyesini anlatan yazar ‘14’te, çekilen ıstıraplar, ölüm, harcanan hayatlar ve savaşın kullanıp parçalara ayırdığı vücutlarla anlamsızlığını gözler önüne seriyor.
I. Dünya Savaşı’nın ilk endüstriyel savaş olduğunu unutmamak gerekir. Uçakların ve tankların ilk kez kullanıldıkları I. Dünya Savaşı’nda insanlar belki de ilk kez başka insanların para kazanabilmeleri için ölmüşlerdi... İnsandan yola çıkarak yazılan kitapta Jean Echenoz sadece 124 sayfada savaşı bütün korkunçluğuyla anlatmayı başarıyor. Üç buçuk kilo ağırlığındaki hayati bir kayıp, idam ve yaşarmış gibi yapan insanlarıyla ‘14’ uzun süre okurunun peşini bırakmıyor.
Ä°nsan ruhunu okuyan adam
Hayat en çok onunmuÅŸ. Krallar gibi yaÅŸamış. Çok çalışmış. Çok sevmiÅŸ. Zamanının en büyük yıldızlarından biri olmuÅŸ ve 23 yaşında Floransa’da, 25 yaşında da Roma’da zirveye çıkmış. Yine de bütün baÅŸarılarına ve hayata olan büyük aÅŸkına raÄŸmen 37 yaşındayken ecelden kurtulmayı baÅŸaramamış... Rönesansın en büyük sanatçılarından Raphael, son yıllarını anlatan bir sergiyle bu kış Louvre Müzesi’nin konuÄŸu. KuÅŸkusuz Parisli sanatseverleri sergide en çok etkileyen ve onların dakikalarca bakmaktan kendilerini alamadıkları, Raphael’in hipnotize eden portreleri. Raphael’in her an canlanacaklarını düşündüğünüz portrelerine bakarken sanatçının insan ruhundan ne kadar iyi anladığını görüyorsunuz. Güzellik ve estetiÄŸe verdiÄŸi önem sayesinde yüzyıllardır modası geçmeyen Raphael’in son on yılını anlatan (ve öğrencileri Giulio Romano’yla Gianfrancesco Penni’nin eserlerine de yer verilen) sergi 14 Ocak tarihine kadar Louvre Müzesi’nde.Â
Unutulmayacak yaz geceleri
Son yılların en başarılı barok yorumcularından Veronique Gens son albümü için bu kez büyük Fransız bestecileri Berlioz ve Ravel’in kapısını çalıyor. Fransız soprano John Axelrod’un yönettiği Orchestre National Des Pays De La Loire eşliğinde Maurice Ravel’in ‘Sheherazade’ıyla Hector Berlioz’un ‘Herminie’ ve ‘Les Nuits d’Ete’sini seslendiriyor. Özellikle Berlioz’un ‘Les Nuits d’Ete’sindeki şarkıları yorumlarken Veronique Gens’ın sesinde duyduğumuz o melankoli ve duygu yoğunluğu Gens’ı meslektaşlarının bir adım ötesine taşıyor. Klasik müziği seviyorsanız 2012’nin en iyi albümlerinden biri olduğunu düşündüğüm Veronique Gens’ın Berlioz&Ravel albümünü dinlemelisiniz.
Genç Brezilyalı
1979 yılında Londrina doğumlu Bruno Morais Brezilya’nın yükselen müzisyenlerinden. 1950’li yılların bossa novasını bugünün sound’ları elektronik, samba, caz, dub ve funk’la yorumlayan Morais’in ‘A Vontade Superstar’ albümü Brezilya’dan sonra şimdi de Avrupa ülkelerinde ilgi görmeye başlıyor. CD kitapçığında albümünü müziğin gücü ve iradesine inanan herkese ithaf ettiğini yazan Bruno bir sonraki albümünün hazırlıklarını Sao Paulo, Rio de Janeiro, Mexico City, Portland, Chicago, Seattle ve New York’ta sürdürüyor.
Â
Â