Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2004 00:00
Roland Emmerich’in imzasıyla gösterime giren ‘Yarından Sonra’ adlı afet
film, bu günlerde hem gişe rekorlarını, hem de beni zorluyor!125 milyon dolar harcayıp gerçekten ilginç bir gerilim filmi ortaya çıkartmışlar. Ama konu iklim ve hava olunca bana da filmdeki yanlışları bulma görevi düştü!Böylece Radikal Gazetesi muhabiri Evrim Altuğ’dan, geçen hafta sonu Açık Radyo’dan Ömer Madra ile birlikte filmi seyretmek için davet aldım. Buzulların kırılması, devasa ama ismi konulmamış tayfunlar, New York’un önce sele kapılıp sonra da donması; Los Angeles’ın bir hortum ailesi tarafından yerle bir edilmesi, iri dolu tanelerinin Tokyo’da her şeyi kırıp dökmesi gibi sahneler ilk yarıda filimin en başarılı yönleriydi. Filmin ikinci yarısında ise yönetmen vakit geçirmek isteyen bir futbolcu gibi topu çevirmiş durmuş...FİLMİN ADI ‘ETME BULMA DÜNYASI’ OLMALIYDIHollywood’un bu bilim kurgu afet filmi aslında gerçeğe çok yakın bir tablo çiziyor. 2002 yılında Montreal’de film çekilirken okyanus akıntılarının yavaşlaması gibi olaylar dünyanın değişik yerlerinde gerçekleşmişti. Küresel iklim değişimi nedeniyle bu tür ekstrem hava şartlarıyla daha sık karşılaşacağımız da bilimsel bir gerçektir. Filmin küresel iklim değişimi problemine dikkat çekmesi çok güzel bir şey, umarım bu film Jurasic Park’ın dinozorlara yaptığını iklim bilimi, bilimcisi ve problemleri için yapar.Ben önce filmin ismine kafayı taktım: Filmin ‘Yarından Sonra Siz Nerede Olacaksınız?’ şeklindeki adı, filmin pazarlanmasına yönelik olmalı. ABD’de gazilerin anıldığı bir tatil günü vizyona giren bu film için, film adıyla önceden, ‘yarından sonra sinema salonunda olun’ gibi bir yönlendirme yapılıyor diye düşünüyorum. Bu konuda Atıf Hoca ne der acaba?Biliyorsunuz, dünya atmosferindeki karbondioksidin yaklaşık yüzde 50’sinden ABD sorumlu. Ama Kyoto Protokolü’nü, yok Hindistan’daki inekler yellenirken metan gazı çıkartmasın diye yemlerine ilaç katmak, yok Afrika’da dikeceğimiz ağaçlar kadar havayı kirletelim vb. gibi palyatif çözümlere yer vermediği için imzalamıyor. Hatta başkan ve başkan yardımcısı ‘küresel iklim değişimi yok’ diyor. Belki de sırf bu yüzden filmde Amerikalılar Meksika’ya sığınmak zorunda kalıyor, ABD Başkanı fırtınada ölüyor ve ABD Başkan yardımcısı bu problemini daha önce kabul etmedikleri için özür diliyor. Yani, bir çeşit ilahi adaletin tecelli ettiğini gösteren filmin adı ‘Etme Bulma Dünyası’ olmalıydı.Filmde ‘küresel’ bir problemi ele almışlar, ama yine ülke sınırları içinde kalmışlar. Böylece film, iki-üç sahne hariç, tümüyle ABD’de geçiyor. Mesela Kyoto Protokolü’nü imzalamak için bugünlerde nazlanıp duran, ‘ne güzel bu pahalı kürklerden kurtulacağız işte’ diye espriler de yapabilen Putin’in Kremlin Sarayı’nın da New York’taki Özgürlük Anıtı gibi çatır çutur donduğunu gösterselerdi, fena mı olurdu? Bu durumda filmin adını, ‘Etme Bulma Amerika Dünyası’ olarak tekrar değiştiriyorum.Filmde sanki gelecek zaman içinde hızlı bir seyahate çıkmış gibi oluyor insan. En azından birkaç yüz yıllık bir zaman içinde gerçekleşebilecek iklim olayları sadece on gün içinde oluyor. Geçmişte çok ani iklim değişiklikleri olmuş ama birkaç bin yıl içinde. Bir yanardağ patlaması nedeniyle 1816 yılında dünya yazsız bir yıl yaşadığı gibi, hadi diyelim birkaç yıl olsun... Filmde ise yedi gün içinde Trakya’ya kadar kuzey yarım küre donuyor.Filmdeki deniz, bina, duvar, kapı, bayrak vb. şeylerin de o kadar hızlı bir şekilde donup kaskatı kesilmesi de gerçekçi değil. Hele havada dalgalanır bir şekilde donup kalan bayrak! Donan her şeyin bir sır tabakası ya da kabuk bağlaması da Hollywood tarafından donmanın resmini yapmanın bir yolu olarak icat edilmiş olmalı. Doğa Tarihi Müzesi’nde ağzındaki otla bir anda donduğu söylenen mamut ile kurulan bağlantı ise çok güzel düşünülmüş.MERAK ETMEYİN, BU YIL YAZ KESİNKES GELECEKStratosferden soğuk havanın yere inip dünyayı dondurması gibi bir fırtına oluşumu yok aslında. Ama bakıyorsunuz tayfunun ‘gözüne’ girilince rüzgar sakinleşiyor, hemen ardından bilgisayar ekranında stratoposferden aşağıya doğru havanın çöktüğü gösteriliyor. Sonra da her şey çatır çutur donmaya başlıyor. Sanki yukarı seviyelerdeki soğuk hava, tayfunların gözünden aşağıya doğru böyle çöker de buzul çağı oluşur; yok böyle bir şey!Filmde sadece Kuzey Atlantik Akıntısı ele alınmış. Güneye inmeyip Meksika’ya, Amerikalılar göçmen olarak sığınır diye dokunulmamış. Tokyo’daki dolu yağışında gök gürültüsü unutulmuş. TV muhabirleri, dev hortumlara çok yakın durabiliyor ve etraflarında helikopterlerle uçabiliyor. Filmdeki en büyük hata ise okyanusun o kadar çok ve hızlı bir tusunami dalgası gibi yükselmesiydi. Her yer donarken o kadar su nereden geldi! Ayrıca herkes güneye kaçarken, filmin başında kuş sürülerini kuzeye göndererek de ayıp ettiler!Tabii ki bu bir belgesel değil. Bu nedenle, filmdeki sıkıştırılmış zaman ve olay sıralamasıyla gerçek yaşam arasında büyük farklar var. Filmin en önemli eksiği ise petrol ve petrokimya şirketleri gibi kirleticilerden hiç bahsedilmemesiydi! Yine de filmin hatalar içermemesi ve bazı noktaları atlamaması tercih edilirdi. Çünkü, bilimsel kavramların öğretilmesinde yanlış bilgi, örnekler ve çizimlerin kullanılması, artık günümüzde ‘kötü bilim’ olarak kabul edilip üzerinde durulan önemli bir eğitim ve öğretim konusudur...Bu filmi bulduğunuz en büyük ekrandan, fen ve
meteoroloji bilginizi bir kenara koyarak keyifle seyredin. Ayrıca merak etmeyin bu yıl yaz kesinkes gelecek, ama temmuz ayında!
button