Güncelleme Tarihi:
“Mevsim Hala Sen”le yine gönülleri fethettiniz...
- Teşekkür ederim. Bu şarkıyı insanlar, çok hızlı dönen dünyanın gürültüsünden bir parça uzaklaşsınlar, kendilerine yolculuk etsinler diye yazdım. Bana da iyi geliyor bu şarkıyı dinlemek.
Sohbetimiz sırasında şarkıyı bir kerede çalıp söylediğinizi belirttiniz. Mükemmeliyetçi birisiniz, bir kerede içinize nasıl sindi?
- Evet bir kerede çalıp söyledim. İkinci kere kaydetmedim. Çünkü duygularım o anda doğruydu bana göre. İskender Paydaş oğlum gibidir. Bir gün bize geldi. “Gel şuraya bir piyano çal” dedim, çaldı. Suat Suna yine oğlum gibidir. O da bir gün geldi; “Gel şu kemanı çal” dedim, o da bitti. Aykut Gürel çok sevdiğim bir müzisyendir. Ona e-mail yoluyla yolladım. O da baslarını ve perküsyonlarını çaldı. Sonunda Alişan Göksu ile yine email yoluyla miks’ini yaptık. Ayrıca Çağlar Türkmen’e teşekkür ederim.
Ne kadar sürdü bu çalışma?
- Bir ay sürdü. Sonra stüdyoya gittik. Orada bunun mastering’ini yaptık. Levent Demirbaş, Alişan Göksu, Koray Püskül ve ben birlikte çalıştık. Şarkı ortaya çıktı.
Şarkıyı son haliyle ilk dinlediğinizde ne düşündünüz?
- İçimden geçen şey şuydu; büyük balığı yakaladım! Ben denizciyim, balık oltaya vurduğu zaman anlayabilirim.
AŞKIN ANLAMI KÜÇÜLMEYE BAŞLADI
Ardından romantik bir klip geldi...
- Uzun bir zaman, gece gündüz devamlı notlar aldım. Bütün planları saniye saniye yazdım. Kemal Başbuğ benim kan kardeşim Erşan Başbuğ’un oğludur. Klibi birlikte çektik. DRC firması klibin çekimi için sponsor oldu bize. Birinin para vermesi değil, buna inanması çok mühim ve değerli.
Klibin bir bölümü de Haydarpaşa’da çekilmiş...
- Bende büyük hatırası olan Haydarpaşa meselesi vardı, evet. Haydarpaşa’ya gittik, gerçekten çok güzel çekimler yapıldı. Bu arada klipteki Macar arkadaşımız ağır ceza avukatı bir hanım. İsmi Katalin Szilvia Jung. Erkek kahramanı canlandıran Boğaç Aksoy ise Vahide Gördüm’ün talebesi. Yelda Gülsoy da pandomimleri yaptı.
Siz dinlemediğinizi belirttiniz ama bizim dinlediğimiz piyasa tabir edilen şarkılara bakarsak, “Mevsim Hala Sen” üç dakika sürmesine rağmen sisteme direniyor, “Aşk hâlâ var” diyor sanki...
- Bir ara yine böyle bir şey hissetmiştim; baktım aşk küçülen bir anlam olmaya başlamış. “Büyük Aşkım” diye bir şarkı yazmıştım. Aşk bu klipte size yakınlaşacak ve dokunacaktır. Mutluluk da vardır aşkın içinde, hüzün de... İki perde olarak yaptım bunu. Klibin ilk başında “Aşk” yazar. Orada salıncaklar, çiçekler... Siz sisteme direniyor diyorsunuz, bence sistem buna direnemiyor. Bütün insanların içindeki en iyi duygu budur. Çünkü birbirlerini seven insanların çocukları sevgiyle doludur. O sevgiyle dolu insanlar büyüyüp, toplumu oluştururlar. Ben diyorum ki bütün mesele, emek verilmiş birlikteliklerin sonucunda doğru bir toplum ortaya çıkarmaktır. Marjinaller kendilerini çoğunluk gibi gösteriyorlar ama asla çokluğu temsil etmiyorlar.
YUHALANMASINLAR DİYE “AYAĞA KALKIN” DEDİM
Türkiye Müzik Ödülleri Töreni’nde Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını andığınız için büyük kesim alkışlarken, bir grup insan da eleştirdi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Kral TV’nin ödül töreninde Nilüfer’le karşılaşmamak için salona girmedim. Bana kuliste bir yer ayarladılar. Bulunduğum yerde televizyon vardı ama sesi yoktu. Dolayısıyla içeride ne olduğunu bilmediğim için stüdyo şefi hanıma “Neler konuşuldu?” diye sordum. Neler konuşulduğunu anlattı. “Atatürk ve silah arkadaşları konuşuldu mu” dedim, “Hayır konuşulmadı” dedi. Yine 35 senelik arşivlerime girerlerse her zaman Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından bahsederim. Onlara teşekkür ederim. Farklı olarak bir de teröre şehit verdiğimiz Mehmetçiklerden bahsederim. Ama barış sürecinde olduğumuz için o gün şehitlerimizden bahsetmedim. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarından bahsedince, onlara teşekkür etmek istediğimde bütün salon ayağa kalktı. Kalkmayan sağ tarafımda bir kişi var, bu tarafta da iki kişi var. Mustafa Kemal Atatürk dediğimde bütün salon ayağa kalkıyorsa, kalkmayan iki, üç kişiyse, aşk için de ayağa kalkmayan iki, üç kişi var zaten. İş ortaya çıktığında kendiliğinden gözüküyor ki onlar çok azlar. Bu az olan insanlar kendilerini çok gibi gösteriyor. Buna inanmamamız lazım.
Bazı insanlara ayağa kalkmalarını söylediğiniz için sizi eleştirenler oldu...
- Ben kimseyi ayağa kaldırmadım. Sadece üç-dört kişiye “Ayağa kalkın” dedim. Sebebi; bütün salon ayağa kalkmış, onlar kalkmayınca yuhalanabilirler. Yuhalanınca ödül töreninde bir tatsızlık çıkabilir. Aslında ben ayağa kalkın derken, onlara iyilik ediyordum. Ama onlar anlamadılar. Çünkü benimle pek çok durumda mahkemeleşmiş ve kaybetmiş insanlardı. Haksız yere bir şeyi almaya kalkıp, alamayınca da bir insana nasıl küsersin, onu da anlamam. Mesela benim varlığımdan hoşlanmayan tipler var. Bunlar yüzde üç ya da dört... Benim varlığımsa Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını ve de Kuran-ı Kerim’i aynı bedende yaşatabilen bir varlık. Bundan hoşlanmıyorlardır. Ondan hoşlanmayanlar çok şükür ki yüzde dört. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları derken de şunu söylüyorum. Silah arkadaşları bütün etnik kimlikleri ve tüm inançları temsil ediyorlardı. Dolayısıyla Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları dendiği zaman bundan daha birleştirici bir cümle düşünmüyorum.
NİLÜFER’İ BEKLEYEN GÖREV, ÖZÜR DİLEMEK
“Nilüfer’le karşılaşmak istemedim” dediniz. Benim en son hatırladığım, hastalığı sırasında yanında olmuştunuz. O zaman barıştığınızı düşünmüştüm. Yanıldım mı?
- Ben sözlere çok önem veririm. Bana öğretilen, “Söz verinceye kadar düşün. Söz verdikten sonra düşünme”dir. Benim gibi bir insana dört kere sözünüzde durmazsanız, 15-20 senelik çalışmanızın sonunda mahkeme dosyasına “Kayahan Bey’le anlaşmamız yoktu, çalışmıyorduk. Onun durumu bozuktu, yardım ettik” derseniz, bu benim için affedilmez olur. Yine de hastalık söz konusu olduğunda evine gittiğim ve ilgilendiğim bir insandır. Ama son ziyaretimde, “Bu konuyu artık konuşmayalım, söz mü” dediğimde söz verdiği halde bozduğu için bu durum artık içinden çıkılmaz bir hale geldi. Nilüfer’i bekleyen bir tek görev var bana kalırsa. “Evet ben sözlerimde durmadım, özür diliyorum” demesi.
Sudanlı bir çocuğun bir yıllık eğitimini karşılayacakmışsınız... Doğru mu?
- Peygamber efendimizin kutlu doğum haftasında bir radyoya bağlandım, yolu sevgiden geçen herkesi yetimlere yardıma çağırdım. O çağrımdan sonra çok kişi yetimlere yardım etti. Biz de Sudanlı Adil Muhammed’in bir senelik bütün masraflarını karşılayıp, ona sahip çıktık. Adil Muhammed dünyaya bir şey söylüyor bence; “Adil olun” diyor.
Twitter’da ya da Facebook’ta var mısınız?
- Twitter’da yokum ama Facebook’ta varım. Benimle yazışmak isteyenler, Kayahan.info veya kayahanonline adreslerinden bana ulaşabilirler.
İPEK HANIM BİR YIL ÖNCE BERKLEE’DEN MEZUN OLDU
Eşiniz İpek Hanım için planlarınız var mı?
- İpek Hanım’a “Söz Ver Bana” diye bir şarkı yazdım. Bunun klibi kafamda şu anda var. Ve eğer dinleyicilerle buluşturursak yine aşktan, yine vefadan bahseden şarkımızın tutmasından çok mutlu olacağız. İpek Hanım bunu gerçekten hak ediyor. Bir sene önce Amerika’daki Berklee Caz Okulu’nu bitirdi. Gerçekten bunu çok hak ediyor. Ben de hak eden insanların bir yere gelmesini çok isteyen ve onu çok seven biri olarak “Söz Ver Bana” başta olmak üzere yedi şarkı yazdım kendisi için. Allah bizi mahcup etmez inşallah.
ARİF SAĞ’I VEFASIZCA İHRAÇ ETTİLER
Kral TV müzik listesinde birinci sıradasınız. Her gün yeni bir albümün çıktığı ülkede, 44 yılın sonunda liste başı olmak ve konserlerde yüzbinlere seslenmek nasıl bir duygu? Son Antalya konserinizde 200 bin kişi varmış.
- Gerçekten çok güzel bir duygu. Buna layık olmaya çalışıyorum, çalışacağım.
MÜYORBİR’den ne sebeple istifa ettiniz?
- Koskoca Arif Sağ’ı her ne sebeple olursa olsun böylesine sevgisiz ve vefasız ihraç etmeleri hoşuma gitmedi. Ben de tepkimi göstermek için istifa ettim.