Burada futbolun gerçek keyfi tribün demirinin üzerinde çıkar

Güncelleme Tarihi:

Burada futbolun gerçek keyfi tribün demirinin üzerinde çıkar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2011 00:00

River-Boca, Flamengo-Fluminense, orinthians-Palmeiras... Türkiye’ye binlerce kilometre uzakta oynanan, zaman zaman televizyonda izlediğimiz, ateşli tribünleriyle, saha içindeki kıran kırana mücadeleleriyle Güney Amerika derbileri... Arjantin’de yaşayan gazeteci Aslı Pelit dört yıldır tüm bu ezeli rekabeti yerinde izliyor ve ‘10’ların Kıtası’ programıyla da Türkiye’ye aktarıyor. İşte futbol sevgisini anneannesiden alan Pelit’in gözünden Güney Amerika’daki futbol tutkusu.

Haberin Devamı

Tribün demirlerinin üzerine çıkmaya niyetlendim. Ama ayağımda topuklular var. Attım onları tırmandım. Demirlerin tepesinde sadece bir bayrağa tutunarak duruyorsunuz. Elinizden kayarsa aşağı düşüp kafayı kırmanız işten bile değil. Ama Güney Amerika’da da futbol izlemenin keyfi ancak böyle çıkar. Gazeteci ve yapımcı Aslı Pelit, böyle anlatıyor Gimnasia-Estudiantes maçında tribün demirlerinin üzerine çıkmasını, yerel tabirle ‘paravalancha’ yapmasını.
Arjantin’in La Plata şehrinin bu önemli derbisi Pelit’in derbi havasını kokladığı tek Güney Amerika rekabeti değil. Çünkü o beş yıldır bu kıtada yaşıyor ve altı aydır da futbolu ciğerlerine iyice çekmesini sağlayacak bir işi var. TRT’ye ‘10’ların Kıtası’ programını hazırlıyor ve sunuyor. Bu altı ayda Brezilya, Arjantin, Uruguay, Bolivya, Paraguay’ın farklı şehirlerinde 20 stadyumda maç seyretti; Rivaldo, Zanetti, Etcheverry, Francescoli gibi ünlü futbol virtüozlarıyla röportaj yaptı, yapmaya da devam ediyor.
2006’da önce Uruguay’ın başkenti Montevideo’ya yerleşen, ertesi yıl da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e taşınan Pelit tam da futbola tapınan kitlelerin ortasında buldu kendini. Kıtadaki ilk dönemde futbola merakını gittiği maçlara tatmin etti. Ayrıca, çeşitli televizyon kanallarına muhabirlik ve editörlük yaptığı için futbola bir süre mesafeli kaldı. Ta ki 2008’de bir futbol programı yapma fikri tekrar gündeme gelene kadar. Biraz araştırma yapıp, maçlara gidince futbolun Güney Amerika kültürünün nasıl ayrılmaz bir parçası olduğunu daha da iyi gördü: “Burada futbolsuz bir gün geçmez. Hele 10 numaralı formanın hem onu giyen oyuncular açısından hem de seyirciler açısından ayrı bir önemi vardır. 10 numaralı oyuncular hem virtüozdur, hem karizmatiktir. Programın formatı belli olunca ismini de 10 numaralara dayandırmaya karar verdik” diyor. Programın ismi ‘10’ların Kıtası’ olunca Aslı Pelit çok sayıda ünlü futbol yıldızıyla da röportaj yapma imkânı buldu. Son olarak eski Fenerbahçe teknik direktörü Zico’yla konuşmuş olmaktan çok mutlu. Zico’nun haricinde Brezilyalı Rivaldo ve Deco, Uruguaylı Forlan ve Francescoli, Arjantinli Zanetti ve Riquelme onun mikrofonuna konuştu.

Haberin Devamı

TARAFTAR KAMYONUYLA DEPLASMANA GİTTİ

Haberin Devamı

Ocak ayındaki ilk program için Brezilya’nın Sau Paulo kentine gittiler ve Palmeiras-Corinthians maçını stadyumda izlediler. Bunu Boca Juniors-River Plate, Gimnasia-Estudiantes gibi Güney Amerika’nın diğer sembolleşmiş derbileri takip etti. Elinde mikrofonu, arkasında kameramanı her tür taraftarın arasına karışıp kıta futbolunun inceliklerini öğrenmeye ve Türk seyircisine de aktarmaya başladı. Hatta kimi deplasmanlara taraftarlarla aynı kamyonda gitti. Programcı oldukları kulaktan kulağa yayılınca ‘Turca’ adıyla nam saldı. “Bizi en çok küçük takımların seyircileri benimsedi. Örneğin Arjantin takımı Tigre’nin seyircileri gözünde büyük sempatimiz var. Çünkü büyük-küçük ayrımı yapmadan taraftar bağlılığına değiniyoruz. Küçük takımları ihmal etmiyoruz” diye anlatıyor.
Tabii program uğruna bol bol da seyahate ediyor. Koca Brezilya ve koca Arjantin’in üzerinde saatler süren uçak yolculukları artık Aslı Pelit ve ekibinin yaşamlarının bir parçası. Örneğin, bu hafta içi, Güney Amerika’nın Şampiyonlar Ligi olan Libertadores Kupası finalinin rövanş maçı için Brezilya’nın Sao Paulo kentindeydiler. Üç gün boyunca hem şampiyon Santos takımının heyecanını hem de sokaklardaki taraftarları gözlemlediler.
Ama programda tek amaç futbolu tanıtmak değil. “Gittiğimiz her şehirde yemek, sanat, siyaset üzerine de konuştuk. Türkiye’de az bilinen bir kıtayı anlatmayı da amaçladık. Zaten bütün bu öğeler de zamanla futbolun parçası haline gelmiş Güney Amerika’da. Türkiye’den ‘Sizden yeni bir şey öğrendik’ mesajları alınca da çok mutlu oluyoruz” diyor.
Aslı Pelit şimdi Güney Amerika’da yaşamında bir atlama daha yapacak. Sonbaharda Buenos Aires’i bırakıp Brezilya’ya, Rio şehrine taşınacak. Bunu yaparken Brezilya’nın ev sahipliği yapacağı 2014 Dünya Kupası ile Rio’da düzenleecek 2016 Olimpiyatları’nı da hesaba katıyor. Önce Portekizcesini parlatacak, sonra da bu iki büyük organizasyon için ön çalışmalara başlayacak. Futbol mu? Onsuz olur mu hiç. Meşin topa ara vermeden devam!

Haberin Devamı

Efsaneler ve şampiyonlar geçidi

Bu haftaki ‘10’ların Kıtası’nda ana konu Bocalıların Martin Palermo’ya aşkı ve kahramanları ile son buluşması. TRT Spor’da bu sabah
9.00’da veya 28 Harizan salı14.30’da seyredebilirsiniz.

KÜBA TATİLİNE ÇIKTI DÜNYASI DEĞİŞTİ

Hayat maceram uzun ve eglenceli: Eski bir İstanbul ailesinin kızıyım. Erenköy’de büyüdüm. Okul yıllarında voleybol takımındaydım. Galatasaray Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü’ne girdim. Ama ilk bir yılı Cosmopolitan dergisinde stajyerlik yaparak geçirdim. Baktım ki gazeteciliği böyle öğrenemeyeceğim, ABD’ye gitmeye karar verdim. New York Üniversitesi’nde gazetecilik okudum. Güney Amerika’ya daha doğrusu Latin kültürüne ilgim New York’taki üniversite yıllarımda başladı. İkinci lisansımı Latin Amerika üzerine yaptım. Birçok Latin Amerikalı arkadaş edindim. Özellikle kıtanın son 50 yıllık tarihinin Türkiye’yle çok benzer olduğunu gördüm. Ancak, dönüm noktası Küba’ya yaptığım geziydi. Havana’daki 15 gün dünyamı değiştirdi adeta. Üç yıl kaldığım Küba’da sosyal ekonomik gelişmeler yüksek lisans yaptım. 2006’da Uruguay’a, ertesi yıl Arjantin’e yerleştim. Dört yıldır da NTV’nin Güney Amerika temsilciliğini yapıyorum.

Haberin Devamı

NİYE RACING’İ TUTUYORUM

Arjantin’e ilk geldiğimde “Herhalde Boca’yı tutarım” diye düşünmüştüm. Ama Buenos Aires’te biraz yaşayınca fikrimi değiştirdim. Bir baktım hep alışveriş yaptığım, sohbet ettiğim kasap, manav, gazete bayii hep Racing takımını tutuyor. Hem de ne tutma! 30 yıldır hiçbir kupa kazanmamışlar. Ama dede-torun tribündeler, takıma sonuna kadar bağlılar. Ben de eğer başka işim yoksa bu esnaf arkadaşlarımla her Racing maçına gidiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!