OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 30, 2005 00:00
Uykuda görsel bir şölen yaşıyoruz. Sesler duyuyor, konuşuyoruz. Günlük hayatta yaşamadığımız sayısız senaryonun oyuncusu oluyor, bazen korkup, bazen çok mutlu uyanıyoruz.
Rüya görmemek, daha doğrusu gördüğü rüyayı uyanınca hatırlayamamak, kötü bir işaret olarak kabul ediliyor genellikle.Hatta yatmaya gidenlere, ‘iyi uykular, renkli rüyalar’ demeyi adet edinmişiz. Oysa çok rüya görmenin sağlıksız uyku işareti olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Çoğumuz uykuda vücutla birlikte beynin de sakinleştiğini, dinlendiğini düşünürüz. Oysa F. N. Metropolitan Hastanesi Uyku Merkezi Direktörü Doç. Dr. Firuz Çelikoğlu, bunun doğru olmadığını söylüyor. Sakinleşmek bir yana beyin uyku sırasında birbirinden farklı çok aktif fizyolojik dönemler yaşıyor.Bir gecelik ortalama uyku süresi, 90’ar dakikalık 3 döngüden oluşuyor. Her döngü hipnoza benzer bir uyuşuklukla başlıyor, göz hareketlerinin görülmediği derin uykuyla (nonREM) devam ediyor, göz hareketlerinin ortaya çıktığı aşamaya (REM) varıyor. Yarı uyanıklık ya da uyanmayla sona eriyor. Rüyalar beynin bu süreçteki çalışmasının ürünü. Rüyalarımız basit ve homojen değil. Gözlerimizi kapayıp ilk aşamada yüzeysel uykuya girdiğimiz anda çoğunlukla anılarımızla ilgili rüyalar görüyoruz. Kabuslar yaklaşık yarım saat sonra derin uykuya geçişte ortaya çıkıyor. nonREM uykusunda çok duygusal, renkli, uçuk, kaçık rüyalar görüyoruz. Bu dönemde uyandırılanlar tarif edemedikleri kadar karışık şekiller, hayaller, halüsinasyonlar, cinsel rüyalar anlatıyor.REM aşamasına geçip, derin uykuya dalınca beyin enerjisi ve kan basıncı artıyor, penis ereksiyona geçiyor, kaslar hareketsiz kalıyor, gözler sağa-sola hızla hareket ediyor. REM’deki rüyalarda her şey canlıymış gibi görülüyor. Genellikle en fazla hatırlanan rüyalar da uykunun sonu olan bu dönemde görülüyor. Aslında rahatsız bir süreç. Dolayısıyla ‘renkli rüyalar’ dileğinin iyi mi kötü mü olduğu tartışılır... Çünkü REM sürecinin çok uzun olması uyku bozukluğunu işaret ediyor. Rüya içinde yaşıyor gibi uyanmak, halüsinasyonlar da... Kabus görmek bir sorun değil. Herkes görebilir. Ancak panik halinde yataktan kalkıp sağa sola çarpanlar, camdan düşenler, kol bacak kıranlar da yok değil. Buna da ‘uyku terörü’ deniyor.Kimileri gördükleri rüyaları renklerle tarif ediyor. Kimi de hiç renk hatırlamıyor. Bilim henüz rüyanın renkli olup olmadığını saptayamadı, ama rüya anında beyin enerjisinin arttığını kanıtladı. Enerji harcaması çok fazla olduğu için de kan basıncı artıyor.ÇOCUKLAR RÜYALARINDA HAYVAN GÖRÜYORRüyaların konusu yaşa göre değişebiliyor. Örneğin yeni doğan çocuklar daha çok hayvan figürleri görür. Büyüdükçe hayvanların yerini insanlar alıyor. Su da sık gördükleri görüntüler. REM uykuları fazla olduğu için çocuklar çok sık rüya görüyorlar. REM uykusunun çocuklar için önemi büyük. Bu evrede beyin gelişimi artıyor. Yetişkin döneme geçildikçe giderek daha az rüya görülüyor. Genellikle günlük yaşamla, stres ve kavgalarla ilgili olmaya başlıyor rüyalar. Yaşlılıkta ölümle ilgili rüyalar daha fazla. Kadınlar daha çok duygusal, yumuşak hoş rüyalar görürken, erkeklerin rüyaları stres yoğunluklu. Bir diğer ilginç saptama da çalışan kadınlarla ilgili. ÇALIŞAN KADINLARIN RÜYALARI SERTLEŞİYORKadınlar çalışmaya başlayınca erkekler gibi sertleşiyor ve rüyaları da onlara benzemeye başlıyor. Rüyalarla ilgili bir ilginç çalışma da körlerle yapıldı. Körlerin rüyalarında yüz görmediği saptandı. Sadece renk, obje görüyorlar. Hayvanlar da rüya görüyor.Rüyaları hormonal faktörler de etkiliyor. Örneğin sık aralıkla boşalmayan erkekler sabaha karşı özellikle REM uykusunda ereksiyona geçiyorlar ve boşalabiliyorlar. Kadınlarda da uykuda klitoris ereksiyonu görülüyor. Yumurtlama dönemleri de rüyaları etkiliyor.Bunların dışında ‘kreatif rüyalar’ da var. Birçok yazar, ressam eserlerinde rüyalarından esinleniyor. İzlenen
filmler, diziler, stres ve etkisinde kalınan olaylar rüyaları etkiliyor. Ä°yi uyku ve rüya için birkaç öneriHangi alışkanlıklarınızın sizi uykusuz bıraktığını düşünüyorsanız, not edin. Düzenli olarak aynı saatte yataÄŸa gitmeye gayret edin. Düşünmeniz gerekenleri sabah düşünün, yatmadan önce deÄŸil. Uyumadan seviÅŸin. Yatak odasını sadece uyumak ve seviÅŸmek için kullanın. Uykuya geçmeden kendinize göre törenler icat edin. Sıcak bir banyo yararlı olabilir. ÖrneÄŸin uykudan önce duÅŸ alın. Süt için. Erkenden yataÄŸa girmeyin. Uyku konusunda sabit fikirli olmayın.En iyi hangi pozisyonda uyuyabileceÄŸinizi belirleyin. Uyku konusunda kendinizi eÄŸitin, özellikle vücudunuzun sizin istediÄŸiniz saate alışmasını saÄŸlayın. EÄŸer yatakta rahat edemiyorsanız, eÅŸinizle bu konuyu konuÅŸun. Yastık, yorgan ve battaniye uykunuzu etkiler. Uygun olanını seçin. Yatmadan önce egzersiz yapmayın. Kilo verin. Bu yolla uyku düzenini iyileÅŸtirmek mümkün. Gece geç saatlerde ÅŸekerli ya da acı yemeyin. Yüksek proteinli yiyecekler tüketmeyin. Çünkü protein beyne uyan mesajı verir. Karbonhidrat ise tam tersi etki yapar.Reçetesiz ve tavsiye edilen dozdan yüksek miktarda ilaç almayın. Uyku ilaçlarının ummadığınız ağır yan etkileri olabilir. Daha fazla ilaca ihtiyaç duyuyorsanız, doktorunuzla konuÅŸun. Düzensiz uyku bağışıklık sistemini bozuyorSaÄŸlıklı yaÅŸam için günde 5-10 saat uyku öneriliyor. Bebekler 18, çocuklar 10-12 saat, ergenler 6 saat, yetiÅŸkinler 7-9 saat, yaÅŸlılar 5-7 saat uykuya ihtiyaç duyuyor. Yeterli uyku saÄŸlıklı yaÅŸam için önemli. Aksi halde bağışıklık sistemi ve beynin çalışması bozuluyor. Öğrenme, hafıza kapasitesi azalıyor.Uykusuzluk, diyabet, astım, kalp hastalıkları veya kan hastalıklarında bir hastalık belirtisi olabiliyor.Uyku bütün canlıların ihtiyacı. Ä°nsanlar en fazla 72 saat hiç uyumadan durabiliyorlar. 72 saatten sonra halüsinasyon görmeye baÅŸlıyorlar. Hiç uyutulmamış insanda bütün metabolizma sıfıra iniyor. Beyin fonksiyonları çok bozuluyor. Uyku kaydedilip izlenebiliyorUykunun niteliÄŸi, özellikleri, uykudaki sorunlar 1960’lardan bu yana laboratuvar ortamında farklı tekniklerle izleniyor. Beyindeki biyo elektriksel deÄŸiÅŸimleri izleme üzerine kurulu EEG yöntemine, 1974’te solunumdaki deÄŸiÅŸimi ölçen, göz ve bedendeki kas hareketlerini, tansiyonu, kalp ritmini, kandaki oksijen miktarını takip eden ‘polisomnografi’(PSG) yöntemi eklendi. Özel ekipman gerektiren, zaman alan bu ayrıntılı teknik ÅŸu anda uyku hastalıkları tanısında altın standart olarak kabul ediliyor. Bu sayede uykunun evreleri (Non-REM ve REM uykusu), uykuya dalma zamanı, uykudan uyanma, uykunun baÅŸladığı evre, uyku kalitesi ve uyku sırasında oluÅŸacak klinik durumlar saptanabiliyor.ÜÇ BÄ°N YILDIR TARTIÅžILIYORDoç. Dr. Firuz ÇelikoÄŸlu, rüyalara duyulan merakın insanlık tarihi kadar eski olduÄŸunu söylüyor. Sümer kaynaklarında rüyalara iliÅŸkin kayıtlar var. Eski Mısır’da rüyalar kehanet aracıydı. Tevrat’a göre, Yusuf firavunun rüyasını açıklayarak yedi yıllık kıtlığı önledi. Tıbbın babası Hipokrat bile ‘Rüyalar Ãœzerine’ diye bir kitap yazdı. 2400 yıl sonra Freud, ‘Rüyaların Yorumu’nu yazdığında çok farklı bir dünyanın kapılarını açtı. Rüyaların bilinçaltına giden yol olduÄŸunu, bireyin iç dünyasının derinliklerine açıldığını söylüyordu. Ardından gelenler tepki gösterdi yorumuna. ‘GeliÅŸigüzel sinirsel etkinlikler sonucu ortaya çıkan anlamsız olgular’ dediler. Kimilerine göre ise beynin gereksiz bulduÄŸu bilgileri sildiÄŸi ‘tersine öğrenme’ etkinlikleriydi rüyalar...Rüyaların anlamı ve rüya görmeye yol açan nedenler hálá araÅŸtırılıyor. Hálá fikir birliÄŸine varılmış deÄŸil. Ancak rüya görenlerin çok fazla enerji harcaması ve rüya görmenin kuÅŸaklardır sürmesi, bu ‘esrarengiz beyin etkinliÄŸi’nin önemli bir amaca hizmet ettiÄŸini düşündürüyor. Bazı görüşlere göre uyku esnasında vücut dinleniyor. Kendini temizliyor. SaflaÅŸtırıyor. Tamir ediyor. Gün boyunca biriken stresler, gerginlikler uykuda ve rüyada serbest hale gelip vücuttan kolayca salınıyor.Â
button