Tam baskın!.. Baskında rol alanlar Mısır Devlet Başkanı
Hüsnü Mübarek ile Katar Emiri
Hamid Bin Halife El Thani!.. İkisi, tek başına!.. Gece yarısı saat 24.00’e gelirken, iki başkan Katar’ın başkenti
Doha’da El Cezire televizyonunun merkezini basıyor!.. Bir anda sirenler çalıyor, büyük bir koşuşturma ve iki başkan El Cezire’den içeri giriyor.
Mübarek, Katar’a resmi ziyarette. Emir’le sohbet sırasında, Mübarek bir an yerinden kalkıyor ve
‘El Cezire’yi çok merak ediyorum, görmek istiyorum’ diyor. Emir, bu emre uyuyor, ikisi birlikte gece yarısı aniden...
TV binasından içeri girince, millet şaşkın!.. İki başkan her yeri dolaşıyor, stüdyolar, haber odaları, makyaj odası derken, Mübarek El Thani’ye dönerek:
‘Bunca gürültü bu kibrit kutusundan mı çıkıyor?..’
Son beş-altı yıldır sadece Arap dünyası değil, Avrupa’dan Amerika’ya, Kanada’dan Japonya’ya kadar ülkeler bu gürültüyle çalkalanıyor.
Gürültü öyle büyük ki, El Cezire’de yayınlanan programlardan sonra,
bazı Arap ülkeleri Doha’daki büyükelçilerini geri çekiyor. Bazıları reklamlarını kesiyor. Bazıları El Cezire’nin bürolarını kapatıyor.
Her program, her haber yeni bir gürültü!.. Ben de, bu gürültüyü uzun süredir merak ediyorum. Kimdir bu adamlar, ne yer, ne içerler, bu noktaya nasıl geliyorlar?.. Geçen hafta iki günlüğüne Doha’ya gidiyorum. El Cezire’nin en tepesindeki yetkililerle ve dünyanın dört bir yanında görev yapan muhabirlerle sohbet fırsatı buluyorum. Girişte, çok sıkı bir güvenlik kontrolünden geçerek...
Arapların deyimiyle,
El Cezire Çanak, bana göre, tam bir
Arap Aydınlanması.37 yaşında. Filistinli. Amman’da mühendislik ve felsefe, Johannesburg’da uluslararası politika okuyor. Güney Afrika’da TV muhabirliğine başlıyor. Yeni Delhi ve Kabil’de muhabirlik, Bağdat’ta büro şefliği sonrasında, bugün El Cezire’nin en tepesindeki adam.
Wadah Khanfar. Sıcak ve sempatik. Anlatıyor:
‘Biz Arap dünyasında liberalleşmenin sesi olarak çıktık. Putları kırıyoruz!.. Dinsel putları, siyasal putları kırıyoruz. Arap dünyasında demokratikleşme adına yayın yapıyoruz. Din, seks ilişkileri, İslam’da reform, halkın katılımı... Arap TV’leri arasında, yolsuzlukları ekrana sadece biz getiriyoruz. Bizim dünyamızda din madem bu kadar önemli, o zaman bunu neden tartışmıyoruz?.. İşte, biz tartışıyoruz.’
Haberler, programlar ve röportajlarla El Cezire Arap dünyasını oradan oraya savuruyor. Her biri ayrı tabu olan konular, krallıklar, gelenekçi yönetimler ve kurumların El Cezire’ye karşı saldırıya geçmesine neden oluyor.
El Cezire ya da orijinal yazımıyla
Aljazeera bu gücü nereden alıyor?..
SUUDİ ARABİSTAN KOVDU KATAR EMİRİ İŞE ALDI
Kıyamet 1996’da
BBC Arap bölümünde kopuyor.
Londra’daki BBC Arap Radyosu Suudi Arabistan tarafından finanse ediliyor. O radyo 96’da
Suudi Krallığı aleyhine bir yayın yapıyor. Sen misin yapan?.. Suudiler parayı kesiyor, bölümü kapatıyor.
İşte, Katar Emiri’nin devreye girdiği an!.. BBC’de çalışan bu ekibi toplayan Emir Hamid Bin Halife El Thani, Doha’da
özgür bir TV kurulmasını istiyor. Beş yıllığına
150 milyon dolar veriyor. Büyük bir söz vererek:
‘Bu TV’nin ne Katar’ın dış politikasıyla, ne iç politikasıyla hiç ilgisi olmayacak. Katar’ın propagandasını yapmayacak. Size hiçbir zaman karışmayacağım. Özgürsünüz!.. Sadece Arap dünyasının önünü açın, yeter!..’
İngiltere’de askeri bir okulda eğitim gören El Thani aydınlık bir kişi. Sözünde duruyor.
TV’de programın konusu,
İslam Tarihi Eleştirisi. Araplar hop oturuyor, hop kalkıyor. Yetmiyor,
Moritanya, Ürdün, Cezayir, İran, Kuveyt, El Cezire’nin o ülkelerdeki bürolarını kapatıyor.
Emir kılını kıpırdatmıyor. TV yönetimine tek bir laf etmiyor!..
El Cezire canlı yayında çeşitli ülkelerde halkın sokak gösterilerini yayınlıyor. Onların demokratik taleplerini.
Lübnan, Mısır, Libya, Fas büyükelçilerini geri çekiyor.
Emir kılını kıpırdatmıyor. TV yönetimine tek laf etmiyor!..
Ama, aradan bir hafta geçiyor,
Kaddafi El Cezire’de ekrana çıkmak istiyor. El Cezire’den bir ekip Libya’ya giderek, Kaddafi ile röportaj yapıyor. Kaddafi memnun, çünkü kendi görüşlerini aktarıyor.
DARBE SANIKLARININ AVUKATLARI EKRANA ÇIKTI
Dahası var.
İki yıl önce Doha’da bir duruşma.
Sanıklar Emir’e karşı darbe yapmakla suçlanıyor. El Cezire canlı yayında.
Sanık avukatlarıyla görüşüyor. Avukatlar canlı yayında Emir’i suçluyor. Onların görüşleri olduğu gibi yayında.
Mahkeme sanıkların bazısını hapse mahkum ediyor, bazısı serbest kalıyor.
Emir kılını kıpırdatmıyor. TV yönetimine tek laf etmiyor!..
Katar Dışişleri Bakanı’nın İsrail ile ilişkisi olduğu iddiası var.
El Cezire bakanı canlı yayında sorguluyor. Canlı yayına halk sorularla katılıyor. Bakan perişan!..
Emir kılını kıpırdatmıyor. TV yönetimine tek laf etmiyor!..
Londra’da Katar Büyükelçiliği önünde
Emir aleyhine gösteri düzenleniyor. El Cezire yayında!.. Göstericilere mikrofon tutuyor. Onlar Emir’i suçluyor.
Emir kılını kıpırdatmıyor. TV yönetimine tek laf etmiyor!..
TV’nin haber müdürlerinden
Samir Khader:
‘Ben haber müdürüyüm. Bu ve başka haberlerle ilgili ne Emir, ne de bir başka yetkili beni bir kere bile olsun aramadı. Neden böyle yaptın ya da şunu şöyle yap, bunu yapma, diye hiçbir zaman uyarı almadım.’
Peki, bu kadar demokrat bir Emir’in sırrı ne?.. Wadah Khanfar:
‘Emir ülkeyi modernleştirmek istiyor. Halkla sorumluluğu paylaşmak istiyor. Şimdi yeni bir Anayasa yaptırıyor. Kadınlara oy hakkı tanıdı. Başka Arap ülkesinde böyle bir şey yok.’
Emir’in TV yönetiminde hiç mi etkisi yok?.. Khanfar:
‘Yayın politikasından ben, benden sonra genel yayın müdürü, onun bir yardımcısı ve dört üst düzey programcı sorumluyuz. Emir’in bir temsilcisi TV Yönetim Kurulu Başkanı. Ama, idari kararlara bakıyor. Yayın politikasına karışmıyor. Bizim ölçümüz tarafsızlık ve herkese söz hakkı tanımak. Özgür basın, ideolojiden uzak durmalı. Biz bunu yaptık.’
ÇALIŞANLAR 23 FARKLI ARAP ÜLKESİNDEN
1996’da yayın önce altı saatle başlıyor. Sonra 12 ve 24 saate çıkıyor.
Şu anda birkaç kanal üzerinden yayın yapılıyor. Biri ana kanal. İkincisi
El Cezire Live. Canlı yayın kanalı.
Khanfar’la sohbet ederken, arka arkaya üç canlı yayın izliyoruz. İngiliz seçimleri, Filistin’de belediye seçimleri ve Berlusconi’nin parlamentodaki konuşması.
Canlı yayında neden seçimlere bu kadar ağırlık veriyorsunuz, soruma Khanfar:
‘Seçim, halkın katılımı demek, yayın bunu gösteriyor. İnsanlar bunu öğrensin!..’
Belgesel ve çocuk kanalları üzerinde çalışmalar sürüyor. Spor kanalı ise 2 buçuk yıldır yayında. Bir yandan da, İngilizce yayın yapacak kanal hazırlığı devam ediyor.
28 ülkede bürosu var. 70 muhabirli.
Çalışanlar 23 ayrı Arap ülkesinden... Tek bir Katarlı yok. Ücretler o ülkenin standardına göre belirleniyor.
Yıllık reklam geliri on-onbeş milyon dolar civarında. Gelirlerinin bir başka bölümü, CNN ve BBC dahil, dünyada 35 kanala program satmaktan geçiyor.
SUÇU: BİN LADİN’LE RÖPORTAJ YAPMAKHálá hapis hayatı yaşıyor. Suriye asıllı, 50 yaşlarında El Cezire muhabiri
Tayseer Allouni, İspanya’da önce demir parmaklıklar arkasında. Sonra evde göz hapsinde. Şimdi de,
İspanya’dan çıkış izni yok.
Nedeni
Bin Ladin’le yaptığı röportaj...
Oysa, Bin Ladin’le ilk röportajı Kenya’daki bombalamalardan sonra, Amerikan ABC televizyonu yapıyor. 1998 Eylül’ü. ABC’den iki ay sonra El Cezire Bin Ladin’le ilk röportajı yapıyor.
Ancak, Allouni’yi demir parmaklık arkasına iten ikinci Bin Ladin röportajı, 11 Eylül sonrasında. El Cezire’yi maddi-manevi etkileyen, Amerikan hışmını üzerine çeken, bürolarının kapatılmasına yol açan, işte bu röportaj.
Afganistan’da savaş başlamadan önce, Allouni Kabil’e gidiyor. Taliban ve Bin Ladin haberleri yanı sıra, Allouni bir başka suç işliyor:
Afganistan’da Amerikalıların sivil hedeflere yaptığı saldırıları filme alıyor!
Üzerine de, Bin Ladin röportajı!.. ABD, Kabil’deki El Cezire bürosunu bombalıyor. Şans eseri, o sırada Allouni büroda yok. Ama, ABD’nin her fırsatta El Cezire’ye dönük suçlamaları devam ediyor. ABD, Allouni’nin peşine düşüyor.
O da, Kabil’den kaçıyor, Katar’a geliyor. Rahat durmuyor, savaş çıkınca, Bağdat’a gidiyor. Orada yaşanan bir başka dram var. Bu kez El Cezire Bağdat Bürosu bombalanıyor. El Cezire’den
Tarık Eyüp, bu bombalamayı görüntülerken, kurşunlara hedef oluyor.
Allouni 2003’te İspanya’ya tatile gidiyor.
Bin Ladin’e yardım etmek suçundan orada tutuklanıyor. Suçsuzluğunu kanıtlıyor, serbest bırakılıyor, ama bu kez İspanya’dan çıkmasına izin verilmiyor. Beş ay önce yeniden tutuklanıyor. Dört ay daha hapis yatıyor. Çıkıyor. Duruşması sürüyor. Kendisini arıyorum İspanya’dan. Avukatı konuşmasına izin vermiyor, çünkü başı dertten henüz kurtulmuş değil.
Dünya basını için ibretlik örnek!..
GENERALİN İTİRAFIIrak’ta savaşta ABD’nin askeri sözcüsü General
Mare Kimmit her basın toplantısında Irak ve bölge halkına sesleniyor:
‘Kanalınızı değiştirin!.. El Cezire sürekli yalan haber veriyor!..’
Durun, o kadar acele etmeyin!.. Aynı General Kimmit El Cezire’ye haber gönderiyor ve
‘El Cezire’de kendisiyle röportaj yapılmasını’ istiyor!.. Nedeni basit:
‘Bütün bu bölge halkı sizi izliyor, onun için ben de, sesimi sizin kanal yoluyla duyurmak istiyorum.’
Kadere bakın, General Kimmit daha sonra Doha’ya atanıyor. Savaşta atıştığı muhabirlerle Doha’da bir araya geldiğinde itiraf ediyor:
‘Siz görevinizi yaptınız, ben de görevimi yaptım!..’
O sırada El Cezire ABD’yi bıktırıyor. Felluce’deki savaşı iki hafta boyunca dünyaya canlı olarak veren sadece El Cezire Çanak!..
Araya bir de, dönemin Irak Valisi
Bremer’le röportaj giriyor. Çünkü, TV yönetiminde değişmeyen bir kural var:
‘Biz de hata yapabiliriz. Gel anlat diyoruz karşı tarafa!..’
ABD, 2004 Ağustos’unda El Cezire’nin Bağdat Bürosu’nu kapatıyor.
SUUDİLER RAKİP KANALLAR KURDU
Birkaç yıl önce,
Kim 500 Milyar İster, programında
soruluyor,
El Cezire ne anlama gelir, diye. Oradaki doğru yanıt,
körfez, olarak veriliyor.
Yanlış!.. Wadah Khanfar:
‘El Cezire ada anlamına geliyor. Biz öyle bir bölgede yayın yapıyoruz ki, bu denizde çok farklı ölçüler var. Biz bu ölçüleri değiştirmek istiyoruz. Ama, yalnız kaldık. Okyanusta ada gibiyiz. Onun için, ada!..’
Rekabet ve El Cezire’yi ligden düşürmek için, Suudiler iki kanal kuruyor.
El Arabiyya ile
El İhbariyye. Şimdiki Irak Yönetimi El Arabiyye ile çalışıyor. Bu iki kanal ne kadar başarılı ve El Cezire’yi gerçekten gölgede bırakıyor mu?..
Çok kuşkuluyum!..
EL İTTİCAH EL MUAKİSTers yön, demek. Bir anlamda, CNN’deki ünlü
Cross Fire programı gibi. El Cezire’de yayınlanan Arap dünyasında fırtınalar yaratan program işte bu.
Yapımcısı
Faisal Alkasim’i
gece evinde ziyaret ediyorum. İngiliz edebiyatı üzerine master, politik drama üzerine İngiltere’den doktoralı Faisal her salı akşamı yaptığı programlarla Körfez’i sallıyor. Her programdan sonra da, tehdit üzerine tehdit alıyor.
İşte seçtiği konulardan birkaç örnek:
- Demokrasi hariç, Araplar her şeyi neden Batı’dan ithal ediyor?..
- Araplar’da çokevlilik bir İslam kuralı mı, yoksa yutturmaca mı?..
- İslamiyet ve laiklik Araplar’da neden bir arada olmuyor?..
- Krallık Arap dünyasında vazgeçilmez bir yönetim biçimi mi?..
- Hayatımıza hep diktatörler mi yön verecek?.. Evde baba, okulda öğretmen...
- İslamiyet neden hiç reformdan geçmiyor?..
- Terör ile İslamiyet bağdaşır mı?..
- Tüm Arap istihbarat subayları yargılanmalı mı?..
Büyükelçilerin geri çekilmesi, resmi protestolar, tehditler, canlı yayında programı terk edenler... Her programa mutlaka her tarafı savunanlar katılıyor.
Bir programda, Faisal kendini tutamıyor,
‘Diktatörler piçtir’ diyor. Dört ay TV’den ayrılmak zorunda kalıyor. Devreye Katar Emiri giriyor, Faisal ekrana kavuşuyor. Faisal’a amacını soruyorum:
‘Hep hassas konuları ele alıyorum. Çünkü, Arap dünyasının liberalleşmesi gerek. Hükümetler bana düşman. Korumalı ve tebdili kıyafetle dolaşabiliyorum. Ama, halk beni seviyor.’Yolun açık olsun Faisal!..
DÜNYA ONLARI ÇÖL TİLKİSİ HAREKATI İLE TANIDIDünya El Cezire’yi
Çöl Tilkisi harekatıyla tanıyor. 1998’de Amerika’nın Irak’ı vurduğu harekat. Dünyada, savaşı canlı yayında veren tek kanal El Cezire. Dünyanın en ünlü kanalları, El Cezire’ye bağlanıyor.
Bunu Kenya’daki ABD büyükelçiliklerine yönelik saldırılar izliyor. Onlar da canlı yayında!.. Millet şöyle bir silkiniyor, ne bu El Cezire, sorularıyla... Derken, ilk spektaküler yayın:
İlk kez bir Arap TV’si ekranını İsraillilere açıyor. Ve Arap dünyası karışıyor. Diğer Arap TV’leri fırsatı kaçırmıyor:
‘El Cezire MOSSAD’a ait!..’
Arap TV’leri Arap hükümetlerinin bu yöndeki görüşlerini yayınlamakta birbiriyle yarışıyor!.. Arap basını benzer saldırı içinde. Wadah Khanfar durumu açıklıyor bir sorum üzerine:
‘Başlangıçta halkın kafası biraz karıştı. Ama, biz herkesle konuşmanın yararını anlattık. İsrail’den ve Araplardan çok kişiyi çağırdık. Arapların bilinçlerini açmak için, onlara gerçekleri anlatmak için, bu tür sarsıcı yayınlara ihtiyacımız vardı ve biz bunu yaptık.’FB-GS MAÇLARINI CANLI VERİYORLARDoha’da iken,
Ertuğrul Özkök arıyor:
‘Bir haber gördüm bugün, El Cezire Fenerbahçe-Galatasaray maçlarını yayınlıyormuş.’
Spor servisi sorumlusu
Hisham Alkhalsi’ye soruyorum...
‘Biz ikisi arasındaki hem kupa finalini, hem de ligdeki maçı canlı vereceğiz. Daha önce, iki takımın kupada yarı final maçlarını da verdik. Türkiye’de çok iyi bir futbol atmosferi var. Seyirci, stadyum, altyapı çok iyi. Kaldı ki, Galatasaray UEFA Kupası’nı kazandı. Siz, Dünya Kupası’nda üçüncü oldunuz. Emre İnter’de, Tugay İngiltere’de oynuyor. Körfez’de halk sizdeki futbolu izliyor. Ayrıca, biz Alman, İngiliz ve İspanyol liglerindeki önemli maçlarla, Avrupa şampiyonalarını da veriyoruz.’
Geçen hafta ben Doha’dan dönerken, Türkiye ile ilgili bir başka siyasal program var.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail ve Filistin gezisi, 42 dakikalık bir dosya halinde yayınlanıyor.
GAZETECİLİK KURSUEl Cezire’ye bağlı iki ayrı servis daha var. Ayrı binalarda. Biri internet servisi, öteki gazetecilik kursları.
Kurslar paralı. Bir, dört, altı, sekiz hafta sürüyor. Ücretler, 700-1000 dolar arasında değişiyor. Dersleri verenler, İngiltere ve ABD’den gelen, özellikle TV gazeteciliğinin eğitmenleri. Somali hariç, tüm Arap ülkelerinden TV gazetecileri bu kursa geliyor.
Kursta başarı kazanana sertifika veriliyor. Herkese de yok, ancak başarı şart. Buradan alınan sertifika Arap TV’lerinde her kapıyı açıyor.
BUSH’UN KADERİNİ ETKİLEYEN O KASET BİLEREK Mİ HAZIRLANDI?Büronun önünde bir motosiklet durduiçeriye bir kaset atıp hızla uzaklaştı
Kabil... ABD Başkanlık seçiminden iki gün önce... Gece yarısı Kabil’deki El Cezire Bürosu önünde bir motosiklet duruyor. İçeriye bir kaset atılıyor. Atan, hızla uzaklaşıyor:
Hálá üzerinde tartışmaların sürdüğü, nasıl, nereden, kim getirdi, diye soruların bulunduğu Bin Ladin kasedi!..
Kasedin yayınlanmasıyla birlikte, Amerika birbirine giriyor. Haber müdürlerinden Samir Khader:
‘O sırada ben ABD seçimleri için Washington’daydım. Çok sayıda Amerikalı gazeteci ile Bush ve Kerry taraftarı politikacı gelip bana, ‘Siz politika yapıyorsunuz ve Bush’u destekliyorsunuz. Bush teröre karşı, oysa Kerry’nin ne yapacağını bilmiyoruz. Yayın için zamanlamanız müthiş. Bu kaset Bush’a yaradı’
dedi. Oysa, biz gazetecilik yaptık sadece.’
Peki, Bin Ladin neden seçimden iki gün önce böyle bir kaset gönderiyor?.. Samir Khader bu soruma:
‘Bir Çin atasözüne göre, savaş sırasında, düşman komutanını değiştirirse, dikkat etmek gerek. Bana göre, Bin Ladin bunu uyguladı. Savaşmak için aynı komutanı görmek istemiş olabilir. Bush’u tercih etmiş olabilir.’
Deneyimli bir gazeteciden çarpıcı bir yorum!..