Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2004 00:00
Hayır hayır, şimdi burada ukálalığa, malûmatfüruşluğa kalkışıp, nedenini köylü-göçebe kent mimarisiyle açıklamaya kalkışacak değilim.Çünkü zaten aslına bakarsanız, köken her ne kadar Ortaçağ Felemenkçesine uzansa bile, sözcüğü Erasmus lisanından ödünç alıp kendisine uyarlayan Fransızcanın dışındaki diğer dillerde de gerçek bir karşılığı yoktur.Belki yanılıyor olabilirim ama tahmin ediyorum ki, betimleme, ünlü şehirci Haussman’ın 19. yüzyılda Paris’i boydan boya kateden o meşhur bulvarları inşa etmesiyle birlikte evrensellik kazanmıştır.Kelime normal olarak, ağaçlarla bezenmiş geniş caddeleri tanımlar.Fakat, bu ağaç faslının bazı yerlerde es geçildiği ve en kara kuru sokak bozuntularına bile hiç utanıp sıkılmadan ‘bulvar’ tabelasının asıldığı da bir vakıadır.Neyse, belediye başkanı adaylığında hiç gözüm yok, bahsi kapatayım.* EFENDİM, tamam ‘bulvar’ tabii ki bir şehir mimarisi tanımıdır ama, bir de onun çok ötesinde bir şeyler çağrıştırır.Bulvar, sonsuz zengin bir ‘şehir kültürü’nün yansımasıdır.Çünkü bulvar hayat fışkırır!Çünkü bulvar yakamozla pırıldar!Çünkü bulvar kalabalıkla yıkanır!Nitekim, madem Paris dedik, Büyük Yves Montand o yarı ‘şansonet’, yarı ‘cazi’ melodili ‘Koca Bulvarlar Üzerinde’ şarkısında şöyle şakımaz mı: ‘Bayılırım koca bulvarlar üzerinde piyasa yapmaya / Dikizlenecek öyle çok, çok, çok şey var ki / Rastgele seç ve de dolan, tabanların patlayasıya / Barakası, tezgáhı, lotaryası, sonra dandik işportası / Dinle Allah dinle, açıkgöz mandepsiye getiresiye. / Zaman geçer gider, hüznün kıçına tekme vurulasıya’Sonra da, ‘Bende milyon ne gezer, alt tarafı tornacıyım / Haddime mi her gün vur patlasın, çal oynasın / Ama şükür, işte bedava eğlencenin erbabıyım / Öttü müydü paydos düdüğü, haydi bulvarlara kiracıyım’ diye devam etmez mi?Evet evet evet, bulvar harikuláde bir ‘şehir kültürü’nün aynasıdır.*ZATEN de, hemen her dilde kelimenin önüne başka kelimeler getirerek böylesine bir kültür çağrıştırılmıyor mu?İşte ‘bulvar gazetesi’!Káh bayilerin tezgáhlara mandallarla tutturduğu, kah o bulvarları adımlayan müvezzilerin çanhıraş feryatlarla sattığı ve hemen her gün en büyük puntolarla, en renkli fotoğraflarla, en çığırtkan manşetlerle birşeyleri ‘y-a-z-a-n’ (!) popüler cerideler...Sonra, ‘bulvar tiyatrosu’!Az yoran ve düşündüren, fakat çok güldüren ve gülümseten ‘hafif’ (!) piyeslerin belki birazdan aynı bulvar kaldırımlarına taşacak alkışları...Yahut, ‘bulvar sineması’!‘Birinci vizyon’
filmler oynatan ve ‘aşağı mahalleler’den gelmiş cumartesi kalabalıklarının gişeler önünde neşeli kuyruklar oluşturduğu salonlar...Ve tabii, ‘bulvar kahvesi’!*O bulvar kahveleri ki, kaldırıma itinayla yerleştirilmiş masaları; hiç olmazsa, terasmışçasına açılmış camekánları; daima her şeyden haberdar ve her halükárda leb demeden leblebiyi anlayan garsonları ve de bilhassa ve bilhassa, aylaklığın hazzına varabilmek erdemine erişmiş müşterileriyle, yukarıdaki ‘şehir kültürü’nün en büyülü mekánlarını oluştururlar.Şansınız yaver gidip boş bir yer gözünüze ilişti miydi derhal oradaki iskemleye kurulun; anında yanınızda bitecek olan garsona paşa gönlünüz ne istiyorsa ondan ısmarlayın; kaşla göz arasında kaçıp giden müşterilerden illallah dediği için hesabı hemen istemesinden alınmayın; ‘yazıyor’ diye haykıran müvezziyi çevirip gazete alın ve de okurmuş gibi yaparak, sayfanın üstünden ‘mutluluk bulvarı’na bakın.‘Şehir kültürü’nün mucizesini seyredin, temaşa edin, yıkanın, pırıldayın.Ve, korkmayın kimse ‘deli mi’ diye tuhaf tuhaf bakmaz; zaten bakan olursa da canı cehenneme...Hadi, o yarı ‘cazi’, yarı ‘şansonet’ melodiyi hafiften hafife mırıldanın:Bayılırım koca bulvarlar üzerinde piyasa yapmaya / Dikizlenecek o kadar çok, çok, çok şey var kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!
button