Güncelleme Tarihi:
SEDA ERTAN FOTOĞRAFLARI
Sizi sürekli yurtdışında defilelere çıkarken görüyoruz. Halbuki Türkiye’de yurtdışında çıkan manken sayısı parmakla sayılacak kadar az...
- Maalesef... Öncelikle hiçbir moda şehrinde taksiyle iş görüşmesi yapacağınız yerin önüne gitmeniz mümkün değil... Yurtdışında modellerin lüks bir hayatları yok, bunu kabullenmek lazım. Ajansa ilk girdiğiniz zaman metronun haritasını veriyorlar elinize. Bütün görüşmelerinize metroyla ve sorarak gidiyorsunuz. Bu birazcık insanları zorluyor olabilir. Bir kaç isim yurtdışında modellik hayatlarını devam ettirmek istedi. Başarılı olan oldu, olmayan oldu. Bu tamamen ne kadar istediğinizle ilgili. Bu sene Paris, Londra, Almanya sürekli gidip geldiğim yerler arasında. Yakın zamanda Almanya var, oradan da bir hafta kadar Amerika görünüyor. Burada krizin etkili olması beni yurtdışına yönlendirdi ancak marka danışmanlığı yaptığım firmalar var Türkiye’de. Bu yüzden uzun soluklu yurtdışında kalamıyorum.
Yurtdışında defilelere çıkmak isteyenlere bir tavsiyede bulunur musunuz?
- En önemlisi tanınmış ve sektörde doğru olarak bilinen bir ajansla yola çıkmak. Benim en büyük şansım bu oldu. Dünyanın 10 büyük ajansından biriyle çalışıyorum. Ayrıca yurtdışına açılmak isteyen manken arkadaşların gece hayatında uzak durmaları, çok makyaj yapmamaları, genel kültürlerini geliştirmek için sürekli kitap okumaları ve spora ağırlıklı vermeleri gerekiyor.
Yurtdışında bizim modacılarımızı tanıyorlar mı? Cengiz Abazaoğlu, Dilek Hanif ve Atıl Kutoğlu gibi...
-
Tasarımcı olarak dünyada çok az tanınıyoruz. Burada kendine özgü stili olan birçok tasarımcı var ama henüz fırsatları olmamış yurtdışına açılmaya. Devletimiz de destek olmalı bu kişilere. Biz bir tekstil ülkesiyiz ama henüz moda haftası kimliğimiz gelişmedi.
Hong Kong’da Toysbig firması sizin kendi yüz prototipinizi yapacak, bundan da bahsedebilir misiniz?
- Bu herhalde her insanın başına gelebilecek bir durum değil. Bütün dünya çocuklarının evinde bir tane Seda olması çok eğlenceli bir şey. Numuneleri gördüğüm zaman ürkütücü geldi. Benim yüzümden, gözümden, dudağımdan bir bebek... Avrupa ve Amerkida martın sonunda Türkiye’de de haziran ayından itibaren satışa sunulacak. Türkiyede bu konu çok ilgi gördü. Benim karakteristik bir yüzüm var. Güzellik göreceli bir şey. Binlerce ve yüzlerce kişinin arasından benim yüz tipimi uygun buluyorlar. Toysbig firmasıyla 3 yıllık bir anlaşma yaptık. 3 yıl boyunca bu bebekler satışta olacak.
Mankenliği bırakıp başka bir alana yönelmek istiyor musunuz?
- Moda tasarımı ve moda işletme okudum. Şu anda marka danışmanlığı yaptığım firmalar var. İleride tasarımcı kimliğimle yine bu sektörde yol almayı planlıyorum. Zaten şimdi gittiğim hemen hemen her davette kendi kıyafetlerimi tasarlıyorum.
Oyunculuk teklifleri alıyor musunuz?
- Birçok reklam filminde oynadım. Sinemayı her zaman yakın buldum kendime. Yakın bir zamana kadar okul hayatım devam ettiği için herhangi bir dizi projesinde yer almadım. Özellikle tarihi filmlerde oynamayı çok isterim ya da bir ajanı canlandırmayı... Yeni yeni oyunculuk anlamında ders almaya başladım. Acelem yok, önemli olan mutlu olacağım bir ekiple çalışmak benim için.
Oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
- Bir röportajımda Hürrem Sultanı oynamayı çok isterim demiştim. Daha sonra sonra sevgili arkadaşım İsmail Acar hiç o röportajımdan haberi olmadan beni aradı ve açacağı harem konseptli sergisi için benimle çalışmak istediğini söyledi. Çalışmadaki sultanlardan biri de Hürrem Sultan’dı. Projede model olarak sadece benimle çalışılmış olması çok gurur verici. Benle olan kısmı bitti, şimdi yalnız çalışıyor. İsmail Acar’ın resim konusundaki başarısı herkes tarafından bilinir ve takdir edilir, sonucu merakla bekliyorum.
OYUNCULUKTA SINIRLARIM VAR
Oyunculukta kurallarınız var mı?
- Hayatta ayıp sayılabilecek şeylerin sanatta normal karşılanmasını çok ilginç buluyorum... Belki de oyunculuk konusunda tecrübeli olmadığım içindir. Daha sonra bu konuda bakış açım nasıl olur bilmiyorum ama şu an için kurallarım var ilerisi bulanık...
Sizi gece hayatında pek görmüyoruz, neden?
- Bilinçli bir tercih diyebiliriz, açıkçası her yerde olayım ya da kendimi ifade edeyim diye bir kaygım yok. Yakın çevremle, arkadaşlarımla bile paylaşmaktan hoşlanmadım hayatımı. Özel hayatımı herkese açmak çok garip bir durum olurdu. Bu beni rahatsız edeceğinden uzak duruyorum gece hayatından.
10 yıldır bu camianın içindesiniz, pişmanlıklarınız oldu mu?
- Oldu tabii ki, olmaz mı? Ama olmasaydı şimdiki Seda olmazdı. Güvenmemen gereken insanlarla karşılaştım. Annemin de altın ögüdüdür zaten, “Herkesi kendin gibi görme” der hep. En çok güven sorunu yaşadım bu camiada. Şimdi daha güçlüyüm. Hayatıma girmiş yanlış insanlar sayesinde daha çok başarılı oldum, kendimi biledim. Kimseye değil kendime güvenmeyi öğretti bana hayat. Artık bana kazık atabilecekleri çok önceden görebiliyorum. Şimdiki yıkımları ağır olabilir ama çocukken acı çektiğiniz zaman hemen unutabiliyorsunuz.
Aşk mı mantık evliliği mi yaparsınız?
- Ben kıymet bilecek yaşa geldim. Hayatıma aldığım sevgilimin, dostlarımın, herşeyin fazlasıyla kıymetini bilen bir insanım. Aşk kendini kaptırmaktır zaten, doğal olanı bu. Kendini kaptırmamak, sonradan ögrendiğimiz bir deneyim. Ne yazık ki yaş ilerledikçe, deneyim iç güdülerin önüne geçiyor. Daha kontrollü, daha denetimli oluyorsun. Kalbini esirgemeye başlıyorsun. Bu tabii ki hazin bir şey. Aşk öğrenilmeye başlıyor. Ben aşık olduğum bir arkadaşımla evlenmek isterim. Yani mantık ve aşk içiçe olmalı.
Evlilik delisi değilim
Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Hayatta insana ilk anda çarpan güzellikler vardır, çok güzel bir adam görürsün çarpar seni ama kimse hayatının sonuna kadar o çarpılmayla kalmaz! Ya da bir adam görürsün, yavaş yavaş demlenirsin baktıkça... İlişki de işte böyledir, demlendikce güzelleşir. Bunun kağıt üzerindeki imzalı hali de evliliktir. Karı-koca olmak için hayatta aynı tatları sevmek gerekir. Dolayısıyla çok iyi arkadaş olmayı başardığım biriyle evlenmek isterim, ondan çocuklarım olsun isterim. Öyle takıntı derecesinde, evlilik delisi gibi bir beklenti içinde değilim.