Bugün her şeyimi tiyatroya borçluyum

Güncelleme Tarihi:

Bugün her şeyimi tiyatroya borçluyum
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2012 00:00

Songül Öden, bu sezon Sadri Alışık Tiyatrosu’nun müzikli danslı yeni oyunu ‘Küçük Adam Ne Oldu Sana?’da iki farklı karakteri canlandırıyor. İşçi bir ailenin kızıyken bir anda kabare kızına dönüşüyor. İnanılmaz dans ediyor.

Haberin Devamı

Aslen Diyarbakırlısınız. Peki sizin öykünüz orada mı başlıyor?
- Ailemin öyküsü Diyarbakır’da benimki Ankara’da başladı. Ankara benim için özel bir şehir. İstanbul kadar çok imkanları olmadığı için bana okuma şehri gibi geliyor. Bende de oradan gelen öğrenme açlığı hiç bitmedi. Bir de Ankara’da mahalle kültürü vardı ama annem bizi hep eve kapalı yaşattı. Çünkü çok endişeliydi.
Endişesinin sebebi neydi?
- Çünkü altı kardeşiz, bir ağabeyim var. O evlenip bizim yanımızdan ayrıldı ve beş kız yetiştik. Ben altı aylıkken annem ve babam ayrıldı. Babam başka bir hayat kurdu kendine.
Siz bütün kardeşler annenizle mi kaldınız?
- Annem daha 33 yaşındaydı ve beş kız çocuğunu tek başına büyüttü. Bu yüzden akşam hava karardığı zaman bizim sokakta olmamız söz konusu değildi ve müthiş bir kural vardı.
Anneniz nasıl bir kadındı?
- Kendi içinde kadın olma figürünü bastırmıştı. Hiç evlenmedi. Kitaplarda okuduğumuz anneler gibi, hep çocuklarının başındaydı. Biz de annemizin arkadaşı olduk ama çok fazla da çocuk olma özgürlüğünü yaşayamadık.
Aileniz neden bu kadar çok çocuk yapmış?
- Ataerkil bir aile, daha fazla erkek çocuk istemişler. Bu yüzden sürekli denemişler. Bir de annem kürtaja inanmıyormuş. Aslında babam müteahhit ve kültürlü bir adam. Ama yine de babamların ailesi gelenekçi ve o kültür devam etmiş. Gençlik zamanlarında o kültüre ait öğretilmiş bir yazgıyı üzerlerine giymişler sanırım. Yaşam pratiği içinde annem şimdi “İyi ki kız çocuklarım olmuş” diyor.
Neden?
- Çünkü kız çocukları hayatın içinde sorumluluk aldıkça annenin sorumluluğunu da alıyor. Erkek çocuk evlenip evin içinden çıkıyor ama kız evlense de gidemiyor.
Beş kız kardeşle yaşamak nasıldı?
- Çok güzeldi. Zorlukları da fark etmiyorduk. Çünkü bütün bu yaşananların içinde kendinize ayrılan alanda bir yer bulup tutunmaya çalışıyorsunuz. Belki bu yüzden kadın meselesine duyarlıyım, Azra Akın’la birlikte ‘Birleşmiş Milletlerin Kadına Yönelik Şiddet’te sözcüsü ve yüzüyüm.
Peki ailedeki herkes okudu mu?
- Evet, hepimiz eğitim aldık. İstihdam olduk, kimse mendil satmadı!

Haberin Devamı

ANNEMİN ÖPÜŞME SAHNELERİNDE TANSİYONU ÇIKARDI

Haberin Devamı

Oyunculuğa merakınız nasıl başladı?
- Annem hep avukat olmamı isterdi. Ankara Sanat Tiyatrosu’nun kursiyer aldığını öğrendim. Sınava girip kazandım. Yürüyecek yolumun bu olduğunu gördüm. Vahide Gördüm beni konservatuvara hazırladı ve Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. Ardından kurada Diyarbakır Devlet Tiyatrosu çıktı ve bir süre orada çalıştım. Yalnız sistemle ilgili bazı şeylere kırılıp inancımı kaybederek istifa ettim. İstanbul’a geldiğimde ‘Gümüş’ dizisi için teklif aldım ve dizi üç sezon sürdü.
Yedi senedir şöhretsiniz. Ünlü olmak sizde neleri değiştirdi?
- Bazı şeyler umduğumdan iyi çıktı, bazı şeyler hayal kırıklığı yaşattı. Utangaç biri olduğum için başta zorlukları oldu. Basın denen, çok güçlü bir şeyle karşılaştım. Sonra bunun, bu işin bir parçası olduğunu, hayata bununla devam edilebileceğini anladım ve kendi ritmimi buldum.
Anneniz şöhret karşısında nasıl tepki gösterdi?
- Annemin öpüşme sahnelerinde sürekli tansiyonu çıkıyordu. Ama o da zamanla bunun bir iş ve meslek olduğunu anladı ve şimdi kızıyla övünüyor.
Tiyatro, sinema ve televizyon... Hangisi sizin için daha ayrı bir yere sahip?
- Bugün ne yapabiliyorsam borçlu olduğum yer tiyatro. Sinema çok önemli, hayatın kendisi gibi. Televizyonu da çok önemsiyorum. Efekti çok büyük. Ortadoğu ve Balkanlar’da milyonlarca insan bizi kucaklıyorsa bunu televizyonun etkisine borçluyum.

Haberin Devamı

İki aydır yoğun bir şekilde dans dersi alıyorum

Yeni tiyatro oyununuz ‘Küçük Adam Ne Oldu Sana?’ müzikli ve danslı bir oyun. Dans yeteneğiniz var mıydı?
- Zaten okuduğum Ankara Üniversitesi buna çok değer verirdi. Bir dönem Azra Akın’la salsa dersleri de almıştım. Bu oyun için de koreograf Sibel Erdenk ile çalıştık. İki aydır çok ciddi dans dersi alıyorum.
Oyunda şarkı da söylüyorsunuz ve sesiniz çok güzel. Albüm teklifi gelirse değerlendirir misiniz?
- Sadece işimin içinde şarkı söylemeyi isterim.
Oyundaki karakteri nasıl anlatırsınız?
- İki farklı karakteri canlandırıyorum. Biri işçi bir ailenin, çok saf ve iyi niyetli kızı. Aşık olduğu adamla evlenip hiç kimseye minnet etmeden yaşamak istiyor. Ama kader ağlarını örüyor. Almanya’da ekonomik buhranın, enflasyonun insanları ezdiği, bir yanda lüks burjuva sınıfının dansları, eğlencesi yozlaşması varken bir yanda insanların bir parça ekmek için canlarını verdikleri bir yaşam mücadelesi içinde eziliyor. Canlandırdığım diğer karakterse anlatıcı ve görüntü olarak tam bir kabare kızı. Hem iç gıcıklayan hem de biraz gıcık eden bir kadın.
Bir yandan diziniz ‘Umutsuz Ev Kadınları’ sürüyor. Dizinin yabancı versiyonunu izlemiş miydiniz?
- Tabii biliyordum ama izlememiştim. Zaten yönetmen yasak koymuştu. Sonra o yasak koyduğu için 2-3 bölümünü izledim. Kültürlerimiz farklı olduğu için bence tarzlar farklı.
Sizin umutsuz bir tarafınız var mı?
- Hep rollere çalışırken kendimle “Bu rolü çıkarabilir miyim?” diye kavga eder sonra rahatlarım.

Haberin Devamı

Güzellik sadece estetik bir şey değil

Dışarıdan duvarları olan bir kadın gibi duruyorsunuz, öyle misiniz?
- Hayır öyle değilim ama seçiciyim. Yani “Hemen çiçek böcek olalım, seni çok sevdim telefonlarımızı verelim” durumlarını sevmiyorum. Hayatın normal bir akışı var. Bir de ben ‘Umutsuz Ev Kadınları’nda komedi oynamasaydım bu algı olabilirdi. Şimdi “Aa komik bir kadınmış” diyorlar. Sonuçta insan tek bir şeyden ibaret değil.
Hayat felsefeniz nedir?
- Bilmediğim bir öyküyü yargılamamak.
Peki siz çok yargılandınız mı?
- Bu artık kader gibi, bence herkes yargılanıyor! Bir de ırkçılığa, cinsiyet ayrımcılığına, çocuk şiddetine çok karşıyım.
Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
- Çok korkuyorum. Sorumluluk düzeyim çok yukarıda kendimi de onu da yiyip bitiririm diye düşünüyorum.
Güzellik sizin için ne kadar önemli?
- Güzel olan şeylere karşı bir zaafım vardır. Güzel bina, güzel bir şehir, güzel sofra gibi... Ama güzellik sadece estetik bir şey değil. Sanatla uğraşıp bunun şekle bağlı olduğunu söyleyemeyiz.
Kendinizi beğenir misiniz?
- Bazen beğenirim, bazen beğenmem.

Aslolan huzur

Haberin Devamı

32 yaşımdayım ve hayatta bazı şeyleri ayrıştırmaya başladım. Örneğin aslolanın huzur olduğunu ve huzurun içinde başarılı olunursa kariyerin kariyer olduğunu, o huzurun içinde mutlu bir ailen olursa hayatın bir anlamı olduğunu bunların birbirinden bağımsız olmadıklarını fark etmeye başladım.

‘Küçük Adam Ne Oldu Sana?’ oyunu bugün saat 20.30’da Profilo Kültür Merkezi, 5 Aralık Çarşamba saat 20.30 Yunus Emre Kültür Merkezi’nde.

BUGÜN HER ŞEYİMİ TİYATROYA BORÇLUYUM
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!