Bu yaptığımızı görse garanti kızardı!

Güncelleme Tarihi:

Bu yaptığımızı görse garanti kızardı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 2005 01:57

Sarı mizah dergiciliğinin babası "Huysuz İhtiyar" Oğuz Aral'ın ölüm yıldönümünde Cihangir Parkı'nda heykeli dikilecek. Heykelin açılışı 26 Temmuz Salı günü yapılacak.

Penguen Dergisi çalışanları, karikatürün üstadı Oğuz Aral’ın ölüm yıldönümünde onun heykelini tasarladı ve yaptı. Hummalı bir dergi çıkartma sabahlamasının ardından, yataktan kaldırıp heykelin dikileceği Cihangir Parkı’na getirdik Bahadır Baruter, Erdil Yaşaroğlu ve Metin Üstündağ’ı (met üst). Heyecanlıydılar.

Sarı mizahın babası Oğuz Aral için ölüm yıldönümünde anlamlı bir iş yapacaklardı. Anlatırken kimi zaman toparlamakta zorlandılar, birbirlerinden konuşma balonları bile çalmaya kalkıp ‘Onun dediklerini ben söylemişim gibi yazın’ dediler. Oğuz Abileri sanki daha dikilmemiş heykelinin yerinden onlara ‘Huysuz İhtiyar’ tavrıyla bakıp ‘ne yaptınız lan keratalar’ diyordu.

Efsane mizah dergisi Gırgır’ın kurucusu, Avanak Avni’nin babası, son yıllarında Hürriyet’in yazarı Türk mizahının büyük ustasıydı Oğuz Aral. Mesafeli, beğenisini göstermeyen, ama öğretici, verici tavrı onu tüm Türk mizahçılarının da babası yapmıştı.

Öğrencilerini kolay kolay tebrik etmeyen bu adam Penguen Dergisi çıktığında Metin Üstündağ’a, nam-ı diğer met üst’e faks çekmiş, ‘Gelin bakalım buraya’ diyerek çağırmıştı. ‘Oğlu Seyitali’nin anlattığına göre son yıllarında kendi kendine satranç oynuyormuş ve hiç mizah dergisi okumuyormuş. Penguen’le birlikte dışarı çıktı Oğuz Ağabey, bizi evine çağırdı. Dergiyi aldı çarşaf gibi yere serdi. ‘Bu olmamış’ dedi. Bahadır’ın köşesi iki sayfaydı ‘Bu nedir’ dedi. Erdil’in kompozisyonlarını beğenmedi.’

O kısacık eleştiri bile Erdil Yaşaroğlu’nun ‘içindeki sıkıntıyı atmasına’ faydalı olmuş: ‘O konuşmadan sonra benim çizgim çok değişti, şu anda o kadar rahat ve mutlu çiziyorum ki.’ Bugünkü mizah yazar çizerlerinin çoğu, yaşları nedeniyle, Erdil Yaşaroğlu gibi onunla çalışma fırsatını çok bulamadılar ama her zaman onun gölgesini hissettiler: ‘Oğuz Ağabey olmasaydı sanırım dişçi olacaktım. Oğuz Aral’ın Gırgır’ıyla karikatüre bulaştık hepimiz. Klasik tabiriyle vefa borcu hissediyor insan.’

Met üst, Oğuz Ağabeyi için ‘sokağı sanata çeken adamdı’ diyor: ‘Bizi sokaklardan toplayıp çizer yapan adam. Ben okulda yaptığım için uzaklaştırma cezası aldığım esprileri Oğuz Aral’a gösterdiğim zaman bunlar sanat diyordu. ‘Aaa hergelelik aslında sanatmış’ diyordum. Oğuz Aral’ın eli kafası yüreği bana değmeseydi ben sokak delisi de, gangster de bambaşka bir şey de olabilirdim. Onun yanında karikatür üretirken kendi hayatımı da ürettiğimi gördüm. Bir sürü yazar tanıdım, edebiyat sevilen bir şeymiş, çizgi çok zor birşey değilmiş bunları onun sayesinde gördüm. Kızlar onun sayesinde Orkid’i, adet dönemini çizmeye başladı, bunların utanılacak şeyler olmadığını gösterdi. Hayatta ne varsa çizgiye girdi. Bir dönem önce hep güvercinli, ağaçlı, sembol karikatürler vardı. Karikatürü salonlardan sokaklara taşıdı.’

Met üst onun son dönemlerini gülümseyerek anlatıyor: ‘Penguen’den sonra ona gittik geldik, baba oğul gibi olduk. ‘Dergiyi hayatınızın merkezine koymayın’ diyordu. O hayatı boyunca Gırgır’ı hayatının merkezine koyarak yaşamış, ailesi, çocukları, eşi bile sonra geliyor. Ömür boyu hep ekmeğini sıfırdan çıkarmış. Kocaman Elli Kovboy yazısında bu safhaları anlatıyor. ‘Ben çok zengin olacaksam burada ne arıyorum’ deyip gitmiş dergi çıkarmış. Tam doruğa erecekken hep bir aksilik olmuş, mimde de, özel hayatında da karikatürde de. Gırgır’ı tam birilerine teslim edecekken elinden alınmış. Hayatında bir trajedi de var.’

Sarı mizah dergiciliği’nin heykeli

Penguen ekibi Oğuz Aral için hazırladığı heykelin komik olduğunu söylüyor. Heykeli Bahadır Baruter tasarlamış, uygulamayı Şekil Heykel Atölyesi ile beraber yapmışlar. Penguen’deki herkesin de fikri katkısı olmuş. 3 aylık çalışmanın sonunda 3.5 metrelik dev bronz heykel ortaya çıkmış.

‘Herkesin Oğuz Aral’ını yaratmak zordu’ diyor Baruter, ‘Bunu bir belediye, bir holding değil, onun yetiştirdiği çocuklar yapıyor. Tasarım parmağının ucundan burnuna kadar bizim elimizden çıktı. Oğuz Aral’ın kişiliğinde sarı mizah dergiciliği geleneğinin heykeli bu. Bir kahramının heykeli olmakla birlikte o kahramanı mizahi bir üslupla anlatan bir heykel olduğu için bir ilk. Cihangir’de 15 yıl yaşamış, o yüzden buraya çok yakışacağını düşünüyoruz.’

Met- Üst ise heykeli şöyle anlatıyor: ‘Heykelde Oğuz Aral, çizgici bir Don Kişot gibi. Onun en büyük eseri diyebileceğimiz Gırgır’daki halini ve hayata karşı alaycı, meydan okuyan asi tarafını yansıtıyor.’

Oğuz Aral heykeli 26 Temmuz Salı 19.00’da dostu tiyatrocu Müşfik Kenter tarafından açılacak. Davetliler arasında Yaşar Kemal, Fikret Otyam ve Zülfü Livaneli de bulunuyor. Aral’ın dostlarını, eski Gırgırcıları ve bu ekolden yetişmiş bütün dergilerin çalışanlarını bir araya getirecek olan heykel, ölümünün birinci yılında ustayı hitabettiği kitleye, sokaklara bir kez daha indirecek.

PENGUENCİLER ARAL’I YAZDI

Heykeli dikilecek adamın heykelini dikiyoruz

Oğuz Aral, her şeyden önce, bir bakıma bizim varlık sebebimiz. Bize, kendimiz olabilme cesaretini, özgüvenini, hünerini, rotasını ve yordamını öğretti. Oğuz Aral, çok yönlü bir sanatçıydı. Mim, tiyatro, boks, bağlama, çizgi film, resim, yazı, satranç, tavla, editörlük... Her yol vardı Oğuz Abi’de. Ancak en önem verdiği eseri pek tabii ki çoğumuzun içinde yetiştiği, çoğumuzun da hálá doğal rehber edindiği Gırgır dergisiydi.

Oğuz Abi, dergimiz Penguen’e Gırgır’ın torunu olarak bakıyordu. Öyle ki ilk sayı yayınlanır yayınlanmaz met üst’e bir kutlama faksı çekmiş ve tüm ekibi derhal evine davet etmişti. Gırgır zorla ve haksızca elinden alındığından beri, yıllar boyu süren suskunluğunu Penguen Dergisi’nin çıkışıyla bozmuş ve çocuklarını dizinin dibinde görmek istemişti. Elimizde matbaadan yeni çıkmış taze ekmek kıvamındaki Penguen’in yeni sayısıyla kapısını çaldık. Hoş beş ve ikramdan sonra dergiyi yere serip elinde bir resim fırçasıyla başladı eleştirmeye.

‘Bu karikatür böyle mi çizilir!’ ‘Bu taramalar ne!’ ‘Böyle kompozisyon mu olur!’ ‘Adamın kolu böyle mi çizilir!’ ‘Bu yazıları büyüteçle mi okuycaz!’ ‘Bu renkler niye çamur gibi!’

Öyle ki dergi kısa süre sonra Oğuz Abi’nin fırça darbeleriyle tanınmaz hale geldi. Sonra birkaç saniye durdu; dergiyi buruşturup top yapıp çöp kutusuna fırlattı. Başladı muhabbete. Az önce esip gürleyen dergici Oğuz Abi gitti, birlikte çalışırken hiç görmediğimiz bir Oğuz Baba ortaya çıktı. O gece, bizlere sadece mesleki öğütler değil, hayati her konuda tavsiyelerde bulundu.

Oğuz Aral’ın ani ölümü tüm sevenleri gibi biz çocuklarının da elini kolunu bağladı. Bin yıl yaşayacağını sandığımız sevgili ustamız, biricik ‘Ovuz Abi’miz artık yoktu. Dergi için gece gündüz çalışırken, kafamızın bir tarafında da hep Oğuz Abi için neler yapabiliriz düşüncesi vardı. Onun için kapkalın bir Oğuz Aral kitabı, büsbüyük bir Oğuz Aral sergisi, uçsuz bucaksız bir Oğuz Aral müzesi... Derken, derken... Onun için ilk olarak kopkocaman, sepsevimli bir Oğuz Aral heykeli yapmaya karar verdik...

Bu alçakgönüllü (!) düşlerimizden ilk olarak o kopkocaman, o sepsevimli heykelini dikiyoruz.

Biz, her başımız sıkıştığında varlığını yanıbaşımızda hissettiğimiz ustamızı, bu heykelle bir nevi Cihangir Parkı’na hava almaya çıkardık. Siz de oralardan geçerken, sevgili Oğuz Aral’ın yanına uğrayıp yanağından bir makas alırsınız artık. Boyunuz yeterse tabii. Unutmayın o huysuz, aksi, inatçı ve çok çalışkan adamın içinde kar gibi bir umut ve sevgi saklıydı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!