Alp Övütmen, Eda Bilsel ve Burçak Caner ise bu fenomene dönüşen oyunun Türk karakterleri. Onlar bu ülkedeki bilgisayar çocuklarının en kıdemli ve başarılı olanları. Kendilerine ‘gamer’ yani bilgisayar oyuncusu diyorlar. Diğer gamer’lar onlar oyunları şahane oynadıkça saygı duyuyorlar. Yıllardır oynaya oynaya bu camiada neredeyse isim yapmışlar. Üçlü, World of Warcraft’ı da insanlık dışı bir tempoda oynadı. Hatta Alp, sırf bunun için evinin salonuna 160 ekran bir plazma TV alıp bilgisayarı ona bağladı. Sonuçta binlerce kişi arasında şimdi Avrupa’da oyunu en iyi oynayan ikinci, üçüncü ve dördüncü kişiler.
Sabah akşam durmadan oynadığınız bu oyunun olayı nedir?
Eda: MMPORPG (Massively MultiPlayer Online Role Playing Game) deniyor bu tür oyunlara. Yani çok oyunculu online rol yapma oyunu. İnternet üzerinde Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’ndeki gibi fantastik bir dünya kuruluyor ve farklı ırklar var.
Burçak: Bu dünyada kargaşa ve kamplaşma olmuş. Savaşlar yaşanıyor. Sen de oyunda iyi ya da kötü oluyorsun ve savaşıyorsun. İki taraf var. Siz karşı tarafla hiç konuşamıyorsunuz, bağlantınız yok. Onlarla kurulabilecek tek iletişim savaşmak. Bazen bir yere saldırıyorsunuz, karşı taraf orayı savunuyor, öyle durumlarda 40 kişiye 40 kişi büyük savaş oluyor. Oyunun en çekici yanı, o ekranda görünen 80 karakterin de sizin gibi bilgisayar başında oturan adamlar olduğunu bilmek.
Dünyada da çok tutuldu değil mi?
Alp: Evet. Oyun ilk çıktığı gün 300 bin, ikinci gün 200 bin sattı. Bir ara hiçbir yerde bulunamadı ve normal fiyatı 50 dolarken, 70 dolara karaborsaya düştü. Şu an milyonları bulmuştur satışları. Amerika’da 300 bin kişinin aynı anda online olduğu oluyor.
Burçak: Normalde bu tür oyunların Avrupa’daki pazarı 150 bin kişi diye hesaplanmıştı. Bu oyun herkesi şaşırttı. Şu anda dünyanın dört bir yanında sunucusu var, herkes kendi kıtasında oynuyor. Bu tarz oyunlar çok uzun zamandır var ama son yıllarda bu pazar gitgide büyüdü. Blizard diye bir firma var. 10 senede 8 oyun yaptı ve hepsi de hit oldu. O şirket de bu pazara girince olay oldu. Normalde bu tür oyunları oynamayan insanlar da gidip aldı bu oyunu.
Türkiye’de şu anda satılıyor mu?
Alp: Tabii var. Ama biz Türkiye’den almadık çünkü Avrupa sunucusunun açıldığı gün oyuna başlamak istiyorduk. Almanya’daki bir arkadaşımıza para gönderdik, o da bize oyunu gönderdi. Ama o bile tam yetişmedi. Avrupa’daki diğer insanlardan 12 saat geç başlayabildik.
ÊNe bu hırs?
Alp: Seçtiğiniz karakterlerin seviyeleri var. En üst seviye 60. İlk önce biz 60 olalım istiyorduk, o yüzden sunucunun açıldığı an başlamamız gerekiyordu. 11 Şubat saat 24.00’te sunucu açılacak dendi. O saatte oyunun elimizde olması için ayarlamalar yaptık ama tam olmadı.
ÊNerede anons ediliyor, şu saatte şu tarihte diye?
Alp: Web sitesinde. Ben neredeyse her gün bakarım oraya. Gazete okumak gibi bir şey benim için.
AVRUPALILAR YETİŞEMEDİ
Ne kadar oynuyorsunuz günde bu oyunu?
Alp: 2 hafta boyunca 6 saat uyuduk günde, geri kalanında başından kalkmamacasına oynadık. Yemekleri bilgisayarın başında yiyoruz. Akşam yatarken sabah ilk kalkan diğerlerini uyandırsın, aynı anda girelim, şeklinde bir hayat. 3 kişi bir ekip olarak oynuyoruz. Bizim gibi biraz çılgınca oynayanlar bütün oyuncuların yüzde 2’si falan kadardır.
Burçak: Bizim oynama tempomuza kimse dayanamaz canım! Finlandiyalılar vardı, onlar medeni insanlar olduğu için dayanamadılar. Zor şartlarda yaşamak nedir bilmiyorlar, minibüs gibi bir şeye hiç binmemişler düşünsenize. O noktada fark yarattık. Çünkü mesela ben başından kalkmamak için dört günde bir duş yapıyordum. Dünyevi ihtiyaçlarımızı karşılamak için yarım saatimiz vardı çünkü. Deli olan kazanır, delirelim dedik. Ama sonuçta Avrupa sunucusunda ikinci, üçüncü ve dördüncü olduk. Bu benim standartlarıma göre başarıdır.
İkinci, üçüncü filan olmanın anlamı neydi de bu kadar paraladınız kendinizi?
Alp: Prestij tamamen. O kadar çok mesaj geliyor ki helal olsun abicim, bravo filan diye. Mesela ben oyunlarda hep Marlon nickname’ini (lakap) kullanırım. Gittiğim internet kafelerde, Marlon sen misin, abi elini öpeyim, gibi garip durumlar oluyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum.
Burçak: Oyun içinde karşılaşıyoruz insanlarla, inanamıyorum seni gördüğüme diye screen-shot (bilgisayar ekranını dondurup çekilen fotoğraf) alıyorlar. Ben öyle çok screen-shot verdim ki.
Yapmanız gereken başka şey yok muydu bu kadar adadınız kendinizi?
Burçak: Valla üniversite son sınıftayız hepimiz. Oyun tam başladığında sömestr tatili vardı. Vakit uygundu. Hem hesapladık bundan sonra mezuniyet, iş güç. Kendimizi tamamıyla verip oynayabileceğimiz son oyun buydu, abandık. Son kez bir hardcore oynayalım, olay yaratalım dedik.
Oyunun sonunda ne olacak peki?
Eda: Oyun sonsuz. Amacı kabaca üstünüze başınıza daha güzel şeyler, alet edevat almak, karşı tarafın oyuncularını öldürmek ve bundan zevk almak diyebiliriz.
Alp: Bu dünyayı durmadan geliştiriyorlar. Oyunu piyasaya sürdüler ama iş bitmedi. Bir ay sonra yeni bir zindan çıkacak. Sonra mesela bir kale yaratılacak, sizin bu kaleyi ele geçirme zamanınız geldi diye alarm verecekler.
Burçak: Buna ısrarcı ve sürekli role-playing oyunu deniyor aslında. Gerçekten hiç bitmiyor. Firma oyuna sürekli yenilik katıyor. Siz ilerliyorsunuz ama yaptığınız hiçbir şey de bu dünyayı değiştirmiyor. Dolayısıyla sizden çok daha sonra oyuna başlayan biri de sizin olduğunuz dünyaya geliyor. Oyun ancak insanlar sıkılınca ya da söz konusu firma destek vermeyi kesince bitiyor.
Bu oyunlara insanların kendini çok kaptırdığı, sonra o karakter gibi davrandığı söyleniyor. Hatta bazı genç intiharları bu tür oyunlara bağlanmıştı bir ara?
Burçak: Biz öyle oynamıyoruz ama rol yapma kısmına kendini çok kaptıranlar var. O karakterin içine o kadar giriyor ki her hareketinde ‘Acaba bu yaratık tam olarak ne yapardı bu durumda’ sorusunu soruyor, o sorunun cevabı bazen hiç de mantıklı bir hareket olmuyor, mesela kaybedeceği kesin olan bir savaşa giriyor, sırf o karakter öyle yapar diye. Böyle yapan insanlar sabahleyin uyandığında da o karakter gibi mi hissediyor kendini tam bilmiyorum. Ama o kadar sıyırdıklarını sanmam.
Sizdeki ‘sıyırmışlık’ durumu nedir?
Burçak: Biz oyunda kötü tarafı seçtik. En güçlü biz olalım, herkesi yenelim duygusuyla ilerliyoruz.
Niye kötüleri seçtiniz?
Alp: İyi gamer’lar kötüleri seçer.
Eda: İnsanın doğal seçimi iyiyi oynamaktır diye düşünürseniz o zaman iyilerin sayısı daha fazla diye bir sonuç çıkarırsınız. Buna karşılık az olan tarafı seçersiniz, çünkü zorluk zevki artırır.
PRO-GAMER’LAR KAZANDIKLARI OYUNLARDA 20-30 BİN DOLAR ALIYOR
Gamer olmak ne demek?
Alp: Bir pro-gamer’lar var. Hayatlarını bilgisayar oyunu oynayarak kazanıyorlar. Büyük organizasyonlar oluyor, çift eleme bilardo satranç turnuvası gibi organizasyonlar yapılıyor. ‘Kazanana 20-30 bin dolar veriyorlar. Bazen oyunun yapımcısı kazanana Ferrari’mi vereceğim’ diyor, veriyor. Türkiye’den de böyle turnuvalara çok adam gitti ama başarılı olamadı. Gamer ise en büyük hobisi bilgisayar oyunu oynamak olan ve günde en az 6-10 saat oynayanlara deniyor. Ben gamer mıyım? Evet, doğduğumda abim elime atariyi sokuşturmuş. Ben kendimi bildim bileli bilgisayar oynuyorum.
Burçak: İnsanlar anlamıyor ama bununla pasif eğlence arasında çok fark var. Ben bilgisayar oyunu sevmem boşa vakit diyorlar ama saatlerce televizyon seyrediyorlar. Bilgisayar oyunundan zevk alanlar da, televizyon,
sinema gibi pasif eğlence türlerinden zevk almıyor.
OYUN HAKKINDA
World of Warcraft oyununda bilgisayar başındakiler Warcraft kahramanlarından birini seçiyor ve sınırları geniş bir dünyada onların bedeninde dolaşıyor. Aynı anda binlerce kişinin oynayabileceği şekilde kurgulanmış. Oyunda birbirinden farklı 8 ırk var ama karakter seçerken iyiyi ya da kötüyü tercih ediyorsunuz. İyilerin adı Alliance, kötülerinki Horde. Warcraft dünyasındaki maceralara ister tek başınıza, ister bir grup olarak katılabiliyorsunuz. Oyunun amacı karakterinizi seviye atlatarak geliştirmek, yeni yerler keşfetmek ve karşı taraftan mümkün olduğunca çok adam öldürmek. Oyunun belli bir sonu yok. Sürekli devam ediyor, içinde bulunduğunuz sanal dünya hep değişiyor.
SÜT KOYARKEN BİLE SİSTEMLİ DÜŞÜNÜYORUMBaşarınızın sırrı ne? IQ’larınız süper zekaya doğru mu?
Eda: Biz oyunu doğru analiz ettik, iyi plan yaptık. Bunun için biraz zeka gerekiyor tabii. Ama daha çok emekle ve aşırı motivasyonla kazandık diyebilirim.
Bu oyunların hayatta size faydası olur mu acaba?
Eda: Yapmak istediğiniz birkaç şey varsa onları hangi sırayla yapsam en doğrusu olur, noktasında yardımcı oluyor bana. Ben mutfakta süt koyarken bile aynı sistematik içinde düşünüyorum artık.
Endişeli bir veli gibi sorayım: Asosyalleştirmiyor mu sizi? Odaya kapanıp ekrana bakıyorsunuz saatlerce?
Alp: E tabii sabahtan akşama tek başına araba yarışı oynarsan asosyal bir durum oluyor ama bu tür oyunlar farklı. Ben oyunun başından kalkana kadar 100 farklı kişiyle diyalog kuruyorum.
Burçak: Oyun aracılığıyla tanıştığımız Danimarkalı arkadaşımız geldi bizde kaldı. Biz Norveçli arkadaşlarımızın yanına gitmeyi planlıyoruz. Yani aynı şeyle ilgilenen insanlar bir araya geliyor ve çok iyi arkadaşlıklar kuruluyor.
(soldan sağa)
Burçak Caner (23) Galatasaray Üniv. Bilgisayar Müh. öğrencisi
Eda Bilsel (29) Boğaziçi Üniv. Bilgisayar Müh. mezunu.
Alp Övütmen (22) Yıldız Teknik Üniv. İnşaat Müh. öğrencisi