Bu tatilimde deve güreşi yapan baba oğul yoktu

Güncelleme Tarihi:

Bu tatilimde deve güreşi yapan baba oğul yoktu
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2004 00:00

Geçen hafta Antalya’daki Titanic Resort Hotel’de tatildeydim. Hepinizin bildiği bekleme sürecini, daha kolay atlatırım belki diye, önceden ayarlanmış olan tatilimi ertelemedim ve gittim.İyi ki de gitmişim. Titanic Otel harika, Antalya’da hava harika. Çok güzel dinlendim, güneşlendim ve bu mevsimde bronz bir tene sahip olarak İstanbul’a döndüm.Benden size bir tavsiye; bu mevsimde Antalya’ya tatile gidin. Çok güzel kafanızı dinliyorsunuz. Bir kere sabah saat 10.00 olunca bangır bangır bir müzik sesiyle başlamıyorsunuz güne. Üstelik, işe gitmek için sabah saat 05.00’te kalkan, erken kalkma alışkanlığına tatilde de ara vermeyen Almanlar henüz gelmemişler. Bunun iyi tarafı ne diye düşünmüş olabilirsiniz, anlatayım. ***Almanlar sabah 05.00’te kalkıp, havuzun ve denizin kenarındaki bütün gölge yerleri tutuyorlar. ‘Şimdi tatildeyim biraz uyuyayım da dinleneyim’ diyenlerdenseniz, size kabak gibi güneşin alnı kalıyor. Bir geliyorsunuz havuzun ya da denizin kenarına, bütün gölge yerlerde havlular, ya da çoktan güneşlenmeye başlayan Almanlar var. Siz de giriyorsunuz bulduğunuz bir çalının gölgesine, omzunuzu korusanız, kolunuzu koruyamıyorsunuz, bacağınızı korusanız, göbeğiniz açıkta kalıyor. Haydi bakalım akşama ‘diş macunu’ ya da ‘Bepanthen’ tedavisi. Oysa bu mevsimde, istediğiniz saatte kalkıp, havuzun kenarına kurulabiliyorsunuz. Üstelik havuzun kenarında aklına estikçe sizi oranızdan buranızdan çekiştiren animatörler de yok. Hiç kimse ‘havuz oyunlarııııı’ diye bağırıp kolunuzdan kavradığı gibi havuza atmıyor. Ya da dalmışsınız bir kitaba, en heyecanlı yerindesiniz, tam o sırada çığlık çığlığa bir ses; ‘Arzuuuuu, Arzuuuuuuuuu, kolluklarını takmadan havuza girme demedim mi ben sana. Hayır diyorum Arzu. Bak şimdi çağırcam ama babanı. Arzu diyorum, duymuyor musun?’. Tabii meraktan insan kafasını kaldırıp hemen başlıyor aranmaya, kim bu Arzu? Ve bu sesin sahibi olan, Arzu’nun annesi kim?Artık kitaba olan ilginiz bölünmüş, zaten gölge bir yer de bulamamışsınız, oranızı buranızı güneşten korumaktan yorulmuşsunuz, bari havuza gireyim de biraz serinleyeyim diye düşünüp, kendinizi atıyorsunuz havuza. Tam ‘ohhh serinledim, iyi geldi’ diye düşünürken. Doinnnnk! Kafanıza bir top geliyor. Dönüp bakıyorsunuz. Baba-oğul su topu oynuyorlar havuzun içinde. Nasıl bir hırs... Nasıl bir kazanma arzusu. Sanırsınız ki bu maçı alan Türkiye Sutopu Şampiyonu olacak. Bu belayı da defedip, ‘Aman tatildeyim şimdi sinirimi oynatmayayım’ diye içinizden geçirerek havuzun diğer kenarına gitmeye karar veriyorsunuz. O yöne doğru yüzerken, birden tam yanınıza bir ağırlık düşüyor. ‘Cump’. Korkuyla kafanızı çevirip baktığınızda, sırtlarına çocuklarını almış babalar, ya da birbirlerinin sırtına binmiş kocaman adamların ‘deve güreşi’ yaptıklarına şahit olup, gözlerinize inanamıyorsunuz. Tabii havuzun kenarından, kocalarına destek çığlıkları atan kadınlar da cabası. Ben de diğer tarafa giderim diyip, havuzun üçüncü köşesine yöneldiğinizde, su jimnastiği yapan, hafif (!) kilolu, memeleri suyun kaldırma kuvvetine karşı dayanamamış kadınların tam ortasına düştüğünüzü fark ediyorsunuz. ‘Yok sinirlenmeyeceğim, tatildeyim zaten’ diye düşünerek, havuzdan çıkıp tekrar güneşin kabağına dönüyorsunuz. ***Kitabınıza kaldığınız yerden devam edeceksiniz. Açıyorsunuz kitabı, daha bir sayfa okumadan, çeşitli sesler çalınıyor kulaklarınıza: ‘5’te devre 10’da biter’. Ne oluyor ya demeden, hemen anlıyorsunuz. Koltuklarının altında lastik bir topla, babalar ve oğulları geri dönmüş, minyatür kale futbol maçı yapacaklar. Maç sırasında ki ‘ohoooo faul abi’ , ‘itmeden oyna bak küfür edeceğim’ , ‘hayır golden önce elle oynama vardı’, ‘Çok sert giriyorsun baba ya’ bağırışlarının arasına tiz bir kadın sesi karışıyor, ‘Caaaan... Can oğlum gel sırtına güneş kremi sürelim. Can diyorum. Akşam uyuyamazsan sorarım ben sana. Caaaan!’ Hemen karar veriyorsunuz, ‘bari öğlen yemeğine gideyim’. En tenha masaların bulunduğu köşeyi gözünüze kestirip, o masaya oturuyorsunuz. Yemeğinizi alıp, masanıza oturur oturmaz bağırış ve çığlık seslerine doğru dönüp bakıyorsunuz: ‘Mehmet sen döner kuyruğuna gir, ben de balık kuyruğuna’, ‘Selin... Seliiiinnnn, kızım ekmek aldın mı?’, ‘Hakan oturma öyle masada, kalk sen de içecekleri al, her şeyi de ayağınıza istiyorsunuz’. Yemeğinizi mümkün olacak en hızlı şekilde yiyip, hemen güneşin altına geri dönüyorsunuz. Yemeği de yediniz ya, bir rehavet çöktü üstünüze. Biraz şurada kestireyim bari diye düşünüp, tam uykuya dalacakken canhıraş bir anonsla kendinize geliyorsunuz. ‘Animation Team’ (Animasyon ekibi) akşam anfi tiyatrodaki unutulamayacak, ve hatta yıllarca hafızanızdan silinmeyecek şovlarına bekliyorlar sizi! Yaklaşık 10 dakika kadar ‘Show time, show time’ diye bağırarak kafanızda boza pişiriyorlar. Aman kaçırmayın, kaçırırsanız ne yaparsınız sonra? Olmadı uyuyamadınız da. Biraz güneşleneyim bari diye atıyorsunuz kendinizi güneşe.Siz havlunuzu sermişsiniz çimenlerin üstüne (E ne yapalım tatilde de bu kadar miskin olup, uyursanız sabah 10.00’lara kadar, ancak çimen üstünde güneşlenebilirsiniz), hemen yanınıza bikinisini giymiş, vücudu son derece mütenasip, bakımlı bir Alman hatunu havlusunu serip güneşlenmeye başlıyor. Daha kızcağız havlusunu sermeden, birden etrafınız kalabalıklaşmaya başlıyor. Kıza yazılan, Alman, Avusturyalı, Rus, Türk, İsrailli kısacası yetmiş iki buçuk milletin yağız delikanlıları etrafınızda bitiyor. Tabii dikkat çekecekler ya, nasıl gürültülü bir muhabbet. Nasıl eğlenme havaları. Yani kıza diyorlar ki, ‘Bak bizle beraber olursan ne kadar eğlenirsin’. Hepsi avuçlarında gizledikleri çakmaklarıyla bekliyorlar. Kız sigarasını çıkarıp yakmaya çalışırken, atlayacaklar çakmaklarıyla kızın üzerine. Artık bu bağırış çağırışa da daha fazla dayanamayıp odanıza gitmeye karar veriyorsunuz.***Tam odanıza doğru yol alırken, bir müzik başlıyor. Animatör çığlık çığlığa bağırıyor, ‘kulüp daaaannnsı, eller havaya’, ‘ Hepberaber’ , ‘Zusammen, all together’... Bu ne ya diye düşünürken, her etkinlikten (!) sonra yapılan klüp dansı olduğunu anlayıp, bir animatör kolunuzdan tutup sizi ortaya çekmesin diye yandan yandan kaçmaya çalışıyorsunuz. Ama ne fayda. Herkes ayakta, hatta havuzun içindekiler, havuzun içinde kulüp dansı yapıyorlar.Herkes, güneşlenip havuza, denize girerken, siz odanızda sinir içinde uyumaya çalışıyorsunuz.Akşam yemeğinde de benzer badireler atlattıktan sonra, ‘Şimdi herkes anfi tiyatrodaki şovu seyrederken, ben de içkimi içerim’ diye düşünerek, havuzun kenarındaki bara gidiyorsunuz. Artık ikinci kadehin sonlarına yaklaşırken, kafanız hafif çakır keyif olmuş, dalmış yıldızları seyrederken, bir gürültü, bir koşuşturmaca sesiyle kendinize geliyorsunuz. Şov bitmiş, herkes masa kapma telaşıyla, 100 metre deparına kalkmış koşuyor size doğru. Ve aynı anda bir orkestra sesi. Kendisi henüz Türkstar jürisinin önüne çıkıp keşfedilmediği için, hayata son derecede kırgın, kızgın ve bedbaht bir genç, görevi ya, en bayatından şarkılar söylüyor. Hemen bütün Avusturyalılar, dans kurslarında öğrendikleri vals figürlerini göstermek üzere piste atıyorlar kendilerini. Ve tabii çapkın erkekler ve kızlar için en bulunmaz an. Ne kadar dans etmeyi beceremesen de çık piste, elbet boş birisi gelir karşına. Akşamüstü çimenlerde güneşlenen kızın etrafında, bu kez dans etmeye çalışan, onlarca genç görüyorsunuz. Tam bu sırada animatör kolunuza yapışıyor, ‘Dans edelim mi?’. Ama diğer taraftan gelen gürültü, kızın sesini bastırıyor, herkes birbirinin omuzundan tutup, tren yapmış bağıra çağıra eğleniyorlar. Aman ne kadar da eğlenceli!..Artık uyku hapı alıp uyumaktan başka çare kalmadı sanırım, çünkü odam havuza bakıyor ve bu gürültüde başka türlü uyuyamam!***Çok güzel bir tesis olan Titanic Resort Otel’de bunların hiçbirisi başıma gelmedi. Çok huzurlu bir beş gün geçirdim. Ve her sene bu mevsimde tatile çıkmaya karar verdim (Patrona duyrulur).Tabii bu yazıdan sonra, hangi tatil köyü bu sene yaz tatilimde beni kabul eder onu bilemiyorum. Sanırım bu sene leğene doldurduğum suda, evde yüzmek zorunda kalacağım...BUGÜN NE YAPMAYALIMSevgilimizle kavga ettikten sonra, önce o arasın diye inatlaşmayalım.NASIL BÜYÜDÜMBen büyürken, Kelebek gazetesinin ikinci sayfasında fotoroman yayınlanırdı.YA BİZİMKİLER...Amerikan ‘People’ dergisi son 20 yılın en seksi kadın ve en yakışıklı erkeğini belirlemiş. Kadınlarda Britney Spears, erkeklerde Brad Pitt birinci sıradalar. Haydi gelin biz de Kelebek okurları olarak, Türkiye’deki son 20 yılın en seksi kadınını ve en yakışıklı erkeğini belirleyelim. Oylarınızı mail adresime gönderebilirsiniz. En son oy gönderme tarihini de 30 Nisan olarak belirleyelim de, sonra ‘Benim oyum daha fazlaydı’ diye kavga çıkmasın.TEŞEKKÜR...Geçtiğimiz Çarşamba günü Diyarbakır’ın Hani ilçesindeki okul için başlatılan kitap kampanyasını size duyurmuştum. Dün okul müdürü arayıp, hepinizin yoğun ilgisine teşekkür etti. Hatta, okul müdürünü Amerika’dan arayan bir kişi, okula 2 adet de bilgisayar bağışlayacağını söylemiş. Hani İlköğretim Okulu adına hepinize teşekkürler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!