Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2011 00:00
Evine misafir olduğu kadının aşkında yalnızlığına çare arayan gurbetçi Oktay’la, büyük hayalleri hayatına sığmayan taşralı ev kadını Ayşe’nin gizli aşk hikayesini anlatan Misafir vizyonda. Ozan Aksungur’un yönettiği filmin başrollerinde Halit Ergenç ve Lale Mansur var. İkiliyle filmi ve haklarında merak edilenleri konuştuk
Oktay karakteriyle Kanuni rolünden sonra ters köşe yapıyorsunuz diyebilir miyiz?- Televizyondan tanıyanlar şaşıracak. Önceki rollerimle hiç alakası olmayan bir karakter. Oktay’ın varoluş şekli ve serüveni beni çekti. Kaybeden bir adam. Samimi bir hikayesi var.
Siz sigara içmiyordunuz ama bu karakter çok sigara içiyor...- Hayatımda hiç sigara içmemiştim. Okuma provalarında sigara elimde eğreti durmasın diye içmeye başladım. Ve çekimler sırasında da içmeye devam ettim, hatta bazen günde beş paketi buluyordu.
İçinize çekiyor muydunuz?
- Tabii çekmeden püf püf olur mu hiç? (Gülüyor). Çekimler bittikten sonra 20 gün bayağı bağımlılıktan kurtulma dönemi yaşadım. Yanımda biri sigara yaktığında “Ben de yakayım” diye düşünüp sonra, “Ne yapıyorsun sen?” diye aklımdan geçirip duruyordum. Şimdi ender olarak günde en fazla bir tane içiyorum. Heyecanlıysam sakinleştiriyor ama normal bir günümde bütün sevinç ve enerjimi alıyor.
Oktay’ın size başka zararları oldu mu?
- Gerçek alkol kullanmamız gerektiği sahneler vardı. 3-4 dubleyi 10 dakikada yuvarlıyordum. Yönetmenim sonrasında mutlaka bana boş zaman bırakıyordu (Gülüyor).
KANUNİ’YLE ÖZDEŞLEŞMEK NORMAL BİR ŞEY DEĞİL
Peki Kanuni gibi bir adamı mı, Oktay gibi daha durağan bir adamı mı canlandırmak daha zor?- İkisinin de farklı zorlukları var. Oktay’da duygularını durağanlıkla verip gerçek bir noktaya taşımak işin zor kısmıydı.
Artık size insanlar Kanuni diyor. Sizin de kendinizi role kaptırdığınız oluyor mu?- Tabii işi ortaya çıkartırken gerçekliği için çalışıyorsun ama kendinle özdeşleştirip karakterin izdüşümü olması normal bir şey değil. Mesleğe aykırı.
Halit Ergenç olarak saraya girseydiniz. Hangi karakter olmak isterdiniz?
- Saraya girmez dışında olmayı tercih ederdim.
Kanuni rolü için pilatese başlamıştınız. Ne oldu?- Ayağım kırıldıktan ve belimin üzerine düşüp omurlarımın kenarlarını kırdıktan sonra bıraktım. ‘Kopma kırılması’ diye bir terim var. Bu iki kırılmanın birleşmesi lazım, ki yeniden spora başlayayım.
Bundan sonrası için canlandırmak istediğiniz bir rol var mı?- Herkes beni sakin görüyor. Herhalde manik birini canlandırmak heyecanlı olurdu.
Aşk filmleri dendiğinde de akla geliyorsunuz. İyi bir aşık mısınız?- Evet, karıma aşığım. Romantik bir adam da sayılırım.
Oğlunuz Ali 15 aylık. Hayatınıza girmesi sizde neleri değiştirdi?
- Çok klişe ama “Baba olunca anlarsın, hayattaki hiçbir şeye benzemez” derlerdi. Doğruymuş. Yaşadığım hiçbir şeye benzemiyor. En büyük değişiklikse, geleceğe yönelik kendi kaygılarımdan arınmam. Biz bir şekilde yolumuzu buluruz artık, her şey onun için...
Yaş almakla ilgili dertleriniz var mı?
- Hiç öyle sorunlarım olmadı. Çünkü değişiyorum ve bu bana iyi geliyor. Hep aynı kalsak o zaman felaket olurdu.
BU BİR SEVİŞME FİLMİ DEĞİL UCUZLUĞA KAÇMIYOR
Filmi çekmek için iki buçuk sene beklediğiniz doğru mu?- Evet. İlk sene Kültür Bakanlığı onayı bekledik. İkinci sene başka bir filmle anlaştım ve yönetmenimiz beni bir sene bekledi.
Film ‘Gitmekle kalmak arasında bir aşk’ filmi olarak tanıtılıyor. Nasıl oluyor bu aşk?- Onu izleyici görecek. Karakterlerin ikisi de kaybetmiş. Hayatlarının bir noktasında birbirlerine sarılıyorlar. Ve işte o gitmekle kalmak arasında bir nokta.
Neden bu filme gitmemizi önerirsiniz?
- İzlemediğiniz tarzda bir aşk filmi için gelebilirsiniz. Ayrıca asık suratlı bir dram değil. Zenginlikleri olan, samimi, herkesin kendinden bir şey bulabileceği bir
film. Çok sevdiğim bir laf var, insan hayatının yarısı hayatını bir raya oturtmakla öteki yarısı diğer raylara özenmekle geçermiş. Bu da öyle bir şey.
Filmin sevişme sahneleri olduğu çok konuşuldu. Gerçekten çok mu cesur sahneler var?- Bu bir sevişme filmi değil. İçinde seks yok. Birinin aklına gelmiş ve uydurmuş.
Öpüşme sahnesi var mı?
- Var ama öyle lafı edilecek bir sahne değil. Film bazı duyguları kanırtmıyor, ucuzluğa kaçmıyor. Herkesin anlayacağı, sakin, dokunaklı bir film. Verdiğiniz paranın karşılığını alıp, değişmiş olarak çıkacaksınız.
LALE MANSUR
Vakit röportajı bir hataydı İddialı bir aşk filmi diyoruz. Sizin aşk tanımınız nedir?- Aşk bizce gerekli bir delilik...
Bu karakterde sizi neler cezbetti?- Neşeli, hayat dolu, bir zamanlar hayalleri olmuş ama onları gerçekleştirememiş bir kadın. Derinlikli bir rol. Oyunculuğa ilk başladığınızda bir sakatı ya da deliyi oynasam, dersiniz. Ama o roller durgun bir karakteri canlandırmaktan daha kolay.
Engellilerin dünyasını anlatan ‘Başka Dilde Aşk’ta oynadınız. Pozitif Yaşam Derneği’nin AIDS bilinçlendirme projesine katıldınız. Sosyal sorumluluğa çok mu kafa yoruyorsunuz?
- Çenemi tutamıyorum. Cehalet korkunç bir şey. Hala AIDS’in öpüşmekle bulaşacağını düşünenler var...
‘Ermenilerden özür dileme’ kampanyasına imzanıza tepkiler de geldi...- Tepkileri çok düşünmüyorum. Vicdanımla karar veriyorum. Hala da aynı görüşün arkasındayım. Resmi tarih ‘yok’ dedi diye yok olmuyor. Ermenilerin nüfusları belli, malları mülkleri ne oldu? İttihat Teraki’nin bir projesiydi. Devlet olamadığıma göre en fazla bir vatandaş olarak özür dileyebilirim.
Başörtü yasağına karşı olmanızı da eleştirdiler...
- Düşündüğümü söylüyorum. Herkesinde beni sevmesini de beklemiyorum. Yaptığım her şey doğru da demiyorum. Başını kapatanlar okumayacak düşüncesi, saçma geliyor.
Ardından Vakit gazetesi röportajınız geldi...
- Büyük bir hataydı. Vakit’i, Zaman gibi bir gazete sanıyordum ama başlıklarını görünce konuşmamam gerektiğini anladım.
25 yıldır evlisiniz. Aşk bu kadar uzun zamanda kayboluyor mu?
- Cem’le birlikte büyüdük. Onun hayat arkadaşı olmaktan gurur duyuyorum. Her yıl iş seyahatlerinde değişik balayılar yapıyoruz. Zevk aldığımız şeylerin sayısı da çok: Sinemaya gideriz, tavla oynarız, gezeriz...