OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 14, 2001 00:00
Kaç yıl var ki, karasevda lafını duymadınız? Bir örneğini görmediniz, bir öyküsünü dinlemediniz? Muhtemeldir ki, bazı ailelerde geçmişe yönelik böyle hikayeler vardır. Büyük dayılar, amcalar, büyük teyzeler, halalar aşka kurban gitmişlerdir. Karasevdaya tutulanları bile vardır. Aşk yüzünden ince hastalığa tutulanlar. Vardır elbette. Ama bunların hepsi eski öyküler. Bu çağda kara sevda? Galiba biraz fazla. Artık aşkın hastalık hali kimse için geçerli değil... Diye düşürken 23 yaşındaki Cem ile tanışıyoruz. Cem İletişim mezunu, Türkiye'nin en iyi hacker'larından biri olarak tanınıyor. Biraz sonra siz de tanışacaksınız. Adı Cem değil tabii. İsimlerin, şehirlerin adları değiştirildi. Ona zarar vermek istemeyiz değil mi? Fotoğrafı da çekilmedi. Sadece Ergün Gündüz temsili bir illüstrasyon yaptı. Böylelikle ortaya farklı bir röportaj denemesi çıktı. En başından başlayalım.
Başak'la nerede nasıl tanıştınız?- Üniversitenin ilk günü, anfide. O koca sınıftaki herkes ürkekçe birbirine bakıyordu, hoca tek tek isimlerimizi soruyordu. Sıra ona geldi, ‘‘Adım Başak. İzmirliyim’’ dedi. Gerisi geldi. Okey oynamalar, tavla oynamalar, birlikte gezmeler,
yemek yemeler derken çok yakınlaştık. Bir gece de otogara gittik, Başak'ın ailesinin İzmir'den yolladığı
film afiÅŸlerini almaya, ben fırlamalık yapıp, Ankara'ya gidelim dedim. Gittik. Döndüğümüzde sevgiliydik...Sevgili oldunuz da ne oldu?- Gittikçe büyüyen bir aÅŸkın içinde bulduk kendimizi. Bu kadar yoÄŸun ve derin bir ÅŸeyi hiç yaÅŸamamıştım. Herkes bizi tebrik ediyor, çığlıklar atıyordu. Ä°ki hafta sonra yanıma taşındı. Önüne geçemedik. KendiliÄŸinden oldu. Ä°kiz gibiydik. Ä°nanılmaz bir duygu yoÄŸunluÄŸu. Ä°ki deÄŸil, kocaman bir beyindik. Hayatım boyunca kimseyle o kadar çok konuÅŸmadım ben. Ölene kadar konuÅŸursun ya. KonuÅŸmadan anlaşırsın ya. Ne düşündüğünü, nereye baktığını bilirsin ya, öyle. Farklı kitaplar okuyorduk, farklı filmler izliyorduk, her konuda aynı düşünmüyorduk, ama mucizevi bir ÅŸekilde hep bir uzlaÅŸma yolu buluyorduk.Devamı nasıl geldi?- Herkesten soyutlandık. Sadece biz ikimiz kaldık. Nasıl olsa birbirimize yetiyorduk.Dünyada sizden baÅŸka kimse yoktu yani.- Hayır, zaten ihtiyaç da yoktu. Kendi yarattığımız o dünyada iki kiÅŸi ÅŸahane yaşıyorduk. Bir yıl bile dolmadan bütün çevremiz, arkadaÅŸlarımız sıfırlandı.Bu durumda bir tuhaflık yok muydu sizce?- Kim takar baÅŸkalarını? Beni en çok onu kaybetmek korkutuyordu. Ne lise arkadaÅŸlarım, uÄŸraÅŸlarım, çalıştığım radyo ne de okuldaki kız arkadaÅŸlarım... O kadar koyu bir aÅŸktı ki. Gerisinin hiçbir önemi yoktu. ‘‘O kıza baktın, gördüm iÅŸte’’ diye üzerime geldiÄŸinde yatıştırıyordum onu. Normal bir kıskançlık olarak deÄŸerlendiriyordum. Ben kıskanmıyordum. Bu defa da üzerime beni hiç kıskanmıyorsun diye geldi. Önce numaradan kıskanmaya, sonra gerçekten kıskanmaya baÅŸladım. Birlikte yaÅŸamak için kurduÄŸumuz oyun gerçek oldu... Aynı anda diÅŸlerini fırçalıyorsun, aynı anda okula gidiyorsun, aynı anda derse giriyorsun, aynı yemekleri yiyorsun, aynı anda aynı yataÄŸa giriyorsun, tuvalete bile birlikte gidiyorsun. Sadece karşındakinin beyni, kalbi, bedeni, ruhu. BaÅŸka hiçbir ÅŸeyin önemi yok.KENDÄ°MDEN VAZGEÇTÄ°MPeki kurduÄŸunuz ortak gelecek ne kadar gerçekçiydi?- Ne bileyim, bu iki kiÅŸilik dünya hep devam edecek zannediyordum. Salakça belki ama öyle düşünüyordum. Okul bitince bir süre Ä°zmir'de yaÅŸayacaktık, sonra da Ä°stanbul'a taşınacaktık. EvleneceÄŸiz filan. Televizyon, bilgisayar, tencere, tava, yatak, halı gibi bir dolu ÅŸey almıştık. Kim tutardı bizi...Onun için nelerden vazgeçtiniz?- Kendimden vazgeçtim. BenliÄŸimden, kiÅŸiliÄŸimden. O bana bırak demedi, ama kıskanmasın diye radyodaki dinleyicilerimden. Haklıydı, kimsenin beni ondan daha fazla sevebilmesi mümkün deÄŸildi.Gerçek hayat baÅŸlayınca ne oldu?- Ä°zmir'e döndük. Ben ailemle, o babasıyla yaÅŸamaya baÅŸladı. Fakat ben Ä°stanbullu olduÄŸum için kimseyi tanımıyorum, Ä°zmir'den de çok hoÅŸlanmıyorum. Yok çünkü arkadaşım. Zaten hayatımda BaÅŸak'tan baÅŸka kimse yok. Ä°lk birbuçuk ay her ÅŸey çok güzeldi. ‘‘Arkadaşımda kalacağım’’ diye babasından izin alıyor, bir pansiyonda kalıyoruz. Derken o bir televizyon kanalında çalışmaya baÅŸladı. Ondan sonrası kabus! Görüşememeye baÅŸladık. Aramıza her iki anlamda mesafe girdi ve benim hastalığım artmaya baÅŸladı.Bu hastalık da nereden çıktı?- Radyoda sürekli yüksek sese maruz kaldığımdan, zaten kulak tembelliÄŸim vardı. Ama sorun yaratmıyordu. En azından telefonla konuÅŸabiliyordum. Ne zaman BaÅŸak'la iki kiÅŸilik dünyaya girdik ve yavaÅŸ yavaÅŸ herÅŸeyden koptuk, ondan sonra rahatsızlık ilerledi. Olsun BaÅŸak vardı. Ben onun sayesinde dış dünyayla iletiÅŸim kurabiliyordum. Bir tek onun sesini algılayabiliyordum. Okul bitti, o çalışmaya baÅŸladı, aramıza soÄŸukluk girdi, ben hiç duyamaz oldum. Artık sağırdım!Bu hastalığın BaÅŸak'ın deÄŸiÅŸen tavrıyla birebir ilgisi var mı?- O benden uzaklaşınca yapayalnız kaldım. Belki daha da ileri boÅŸlukta asılı kaldım. Her ÅŸeyimi kaybetmiÅŸ gibi oldum. Oysa birimiz ayrılmaya kalkarsak, öteki kendini öldürecekti, böyle sözler vermiÅŸtik birbirimize. Hayatımın anlamı yok oldu. Çalışayım dedim, cesaret edemedim, sağırım çünkü. Bari iyileÅŸeyim sonra iÅŸe gireyim dedim. Ama öyle olmadı iÅŸte, bu hastalık kulaklarımla sınırlı kalmadı...BENÄ° NÄ°YE ALDATSIN KÄ°?Nasıl yani? Ne oldu?- Önce ayaklarımın altında bir aÄŸrı baÅŸladı. Geçer zannettim. BaÅŸak'la mesajlaÅŸamadığım zamanlar arttıkça ağırlar da artmaya baÅŸladı. AÄŸrı kesiciler iÅŸe yaramıyordu. Sonra baÅŸ parmaklarıma sıçradı. Gün geldi, ellerimi hissedemez oldum. Ne bardak tutabiliyorum ne de baÅŸka bir ÅŸey. Kilitleniyorlar. Ve sonra diz kapaklarım. Artık yürüyemiyordum da. Öylece yatakta yatıyorum. Kötürüm gibi bir ÅŸey yani. Doktor doktor, hastane hastane dolaÅŸtık. Ben zannediyorum ki, ameliyat edecekler, herÅŸey bitecek, iyileÅŸeceÄŸim. Ne dediler biliyor musunuz? ‘‘YavrucuÄŸum senin bir ÅŸeyin yok. Psikiyatrik. Kız arkadaşını koluna tak, dolaÅŸ, bir ÅŸeyin kalmaz.’’ Ä°yi de bedenimde öyle bir aÄŸrı var ki 50 saat, 55 saat uyuyamıyorum. Nasıl biliyor musunuz? Sıcak duÅŸun altına giriyorum, annem babam beni duÅŸun altında sızmış buluyor.Ailen nasıl tepki gösterdi peki?- Kahroldular. Aylarca sürdü çünkü. Çoraplarımı bile annem giydiriyordu. Ä°zmir olmadı, Ä°stanbul'a gidelim bari dedik. Fırsattan istifade ettim, BaÅŸak'a mesaj çektim. Yarın ÅŸu saatte otobüsle gidiyorum diye. Gelir zannettim. Bekledim, gelmedi. Ä°yice dibe vurdum. Annem, ‘‘OÄŸlum hayatında baÅŸka biri olmasın bu kızın’’ dedi. Ä°syan ettim, saçmalama, mümkün deÄŸil. Sonunda kendimi Bakırköy Nevroz Hastalıkları PolikliniÄŸi'nde buldum. Düşünen adam heykelinin yanında. Tanı da kondu nihayet: Depresyon. Tamam da, aÄŸrılar ne zaman sona erecek diyorum, sen kendini ne zaman iyi hissedersen o zaman diyorlar. Sakatlanmış bir köpek gibiydim.Bu kadar dibe vurduktan sonra ne oldu?- Daha da kötü oldu. Ä°stanbul'da bir internet cafe'de BaÅŸak'ın kullanıcı adını mail adresine yazdım, ÅŸifresini tıkladım: YaÅŸasın, sadece benim ona yolladığım mail'ler vardı! Önce rahatladım, sonra annemin söylediklerini hatırladım, aklıma kurt düştü, bir de ÅŸu çöpüne bakayım dedim. Ä°nanılır gibi deÄŸil! ‘‘AÅŸkım’’ diye baÅŸlıyordu mail, ‘‘Seni çok özledim...’’ Kimdi bu aÅŸkı? Kimdi bu özleyen? Beyaz duvara bakıp kilitlenip kaldım. KonuÅŸamıyorum, göremiyorum, duyamıyorum. Tekrar hastaneler, tekrar iÄŸneler, tekrar röntgenler vesaireler...Beyniniz bu duruma karşı bir savunma mekanizması geliÅŸtiremedi mi?- GeliÅŸtirmez mi? Ben zannediyorum ki, aramızda bir soÄŸukluk var o kadar. Elbet bir yerden yeniden ateÅŸlenecek ve her ÅŸey düzelecek. Evet, biraz uzak düştüm ama BaÅŸak beni seviyor, niye aldatsın ki? Zaten o mail de yanlışlıkla gelmiÅŸtir. Böyle bir ÅŸey olsa herhalde ilk bana söyler. Kısacası her ÅŸeyi ama her ÅŸeyi dibine kadar reddettim.Peki sizce neden yaÅŸadınız bunları?- O benim zannettim. Onu sahiplendim. Hata! Yok öyle bir ÅŸey, kimse kimseye ait deÄŸil, olamıyor. Sonuçta ben çok ama çok acı çektim.Siz BaÅŸak'ı bu kadar çok seviyorsunuz diye o da sizi sevmek zorunda mıydı?- Hayır ama bu konuyu düşünmemeye çalışıyordum. Feci bir köşeye sıkışmışlık duygusuydu bu. Aldatılmışlık duygusu.TESLÄ°M OLAMIYORUMPeki onun hakkı yok muydu bir baÅŸkasını sevmeye?- Tüm o acıları çekerken sorsaydınız ‘‘Hayır yok’’ derdim. En azından bana karşı dürüst olması gerekiyordu derdim. Ama soru ÅŸimdi geldiÄŸine göre: Her zaman herkesin bir baÅŸkasına aşık olma ihtimali var. Hakkı da. Zaten bu hak hukuk meselesi deÄŸil. Ne yazık ki ne bir erkek bir kadına, ne bir kadın bir erkeÄŸe ait olabiliyor. Böyle olduÄŸunu varsayıyoruz ama deÄŸil.Oyunun kurallarını bilmediÄŸiniz için mi bu acıları yaÅŸadınız?- Komik belki ama bir insanı kendimden bile çok sevdiÄŸim için bu acıları yaÅŸadım.Sizin sevdiÄŸiniz BaÅŸak gerçek miydi, yoksa kafanızda yarattığınız bir BaÅŸak mıydı?- Haklısınız, galiba benim yarattığım bir varlıktı.Bu iliÅŸkinin hastalık dışında sizde bıraktığı bir hasar var mı?- Güvensizlik. Feci halde. Kimseye kolay kolay güvenemiyorum. Teslim olamıyorum, kendimi bırakamıyorum.DÜŞMAN KENDÄ° BEYNÄ°MBiraz acayip bir soru olacak ama niye ona deÄŸil de, kendinize zarar verdiniz?- Bilinçaltı. Bunu ben yapmadım ki. Kim acı çekmek ister? Elimde deÄŸildi. Düşman, önce BaÅŸak'tı. Terapiler sonucunda ÅŸu anda savaÅŸmam gereken kiÅŸinin o olmadığı ortaya çıktı. SavaÅŸmam gereken kiÅŸi, benim kendi beynim! Bir daha kimse bana bu kadar çok acı çektiremeyecek. Son terapide ayrıca bir duygusuzlaÅŸma yaÅŸadığım da ortaya çıktı. Hüzün, sevgi, heyecan ve benzeri duyguları artık çok hissedemiyorum. Doktorum bana ‘‘En son kime acıdın?’’ diye sordu. Vallahi iki gün düşündüm, bulamadım.Bütün bu hikayeden sonra aÅŸk hakkında ne düşünüyorsunuz?- EÄŸer yaÅŸadıklarım aÅŸksa kimse yaÅŸamasın!Â
button