Güncelleme Tarihi:
Uludağ’ın beyin loblarının bu oyunu yazdırma çabasını esprili bir şekilde sahneye taşıyan “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler: Başlangıç” hakkında Tiyatro E.S.E.K ekibi çok iddialı konuşuyor: “Daha komiği varsa hep beraber gidelim!”
Uğur Uludağ, bu projeden ilk söz ettiğinde tepkiniz ne oldu?
- Yosi Mizrahi: Uğur hep yeni bir fikirle gelir, biz de “Saçmalama istersen, yine uçmuşsun” deriz. Sonra uzun uzun toplantılar yaparız, o bizi ikna eder. Ama biz her oyunda itiraz etmeye devam ederiz.
- Uğur Uludağ: Eğitim süreçleri devam ediyor...
- Hakan Bilgin: “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler”i 10 sene oynamıştık. O dönem bu kadar tanınan insanlar değildik, buna rağmen tiyatro dünyasında çok ciddi bir etki yarattık. Gişeye gelip, önlerden yer bulmak için gişeciye para teklif edenler bile oldu. Seyirci aynı oyunu izlemek için baskı yapınca Uğur da o oyunu sahnelemek yerine bunu üçleme yapalım, başlangıcını sahneye taşıyalım dedi.
İtirazlardan bahsettiniz ya... En çok nelere itiraz edersiniz?
- Yosi Mizrahi: Bizim en büyük derdimiz, izleyenlerin oyunu anlaması. Evet güldürelim ama bir seyirci bile “Evet, oyunu seyrettik ama anlamadık” demesin. Ama Uğur, konuyu öncesinden kafasında netlediği ve bir de E.S.E.K’in 15 yıllık kemikleşmiş seyircisini tanıdığı için her defasında haklı çıkıyor. Onun her seferinde haklı çıkmasından rahatsızlık duymuyor muyum, duyuyorum!
Seyircinin oyunu anlamadığı oldu mu hiç?
- Yosi Mizrahi: Hayır. Bugüne kadar tek bir seyirci “oyunu anlamadık” demedi. Ama “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler: Başlangıç” özelinde konuşursam; biraz metropol oyunu bu. En azından bir iki kitap okumuş kişilerin lezzetle seyredebileceğine inanıyorum.
- Yağmur Kaşifoğlu: Hatta oyunu bizden çok daha iyi anlayan seyircilerimiz oluyor! Yosi’nin söylediğine gelince... Ona çok fazla katılmıyorum. Biz bir yazarın hikayesini anlatıyoruz, hayatına giren insanlar da şehirli insanlar. Ama “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler”in ilk oyununda da şehirli bir çiftin hikayesi anlatılıyordu, hatta işin içine uzaylılar da giriyordu. Türkiye’nin her yerinde oynandı, beğenildi. ınsanlar bambaşka yerlere gülüyorlar belki, sadece öyle bir fark olabilir.
TÜRK TİYATROSUNA YAPTIĞIM KÖTÜLÜĞÜN HADDİ HESABI YOK
“Üçüncü Türden Yakın ılişkiler”de en başa dönmeye nasıl karar verdiniz?
- Uğur Uludağ: “Kaygan Zemin” dördüncü seneye gelmişti ve yeni bir şeyler yapalım derdindeydik. Belli bir yaşa geldiğinde dönüp kendine bakıyorsun. “40 yaşına kadar dünyayla uğraşmışım, iyi de ben ne bok yedim” sorusunu sormaya başlayınca, dünyayı asıl kendinin pislettiğini, suçunu da başkalarına attığını fark ediyorsun. Biraz özeleştiri işte.
İlk oyunda ilişkileri sorguluyordunuz. Bu oyunda sorgulanan ne?
- Uğur Uludağ: Bu oyun ilişkileri sorgulamıyor, öyle bir şey yok. “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler”i yaptığımızda sene 2001’di. Ondan sonra yoğurtlu ilişkiler, zırtlı ilişkiler gibi bir sürü oyun pırtladı. Türk tiyatrosuna yaptığım kötülüğün haddi hesabı yok sanıyorum! Bu oyuna dönersek; tamamen beni anlatıyor, tamamen bana ait. Benim kişiliğimde bir yazarın kendine ve dünyaya yabancılaşmasını anlatıyor.
Peki, ilk iki oyunu izlemeyenler yabancılık çeker mi oyunda?
Uğur Uludağ: Hayır, ilk iki oyunu izleyenler için başka, izlemeyenler için daha başka bir lezzet...
WOODY ALLEN’IN ZEKASININ YÜZDE 5’ı BANA YETER
Size “Türkiye’nin Woody Allen’ı”gibi yakıştırmalar yapılıyor Uğur Bey...
- Uğur Uludağ: Cinsel içerikli esprileri, seks ve kadın-erkek diyaloglarını iyi yazdığımdan böyle bir yakıştırma yapıldı herhalde. Yoksa o adamın zekasının yüzde 5’i bende olsa yeter.
Oyunda kendinizi had safhada yeriyorsunuz. Doğa Rutkay’ın size etmediği kalmıyor ama hep susuyorsunuz, neden?
- Uğur Uludağ: Konuşabilsem niye yazayım? şaka bir yana, çok zor bir şey bu aslında... Her saniye konuşasım geliyor.
Yağmur Hanım, peki siz neler hissediyorsunuz oyunda? Uğur Bey’in geçmişine tnaık oluyorsunuz. Eşi olarak kıskanmıyor musunuz?
- Yağmur Kaşifoğlu: Ben zaten oyunda geçenleri yıllar öncesinden biliyordum. Uğur, bana her şeyini anlatmıştı. O yüzden sıkıntı yok, hatta oyunda ben de gülüyorum.
İlk oyundan bu yana neler değişti?
- Yosi Mizrahi: Yaşlandık!
- Uğur Uludağ: Biraz daha tevazu sahibi olduk. 10 sene önce daha ukala laflar ediyorduk. şimdi daha sakiniz. Bir de 2003 yılına kadar yazdığım şeylerde hep aşkı arayan bir adam vardı. 2003’ten sonra yazdıklarımın ise sanat eseri olduklarını düşünüyorum. Aşkı buldum, ondandır belki.
DAHA KOMİĞİ VARSA GİDİP BERABER İZLEYELİM
Peki önceki iki oyunda olduğu gibi yine eğlenecek mi seyirci?
- Uğur Uludağ: Evet, hatta daha fazla eğlenecekler. Aslolan seyircinin söylediği tabii. 21 oyun oldu, kötü bir şey duymadık.
- Yağmur Kaşifoğlu: Sosyal paylaşım sitelerinden takip ettiğimiz kadarıyla kötü bir şey yok, herkes çok eğlendiğini söylüyor.
- Uğur Uludağ: Eğlenmediğini söyleyen de zaten ya snoptur ya da cahil. Daha komiği varsa beraber gidip izleyelim, gülelim. Bu kadar da iddialıyız.
- Hakan Bilgin: Klasik tiyatro anlayışında bir duvar vardır ya, bizde o duvar yok. Bizim derdimiz sahnede eğlenceyi yakalayabilmek. O keyfi seyircinin de yakalayabilmesi ve beraber eğlenebilmek.
Rollerinizden de biraz söz eder misiniz?
- Yağmur Kaşifoğlu: Oyundaki hemen herkes Uğur’un beynindeki lobları oynuyor. Hepimiz beynin içinde bir şeyleri temsil ediyoruz, amacımız da Uğur’a “Üçüncü Türden Yakın ılişkiler”in ilk oyununu yazdırabilmek. Ben sanrı diye bir lobu canlandırıyorum mesela...
- Yosi Mizrahi: Ben eşcinsel bir uzaylıyı oynuyorum.
- Doğa Rutkay: Ben de Uğur’un kız arkadaşı rolündeyim...
Tiyatroda daha büyük oyanır gibi bir yargı var ama siz bu oyunda o kadar doğalsınız ki... Sahnede arkadaşlarınızla şakalaşır gibi duruyorsunuz.
- Doğa Rutkay: Bu bizim ekibin özelliği. Çok yakın arkadaşlarız, hakikaten aile gibiyiz. Bu yüzden sahnede beklenmedik şakalar yaptığımız oluyor.
Oyunun bir sahnesinde yaklaşık beş dakika aynı şeyi tekrar ediyorsunuz ama seyirci sıkılmadan da bitiriyorsunuz. Bunu nasıl ayarlıyorsunuz?
- Doğa Rutkay: Seyirci koltuktan düşünce o repliği bitiriyorum. Hakikaten gördüm o anı... Yani tamamen seyirciyle iletişimimize bağlı.
KİMSE KENDİNİ BENİM KADAR AŞAĞILAYAMAZ
Uğur Bey, bu oyunun otobiyografik olduğunu söylediniz. Peki neden kendinizi bu kadar yeriyorsunuz sahnede?
- Evet, birebir Uğur Uludağ... Otobiyografik bir iş yapmak bir anlamda kendini kahraman yerine koymak ki bu da büyük bir ukalalık... Oyunda kendime iltifatlar düzsem ters olurdu. Ama bir insan da kendini bu kadar aşağılayamaz yani, izleyenler görecek...
DİZİYE KARŞI DEĞİLİM SADECE HAFTADA 90 SAYFA YAZAMIYORUM
Diziler konusunda bir önyargınız olduğunu biliyoruz... Olur ya hani fikriniz değişmiştir... Var mı böyle bir durum?
- Uğur Uludağ: Diziye karşı değilim ben, sadece haftada 90 sayfa yazmayı büyük bir yetenek olarak görüyorum, o yetenek de bende yok. Ben senede 60 sayfa zor yazıyorum. şimdi de bir dizi yazıyorum gerçi. ılk kez burada söylüyorum.
Ne zaman izleyiciyle buluşur?
- Uğur Uludağ: Fabrikasyon değil özel bir iş yapacağız, o yüzden zamanını bilmiyorum. “Flash Forward” tadında bir şey olacak.