Bu ödülü almak için daha gencim

Güncelleme Tarihi:

Bu ödülü almak için daha gencim
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2005 00:34

24. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin davetlisi olarak ülkemize gelen 66 yaşındaki aktör Harvey Keitel, festivalin kapanış töreninde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü aldı. Ünlü aktör, tören öncesi Hürriyet’e konuştu: ‘Bu ödülü almak için genç olduğumu söylüyorlar ama ben yine de alıp evime götüreceğim...’

Aralarında Piyano, Rezervuar Köpekleri, Ucuz Roman, Arka Sokaklar, Taraf Tutmak, Ulysses’in Bakışı, Kutsal Duman, Günbatımından Şafağa, Duman, Thelma ve Louis, Düellocu ve Bugsy gibi unutulmaz yapımların olduğu 100’ün üstünde filmde oynayan Harvey Keitel, beyazperdede yarattığı karakterlerle adını şimdiden unutulmazlar listesine ekledi.

- İstanbul Film Festivali’nden Yaşam Boyu Başarı Ödülü bu yıl size verildi. Duygu ve düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Tabii ki çok mutluyum. New York’ta bir arkadaşımla konuşuyorduk. İstanbul’a gideceğimi söylediğimde, ‘Umarım yaşam boyu başarı ödülü vermeyeceklerdir, sen o ödül için daha çok gençsin’ demişti. Düşündüm ve baktım doğru söylüyor. Ödülü kabul etmemeye karar verdim (gülüyor). Ama buraya kadar gelmişken, alıp evime götüreceğim elbette.

- Geçen yıl Karlovy Vary Film Festivali’nden de bir Yaşam Boyu Başarı Ödülü almıştınız, öyle değil mi?

Evet, doğru hatırlıyorsunuz.

- İstanbul Film Festivali’ni nasıl buldunuz?

Aslında festival hakkında çok şey bilmiyorum. Ama Jane Campion’ın jüri başkanı olduğunu öğrenince, burada iyi bir şeyler olduğunu anladım. Geldiğimden beri gördüğüm ilgi ve alakadan da çok memnunum. Burada olarak festivalinize bir fayda sağlayabildiysem ne mutlu bana.

- 1980 ve 90’larda pek çok yönetmenin ilk filmlerinde rol aldınız. Varlığınız ve güçlü oyunculuğunuzla bir anlamda onları meşhur ettiniz.

Aslında onlar kendilerini meşhur ettiler. Ben onlara ne kadar fayda sağladıysam onlar da benim için çok şey yaptı. Karşılıklıydı diyebilirim.

- İnternete şöyle bir göz atınca yapım aşamasında olan 6 filminiz olduğu görülüyor. Şu sıralar hangisi için çalışıyorsunuz?

Aslında hiçbiri için. Onlar oynamayı düşündüğüm olası projeler. Ama hiçbiri şu anda yapım aşamasında değil. Bütçelerinde sorunlar var.

- Bir filme başlarken nelere bakarsınız?

Her şeye ama öncelikle senaryoya. Senaryonun beni cezbetmesi gerekiyor. Zaten yönetmeni de etkileyen senaryo olur. Çalıştığım yönetmenin daha önce neler yaptığı benim için çok önemli değil.

- Hem yüksek bütçeli Hollywood filmlerinde, hem de bağımsız yapımlarda rol aldınız. Hangilerini tercih edersiniz?

Filmin bütçesi çok da önemli değil. Bir oyuncunun kendini filme yakın hissetmesi, kalbinin sesini dinlemesi gerekir. Ben projeye bakarım.

RAP MÜZİĞİNE BAYILIYORUM

- Tut Şu Bücürü filminde rol almıştınız. 10 yıl sonraki devam filmi Sakin Ol’da (Be Cool) yine kamera karşısına geçtiniz. Ucuz Roman’da (Pulp Fiction) birlikte rol aldığınız John Travolta ile yıllar sonra tekrar aynı filmde olmak nasıldı?

Pulp Fiction’da rol alan tüm oyuncular birbirlerine çok sıkı bağlıdırlar. O zaman da o yerde olup, o filmi çekmek bizim için büyük ayrıcalıktı. John Travolta ile tekrar kamera karşısına geçmek mutlu etti beni. Umarım Be Cool, Türkiye’de sevilir.

- Siz rap müziğini çok seviyorsunuz. Be Cool’da rap yıldızı Andre 3000 de rol aldı.

Andre 3000 her şeyden önce bir centilmen, çocuklarını çok seven bir baba. Çok yetenekli. Rap müziğine de bayılıyorum ayrıca.

- Empire dergisi sizi sinema tarihinin en seksi 100 aktörü arasında gösterdi. Ne düşünüyorsunuz?

Sonunda doğru bir şey yapmışlar... Bu işin şakası tabii. Ben bu tür şeyleri çok saçma buluyorum ve gülüyorum.

- New York’ta doğdunuz ve halen orada yaşıyorsunuz. Taşınmayı düşünseniz, neresi olurdu?

Zanzibar (Hint Okyanusu’nda bir ada). İsmi kulağa çok hoş geliyor...

- İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok güzel bir şehir. Zaten hep gelmek istemiştim Türkiye’ye. Türkiye, herkes hakkında az çok bir şeyler bilse de, gizemini koruyor. Bu müthiş mimari yapılara hayat veren kültürü daha yakından tanımak istiyorum. Gelenekler, görenekler, dini inançları, hepsini bilmek istiyorum.

- Amerikan deniz piyadesi olarak görev yaptınız bir zamanlar. Amerikan askerlerinin Irak’ta oluşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu gezegende savaş görmek istemiyorum. İnsanlar ölüyor, aileler dağılıyor. Çocukken duyduğum bir deyiş vardı, ‘Barışta ne kadar terlerseniz, savaşta o kadar az kanınız akar’ diye. Ben bizleri terlerken görmek istiyorum.

- Sizin için röportajlardan hoşlanmaz demişlerdi. İtiraf etmeliyim, beklediğimin tam tersi oldu.

Bunların hepsi dedikodudan ibaret. Benim için de keyifli bir sohbetti. Teşekkür ederim.

Roman’la her şeyi paylaşırız

Harvey Keitel’ın 8 aylık oğlu Roman, İstanbul’a geldiği günden beri en az babası kadar ilgi odağı oldu. Keitel’dan sonra ünlü aktörün oyuncu ve yönetmen eşi Daphna Kastner’la Roman’ı konuştuk. Onu doğduğu günden beri her yere götürdüklerini söyledi ve şöyle devam etti: ‘Büyüdüğü zaman, ‘Babam Yaşam Boyu Başarı Ödülü aldığında yanındaydım’ diyebilecek. Bu hem bizim, hem de onun için önemli. Yaşadığımız her şeyi onunla paylaşmak istiyoruz.’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!