Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2008 00:00
Habib (46) ve İlknur Beşiroğlu (35) tam 20 yıllık evli. Bütün bu yıllar boyunca hayatlarının merkezinde tek bir sorun vardı: Evlerinin mutfağı. Tezgahı alçak, fayansları eksik, dolapları kırık döküktü. Habib Beşiroğlu karısına bu durumu düzelteceğini, ona hazır mutfak yaptıracağını ilk söylediğinde daha yeni evlenmişlerdi. Aradan 20 yıl geçti, minibüs şoförü Habib Beşiroğlu karısına verdiği sözü üç ay önce yerine getirebildi. İşte size çok içten ve çok bizden bir mutfak hikayesi.
Habib Beşiroğlu 1982’den beri İstanbul’da Kadıköy-Kartal hattında çalışan bir mavi minibüsün şoförlüğünü yapıyor. Mesleği babasından devraldı. Ailece Sinop’tan göç ettiklerinde yıl 1968’di, o da yedi yaşındaydı. Mühendis olmayı çok istemişti ama liseden sonra okuyamadı.
25 yıldır direksiyon sallıyor ama işini hiç ama hiç sevmiyor: "Bir kere mizacıma uygun değil. Minibüsün kapısını açıp asfalta tüküren, arabesk dinleyip müşterisine söven adamlardan değilim. Daha sakin bir insanım. Meslektaşlarım gibi ateşli ve heyecanlı biri değilim."
İlknur Beşiroğlu ise İstanbul’da, Üsküdar’da doğdu. 1,5 yaşında ailesiyle birlikte Almanya’ya gitti. Orada büyüdü. 15 yaşındayken İstanbul’daki uzak akrabalarından bir
haber geldi. Oğulları Habib’e, İlknur’u Allah’ın emri peygamberin kavliyle, üstelik telefonda istediler. "3 Temmuz’da Almanya’dan İstanbul’a izne geldik. Ayın 31’inde nişan takıldı, bir ay sonra da düğün yapıldı. Ailem gitti, ben kaldım. Her şey oyun gibi geliyordu ama Hanya’yı Konya’yı onlar dönünce anladım" diye anlatıyor o günleri İlknur Beşiroğlu.
İlknur henüz 15’indeydi, Habib 26 yaşındaydı. Birbirlerini ilk görüşleri değildi ama telefondaki kız isteme merasimi ikisini de etkilemişti. Nişanlanırken de, evlenirken de bulutların üzerinde gibiydiler. Düpedüz birbirlerine aşık oldular. Habib evliliğin ilk yıllarında kendisinden 11 yaş genç karısına anlayış gösterdi. "Bizim hanım otomatik çamaşır makinesine alışıktı, soba nedir, nasıl yakılır bilmezdi. Ama bu tip şeyler aramızda hiç sorun olmadı. Ben merdaneli makineyi de sobanın nasıl yakılacağını da ona öğrettim."
MUTFAK MUTFAK DİYE ADAK ADIYORDUM
Evlendikleri günden beri, Habib Beşiroğlu’nun zamanında inşaatında bizzat çalıştığı bir dairede oturuyorlar. Küçükyalı’daki üç katlı bir binanın üçüncü katında küçük, mütevazı bir ev. İlknur Hanım salonu ve yatak odalarını kendi zevkine göre döşemiş, hale yola sokmuş. Ama mutfak yok mu o mutfak? Ne yaptıysa adam edememiş. Tezgahı alçak, fayansları kötü, dolapları derme çatmaymış. Durumu fark eden Habib Bey evliliklerinin daha ilk günlerinde karısına bir söz vermiş: "Sana bir gün hazır mutfak yaptıracağım."
Bu sözün üzerinden 20 yıl geçti. Biri şimdi 17, diğeri 11 yaşında iki kızları var. Ama aradan geçen bu süreye karşın Habib Bey’in mutfak sözü bir türlü gerçekleşemedi. İlknur Hanım geçen yıl "Yeter artık kamburum çıktı" diye isyan ettiğini anlatıyor: "Arkadaşlarla toplanıp yatırlara, ziyaretlere gidiyorduk. Mutfak, mutfak diye adak adıyordum. Nerede güzel bir mutfak görsem Allah’ım benim de olsun diye sürtünüyordum. Neredeyse
yemek pişirmekten soğumuştum. Hele bulaşık yıkamak tam bir işkenceydi benim için."
İlknur Hanım’ın rüyası üç ay önce gerçekleşti. Kocasının İntema firmasında çalışan mimarla birlikte kapıdan içeri girdiği günü unutmuyor: "Yeni bir mutfak istiyordum tabii ama bu kadar iyisini beklemiyordum. Böyle bir mutfağı rüyamda bile göremezdim."
ARABAYI KAPORTAYA SOKMAKTAN BETER
Şimdi İlknur Hanım’ın mutfağı tabir yerindeyse cillop gibi. Tavanı, tabanı, tezgahı ve beyaz eşyaları, kısacası her detayı buradayım diye bağırıyor. Habib Bey işin maliyetini şöyle çıkarıyor: "Sırf mutfağa 9 bin 500 YTL verdik. Beyaz eşyaların hepsini en iyi markalardan, en pahalısından aldım. Bu mutfak için 20 yıl bekledik, artık ucuza kaçmaya cesaret edemezdim. Yapmışken en iyisini yapmalıydık. Ama tabii biraz pahalıya patladı. Toplam masraf 30 bin YTL’yi buldu. Bankadan kredi almak zorundaydık. Bir arabada da aynen böyledir. Önce boya diye başlarsın sonra sırayla motor, kaporta, pasta, cila bin türlü şey çıkar. Biz de hazır mutfakla başladık, tavandan tabana kadar her şey değişti. Ama buna değer İlknur çok mutlu artık. Valla mahalleden konu komşu müze gezer gibi bizim mutfağı gezmeye geliyor."
İlknur Hanım artık yemek yapmayı seviyor. Bizi yeni mutfağında pişirdiği kek ve poğaçalarla karşılıyor. Ve son anda espriyi patlatıyor: "Habib’e, bu mutfağı yaptır, gazetelere ilan vereceğim derdim. İlan vermeme gerek kalmadı, baksana haber olduk!"
İNTEMA MUTFAK’TAN MİMAR MÜGE ÖRGEV
Benim için bir mutluluk projesi
İlknur ve Habib Beşiroğlu’nun mutfaklarını yenilerken meslek hayatımda bir ilk yaşadım. İlknur Hanım son derece hızlı bir şekilde o eski görüntüden kurtulmak istiyordu. Yeni mutfağının hayalini anlatırken gözleri parlıyordu ama bir yandan da kafasındaki o ideal görüntüye hiç kavuşamayacağını sanıyordu. Mimar-müşteri ilişkisinden çok arkadaşlık ilişkisi doğdu aramızda. Hediyeleşme bile başladı. Bu iş benim için rutin bir mutfak projesi değil de, adeta bir mutluluk projesiydi. İlknur Hanım’ın montaj günündeki mutluluğunu herkesin görmesini isterdim. Yaptığım işin birisinin hayatına bu kadar renk katabileceğini düşünmemiştim.