Bu mezatta hayat var

Güncelleme Tarihi:

Bu mezatta hayat var
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2011 00:00

İstanbul’da Beyoğlu’nun en güzel geçitlerinden Hazzopulo’nun içindeki kahvelerden, İstanbul’un envai çeşit kalabalığının sesi yükseliyor. Kahvelerden birinde oturup kafanızı kaldırdığınızda eski ama bakımsız olsa da, güzel bir bina karşınıza çıkıyor.

İşte her pazar, saat 14.30’da, o binanın içinden koca bir tarih geçiyor. Pazar Mezatı, iki yıldır kar kış demeden her hafta burada düzenleniyor. Ekber And, pazar mezatlarının mucidi, emekli bir tüccar. Çocukluktan beri kitaplara, sıra dışı belgelere meraklı. 10 yıl önce, eşine doğum günü hediyesi aldığı, 1890 tarihli İstanbul panoraması, onun için bir dönüm noktası olmuş. Aradığı hediye uğruna yaptığı arama taramalardan sonra kendini bu işin ve işyerinin içinde bulmuş.
Amacının her keseye, her meraka, her türlü bilgi ve belge açlığına cevap vermek olduğunu söylüyor. Eskiden Kadıköy’de kimsenin haberi olmadığı bir ortamda, herkesin malını getirip, bir liradan satmaya başladığı bir noktadan, şimdi www.pazarmezati.com adresiyle, dünyada herkesin ulaşabileceği bir noktaya gelmişler. Avustralya’dan, İngiltere’den, Kanada’dan takipçileri var.
Takipçiler çoğunlukla erkek. Ama kadınların da yüzde 30-40 civarında bir katılımı oluyor. Vakti olanlar, hem pazar gezmesi olsun diye hem de o anı canlı yaşamak için mezatın bulunduğu binaya geliyor. Vakit bulamayanlarsa, o gün mezatı internetten takip ederek, talip olduğu şeylere pey adını verdikleri o malın değerini ödüyor.
Mezata katılanların sayısı maçlara, tatillere, konserlere, büyük okazyonlara göre değişiyor. Ama genellikle 20 ile 75 kişilik bir katılım oluyor. Ekber And’a, “Bu kadar şeyi nasıl, nerelerden topluyorsunuz?” diye soruyorum. “Evlerden çıkma eşyalardan tut, sıkılıp konu değiştiren koleksiyonerlerin getirdiklerine, çöplerden, tavan aralarından çıkanlardan tut da, kadınların leğen, mandal karşılığı verdiği eskilere kadar her yerden topluyoruz” cevabını veriyor.
Son yapılan mezatta, fiyatı bir liradan açılan bir kitabın, 18. yüzyıl Latince bir eser olduğu anlaşılınca fiyatının 750 liraya çıktığını söylüyor. Fikret Mualla’nın, Paris’ten arkadaşına yazdığı kartpostal, 10 liradan başlamış ve 1100 liraya satılmış. İki hafta önceki büyük mezatta ise Osmanlı dönemine ait bir rakı şişesi, tam 5 bin 500 liraya alıcı bulmuş.

REKABETTEN ÇOK ŞAKALAŞMA VAR

Geçen haftaki Pazar Mezatı’na, ben de izleyici olarak katıldım. 13’ten 75’e kadar geniş bir yaş skalası vardı. Yaklaşık 20 kişi bir masanın etrafında oturmuş, önlerindeki liste fiyatlarına bakarak ilgilerini çeken şeyleri satın alıyordu. İki saatlik mezatta, birkaç kişinin aynı şeylere talip olmasıyla açık artırmalar başladı. Neredeyse hepsi birbirini tanıdığı için hırçın bir rekabetten ziyade, tatlı şakalaşmalar oldu.
Fiyatları listenen eşyalar arasında eski jiletler, Cumhuriyet Gazetesi’nin yıllar önceki bir seçimin sonuçlarını açıkladığı sayısı, çeşitli gravürler, bir Ermeni dergisinin Ayvazovski özel sayısı, kartpostallar, Şerif Gören’in istasyon filminde kullanılmış sahte para ve daha neler neler vardı.
Genç meraklılardan Barış Doğal ile sohbet ediyorum. Henüz bir lise öğrencisi. İstanbul kartpostalları topluyor. Doğan Güral (65), Pazar Mezatı’nı başladığı günden beri takip ediyor. Her türlü piyango bileti başta olmak üzere, efemeranın (gündelik kullanılan, kitap dışında basılı her şey) bazı bilet muadili parçalarını topluyor.
40 yıldır mezat heyecanını hiç kaybettirmediğini söyleyen Pınar Dudaksızoğlu (58) emekli sanayici. “Evet bu iş biraz takıntılı bir iş ama zevkine doyum olmaz” diyor. O da, her türlü resim, Osmanlı gemileri, spor hatıra malzemeleri topluyor.
15 yaşındaki Ali Cem mezatın çaylak takipçilerinden. İki ay önce, bir dergide görmüş mezatı. “Bu kadar öğrenmeye meraklı kişinin arasında olmak bile yeterli” diyor, Osmanlı dönemi resimleri ve padişah portreleri topluyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!