Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin ilk ‘‘single’’ kulübü kuruldu, bekarların aklı karıştı
BELKİ biliyorsunuz, belki gözardı ettiniz.
Ama siz Türkiye'nin gündemini öyle veya böyle takip ediyorsunuz.
Ekonomik krizlerimiz, dolayısıyla batan bankalarımız, yolsuzluk iddialarıyla büyüyen skandallarımız, içimize sular, hatta seller serpen, ama geçip giden İkinci Bahar'ımız, yasak aşlarını itiraf eden Bakanımız, tacizci ünvanı taşıyan ünlülerimiz...
En çok da Televole merkezli ‘‘Yalan Dünya’’ tartışmamız... Bunlar olmasa biz ne yapardık? Hızla akan Akdenizli kanımızı ne pompalardı ki?
Ara sıra birbirimizle tartışıyor, hatta kavga ediyoruz. Bazen de bu tartışmaları anlamsız bulup niye bu meseleye kafayı taktılar ki diye söylenip duruyoruz... Gündemimiz de zenginliğinden bir şey kaybetmiyor. Her gün yenileniyor. Her gün çeşitleniyor. Bu haftanın en ‘‘renklisi’’ olarak da pazartesi akşamı gerçekleşen ‘‘Bekarlar Partisi’’ karşımıza çıkıyor.
Benim de aklım tam işte bu noktada karışıyor!
Haftanın en renkli haberi
Hatırlamayanlar için özet haberi hemen geçeyim: Radikal yazarı Donatella Piatti 47. doğum gününü 400 ünlü bekarı biraraya getirdiği bir partiyle kutladı.
Mekan İstanbul'un gözde kulübü Laila'ydı. Organizasyonda herşey düşünülmüştü: Sanal evlilik seromonileri, dansöz, kadın ve erkek striptizciler, ünlü dj'lerden konsepte uygun müzikler vesaire vesaire...
Ama siz bunları zaten gazetelerde okudunuz.
Haberi verenlerden biri de zaten bendim. Çünkü ünlü sıfatını çöpe atarsak ben de gecenin davetlilerindendim.
Davetli olmamın iki sebebi vardı:
İlki gazeteci olmam. İkincisi nüfus cüzdanımda bekar yazması...
Aslında sıralamada hangisinin öncelik taşıdığını bilmiyorum. Bir taraftan önemi de yok. Hatta enteresan ve komik bir partiydi. Magazin anlamında haber değeri taşıyan birçok unsur biraraya gelmişti.
Ama bu hikayenin bir gecede tükenmeyeceğini ve bir ‘‘Bekarlar Kulübü’’ kurulduğunu öğrendiğim andan itibaren kafam tamamen karıştı:
Partinin sunucusu Gökhan Bayraktaroğlu bara tırmanıp eline mikrofonu aldıktan sonra ‘‘hey bekarlar eğleniyor muyuz’’ konuşmasını yaparken bir animatöre benziyordu. Ancak çok geçmeden bir pazarlamacıya dönüştü: ‘‘Arkadaşlar bir sefere mahsus olmak üzere 5 milyon TL vereceksiniz ve birkaç gün içinde Bekarlar Kulübü kartı elinizde olacak. Bu kart ile tüm organizasyonlardan haberdar olacaksınız. Kartımız kredi kartı şeklinde olup, sadece size özel olacaktır. Lütfen kapıya adınızı, adresinizi ve ‘emelinizi’ bırakınız!’’
Bu anons her gösteri arasında tekrarlandı.
Gökhan Bayraktaroğlu bir animatöre, bir pazarlamacıya dönüşürken gece bitti. Ben eve gittim, ertesi gün sabah gelip haberimi yazdım. Ama hala kafamın karışıklığından kurtulamadım.
Donatella Piatti bu geceyi aslında iki başarılı isimle, Nevra Yılmaz ve Hayal Davran'la gerçekleştirmişti. Hatta ‘‘bekarlar kulübü’’ kurma fikri de onlarındı. Onlar belki gerçekten iyi bir şey yapıyorlar.
Ama ne desem...
Bana pek uymadı. Bu ‘‘Bekarlar kulübü’’ fikrine pek sıcak bakmadım. Hatta 5 milyonu kurtardığım gibi üye de olmadım.
Benim şimdi kafamda soru işaretleri var. Şimdi sizden ricam bu sorulara cevap vermeniz... Cevapları bana ‘emel’ değil ama ‘e.mail’ yoluyla iletebileceğiniz gibi faks da çekebilirsiniz...
Bu bir nevi ayrımcılık değil mi?
O gece partiye gelenlerin çoğunluğunu erkekler oluşturuyordu. Uzun zamandır bu kadar takım elbiseli adamı aynı anda görmemiştim. Hatta kel olanlar hariç hepsi saçlarını jölelemiş, parfüm banyosundan çıkıp gelmişlerdi. Suskun, yapay bir kibarlık taşıyan ifadeleri vardı. Kadınlar ise daha normal ve sade görünüyorlardı. Tabii ki bu adamlar ve kadınlar sürekli birbirlerine bakıyorlardı. Bu durum aslında İstanbul gece hayatında her zaman yaşanmaktaydı.
Ama bu kez bakışlar arayış içersinde değil, ‘‘buluş’’ halindeydi... Kız ve erkek grupları halinde oluşmuş kümeler az değildi. Gecede tanışarak birbiriyle pek flört eden de görmedim. Zaten gerçek anlamda nasıl etsinler? Sanki herkesin alnına bekar damgası vurulmamış mıydı? Hem evliler niye dışlanmıştı? Bekarlar sadece bekarlarla mı eğlenmek zorundaydı? Bana cinsiyet ayrımcılığından bile kötü geldi...
Bekarlık özgürlüktür, böylelikle kısıtlanmaz mı?
Bu insanların çoğu gece hayatını takip eden ve birbirleriyle tanışan veya göz temasıyla bilen kişilerdi. Muhtemelen bundan sonra da bu dernekte aynı insanlar yer alacak.
Şimdi...Kendimi örnek olarak alsam: Ben, 32 yaşında, nüfus cüzdanında bekar yazan bir kadınım. Gündüz bir cafede, sinemada veya iş yerinde, bakkaldan alışveriş yaparken karşılaştığım, hatta tanıştığım adamlarla ‘‘bekar’’ kimliğimi ön plana alarak konuşmuyorum. Üstelik her an sevgili arayan bir ruh hali taşımak sıkıcı olsa gerek. Böyle bir ‘‘rolü’’ sadece kendi istediğimde veya tesadüf çıktığında üstlenmeyi tercih ederim. Bunun programlı hali beni kısıtlar gibi geliyor. Siz ne dersiniz, daha bilemedim!
Yeni bir şey mi, nostaljik bir akım mı?
Davetin ertesi günü CNN Türk'de Cüneyt Özdemir'in programına çıkan Donatella Piatti ‘‘ne var ki bunda, bu partiler yeni akım. Avrupa'da çok moda’’ diyor.
Şimdi benim bildiğim kadarıyla... Bu tür kulüpler ve hatta bekar barları 70'li yıllarda ABD'de çok modaydı. Bu akımı hala sürdüren birçok kulüp olduğu da söyleniyor.
Belki Türkiye'de oldukça yeni olması sebebiyle ‘‘in’’ olma özelliği taşıyabilir. Ama... Hala benim tuhafıma giden bir olay var: Bu tür kuruluşlar sosyal hayatı zayıf olan, yeni insanlarla tanışmak için vasıtası pek bulunmayan kişilere hizmet eder. Eğer o gecenin konukları da böyle olsaydı, belki çenemi kapar, lüzumsuz sorular sormazdım. Ancak bu partinin ilkine katılan kişilerin çoğu her an parti havasında İstanbul'un tüm ‘‘in’’ kulüplerini neredeyse her gece dolaşıyorlar. Onlar zaten birbirlerini ve daha fazlasını hep görüyorlar. Buradaki mantık ‘‘yalnızlara arkadaş bulmak’’ yerine alternatif eğlence yaratmak olarak göründü bana...Ama gene de... Karışmam!
Bu kulüpler aşkı köreltmez mi?
Biliyorum çok içli, hatta hisli bir soru oldu. Ama ben buraya birileriyle tanışacağımı bilerek geliyorsam, herkesin ‘‘birbirini seçmek’’ için orada bulunduğundan haberdarsam benim için süpriz olan nedir? O gece şans eseri, arkadaşımın arkadaşı bir adamla mecburi tanıştım. Amerika'da yaşayan bu adam bana büyük bir hizmette bulundu, konuşmasıyla bu kulüplerin dünyada nasıl işlediğini özetlemiş oldu: ‘‘Şimdi Simten, sizle tanışmaktan çok memnun oldum. Aslında bu geceki partide pek kaynaşma olmadı. Böyle bir organizasyonda yakalarımıza isimlerimizi yazan kart taksaydık çok iyi olurdu’’ dedi. Benim gözlerim büyüdü. Adam belki iyi biriydi, ama o gece kabusum oldu: Sanki onun yakasında Jo, benimkinde Joanna yazıyordu...
Bana bunlar sahte geliyor. Üstelik eğlenceli bile görünmüyor: Heyecan yok, süpriz sıfır, tesadüfler yer almıyor. Ne acı, ne coşku, ne beklenti var. Aslında... Aşk mevzularından söz etmekten bile haz etmiyorum. Ama lütfen birisi bana söylesin: Benim gizemim bana ve karşımdakine aitken, toplu halde French Kiss eşliğinde vals yapmayı denemenin ne lüzumu var?
Israrla çöpçatanlık isteyenlere hizmet
Yazıda geçen Single's Club Party organizasyonuna katılmak isteyebilirsiniz. Faks: 0 212 265 31 91.
Bu bana cazip görünmüyor diyorsanız, aslında yavaş yavaş faaliyete geçen başka bir ‘‘bekarlar kulübü’’ daha varmış. Toplanmak için evleri tercih eden bu bekarlar kulübü üyeleri çalışmalarını önümüzdeki günlerde tamamlıyor.
Bir web sitesi gündemde: www.siberalem.com. ‘‘Kent hayatında insanoğlu yeni birileriyle nerelerde tanışabilir?’’ sorusuyla yola çıkan site sadece iki aydır faaliyette. Şimdiden 8 milyon mesaj alan siteyi bugüne kadar ziyaret edenlerin yüzde 74'ünü erkekler, yüzde 26'sını kadınlar oluşturmuş. Siteye girdiğinizde önce üye oluyorsunuz. Gerçek adınızı söylemeniz şart değil. Sonra uzun bir anket dolduruyorsunuz. Sadece arkadaş mı aradığınızı, yoksa sevgili veya eş mi bulmak istediğinizi belirtiyor; kişisel özelliklerinizi sıralıyorsunuz.
Davetin en kárlısı Laila'nın kendisi mi?
Laila geçen yaz gece hayatının en çok konuşulan mekanlarından biri oldu. Kış sezonunun başlamasıyla beraber Kuruçeşme'de eski Buddha Bar'ın yerine taşındı.
Bundan sonrası ise dedikodu: Söylentiye göre Laila kışın popülaritesini aynı oranda sürdürememiş ve bu ‘‘bekarlar kulübü’’ fikri de patronlarına aitmiş. Zaten kartları da onlar hazırlıyormuş. Bu ilk partinin hasılatı da oldukça başarılıymış: İçilen her içkiyi 10 milyon TL'den satarak çok başarılı bir ilk gerçekleştirmişler. Yani söylentiye göre çoktan Laila yeni ‘‘bekarlar barı’’ olmuş.
Bir zamanların moda dizisi Cheers, bir bekarlar barında geçen hikayeleri anlatırdı. Bizim de Cheers'imiz anlaşılan Laila olacak.
Ancak bir arkadaşım bu konuda ‘‘Cheers bebekliğini çoktan tamamladı, yetişkin oldu, hatta oğlu askere bile gitti’’ dedi... Ama ben bir şey demem!