Bu kez halk filmi çekti

Güncelleme Tarihi:

Bu kez halk filmi çekti
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2005 00:46

Çağan Irmak, entellektüel bulunan ‘Mustafa Hakkında Her Şey’den iki yıl sonra ‘Babam ve Oğlum’ adlı sinema filmi için tekrar setlerde. Irmak, bir çocuğun gözünden Egeli bir ailenin öyküsünün anlatıldığı filmi için ‘Bu kez tam bir halk filmi çektim’ diyor.

Senaryo yazarı ve yönetmeni olarak filmini özetleyebilir misin? Ç.I.: Film kurduğu hayallerle büyümeye başlayan bir çocuğun, Deniz’in (Ege Tanman) hikayesi. Bir gün babası Sadık’la (Fikret Kuşkan) birlikte büyükanne ve dedenin çiftliğine geliyor. Sadık yıllar önce siyasi olaylara karıştığı için babası tarafından reddedilmiş. 15 yıllık bir küskünlüğün ardından, babaevine geri dönüyor.

- Sen de Egelisin... Filmde senin çocukluğundan izler var mı?

Ç.I.:
Tabii, ben böyle bir çiftlikte doğdum, böyle bir ailenin içinde büyüdüm. Mesela o çiftlikte açılmayan bir gizli oda var. Filmin o kısmı tamamen benim çocukluğumdan. Orada ne saklandığı filmin sonunda ortaya çıkacak.

HÜMEYRA’YA TRAKTÖR KULLANDIRDIM

- Diğer karakterlerden biraz söz eder misin?

Ç.I.:
Sadık’ın ağabeyi gibi bir adam ama kendisinde çocuk zekası var. Onu Hanife (Binnur Kaya) ile evlendirmişler. Özge Özberk, Sadık’ın kasabadaki aşkını oynuyor. Şerif Sezer, Gülbeyaz teyze rolünde.

- Ya Hümeyra?

Ç.I.:
Ona traktör kullandırdım. Telsizle diğer çiftliklerle bağlantı kuran deli bir babaanne rolünde. Bu filmde ona yaptırmadığım şey kalmadı!

- Çetin Tekindor nasıl bir dedeydi peki?

Ç.I.:
Çok sert bir dede! Çocuğunu yıllardır, torununu ise hiç görmemiş. Sonra torun bu küskünlüğü eritmeye başlıyor. İlk dostluk kurdukları an filmin en dokunaklı sahnelerinden.

- Babam ve Oğlum tür olarak nerede?

Ç.I.:
Acıklı komedi çok yerinde bir tanım olur herhalde. Bu benim yıllardır aklımda olan bir projeydi. Seyirciyi güldürmek ya da ağlatmak için özel bir şey yazmadım. Hikaye o kadar gerçek ki, kendiliğinden güldürüyor ve ağlatıyor.

- Neden 80’li yılları tercih ettin?

Ç.I.:
Ben bu hikayeyi günümüz koşullarında anlatamazdım. O günün insanı daha naif, daha duygusal. Günümüzün çocuğu o çiftliğe girer, internet arar, bulamayınca da sıkılır, geri dönerdi. Dedesiyle arasında bir bağ da oluşmazdı haliyle.

- Peki senin filmindeki çocuk ne yapıyor boş zamanlarında?

Ç.I.:
Çizgi roman, Milliyet Çocuk ve roman okuyor. O nedenle de fantezi dünyası çok geniş. Bu bana pek çok çizgi roman kahramanını filme uyarlamama izin verdi. Dedeyi atın üstünde ilk gördüğünde onu Zorro olarak görüyor.

- Sinemalarda bu yıl bolca çizgi roman kahramanı izledik. Babam ve Oğlum’daki süper kahramanlar onların yanında nasıl duracak acaba?

Ç.I.:
Yapımcımız Şükrü Avşar, ne istediysek yaptı, diyebilirim. Tabii bizim süper kahramanlar vizyonda izlediklerimize göre çok daha mütevazı.

- Gişe beklentin nedir bu film için?

Ç.I.:
Benim asıl derdim asla gişe olmasa da, bu filmin Mustafa Hakkında Her Şey’den daha iyi bir iş yapacağını düşünüyorum.

- Küçük oyuncu Ege Tanman üzdü mü hiç?

Ç.I.:
Tam tersi. Bu filmde ona inanamayacaksınız. Bir sahne oynattık ve bizi fethetti.

- En zorlandığın sahne hangisiydi?

Ç.I.:
Çetin Abi’nin çıldırıp, üstünü başını yırttığı sahne... Teknik anlamda bir kerede oyunu yakalamak zorundaydım, çünkü tekrarı yoktu. Çok çok ter döktük, ama sonuç mükemmel oldu.

- Hayvanlarla da ilginç maceralarınız olmuş duyduğuma göre.

Ç.I.:
Evet, özellikle bir horoz hikayesi var ki, çok enteresan. Biz gece spotları yaktığımız için horozlar gündüz sanıp ötmeye başaldılar. Bir Denizli horozu ötmekten bayıldı sonunda.

BABALARIN KIYMETİ BİLİNMELİ

- Bu filmde izleyiciye ne diyeceksin?

Ç.I.:
Hayat küsmek için hiç de uzun değil. Özellikle de oğlunuz ya da babanızla. Biz babalar ve oğullar anlaşamıyoruz. Ben babamı kaybettiğim ve onu çok sevdiğim için bu hikayeleri anlatıyorum ki, insanlar babalarının kıymetini bilsin.

- Geriye dönüp baktığında babanla olan ilişkinde pişmanlık duyduğun şeyler var mı?

Ç.I.:
Babama sadece bir kere sarıldığımı hatırlıyorum. Üniversite bittiğinde İstanbul’a gelirken, sadece bir kez. İkimiz de birbirimizi çok sevmemize rağmen bir türlü sevgimiz gösteremedik.

- Mustafa Hakkında Her Şey fazla entellektüel bulunmuştu. Babam ve Oğlum ise bu anlamda farklı bir film gibi görünüyor.

Özellikle böyle olsun diye çabam olmadı ama Babam ve Oğlum tam bir halk filmi diyebilirim.

- Başkasının yazdığı bir senaryoyu çeker misin?

Çok zor, diyebilirim. Gelen senaryoya aşık olmam lazım. Benim için senaryo cümleyse, yönetmenliğim de noktası oluyor yaptığım işin.

Filmimi Ömer Lütfi Akad’a armağan ediyorum

Babam ve Oğlum’u bende büyük izler bırakan, sinema sevgisini aşılayan büyük bir sinemacıya, Ömer Lütfi Akad’a armağan ediyorum. Kendisinin Gelin ve Düğün filmlerini seyrettikten sonra günlerce uyuyamadığımı biliyorum.

Amcamın sinemasında çırak olarak çalışırken seyrettiğim Lütfi Akad filmlerindeki karakterlerle o kadar özdeşleşmiştim ki, derin bir depresyona girdim. Ailem bir süre film izlememi yasakladı. Benim sinema tutkum bundan sonra başladı, diyebilirim. Şu anda kendisinin henüz haberi yok, bu filmimi ona armağan ediyorum. Onu galaya davet edeceğim ve elini öpeceğim.

Filmin konusu

Yıl 1987... Babası yedi yaşındaki Deniz’i, Ege’de küçük bir kasabada yaşayan dedesine bırakmak zorunda kalır. O zamana kadar İstanbul’da yaşayan Deniz kendini birden çılgın bir Ege ailesinin ortasında bulur. Bir taraftan kasaba ve çiftlik yaşamına uyum sağlamaya çalışırken bir taraftan da büyüklerin dünyasının karmaşık ilişkilerini anlamaya çalışır. Zaman zaman da gerçek dünyadan kopup hayaller aleminde yolculuğa çıkar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!