Bu kentte neredeyse çeÅŸmelerden para akacağına inanacak hale geldim

Güncelleme Tarihi:

Bu kentte neredeyse çeşmelerden para akacağına inanacak hale geldim
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2004 00:00

Eskiden, Kayseri çarşısında, çaylakların ilk günü zor geçerdi. ÇiçeÄŸi burnunda çırak, aniden ustasının şöyle bir isteÄŸiyle karşı karşıya kalabilirdi çünkü; ‘’Hadi oÄŸlum, git 25 kuruÅŸluk minare gölgesi al da gel!’’ Usta, baÅŸka ÅŸeyler de isteyebilirdi; davul tozu, oyalama kağıdı ya da akıl defteri... Göz ucuyla da izlerdi onu... EÄŸer çocuk, koÅŸa koÅŸa gidip çarşıda gölge aramaya kalkışırsa, usta da er ya da geç yeni bir çırak bulması gerektiÄŸini bilirdi. Ama eÄŸer mantığını kullanır ve bütün saygısına raÄŸmen ustasının bu isteÄŸine karşı gelirse, o zaman usta, onun zekasına ve ticarete yatkınlığına güvenebileceÄŸine, onu eÄŸitebileceÄŸine, dükkanı teslim edebileceÄŸine ve hatta günün birinde hisse verebileceÄŸine inanırdı.Çocukluklarında, neredeyse hepsi bu sınavdan geçmiÅŸ olan Kayserili tüccarlar, Türkiye’nin dört bir yanında ün salmıştır. Çalışkan, becerikli ve dürüsttürler... Ticarete dair deyimler, fıkralar, hikayeler, hep onlara mal edilerek anlatılır. Derler ki ‘’Kayserili adamın teki bir eÅŸek çalar, onu boyar ve tekrar sahibine satar.’’ Bu hikayenin daha acımasız bir versiyonu da var. ‘’Kayserili, anasını kaçırır, boyar ve babasına satar.’’ Kayserililer, bu denli abartılı bir mizaha konu olmaktan pek hoÅŸlanmasalar da, ‘’Kayserili kurnazlığı’’nı kabullenmiÅŸlerdir. Kendilerini anlattıklarında da ticaretteki becerilerini ele verirler. Kayserili, akıllı oÄŸlunu tüccar yapar, aptal oÄŸlunu okuturmuÅŸ... Dünyanın neresinde para varsa, orada mutlaka bir Kayserili olurmuÅŸ... Kayserili ya alır satar, ya yapar satarmış... GÖRÃœNÃœRDE ESKÄ° YA DA KÖHNE HİÇBÄ°R ÅžEY YOKGeceyarısı, kente vardığımda, Sivas Caddesi’nin ışıl ışıl, geniÅŸ bulvarlarında ilerlerken, Kayserili tüccarların ününü çoktan duymuÅŸ, ancak böyle bir kent görmeyi ummamıştım. Tertemiz, aÄŸaçlandırılmış, upuzun caddeler, yepyeni yüksek apartmanlar, geç saatlere kadar açık dükkanlar, restoranlar, pastaneler, kafeler, alışveriÅŸ merkezleri... Kentin kalbi ve tarihi merkezi Cumhuriyet Meydanı’na varıncaya dek, görünürde eski ya da köhne hiçbir ÅŸey yok. Sanki kent, bir önceki gece kurulmuÅŸ gibi. Görkemli Erciyes’i saymazsak, yokuÅŸsuz, dümdüz, çarÅŸaf gibi bir ÅŸehir. Bisikletle ulaşım, baÅŸka yerlerde rastlamadığım kadar yaygın. Sur kenarlarında, hanlarda, çarşılarda ya da resmi kurumlarda, park edilen bisikletler, bazen arabalardan fazla. Kayserili’ye sorsanız, kentinin ISO belgesi alabilecek kadar baÅŸarılı bir ÅŸehircilik anlayışına sahip olduÄŸunu söyler. Kayserililer’in, akıllarda yer eden, ticaretteki yetenekleri nedensiz deÄŸil. Genlerinde var. Atalarının kim olduklarını hatırlayın. Bundan 4000 yıl önce, bugün Kültepe olarak bilinen yerdeki KaniÅŸ Karumu, Anadolu’nun en önemli ticaret merkeziydi. Mezopotamyalı tüccarların kurduÄŸu ticaret örgütünün vazgeçilmez bir halkasıydı. KaniÅŸ Krallığı’nın gözetimi altında, alışveriÅŸin demir yuvarlaklarla, kağıtlarla yapıldığı, uluslararası takasın gerçekleÅŸtiÄŸi capcanlı bir pazar yeriydi. Burada bulunan Anadolu’nun ilk yazılı belgeleri, bize ticareti anlatıyor. Zarflı Asurca tablet mektuplar, senetler, mühürler, Anadolu’daki yazılı hukuk sisteminin de sonunda yanıp kül olan bu kentte doÄŸduÄŸunu gösteriyor. O zaman, böylesine bir ticaret geleneÄŸini miras almış bir kentin zenginleÅŸmesi o kadar da ÅŸaşırtıcı olmamalı. Öyle romantik bir kent deÄŸil Kayseri. Ayakları yere basıyor, ne istediÄŸini biliyor; ‘’para, para, para.’’ Kayseri, Anadolu’da göç alan ender kentlerden. Orta Anadolu’nun baÅŸkenti gibi, çevre illeri besliyor. Her yıl yüzde 10 oranında göç alıyor. Yerli Kayserililer’in oranının da yüzde 10’a düştüğü söyleniyor. Eskiden olsa, Kayseri’nin yerlisi olmayana kız verilmez, ondan da kız alınmazmış. Åžimdi durum farklı, tutucu olarak bilinen Kayserililer, bir ölçüde bu özelliklerinden vazgeçmiÅŸ gibi. Tüm zenginliÄŸine raÄŸmen, kentte bir gece hayatının eksikliÄŸini çeken gençler, artık yarım saat mesafedeki Ãœrgüp’ün barlarına gidiyorlar.Kayseri’de geçirdiÄŸim birkaç günün sonunda, neredeyse çeÅŸmelerinden para akacağına inanacak hale geliyorum. Kentte yakın bir zamanda, aynı anda 139 fabrikanın birden temeli atılmış. Guinness Rekorlar Kitabı’na baÅŸvurulmuÅŸ ama böyle bir kategori olmadığından geri çevrilmiÅŸ. Bin küsur kiÅŸiye hizmet verebilen kentin en köklü restoranı ElmacıoÄŸlu Ä°skender’de, Organize Sanayi Bölgesi BaÅŸkanı Ahmet Hasyüncü ile yemek yiyoruz. Genç iÅŸadamları masaları doldurmuÅŸ, yemek boyunca iÅŸ konuÅŸuluyor, sonra purolar yakılıyor, şık hanımlar arkadaÅŸlarıyla keyifle sohbet ediyorlar. Ahmet Bey, kentin karizmatik kiÅŸiliklerinden. Organize Sanayi Bölgesi’nin, civardaki bölgelerle birleÅŸip, 30 milyon metrekare gibi inanılması güç bir büyüklüğe eriÅŸmesinden gurur duyuyor: ‘’Kayserili zengindir ama müsrif deÄŸildir, birikimini ya gayrimenkule ya da sanayiye yatırır. Temkinlidir, hayal peÅŸinde koÅŸmaz, krizlerin altından rahatlıkla kalkabilir. Kayserili olup da aylak, iÅŸsiz, dilenci adam olmaz. Herkes bu kentte bir ÅŸekilde destek alacağını bilir. Bugün toplam sanayideki istihdam 90 bin kiÅŸiye ulaÅŸtı. Artık Kayseri’de üretilmeyen hiçbir ÅŸey yok.’’ELIA KAZAN’IN ANNESÄ°NÄ°N DOÄžDUÄžU KÖYBir zamanlar, yazın göç edilen, zenginle fakirin komÅŸu olduÄŸu Talas’taki güzelim baÄŸ evlerinin yerine dikilen villaların önünden geçip pahalı vitrinlerin sıralandığı Flamingo Yolu’na iniyorum. Talas’taki eski evlerin birçoÄŸunun hazine bulmayı kafasına koymuÅŸ olanlar tarafından kazıldığı anlatılmıştı bana. Bazen dedelerinden kalma haritalarla gelenler, aradıklarını elleriyle koymuÅŸ gibi buluyorlarmış. Eskiden Türk, Ermeni ve Rumlar’ın birlikte yaÅŸadığı bir köy olan Germir’de, yaÅŸam, Kayseri’dekinden çok farklı. Germir halkı köylerinin adının Konaklar olarak deÄŸiÅŸtirilmesini kabullenmemiÅŸler, hálá eski adı kullanıyorlar. Aynı zamanda burası, geçen yıl ölen ünlü Amerikalı yönetmen Elia Kazan’ın annesinin de doÄŸduÄŸu köy. Elia Kazan, hep Anadolulu olduÄŸunu söylerdi. 427. Sokak’ta, kapısının üzerinde 1862 yazan Ä°brahim AkdaÄŸ, yönetmenin evi olarak, kayaların arasındaki yıkıntılardan birini iÅŸaret ediyor. Sonra kendi evine davet ediyor beni. NiÅŸlerde, duvarlarda muhteÅŸem resimler var. GeçmiÅŸteki Germir’in görkemli yaÅŸantısını hatırlatan baÅŸka bir ÅŸey kalmamış belli ki. O güzelim Anadolu köyünü, geçmiÅŸin yıkıntıları arasında aramak insanı sarsıyor. Eski taÅŸ evler, ihtiÅŸamlı kiliseler, harap olduÄŸundan tam tanımlayamadığım han ya da atölyeye benzer yapılar, Kayseri sokakları kadar bile bakım görmüyor.Karşıda zirvesi bulutların içinde kaybolmuÅŸ Erciyes, tarlada pancar toplayan kadınlar. Åžeker fabrikalarına kilosu 100 bin liradan verilse de bölgedeki en kárlı ürün yine pancar. SoÄŸanlı’da ise kadınlar, SoÄŸanlı bebekleri üretmeyi sürdürüyorlar. Rabiye Hanım bu ünlü bebeklerin doÄŸuÅŸ hikayesini anlatıyor; ‘’KardeÅŸime, okulda el sanatları dersinde ‘evinizde bir ÅŸey yapıp getirin’ demiÅŸler. Annemin fikriymiÅŸ, oturup çaputtan bir bebek yapmış, gözlerini de kömürle çizmiÅŸ. KardeÅŸim okuldan dönerken, turistin biri bebeÄŸi çok beÄŸenmiÅŸ elinden almış. O günden sonra herkes yapıp satmaya baÅŸladı.’’ Her kadının tezgahının üzerinde, kafasının ÅŸekline göre adlandırılan bebeklerden var; topak kafa, uzun kafa, gazoz kapağı kafa... Bir de ‘’gelin...’’BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMKayseri’nin farklı yerlerinden Erciyes’i seyretmekGesi BaÄŸları’ndaki kuÅŸ evlerinin içine girmekArkeoloji Müzesi’ndeki ilginç Kültepe buluntularını görmekKayseri’nin tarihi çarşılarını dolaÅŸmakKent Müzesi’nde, kent hakkında bilmek istediÄŸiniz her ÅŸeyi öğrenmek Ağırnas, Germir ve Talas’ın dar sokaklarını ve kiliselerini gezmek Erdemli Vadisi boyunca yürümekSoÄŸanlı Emek Pansiyon’da bir kaya oyuÄŸu içinde gecelemekÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!