Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2004 00:32
Art arda gelen projeler, hepsinin kendi alanında kazandığı başarılar, ‘Bu kadın gerçekten komik’ dedirten bir imaj. G.A.G’daki muhteşem performansıyla beklenmedik bir çıkış yapan, ardından bir televizyon dizisi ile milyonların gönlünde taht kuran Gülse Birsel, Boyner Yayınları’ndan çıkan Mecmua Dergisi’nin Aralık sayısında, birbirinden ilginç konulara değindi. Hayalindeki oyunculuk mesleğine nasıl ulaştığını anlattı.
Zekasıyla şaşırtıp, yüzümüzü güldüren Gülse Birsel, şimdi de yeni bir sinema filmine hazırlanıyor. Yeni kariyeri, kendininde alışmaya çalıştığı yeni ‘kimliği’, yeni hayatı, yeni tecrübelerini sorduk Birsel’e.
- Son zamanlarda hayatı yeni bir boyut kazanan, farklı alanlarda ismini duyduğumuz bir kişisiniz. Yeni hayatınızda nasıl değişlikler yaşıyorsunuz? Bu durumdan memnun musunuz?
Hayatımda hiç çalışmadığım kadar çok çalışmaya başladım. Birçok eski arkadaşımı şaşırtacak kadar. Ünlü olmanın ise çok şey değiştirdiğini söyleyemem. İnsanların durdurup güzel şeyler söylemesi hoşuma gidiyor sadece. Yalnız kalabalık alışveriş merkezlerinde, gençlerin bol olduğu bölgelerde işim zorlaştı biraz.
- Gazetecilik, moda editörlüğü, yazarlık derken telefizyona geçiş yaptınız? Televizyon aklınızda olan ‘yeni’ bir hedef miydi?
Büyük, uzak hedefler koyup onlara ulaşmak için adım adım yürüyen bir insan değilim galiba. Bir takım tesadüfler, o an canım ne istiyorsa onu yapmak, karşılaşmalar yönlendirmiştir benim hayati kararımı. Kendimi yapmaya hazır hissettiğimi hiçbir şeyi yapmam. Ama uzun vadeli hedefler de koymam. Şimdiye kadar hayatta ciddi ciddi hayalini kurduğum tek şey oyunculuk olmuştur. Ondan da yıllar önce ümidimi kesmiştim; G.A.G teklifi gelene kadar.
- Televizyon programcılığından geçişiniz nasıl oldu? Ki oyunculuk derken de televizyon dizisinden reklama, şimdi de uzun metrajlı bir film doğru hızlı geçişleriniz oldu? Kimsenin bilmediği özel, yeni bir iksir mi buldunuz? Nedir bu durdurulamaz ilerlemenizin sırrı?
Oyunculuğa daha geçmedim. Oyunculuğu öğrenmeye çalışıyorum. Gelişme de görüyorum kendimde, seviniyorum. Ne kadar işe yarayacak bilmiyorum ama oyunculuğun kuramıyla ilgili kitaplar okuyorum, iyi oyuncuları seyrediyorum. Zaten, mesela Hümeyra, Gazanfer Özcan, Haluk Bilginer gibi müthiş oyuncularla çalışma şansım oldu. Çok talihliyim o açıdan. Çok şey öğreniyor insan iyi oyuncuyla karşılıklı oynarken. Televizyon dizisindeki rol oturdu iyi gidiyor diye düşünüyorum. Reklamdaki, kendimi zaten daha rahat hissettiğim, kolay yaptığım ‘tipleme’lerden. Filme gelince sonucu hep birlikte göreceğiz, ben de seyretmedim daha.
- G.A.G’ın ardından Avrupa Yakası’ndaki ifade tarzınız ve değindiğiniz noktalar ile insanları güldüren kadın oldunuz. Komik bir insan olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Önemli olan benim düşünmem değil, seyircinin düşünmesi! Onlarda çok memnun görünüyorlar! Yakın arkadaşlarım da memnundur aslında benden bu hususta.
- Avrupa Yakası çekimleri, merakla beklenen sinema filmi Hırsız Var’ın çekimleri. Oldukça yüksek bir tempoda çalışıyorsunuz. Kendinizi yeni yüzyılın çalışkan ve disiplinli kadın imajının bir örneği olarak görüyor musunuz?
Disiplinli mi? Ben mi? Ben herşeyi son dakikaya bırakan, yapı olarak gayet tembel bir insanım. Şu anda yaptığım işleri çok sevmem ve yaparken hakikatten çok sevmem ve yaparken hakikatten çok eğlenmem, düzenli çalışmamın tek sebebi. Yarın sıkılmaya başlasam, hemen bırakırım!
- Yeni kariyerinizle yeniden şekillenen bir hayatınız var. Artık sokakta yürüyen anonim biri değilsiniz. Kendinizi daha bakımlı olmak, daha dikkatli olmak zorunda hissediyormusunuz?
Malesef yavaş yavaş öyle şeyler başladı. İnsanlar bakıyor çünkü. Birbirlerine gösteriyorlar, ismini söylüyorlar, elimi sıkıp iki satır sohbet ediyorlar, falan filan. Neyse ki, hiçbir zaman çok bakımsız biri değildim. Ama artık bir restauranda bir yakın arkadaşımla dedikodu yaparken bile sesimi alçaltmak zorunda olduğumu hissetmeye başladım. E ayıp çünkü!
- Çocukluğunuzda hayalini kurduğunuz meslek neydi? Kendinizi çocukluk hayallerinize ne kadar yakın hissediyorsunuz?
Oyunculuktu. Şu anda oldukça yakın hissediyorum!
- Gelelim Avrupa Yakası’na. Dizinin bu kadar tutacağını tahmin ediyor muydunuz, yoksa bu sizin için bir risk miydi?
Ben senaryoya yüzde yüz güveniyordum. Sinan Çetin, dizinin yönetmeni Hakan Algül, uygulayıcı yapımcımız Atilla Arslan, hepsi aynı fikirdeydiler. Onlar da çok destek çıktı. Kast aşamasında senaryoyu verdiğimiz bütün oyuncular güzel şeyler söyledi. O yüzden çok risk alıyormuşum gibi gelmedi bana. Kast yaparken de çok ince eleyip sık dokuduk. Çok sağlam başladık yani.
Medyada görünmek istemiyorumMedyadan mümkün olduğu kadar kaçıyorum. On röportajdan birini kabul ediyorum. Röportajlarda çok detaylı konuşmam, özel hayattan poletikadan, hayat felsefemden, şundan, bundan daha doğrusu yaptığım iş dışında neredeyse hiçbir şeyden bahsetmem. Kapalıyımdır.
Fotoğrafım bile azdır benim etrafta. Niye sadece o gün o gazeteyi almış olan veya tesadüfen o kanalı açan insana kendimin ve yaşamımın bütün detaylarını anlatayım ki? Ben medyada görünmenin, bizim işlerimiz için çok az bir avantaj, çok fazla dezavantaj getirdiği görüşündeyim.
Şarkıcı olsam, yarattığım ve satmaya çalıştığım şeyin tanıtımı için her yere çıkayım, tamam. Ama zaten haftada bir, en çok seyredilen televizyon kanalında, günün en çok seyredilen programında yazar ve oyuncuysam, bunun dışında göründüğün her yer o yayın organına fayda sağlar, sana değil! İşin iyi olması yeterli zaten, ekstra desteğe ihtiyaç yok bence.