Albümünüzün satışları nasıl gidiyor? Albümüm Miami’deki kulüplerde çalınıyor. Oradaki arkadaşlarım albümü vermişler çalınsın diye, herkes bayılmış şarkıma.
- Kollarınızdaki kılları aldırıyor musunuz?
Evet, sıcaktan çok kaşınmalar oluyordu, aldırdım.
- Metroseksüel erkek oldunuz yani... Sakal imajı da şık...
Yaaa, ben onlara kızıyorum, alakası yok. Kadın kadındır, erkek erkektir. Erkek kadın, kadın erkeksileşmeye başladı. Bunlarda iki genin ayrımı olamamış. İlim bunun çözümünü yapamadı ama ben izahını yapayım size; karışık gen bu! Homoseksüellerin yaşantıları böyle... Hem erkek hem kadın ruhu taşıyorlar. Erkek olmuş ama kadın hormonları fazla yani... Bunları hor görmeyeceğiz, kötü insan demeyeceğiz. Onlar da hareketlerine dikkat edecekler.
- Toplum yozlaştı mı size göre?
Evet, artık yozlaşan bir toplum görüyoruz. Eskiden kulaklarda küpeler de yoktu, böyle yozlaşma da... Arkasından Tarkan geldi ve devam etti. Hepsinin egoları fırlamış ve o fırlamalıklarıyla beraber kötü örnek olmuşlar.
- Mutlu musunuz?
Çok mutluyum. Kimseye toz kadar yük olmak istemedim. İnsanın üzerinden de tozu almaya çalıştım. Aynanın önüne geçip kendime baktığımda ‘İyi bir insanım’ diyebiliyorum.
AMERİKA’DA KALMAM İÇİN ISRAR ETTİLER
- Üniversitede ne okudunuz?
Makine teknisyeniyim. Eskiden türkücülere ‘kıro’ denirdi ya... Benim bu kıro tabirine çok canım sıkılmıştı. Sanatçının kırosu olur mu? Bu terimden kurtulalım dedim. Sınıf ayrımı gibi çünkü...
- Sizi dinlediklerini düşünüyor musunuz?
Dinliyorlar. Amerika’ya gittim, altı ay kaldım. Özel villa aldılar, iş yeri verdiler. ‘Yeter ki burada kal’ dediler. Çok iyi dostlarım.
- Kim o iyi dostlarınız?
California’da yaşıyorlar. Yahudi, Ermeni ve Türk dört arkadaş. Amerika’nın iyi, önde gelen insanları ve oradaki lobileri çok iyi. Beni bırakmak istemediler ama ben ülkemi çok sevdiğim, dostlarımı aradığım, yetiştiğimiz yöreyi, havayı aradığım için döndüm.
- Niçin kalmanızı istediler orada?
Beni çok sevdiler. Benim insana bakışımı gördüler. Üç aylığına gittim, altı ay kaldım. Hatırlarsanız Clinton’la görüşmeye gittiğim yıldı. Onu kamuoyuna espri diye yansıttılar ve reklam olarak düşündüler ama gerçekti. Hayatımda hiç kendimi abartıp rütbe takmak istemedim. İçimdeki insanlık rütbesi bana yeterince ağırlık veriyor.
- Ben hatırlamıyorum, ne zaman gitmiştiniz Clinton ile görüşmeye? Ve görüştünüz mü?
5-6 yıl kadar oldu. Görüşemedik. Hatırlarsanız o yıl senato seçimlerini kaybetmişti Clinton, aksilik oldu yani... Kafası bozuk bir insanın,
seçim ertesinde görüşmesini tabii ki bekleyemezsin. Ama Reagan’ın ailesiyle, oradaki insanlarla görüştüm. Bizim lobi onların yakın dostları. Onlar orada mihenk taşları ve beni Clinton’la görüştüremedikleri için üzüldüler.
-
Kim bu insanlar, çok merak ettim mihenk taşlarını? Mahmut ve Şefik adında iki arkadaşım. Burada dostları var, gidip geliyorlar.
UZAYLI OLAYI YANLIŞ ANLAŞILDI
- Yaptığınız müziğin Karadeniz müziği içinde alt terimi var mı?
Ben Avrupa ve dünya genelinde baktım hep müziğime... İçinde Karadeniz müzikleri de var. Farklı bir bakışım oldu hep, yani uzaylının bakışı!
- Uzaylı denip duruluyor size yıllardır... Öyle mi hissediyorsunuz kendinizi?
Bu uzaylı olayını da yanlış anladılar aslında. O uzaylı kendime bir bakıştı. Suyu, benzini olmazsa araba çalışmaz, insan da böyledir. Ben bunu tam detay olarak açmadım, sadece uzay dedim. Yukarıdan bakış... Ama bu yukarıdan bakış ‘Ben sizden daha iyiyim, daha yukardayım, büyüğüm’ anlamında değil... Bununla ilgili çok konuştum, ama espriye vurdular.
- Karadeniz müziğinin gidişatını merak ediyorum. Siz farklı arayışlar içindesiniz ama o esas Karadeniz ritmleri, müziği ne durumda?
1983 yılına gelene kadar Karadeniz müziğinde bir tek Erkan Ocaklı ağabeyimizin adı anılırdı. Kemençenin yanında bağlamayı Karadeniz müziğine soktu, yani o da farklılık getirdi. Bendeki anlayış da Karadeniz müziğinde farklılıklar yaratmaya başladı. Farklı kitlelere ulaşır oldum. Avrupa’nın birçok ülkesinde, Balkanlar’da, İsrail’de sabahlara kadar arkadaşlarımın ‘Oy oy şoşona’ diye parçamı söylediklerini biliyorum. Biz Almanya’ya konsere gittiğimizde Almanlar parmaklarındaki yüzükleri göstermişlerdi bana ve ‘Oy Oy Emine’yi ne kadar sevdiklerini belirtmişlerdi. Avrupa’ya giden ‘Oy Oy Emine’dir. Bir ‘Samanyolu’ galiba çok beğenilmiş, ikinci de ‘Oy Oy Emine’... Mütevazı halim, ‘ben 4 milyon 700 bin sattım’ gibi bir tavrımın olmayışı saygımdandı. İnsanlar sevgileriyle beni yukarı aldıklarında ben aşağı basıldım. Bazen de anlatmak mı gerekiyormuş bilmiyorum.
AĞLATMA EDEBİYATINI BIRAKIN ARTIK
- Karadeniz müziği diyorum, çünkü rahmetli Kazım Koyuncu’nun vefatından sonra böyle bir çıkış yapıldı...
İnanın Kazım Koyuncu’yu ölene kadar tanımıyordum. Öldükten sonra tanıdım. O da Karadeniz müziğine Volkan Konak gibi farklı bir boyut getirenlerden. Buna nasıl terim bulabiliriz bilmiyorum. Karadeniz jazz diyemeyiz, Karadeniz pop diyemeyiz, Karadeniz bir şeyi... Ben de 1983’te ‘Parmağında Yüzükler’ albümümde batının bütün sound’larını kullanmıştım. Zaten Avrupa bu yüzden sevdi albümü. Daha önce bir Karadeniz türküsü Avrupa’da diskoda söylenmemişti. Ben hiç iyice araştırılmadım. Beni iyi bir yere koyamadılar.
-
Delidir ne yapsa yeridir mi dediler sizin için!
Evet yaa! Ben ülkeme dinamizm ve renklilik getirdim halbuki. Bunu alıp, güzel bir sentez yapıp bir aynanın önüne koymadılar. Zaman zaman yargıladılar, kaçık dediler! Yani bu kadar eğitimli bir insana, bu kadar insana güzel bakan bir insana bu kelimeyi nasıl yakıştırdılar bilmiyorum. Böyle deseler de kızmıyorum onlara. Çünkü ben vermişim, onlar o kadar almış! Bu bakışı, bu dinamizmi iyi bir yere koymaları gerekirdi ama koyamadılar. Yetiştirdiğim sanatçı kardeşlerimize yardımlarım çok oldu. Onlara hep ‘Ya bu ağlatma edebiyatını bırakın. Oynatarak, güldürerek para kazansana, niye ağlatıyorsun? Zaten hayatın içinde insanların sorunları, sıkıntıları var’ diyordum.
- Kim bu isimler Alişan, Mahsun Kırmızıgül ve Özcan Deniz mi?
Onlar ve daha birçoğu... Hálá o ağlamaklı insan anlayışını dayatarak ‘ülkenin durumu bu’ demeye çalışıyorlar. Yahu kardeşim ağlamakla işini çözemezsin, çalışmakla çözersin. Ama sonra bir baktık ki bu ağlatanlar, paraları enterasan yerlere bağladılar. Demek ki ağlayanların temsilcisi olmamışlar. Her şey bireysel mutluluk ve egoları içinmiş. Ağlayan yine orada ağlıyor.
BENİ SİZ ÇAPKIN YAPTINIZ
- Çapkınlık durumları ne alemde? Evliyken başka bir kadınla olduğunuz, onunla imam nikáhı kıydığınız hatta bir de çocuğunuz olduğu ortaya çıkmıştı...
Beni siz çapkın yaptınız! Ben hep söylerim, sevdiklerim oldu, fazla sevdiklerim oldu.
- Evli misiniz hálá?
Evliyim...
- İlk eşinizle mi evlisiniz, yoksa başka biriyle mi?
Bunu ben anlatamıyorum, anlamayanlar çok fazla! Canım çok sıkıldı, çok yazıldı, çizildi ama anlatamadım demek ki... Ne desem boş, bomboş.
ZEKİ MÜREN VE BÜLENT ERSOY İNSANLARA KÖTÜ ÖRNEK OLDUİnsanlar bazılarını örnek alıyorlar. Türkiye’de örnek teşkil eden rahmetli Zeki Müren ve Bülent Ersoy’du. Ondan sonra bir nesil özendi onlara. İyi örnek değillerdi. Sen bunu yaşıyorsan kendinde yaşa, değil mi? Ben böyleyim diye toplumun karşısına çıkmakla günah işliyorlar. Normal bir insan değilsin çünkü sen, sanatçısın. Böyle düşüncesi olanlara saygı duyuyorum, olabilir. Düşünce Allah’la kendisi arasında, kısıtlayamazsın. Ama ben böyleyim, böyle iyiyim dediğin an olmaz.
Arabeskçileri Allah affetsinn Bugün Avrupa’da slow şarkılar azdır, devamlı tempolu şarkılar vardır. Yaşantılarını buna endekslemişler. Yani adam ritmik çalışıyor, koşturuyor. Arabesk müziği ülkemize sokmakla bu ülkenin insanlarına inanılmaz zarar verdiler. Çünkü kaderci anlayışı zaten ağır olan milletiz, iyice arabeski empoze edip bütün çalışan insanları durdurdular. Ülke kendini kesenler, jiletleyenlerle doldu. Ne biçim bir toplum olduk? Bilerek yapmadılar ama Allah onların günahlarını affetsin. Çünkü müzik dediğiniz kalbe, içinize işleyendir. Çok tehlikeli...
Davut Güloğlu işini iyi yapıyor Davut Güloğlu’nun ilk projesini çizenlerden biri de benim. Bana ‘Arabesk okuyacağım’ diye gelen biri vardı karşımda. Sevimli buldum, sevdim Davut’u ve yaptık çalışmasını. O da arabeskten etkilenmiş. Dedim ki ‘Karadeniz popu yaparsın. Söyle şarkılarını, eğlensin insanlar’... Çok güzel yapıyor işini. İçine tekno ve rap’i de kattı, güzel oldu.
TÜRKÜCÜLERE KIRO DENMESİNİ İSTEMEDİMn 12 albüm çıkardım ve 20 yıldır da müzikle uğraşıyorum. Aslında müzikle uğraşıyorum derken insanları sıkıntılarından uzak tutmaya, oyalamaya çalışıyorum. Eskiden türkü söyleyenlere kıro denirdi ya, bunu yıkmaya çalıştım. Çünkü ben üniversite mezunuyum ve okulum dışında da okumadığım şey kalmadı.