Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hürriyet yazarı Fatih Altaylı ile Kızılcahamam Asya Termal Oteli’nde konuştu ve son gelişmelerle ilgili görüşlerini açıkladı. Mizahçılarla tartışma için, ‘Bu işten kediler prim yaptı’ diyen Erdoğan, açılan davalardan haberdar olduğunu, avukatlarıyla oturup bir karara varacaklarını söyledi.
Düğmeye basıldı sözüyle başlayalım. Önce bu sözü İstanbul’de asayiş olayları artınca İstanbul Emniyet Müdürü kullandı. Sonra da, hükümete yönelik eleştiriler artınca siz bu ifadeyi kullanmaya başladınız. Açıkçası anlamadım. Mesela ben de eleştirdim. Ama bende hiç düğme yok. Düğmeye kim ya da kimler bastı, niye bastı? Bakın benim düğmem falan yok ama sizi zaman zaman ben de sert biçimde eleştirdim. (Başbakan Erdoğan ceketimin düğmesini gösteriyor ‘Bakın var’ diyor. Gülüşüyoruz. Ve anlatmaya başlıyor:)
Son zamanlarda AKP’nin izlediği dış politikaya yönelik bir savaş yapılıyor. Türkiye’nin aleyhine haberler, spekülasyonlar yapılmaya başlandı. Bizde çıkan haberler Avrupa’da da Batı’da da çıkmaya başladı. Açıkçası, kendinde güç kabul edenler bunu kullandılar. Ülkedeki bazı çıkar çevreleri, ki biz bunlara çomağı soktuğumuz için rahatsızlar, bunlar önceden de vardı. İşte bunlar düğmeye bastı.
MUSLUK KESİLDİ
Kim bunlar?
Bunları siz de yazıyorsunuz. Vakti saati gelince bunları açıklarız ama şimdi biz yürütmedeyiz. Lütfen bakın, TMSF, BDDK görevlerini önceki dönemlere göre tam yapıyor. Borçları tahsil ediyor. Milletin parasını geri topluyoruz. Bankalara kredi verirken, tıpkı özel sektör mantığıyla en düşük riskle kredi vereceksiniz, diyoruz. Eskisi gibi bol keseden para dağıtılmıyor. Artık görev zararı yok. İşte burada ne oluyor, musluğu kesilen feryat ediyor.
İSİM VERMEM
Türkiye’de medyanın devlet kaynaklarını kullanmaktan hoşlandığı yolunda bir inanış var. Sizin döneminizde medya gruplarından kendi menfaatleri doğrultusunda baskı ya da talep geldi mi?
Geldi tabii ki. Geliş şekilleri çok enteresan. Bakıyorsunuz çok doğal bir randevuyla geliyorlar. Ama arkasında her tür gizlilik, plan var. Kimi zaman yatırım projesi, kimi zaman ihale, kimi zaman da kendi yatırımlarını anlatıp, ‘Ben bu işe gireceğim, şunu teminat göstereyim mi’ diyerek doğrudan kredi istiyorlar. İsim vermem ama açıkça söylüyorum; bana böyle gelen tonlarla adam var. Mesela ‘Randevu alamıyoruz’ diyenler var ya, onlar işte. Yani iş gazetecilikle başlıyor, sonra oraya kadar gidiyor. Ben bunları açıklarsam inanın hepsinin dengeleri bozulur.
Açıklayın artık bu isimleri. Biz mesleğimizden utanıyoruz. Bu röportajı bile niye yaptım diye arayanlar var.
Bu maalesef Türkiye’deki yapıdır. İktidarı köşeye sıkıştırırsın, siyasetçinin de açığı varsa, ‘Ne istiyorsun’ der. Karşısındaki de ‘Şunu istiyorum’ der ve iş biter. AKP’de bunu bulamadılar ve kuşatma harekátı başlattılar. Ülke zarar görür mü, buna aldıran yok. Bunları yapmasaydık, her şey daha kötü olurdu. Bugün kişi başına düşen milli gelir 4 bin 200 dolar civarında, borsaya bakın rekor kırdık. Bunların gelirleri bizim cebimize girmiyor, onlar kazanıyor, Türkiye kazanıyor. İstanbul’daki Avrupa Ticaret Odaları toplantısında da herkes bize bunu sordu. Sektörleri büyütmeye çalışıyoruz; gemi sanayii, büyük tonajlı gemiler sektöründe bile artık büyümek istiyoruz.
İsimleri yine açıklamıyorsunuz? Siz açıklamazsanız kim açıklayacak?
Merak etmeyin, günü geldiğinde onları da birer birer açıklayacağım.
YARARINA OLDU
Gelelim karikatürler meselesine. Size aslında gelirken bir kedi getirecek ve onunla bir fotoğrafınızı çekecektik. Önce bir dava açtınız, ardından da Penguen Dergisi’nde davaları genişlettiniz. Sizi zaman zaman rahmetli Turgut Özal’a benzetiyorlar. Ama Özal bu tip karikatürlere kızmaz, aksine albüm yapardı. Abdullah Gül’e de sordum, ‘Kızmıyorum, gülüp geçiyorum’ dedi. Size büyük prim veren yabancı basın bile bu tavrınızı eleştiriyor. Dava edeceğinize arasanıza çocukları. Sonuçta bu mizah. Dünyanın her yerinde böyle demokrat kimliğe önem veriyorsunuz. Bu kedi işini bu kadar büyütmeye gerek var mıydı?
İyi oldu, fena mı? Kediler acayip prim yaptı (gülüşmeler). Benim de evde bir kedim var. Van kedisi...
Davalar ne olacak? Davaların açıldığından haberiniz var mı, yoksa avukatlarınız mı açtı?
Duruma göre bakacağız. Tabii ki haberim var. Oturup avukatlarımla karar vereceğim. Ama benim orada alındığım konu, karikatürün içinde imam hatip liselerinin kullanılması. Ben kediye değil, bu konuya hassasiyet gösterdim. Açıkça söyleyeyim, bu imam hatip meselesine bir mezun olarak çok alındım. Onlar hep mazlum durumdaydı, yine öyle. Arkadaşların yapmaması gerekiyordu.
SEBATİ’NİN RİCASI
Bu arada foto muhabiri arkadaşım Sebati Karakurt araya girdi ve ‘Efendim, lütfen çekin davaları, inanın hepsi çok iyi çocuklar. Ben onlara söylerim, artık çizmeyi durdururlar. Hatta şimdi kucağınıza bir kedi alın öyle bir fotoğrafınızı çekelim’ dedi.
(Gülüşmeler) Sen bilmezsin onları, huylu huyundan vazgeçer mi?
Benim de kedim var
Fatih Altaylı ile görüşmesinde ‘Benim de kedim var’ diyen Başbakan Erdoğan’a, 18 Eylül’deki Van gezisi sırasında Bahçeşehir’de ‘Cansu’ adlı Van kedisi hediye edilmişti. Cansu, Erdoğan’ın İstanbul ve Malatya gezilerine katıldıktan sonra Ankara’ya gelmişti. Cansu şimdi Ankara’da Erdoğan’ın resmi temasları için kullandığı Başbakanlık Resmi Konutu’nda yaşıyor.
‘Türban’da acele eden ecele gider
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki ‘parti kampı’nda ‘Türban ve imam hatip sorunlarını çözeceğiz dedik, hálá çözemedik’ diye isyan eden milletvekillerine, iktidara gelir gelmez türbanı çözeceği sözü vermediğini belirtti. Erdoğan özetle şöyle konuştu:
‘Ben, iktidara gelir gelmez bu sorunu çözeceğiz diye bir söz vermedim. Ben hep, bunun, toplumsal mutabakatla çözüleceğini söyledim. Elbette, günü geldiğinde, ülkenin diğer bir çok sorunu gibi bu da çözülecektir. Bu konuda hep toplumsal mutabakat arayacağımızı söyledik. Biz bir ağacı değil ormanı kurtarmak istiyoruz. Acele eden ecele gider. Bu konulara takılıp kalmayın.’
MUMCU’YA ELEŞTİRİ
Erdoğan, Erkan Mumcu’ya da yanıt verdi. Erdoğan, ‘Bakanlar Kurulu kararlarının altında herkesin imzası var. Madem öyle neden imzaladı? Kültür ve Turizm’de yaptıkları ortada’ dedi.
Niye yabancı sermaye medyaya gelmesin kardeşim
Radyo ve televizyonların yabancı sermayeye satışı çok önemli ama Cumhurbaşkanı Sezer bunu da veto etti. Bu yasa tekrar geri gönderilecek mi?
Ben gerekçeyi görmedim. Ama üzerinde duracağız. Bundan çekinmemek, rahatsız olmamak lazım. Biliyorsunuz, Türkiye’de medya sermayesiyle ilgili çeşitli laflar var. Şimdi kara para aklama iddiaları var. Yabancı sermaye gelirse belki bu ülkede ‘İşte bu iş böyle yapılır’ denilebilir. Niye yabancı sermaye medyaya gelmesin kardeşim. Diğer sektörlere geliyor ya. Yasayı aynen geri göndermeyi düşünüyoruz.
Başmüzakereciyi birlikte belirleriz
HÜKÜMETİN 17 Aralık’tan sonra Avrupa Birliği meselesini askıya aldı iddialarının en önemli dayanağı hálá bir başmüzakerecinin belirlenememiş olması. Bununla ilgili tevatür çok. Başbakan ve yakın çevresinin eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ı istediği, Abdullah Gül’ün ise Ali Babacan’dan yana olduğunu konuşuluyor.
Konuyu Başbakan’a aynı bu şekilde açıyorum.
Başmüzakereciyi ne ben tek başıma belirlerim, ne de Abdullah Bey. İstişare ederiz. Burada bazı kriterler var. Siyasetçi olacak, ekonomiden anlayacak, devleti tanıyacak, hatta esprili bir kişiliği olacak. Aslında başmüzakereci Başbakan’dır, yani benim. Görüşmelerde heyetin başı kimse, başmüzakereci o. Şimdi toplantılarda benim. Kiminde Başbakan, kiminde devlet başkanı. Şimdi aradığımız, benim yetkilerimi kullanacak birisi. Bunu beraber belirleyeceğiz. Ben, parti organları, hep beraber. Merak etmeyin 15 güne kadar belli olur. Burada Abdullah Bey’le bir fikir ayrılığımız olamaz.
Doğru, biraz sert çıktım
Son günlerde biraz sinirli değil misiniz, mesela TÜSİAD gerginliği gibi. TÜSİAD da düğmeye basmış olabilir mi?
(Gülüşmeler) TÜSİAD’ın düğmesi yok ki.
Ömer Sabancı ile diyaloğunuz... Ömer Bey’e yönelik açıklamalarınız sert olmadı mı mesela? Bu kadar acılı bir olayı hatırlatmak hoş muydu?
Doğru. Ömer Sabancı’ya biraz sert çıktım. Çünkü eleştiri zamanlaması ilginçti. Ben Fehriye Erdal kavgası vermiş Brüksel’den dönüyordum, sen kalkıp onun tam zıddı konuşma yapıp savunuculuğunu yapıyorsun. 6 Mart’taki olay öyle samimi bir protesto gösterisi değildi. Mesela, 6 Mart gerçek bir düğmeye basma örneğidir. Tam troyka toplantısı öncesi terör örgütü başını destekleyen sloganlar, pankartlar ve provokasyon yapılıyor. Ortalık karıştırılıyor, terör destekleniyor. Eh, hani siz teröre karşıydınız. Troyka, bize başlattığımız tahkikat için teşekkür etti. Biz bu şekilde her yerde çırpınırken, uçakta Türkiye’ye dönüşümde bana bu sözleri ilettiklerinde beynimden vurulmuşa döndüm.
Gazeteci gibi randevu alıp aracılık yapan var
Son günlerde danışmanlarınız ve yakın çalışma arkadaşlarınız eleştiriliyor. Gazetecilerin size ulaşmalarını engelliyorlarmış.
Bana ulaşamayan gazeteciler varmış. Önce şunu sormak isterim, her arayan her aradığına hemen ulaşıyor mu? Size, Ertuğrul Özkök’e veya Aydın Doğan’a her arayan ulaşabiliyor mu? Üstelik bana ulaşmak çok da zor değildir. Cep telefonum hep yanımda. Bir arkadaşımda durur. Gece de başucuma koyar öyle yatarım. Bana herkes ulaşabilir. Ama benden gazeteci gibi randevu alıp gelen, geldikten sonra başka işler için konuşanlar var, aracılık yapanlar var. Elbette ki bunlara kapıları hemen kapıyoruz. Şimdi Başbakan’a ulaşamamaktan şikáyet edenler işte bunlar. Aslında az önceki sorunuzun da yanıtı bu.
Akademik kariyeri çalışmasını etkilemiyor
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer hakkındaki intihal iddiaları doğru çıkarsa görevden alacak mısınız? Bu iddialar ciddi ve kanıtlanabilir gibi duruyor. Yakışıksız bir durum değil mi?
Ömer Dinçer benim en yakın çalışma arkadaşımdır. Görevini yapış biçiminden çok memnunum. Herkes şunu bilsin ki, sonuna kadar kendisiyle çalışacağım. Hakkındaki iddialar Başbakanlık’taki göreviyle ilgili değil, Akademik kariyeriyle ilgilidir. Bu iddiaların doğru veya yanlış olması, benimle yaptığı çalışmayı etkilemez. Ömer Dinçer Başbakanlık Müsteşarı olarak kalacaktır. Şunu da söylemek isterim: Bu iddiaların hepsi yargı önünde. Şimdi ben bu konuda konuşsam ‘Siyaset, yargıya etki ediyor’ denir. Peki sizin yaptığınız ne? Basın da yargıyı etkilemeye çalışmıyor mu? Bırakın yargı kararını versin. Yargıdaki bir konuyu yazmak, Basın Kanunu’na aykırı değil mi?
İşte Çin Seddi’nin mimarı
Çevrenize Çin Seddi ören danışmanlarınız varmış. Böyle bir set var mı?
Başbakan Erdoğan karşısındaki Ömer Çelik’i işaret ediyor ve ‘İşte Çin Seddi’nin mimarı’ diyor ve ekliyor: ‘O setten geçebildikleri zaman bize ne tekliflerle geldiklerini gördük. Şimdi o set bazılarına kapalı.’ Ömer Çelik lafa giriyor. Bu yazılara çok kızmış. ‘Birisi beni eleştiriyor. Küçük dağları yaratmışım gibi dolaşıyormuşum. Tekzip edeceğim. Sadece küçük değil, büyük dağları da ben yarattım diyeceğim. Söylesinler bakalım Başbakan’a ulaştıklarında hangi taleplerde bulundular.’
Kızılcahamam sohbeti
Başbakan Erdooğan’la AKP milletvekillerini kampa aldığı Kızılcahamam Asya Termal Resort’ta görüştük. Saat 17.00’de olması planlanan görüşmemiz, milletvekillerinin Başbakan’la yaptıkları toplantıda Erdoğan’ı soru ve talep yağmuruna tutmaları nedeniyle 3 saat gecikmeyle başladı.
YARIN: EMNİYET’TEN DIŞARIYA BİLGİ SIZIYOR