Güncelleme Tarihi:
* Cornetto’yla işbirliğinin ikinci yılındasın. Markayla böyle bir yola çıkmadan önce neler geçti aklınızdan?
- Markanın da sloganı “aşk”... Benim de kariyerimde en büyük sloganım aşk olduğundan, dedim ki iyi bir birliktelik olur bu.
* Geçen seneki “Keyfi Yolunda Aşkı Sonunda” klibi çok güzeldi. Reklam çalışması gibi de değildi.
- Viral bir çalışmaydı. İnternet ortamında yapıldı. Çok güzel bir kısa film oldu, çok beğenildi. Youtube’da 30 milyon izleyiciye ulaşmış. En çok indirilenlerde ilk 10’daydık. Üstüne çok da ödül aldık. Bu tip birçok başka projeye ön ayak olduğumuzu, bu tip markaların müzik sektörüne yatırım yapmasında rol oynadığımızı düşünüyorum.
* Zor bir mecra değil mi? Bu bir reklam müziği değil, ciddi ciddi şarkı.
- Tabii. Bu başka bir tecrübe benim için. Bir de bu yıl Mallorca’ya gidip klibi çektik. Ardından şarkıyı yazdım.
* Ve yine aşk tanrısı olarak karşımızdasınız.
- Aynen öyle. Otobüsteyiz, kızla çocuk karşılaşıyorlar. Ben de “Bunlar birbirlerine uygundur” diyorum, kıza yer vererek onun da çocuğu fark etmesini sağlıyorum. Bu projede benim rolüm aşk yani...
* Yalın bize sanki sürekli yaz aşkı müjdeliyor. Kışın kesin ayrılıyoruz. Mevzu niye hep bu yöne kayıyor? Baharda çiçeklenip kışın soluyor musunuz?
- Bunun sorumluluğunu, vebalini üstlenmeyeceğim (gülüyor).
* Havadan mı nem kapıyoruz peki?
- Yazın ağlayan bir şarkı olamaz. Yaz daha umut veren, güneşle alakalı olarak insanı aşık olmaya meylettiren bir mevsim. Güneşle alakalı cidden. Çok insan tanıdım, güneşli havalarda başka, kapalı havalarda başka psikolojide yaşıyorlar. Mutluluk ve aşk da bununla doğru orantılı.
* “Aşktan Adam” diyor sevenleriniz. Bu seni görev adamı yapmıyor mu bir bakıma? “Sevin, sevişin” mesajı mı vermelisiniz sürekli?
- “Sevişin”den ziyade “sevin” mesajı... Sarılın ve sevin.
BEN SEYİRCİYLE BAKIŞTIKÇA RAHATLIYORUM
* Konser mekanları belli olmaya başladı mı?
- Mayıs ayında üniversitelerde, Ramazan ayına kadar da İstanbul ve diğer şehirlerde konserlerimiz olacak. Ağustos’ta yine Cornetto’yla yollardayız.
* Turne zamanlarında nasıl hissediyorsunuz?
- Mutlu. Çünkü yaptığımız her şey o şarkıları insanlarla paylaşmak için... Özellikle kendi şarkısını kendi yapan bir adam için 5 bin, 10 bin, 60 bin insanla bunu paylaşmak, bağıra çağıra söylemek müthiş bir keyif.
* Son derece neşeli olmanıza rağmen dışarıdan bakıldığında çekingen biri gibi görünüyorsunuz...
- Çekingenimdir aslında.
* Sahne korkusu kesin olmuştur en başlarda o zaman...
- Çoğunlukla herkes kariyerine başlamadan önce bir sahne geçmişi yaşar ya... Bende öyle bir şey yok! İlk sahne deneyimimi 6 bin kişinin önünde yaşadım. Yazık yani (gülüyor). “Zalim” patlamış, Adana’da okulun amfisindeyiz. Tıklım tıklım. İlk tecrübemi orada yaşadım.
* Terden 3 kilo kaybettiğinizi söylüyorlar...
- Mahvoldum! Çok zordu. Şarkı yapmak bir şey değil ki, evde dört duvar arasında şarkı yapıyorsun.
* En büyük korku neydi sahnede? Yumurta atarlar falan mı sandınız?
- Öyle bir korku değildi. Hâlâ sahneye çıkarken çok heyecanlanıyorum. İlk üç şarkıda dudaklarım titriyor.
* Konserlerinde herkesle göz göze gelmeyi başarıyorsunuz. Herkesin yapabileceği bir şey değil bu.
- Ben baktıkça rahatlıyorum çünkü. İlk üç şarkıda heyecanlanıyorum diyorum ya, o üç şarkı bitince seyirciyle konuşmaya başlıyorum. İletişim başlayınca rahat nefes alıyorum. Onlar gülüyor, ben gülüyorum, başlıyorum rahatlamaya.
KENDİ DİLİMDE DAHA KIVRAĞIM
* Hayatınızda aşk var mı?
- Var. Bunun aksini gösteren bir hareket yapmadım (gülüyor).
* Tanıyor muyuz?
- Yok... Ama buradan. Çektiniz ya (gülüyor) (Sevgilisi Hazal Emre’den bahsediyor)...
* Kendi dilini konuşan biriyle anlaşmak daha mı kolay?
- Evet tabii. Özellikle paylaşırken, bir şeyleri anlatırken, kendini ifade ederken... Bir de benim işim şarkı yazmak. Hayatımdaki kişinin bana farklı kapılar açmasını isterim. Ama bu yabancı biriyle olmuyor, olamaz. Aynı dili konuştuğun biriyle açabilirsin kapıları. Sana öyle bir kelime eder ki, sen ondan şarkı yazarsın. Kavga anları, anlaşma, barışma gibi duygusallaşma anlarında, kendi dilimde daha kıvrak olabiliyorum (gülüyor).
* Gece bir bardan çıkışta görüntülendiğinizde “Arkadaşım bende malzeme yok” dediğiniz oluyor mu?
- Magazin basının çok seveceği bir adam olamadım. Bu hayatı kendime saklamak istiyordum çünkü... Her gün bir yerin kapısından çıkarken görüntülenen çiftleri de anlamıyorum. Dikkat edildiğinde böyle şeyler olmuyor.
* Sizi yakalayamıyor muyuz bu yüzden?
- Yakalandığım oldu tabii (gülüyor)... Ama dikkat ediyorum.
* Şaşırtmaca yapıp basından kaçmaya çalıştığınız oldu mu?
- Yaptık onu, çok denedik! Olmuyor yani. O sıvışma durumu var ya, o anda yakaladığı için daha kötü oluyor (gülüyor). Kapıda röportaj verme taraftarı olmadığım için hızlıca çıkıyorum, o da tatsız görünüyor.
* Alkolde nedeniyle mi?
- Hayır, öyle bir durumda yakalayamazlar. Otokontrolüm vardır. Türkiye’deyim diye değil. Yerlere düşecek kadar içmem.
* Ergenlik günlerini hatırlatır böyle şeyler insana.
- Tamam işte, lisede falan yaptık öyle şeyler ama 34 yaşında adamım yani.
LONDRA'DA TATİL KEYFİ
* Hayat nasıl gidiyor?
- İşler için koşturuyorum. Şu an İstanbul’dayım. Arada küçük tatiller için Londra’ya gidiyorum. Londra’nın seveni, sevmeyeni çok. Ama ben orada yaşarken havaya hiç takılmıyorum. Şehrin içinde öyle bir enerji var ki, öyle bir şeyin parçası gibi hissediyorsun ki kendini, ruhuna iyi geliyor. Havaya takılıp “yağmur yağdı” dersen çekilmez tabii. Mimariye, sokaktaki insanlara bakıyorum, feci şekilde ilham verici.
* Londra’da hâlâ eskisi kadar rahat hissediyor musunuz kendinizi? Global dünyada neredeyse herkes herkesi tanıyor.
- O durumu aşmaya çalışıyorum. Normalde İstanbul’da 7 yıldır araba kullanmıyordum, Londra’dan dönünce kullanmaya başladım. Dışarıya çıkmaya, toplantıları dışarıda yapmaya başladım. Burada çok içine kapanık yaşıyordum. O da kendimi iyi hissetmediğimden... Şimdi biraz daha açık yaşamaya başladım, kendimi daha iyi hissediyorum. Londra’da durum bunun binde biri zaten.
HÜSEYİN DE DİYORLAR YALIN DA
* Arkadaşların seni nasıl tanır? Hüseyin mi derler Yalın mı?
- Hüseyin de diyen var, Yalın da. Ama Yalın’a alıştılar.
* Yabancılaştın mı kendi ismine?
- Hayır. Hayatımın 25 senesinde Hüseyin diye seslendiler.
ERKEKLER DE AİLE KURMAK İSTİYOR
* 34 yaşında olduğunuzun altını çizdiğiniz iyi oldu. Yaş da kemale ermiş, yolda çocuk görünce ufaktan iç gitmeye başlıyor mu?
- Çocuğum olmasını çok istiyorum. Ama maalesef bu işi yaparken ona zaman ayırmak kolay değil. Çocuğum olursa deliririm, ne müzik ne bir şey!
* “Sahneleri bırakır giderim mi diyorsunuz?
- Bebeğime zaman ayırmak isterim. Ama bu kararı almak çok zor ama bir gün alacağım tabii o kararı. Kimyasal bir şey mi bilmiyorum ama bir yerden sonra hayat seni oraya itiyor. Kadınlar nasıl anne olmak ister, erkekler de aile kurmak istiyor. Keşke bu işi yapmıyor olsaydım, o zaman çocuğum olurdu...
* Olsa keşke derken şekliniz değişti, olursa ne olacak Allah bilir!
- İşte olursa zamanımın yüzde 100’ü diyorum sana.