Bu geyik bitmez

Güncelleme Tarihi:

Bu geyik bitmez
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 2004 00:16

Cenk Durmazel (33) ve Erdem Uygan (34), bundan 15 yıl önce, 7.45 Kadıköy-Beşiktaş vapurunda tanışırlar. Daha ilk günden itibaren de aralarında geyiğe başlarlar. Hiç vazgeçmedikleri saçma muhabbetleri, 10 yıldır radyolar aracılığıyla milyonlarla paylaşıyorlar.

Türk gençlerini bozarsak yerine yenisini takarız

‘Aynalı kemer ince deve / Uçan kurbağa düştü göle / Seher vakti bir derede bulundu...’ Bir gün radyoyu açtığınızda, Barış Manço’nun o meşhur şarkısının bu şekilde tahrif edildiğini duyabilirsiniz. Ya da birbirlerine sürekli bey diye hitap eden iki kibar insanı, dünyanın en önemli açık oturumundaymış kadar ciddi bir ses tonuyla kuru fasulye burcundan olanların ortak özelliklerini tartışırken bulabilirsiniz. Her şey Cenk Durmazel (33) ve Erdem Uygan’ın (34) 15 yıl önce aynı üniversiteyi kazanmalarıyla başladı. Birbirlerini 7.45 Kadıköy-Beşiktaş vapurunda bulan ikili bir daha da hiç ayrılmadı. Tanıştıkları ilk günden beri kendi aralarında sürdürdükleri saçma muhabbetleri, 10 yıldır radyolar aracılığıyla milyonlarla paylaşıyorlar. Son zamanlarda o kadar popüler oldular ki, artık televizyon programlarına hatta reklamlara da çıkmaya başladılar. Onlar için geyik uzmanı ya da saçmalama ustası diyebiliriz. 96’dan beri sahneye çıkan ikili bugüne kadar 750’den fazla gösteri yaptı. www.muebbetmuhabbet.com adresindeki internet sitesi aracılığıyla da hayranlarıyla buluşuyorlar. Son günlerde aşırı yoğunluk nedeniyle üye kabul etmeyen sitenin tam 25 bin abonesi var. Hafta içi her gün NTV Radyo’da 19.00-20.00 saatleri arasında yayın yapan Cenk ve Erdem’le geyik bir röportaj yaptık. Onlarla ciddi ciddi konuşmak mümkün mü?

Kırılmayın ama ben kendimi bildim bileli Cenk ve Erdem diye birileri var. 15 yıl oldu mu?

-
Cenk: 15 yaşındayız.

- Erdem: Hayır biz 15 yıldır birbirimizin hayatında varız. 10 yıldır program yapıyoruz.

İlk karşılaştığınız anı hatırlıyor musunuz?

- Erdem: Aynı sene aynı okulun aynı fakültesine girdik. 1989 yılında İTÜ Maden Fakültesi’ne başladık. İkimiz de Kadıköy’de oturuyorduk. Okula vapurla gidip geliyorduk. Ortak bir arkadaşımız bizi 7.45 vapurunda tanıştırdı.

Maden mühendisi oldunuz mu?

- Erdem: Ben oldum, Cenk olmadı.

- Cenk: Zaten benim olmak gibi bir niyetim yoktu. Bir taraftan yarı zamanlı konservatuvar şana gidiyordum. Müzisyen olmak istiyordum. İTÜ’ye bir üniversite olsun da havamızı bulalım diye girmiştim.

- Erdem: Ben de askerlik durumundan dolayı okulu bitirdim.

Radyo programcılığına nasıl başladınız?

- Erdem: Biz radyoculuğa tonmayster olarak başladık. Cenk bir rock grubunun solistiyken Hür FM’de çalışmaya başladı. İki ay sonra da ben girdim. Bir sene boyunca hiç program yapmadık. Bütün teknik ekipmandan sorumluyduk.

- Cenk: Hatta özel radyolar kapalıyken stüdyodaki tüm cihazları parçalara ayırır sonra yeniden toplardık. Kendi kendimize eğlenirdik. İlk yaptığımız program Müebbet Muhabbet değil. Hard-core (çok sert) diye onu yaptırmadılar. Erdem ‘Alternatif Akım’ diye bir şey yaptı. Ben ‘Tam Gaz’ diye bir şey yaptım.

- Erdem: Oysa ki biz o sert dedikleri şeyi yıllardır okul kantinlerinde, vapurlarda yapıyorduk.

KÖPÜKLÜ KAYAN BİR ŞEY YAPIYORUZ

Yaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz?

- Cenk: Yeşil ve duvara atınca aşağı doğru kayan bir şey yapıyoruz.

- Erdem: Aynı zamanda köpüklü.

Muhabbetler doğaçlama mı gelişiyor? Önceden hazırlanıyor musunuz?

- Cenk: Yüzde 90 doğaçlama çıkıyor. Bazen başlık belirliyoruz. İçeriği canlı yayında kendiliğinden gelişiyor.

Hayatınızdaki herkes size ‘Bey’ diye mi hitap ediyor. Bey’lik size yapıştı mı?

-
Cenk: Hayır yapışmadı. Bu sadece bir iş. İşle ilgili bir durum söz konusuysa birbirimize bey diyoruz. Mesela maaş günlerinde, radyoda Cenk Bey, Erdem Bey diye dolaşıyoruz.

Sizi kim dinliyor?

- Erdem: Biz bu işi yapmaya 1992 yılında başladık. O zaman biz üniversitedeydik, bizi dinleyenler de üniversiteydi. İlk defa üniversitede sahneye çıktık. Şimdiye kadar 4-5 üniversite nesli gelip geçti.

- Cenk: İnsanlar bizi ya lise sonda ya da üniversitede keşfediyor. Ama gösterilerin birinde sahneye çıkıp, bütün şarkılarımızı ezbere söyleyen 7 yaşında bir çocuk da vardı.

Sosyal yaşantınızda ciddiye alınma problemi yaşıyor musunuz?

- Erdem: Yaşamıyoruz, çünkü program dışında sürekli espri yapan, etrafındaki adamları gülmekten yerlere yatıran tipler değiliz. Ben özellikle sakin ve çok da konuşmayan bir insanım.

- Cenk: Genelde ciddiyiz ve az konuşuyoruz.

Bir kadınla tanıştınız. İlk randevularda kendinizi anlatırken ‘Bak ben ciddiyim’ diye açıklamak zorunda kalıyor musunuz?

-
Erdem: Hayır, tam tersi bu ciddi değildi espriydi diye açıklamak zorunda kaldığımız oldu.

Sizin için şöyle bir yazı çıkmıştı: ‘Onlar yeni nesli düşünmeden güldüren mizah anlayışına sevk ediyorlar.’ Daha da ileri gidip ‘Gençlerin ülke sorunlarına uzak kalmasının tek suçlu onlar’ diyenler bile var.

-
Cenk: Yeni nesli biz bozduysak yerine yenisini takarız. Aynı şey Türkçe’miz için de geçerli. Türkçe’yi bozarsak, biz hallederiz. Garantisi var.

- Erdem: Bizim güldürürken düşündürmek diye bir kaygımız yok. Ama düşünmeden güldürdüğümüz söylenemez. Çünkü düşünmezsen gülemezsin. Anlamadığın şeye nasıl güleceksin?

HİPERAKTİFLERE SİNİR OLUYORUZ

Gerçekten de üşeniyorsunuz. Programı izlerken iki Bezgin Bekir oturmuş konuşuyor diye düşünüyoruz.

-
Cenk: O kendi öz bezginliğimiz. Hareketli insanlar değiliz. Hiperaktif insanlara sinir oluyoruz.

- Erdem: Bence ikisinin arasında ince bir çizgi var. Bezgin dediysek dinleyiciyi uyutmuyoruz ama çok da yormuyoruz.

Para kazanıyor musunuz?

- Cenk: Kazanıyoruz tabii. Çok da kazanmak istemiyoruz ama. Bize önerilen bir çok şeyi kabul etmiyoruz. Mesela absürd yarışma programları sunmuyoruz. Çok popüler olup çok kazanabiliriz. Ama bu sefer yolumuzdan saparız.

- Erdem: Eğlenerek ve istediğimiz şeyi yaparak para kazanıyoruz.

Bu ülkede konuşulması tabu olan bazı konulur var. Din gibi, ölüm gibi... O konularda da saçmalayabiliyor musunuz?

-
Cenk: Hayır, tabulara bulaşmayız. Tabu ise niye konuşalım.

- Erdem: Hem ne gerek var ki ortalık konu kaynıyor.

Saçmalamadığımız bir konu kaldı mı diye düşünüyoruz. Bir konuyla ilgili ciddi bir şeyi iki cümlede konuşursunuz, biter. Bitmiyorsa ve sonuçta bir değişiklik olmuyorsa ona açık oturum diyoruz. Sonucunu değiştiremeyeceğiniz bir konuyu 4 saat tartışmak geyiğin Allah’ıdır. Açık oturum konuşmacılarına saygı duyuyorum. Geyiği bizden çok daha iyi yapıyorlar.

Kullandığımız jargonun belli bir kalıbı yok. Program sırasında bir anda ağzımızdan çıkabiliyor ve eğer beğenirsek öyle kalıyor. Mesela ben bir gün olabilir demeye üşenmiştim, olaplüp demiştim. Artık olabilir demiyoruz da olaplüp diyoruz. Sonra o ‘aplüp’ takısını bir sürü kelimeye taktık. Yapaplüp, gideplüp gibi...

CİDDİYE ALANLAR DA VAR

Hey Girl dergisinde Güzin Ablalık yapıyorsunuz. Sizi ciddiye alıyorlar mı?

-
Cenk: İnanması çok güç ama ciddiye alıyorlar. Ciddi ciddi oturup sorunlarını yazıyorlar.

- Erdem: Bir keresinde bir genç kız Sinop’da yaz tatilinde site bekçisinin oğluna aşık olduğunu yazmıştı. Ben de ona Sinop’un güzelliklerini anlatmıştım. Ayrıca ben Sinop’u hiç görmedim.

- Cenk: Ne okuyucuyu aldatmak ha? Alçak!

- Erdem: Değil.

BİZ BİRBİRİMİZİN RUH BEŞİZİYİZ

Birbirinize nasıl tahammül ediyorsunuz?

- Cenk: İkimizin de kendi hayatı var.

- Erdem: Arkadaşlar birbirleriyle ne kadar vakit geçiriyorsa biz de öyleyiz. Beraber tatile falan çıkarız. Her dakika yan yana değiliz. Ama bir aradayken çok eğleniyoruz. Ben mecburen Cenk’in olmadığı bir ortama katılırsam çok sıkılıyorum.

Yoksa ruh ikizi misiniz?

- Cenk: Ruh beşiziyiz. Mizah bazında ben Erdemsiz, Erdem bensiz bir şey yapamayız.

Yalnız kaldığınızda kendinizi yarım hissediyor musunuz?

- Erdem: Bulunduğumuz ortamda insanlar bizden Cenk Erdem muhabbeti bekliyorsa o zaman kendimi yalnız hissediyorum. Çünkü ben tek başıma Cenk Erdem olamıyorum. Birbirimizi tetikliyoruz.

- Cenk: Ben yalnızken kendimi çeyrek insan gibi hissediyorum. Erdem’leyken yarım oluyoruz. İki kişi daha bulsak tamamlanacağız. Size uyar mı?

TİPİK BİR CENK-ERDEM DİYALOĞU

Erdem: Ben bezelye severim.

Cenk: Ben sevmem. Ben sebze sevmem. Bir tek yoğurtlu bakla yerim.

Erdem: Ben de yoğurtlu bakladan nefret ederim.

Cenk: İkimiz de Amerikan araba meraklısıyız.

Erdem: Evet, ikimiz de Fenerbahçeliyiz.

Cenk: Benim burcum kuru fasulye.

Erdem: Benim de turşu. Bir arada iyi gidiyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!