Güncelleme Tarihi:
Bu bir romanın sinemaya uyarlanma hikâyesi olabilir belki ama altında 69 yaşında bir adamın en büyük idealini gerçekleştirme öyküsü yatıyor. Ahmet Ümit, yazarımız. Söz konusu idealin gerçekleşmesine aracı olan kişi. Esas kahramanımız ise Ersan Arsever. Dokuz kuşak doktor yetiştirmiş bir ailenin doktor olmayan ilk üyesi. Sinemayla ilişkisi Türkiye’de başladı. Henüz lise öğrencisiyken, oyunculuk ve Yılmaz Güney ile Semih Evin gibi Yeşilçam yönetmenlerinin asistanlığını yaptı. Fikret Hakan, Tamer Yiğit ve Filiz Akın gibi oyuncularla birlikte çalıştı. Dünyaya kameranın arkasından bakmaya karar verince, Brüksel’e gidip sinema televizyon yönetmenliği tahsili gördü. Ama yaz tatillerinde asistanlığa devam ediyordu. Sonra İsviçreli bir güzel kadına âşık oldu, evlenip İsviçre’ye yerleştiler. Arsever, uzun yıllar İsviçre televizyonu Television Suisse Romande’de yönetmen ve yapımcı yönetmen olarak çalıştı. Burada her çeşit yayını gerçekleştirdi. Emeklilik vakti geldi sonra, artık paşalar gibi yaşayacaktı. Köşesine çekilmiş, kitabını eline almıştı.
ALEVİ OLDUĞUNU KİMSEYE SÖYLEME
Yazar, bundan üç sene evvel, İsviçre’den bir telefon aldı. Hattın öbür ucundaki adamın sesi heyecanlıydı. “Romanınızı okudum, çok beğendim” diyordu. Sıkça aldığı okur telefonlarından biri zannetti yazar; değildi. “Bu romanın filmini çekmek istiyorum” diyordu Arsever. Bir hafta sonra da çıkıp İstanbul’a geldi. İkili, bir rakı sofrasında bir araya gelince -yazarın ifadesiyle- ‘şahane dost’ olup çıktılar. Ersan Arsever’in her zaman hayalini kurduğu ilk uzun metraj film çalışmasına da böylece girişmiş oldular.
Arsever’in bu filmin peşine düşmesinin en büyük sebeplerinden biri Alevi hikâyelerinin anlatıldığı, hatta Alevi kültürünün yüceltildiği bir evde büyümüş olmasıydı. Evde ağzını her daim sıkı tutması tembihlenirdi: “Alevi olduğunu kimseye söyleme!”
‘Bir Ses Böler Geceyi’ adlı romanındaki iki ana kahraman da işte bu yüzden onu çok etkilemişti. Romandaki iki karakter de hayatlarını inançlarına adamış ve yenilmiş adamlar. Biri solcu, diğeri Alevi... Süha, 12 Eylül’den sonra hapse girmiştir. Dışarı çıktığında ise eski dava arkadaşlarının zengin birer adam olduğunu görür. Onlar için marşlar, içki masalarında söylenir olmuştur artık. İsmayil ise, inançları yüzünden dışlanmış biridir. Yaşamla inançları arasında parallelik kurmayı başaramadığı için ölümü seçmiştir. Süha ile İsmayil arasında akıllara durgunluk verecek bir fiziksel benzerlik vardır. Ayrıca, Süha bu genç çocuğun hikâyesinde kendi yaşamının izlerini bulacaktır... Soru şu: Tek başına inançla yaşamak doğru mu? Peki, ya inançsız yaşamak? Yoksa Süha’nın arkadaşları gibi sisteme uymak mı lazım?... Ne romanda ne de filmde sorunun cevabı verilmiyor. Ama filmin bu konuda daha çok ipucu vereceği kesin.
MİSTİK ÜÇLEME GELİYOR
Ahmet Ümit ve Ersan Arsever, aslında mistik bir üçlemenin peşinde olduklarını söylüyorlar. Yani, Bir Ses Böler Geceyi’den sonra inanç ve insan arasındaki ilişkiyi ele alacak iki film daha izleyeceğiz. Bu filmde biri Alevi, diğeri solcu iki gençten yola çıkılıyor. İkinci filmde Mevlâna’dan hareketle tasavvuf düşüncesinin temeline varılacak. Üçlemenin son filmi ise Hacı Bektaşî Veli’ye yönelecek. Filmlerin önümüzdeki 10 yıl içerisinde beyazperdeye taşınması planlanıyor.
AHMET ÜMİT YÖNETMENLİĞE SOYUNACAK
Yazarın ilk olarak Sis ve Gece adlı romanı, Turgut Yasalar tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Bir Ses Böler Geceyi kitabından sonra, yazarın ‘Beyoğlu Rapsodisi’, ‘Kukla’, ‘Kavim’ ve ‘Bab-ı Esrar’ kitaplarının film hakları da satıldı. Ümit, ‘Aşk Köpekliktir’in filmini ise kendisinin çekeceğini söylüyor. 2013’e kadar tamamlayı düşündüğü filmin çalışmalarına, Ersan Arsever de yardım edecek.
Ahmet Ümit
KAFTAN GİYİP POZ VERMEM
Yeni roman ocak ayına yetişecek herhalde. Bu sefer tarihçilerin romanını yazdım. Bir tarihi bir romandan söz etmiyorum ama. Yazarken çok eğlendiğim bir roman bu. Ayrıca şahane bir karakter yarattım; bir tarih profesörü. Bizde Türklük sadece bayrak, Müslümanlık kitap, tarih de ‘şanlı ceddimiz’ olarak karşılık bulur ya hani. İşte, bu roman tarihe nasıl bakmamız gerektiğini sorgulayacak. İçinde cinayet de var elbette. Cinayet, bizi Osmanlı’da yaşanmış gerçek bir olaya götürecek. Daha bilgi vermeyeyim, sonra biliyorsunuz benzer romanlar çıkıyor. Kapakta kaftan giymiş bir Ahmet Ümit beklemeyin ama. Öldükten sonra arkamdan ne diyeceklerini düşünerek yazar imajımı lekeleyecek işlere girmem.