Güncelleme Tarihi:
Sizi, ciddi filmlerde izlemeye alışığız. ılk kez bir çocuk filminde rol alıyorsunuz. Çocuklarla birlikte kamera karşısına geçmek nasıl bir tecrübeydi?
- Öncelikle, inanılmaz keyif aldığımı söylemeliyim. Çocukların enerjisi bambaşka... Proje bana geldiğinde, önce çocuklarıma anlattım. Baktım, böylesine fenomen olmuş bir seride oynamam onlara da ilginç gelecek, kabul ettim. Canlandırdığım başöğretmen Theo Stevenson karakteri bana da çok eğlenceli geldi. Anjelica Huston, Henry’nin öğretmeni Bayan Battle Axe rolündeydi... Yani öyle bir kadro var ki, eğlenmemek mümkün değil.
“Horrid Henry”, 3D formatında çekilmiş ilk ıngiliz çocuk filmi. Çocukların filme tepkisini önceden kestirebildiniz mi?
- Çocuklar, ne istediklerini yetişkinlerden çok daha çok biliyorlar. “Horrid Henry” serisinin kitapları satış rekorları kırdı, birçok dile çevrildi. Henry karakteri zaten çocukların bildiği ve sevdiği bir karakter. Her okulda en azından bir Henry vardır. Onların maceraları, etrafa neşe saçar. Bazen de büyükleri yorar. Bu açıdan bakılınca, çocukların bu filmi seveceği kesin. Diğer taraftan üç boyutlu filmler yetişkinlere ilginç geliyorsa, çocuklara neden gelmesin?
O FİLMİ YAZMAK TAM YERİ YILIMI ALDI
“Harry Potter” serisinin bitmesinden sonra, özellikle ıngiliz edebiyat dünyasında yeni arayışlara girildi mi?
- “Harry Potter” bir dönemdi. Çok konuşuldu, inanılmaz reklamı yapıldı. Dünya çocukları “Harry Potter” serisini ve dünyasını çok sevdi. Yine de sırf seri bitti diye yeni bir arayış olamaz. Bu zorlama olur... Ama eminim ki zamanla çok güzel eserler ortaya çıkacak. “Horrid Henry” bir çocuk komedisi. Çocukları güldüren, güldürürken kendilerine ayna da tutan bir film. Seyreden çocuklar, eminim Henry’de kendilerini bulacaklardır. Hepimizin çocukluğunda isyan, başkaldırı, yaramazlık vardır.
Ya sizin filminiz “Wah Wah”? Film kendi çocukluk anılarınıza dayanıyor sanırım, değil mi?
- Evet, çocukluk anılarımdan örülü bir konusu var... Ben o senaryoyu tam yedi yılda yazdım.
Neden o kadar uzun sürdü?
- Aynı anda bir çok şeyle uğraştığım için... Ama harika bir tecrübeydi.
Size para kazandırdı mı?
- Bu filmi para kazanmak için yapmadım. Benim için önemli bir anı... ıleride çocuklara yönelik başka şeyler de yapabilirim.
“DEMİR LEYDİ” FİLMİNDE TÜRKİYE SAHNELERİ OLACAK
Bize Henry karakterini anlatır mısınız, biraz?
- Henry, okuldan nefret eden, okula zorla giden bir çocuk... Tembel... Güç gerektiren işleri yapmayı sevmez. Ödev yapmaktan hiç hoşlanmaz. Sebze yemez. şeker sever. Rock müziği dinler. Öğretmeni Bayan Battle Axe’dan hiç hoşlanmaz. Yani tam adı üstünde, yaramaz mı yaramaz bir karakter... Ayrıca şunu söyleyeyim, Theo Stevenson, Henry karakterinin üstesinden çok iyi geldi.
Önümüzdeki günler için yeni bir projeniz var mı?
- Yine heyecan duyacağım bir proje var. Margareth Thatcher’ın yaşamını anlatan “The Iron Lady” (Demir Leydi) filminde dönemin önemli bakanlarından Michael Heseltine’i oynuyorum. Bu arada, filmde Türkiye ile ilgili sahneler de olacak.
Türkiye’ye hiç gittiniz mi? Çok seyahat ettiğinizi biliyorum...
- Aslında çok gitmek istediğim bir ülke. Çok güzel olduğunu duyuyorum. Ama şimdiye kadar fırsat olmadı. Sanırım şimdiye kadar hep bana kolay gelen yerleri ziyaret ettim. Ama önümüzdeki yıl bu kuralı değiştirmem gerek.
“Horrid Henry”i seyredecek Türk çocuklara mesajınız var mı?
- Eminim, Henry’i onlar da çok sevecek. Kitaplarının Türkçe’ye çevrildiğini duydum. Yani Türk çocukları Henry karakterini zaten biliyor. Biz filmi çekerken çok eğlendik, umarım Türkiye’deki çocuklar da filmi seyrederken aynı keyfi alırlar
OYUNCULUK UĞRUNA ÖLÜMDEN DÖNDÜM
Alkole alerjiniz olmasına rağmen bir sarhoşu canlandırabilmek, o duyguyu anlamak için alkol komasına girmekten kaçınmadığınızı biliyorum. Bu nasıl bir oyunculuk aşkı?
- Görüyor musun, oyunculuk uğruna ölümden dönmüşüm! Hikayenin aslı şöyle... Ben gençlik yıllarımdan beri hiç alkol kullanmam. Çünkü, alkol alerjim var. Kanımda alkolü tolere edecek enzimler bulunmadığı için kesinlikle alkol almamam lazım. Bruce Robinson’un yönettiği “Withnail ve Ben” filminde, Whitnail’i oynayacaktım. Bruce, alkolik birini anlamam için bana bir şişe şampanya, yarım şişe de votka içirdi. Tabii alkol alerjim olduğunu bilmiyordu. O gece hastanelik oldum. Bruce inanılmaz üzüldü. Ama alkol alerjim olduğunu söyleseydim belki rolü bana vermezdi...