Ali VARLI / BERLİN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2016 10:05
Ahu Öztürk’ün yönettiği ‘Toz Bezi’, Berlinale’de Türkiye’yi temsil eden dört filmden biri. Forum kategorisinde 40 filmle yarışıyor. Ahu Öztürk, İstanbul’da temizlik yaparak hayata tutunmaya çalışan Hatun ile Nesrin’in öyküsünü anlattığı Toz Bezi’nde ‘kadınları kayırdığını, erkekleri de biraz rahatsız ettiğini’ söylüyor.
Dünyanın en çok seyirci çeken film festivali Berlinale, geçen Cuma günü başladı. 400’den fazla filmin programında yer aldığı festival, Pazar günü sona erecek. Cumartesi akşamı da ödül alacak filmler açıklanacak.
Festivalde, Türkiye’den de dört film var. Bunlardan biri de yönetmen Ahu Öztürk’ün, ‘Toz Bezi’ adlı filmi... Toz Bezi, Forum kategorisinde 40 filmle yarışıyor. İki temizlikçi kadının, varlığı ve yokluğu belli olmayan kocalarına rağmen verdiği hayat mücadelesi işleniyor. Ahu Öztürk’ün yazdığı senaryoda umut da var, hayal kırıklığı da. Sevinç de üzüntü de...
Filmde Asiye Dinçsoy, Nazan Kesal, Serra Yılmaz, Didem İnselel oynamış. Öztürk ile ilk uzun metrajlı filmini Berlinale’nin kalbinin attığı Potsdamer Platz’da konuştuk.
“Evlere temizliğe giden kadınların hikayesini ele alıyorsunuz. Böyle bir hikayeyi işlemek fikri nasıl oluştu” sorusunu yönelttiğim Ahu Öztürk’ten şu yanıtı aldım:
“Teyzem ev işçisiydi. Oradan bildiğim bir mesele. Çocukken bir keresinde beni de temizlediği eve götürdü. İlk kez orta sınıftan birinin evinde bulunuyordum. Evde kimse yoktu. Tüm evi temizledi. Çok ilginç bir deneyimdi benim için. Onun dışında teyzemin anlattığı bir sürü hikaye var. Çok sağlam bir sömürü var. Çok da gizli saklı dönüyor ev ekseninde. Tabi bu teyzemin hikayesi değil. Çevremde bir sürü röportajlar yaptım. Öyküler dinledim. Oradan çıkan bir öykü. Öfkeyle başlayan bu hikayem daha sonra, soğukkanlılıkla bir filme döndü.” Hatun ile Nesrin birbirinden çok farklı iki karakter. Hatun daha rahat ve gerçekçi, Nesrin ise daha hayalperest ve duygusal. Hangi karakter daha sahici” sorusuna Öztürk, “İki zıt karakter. Çok sonradan şunu fark ettim; sanki ikisi de benim birer parçam. Benim bölümlerim. Nesrin benim daha mağdur tarafım. Hatun daha deli tarafım. Nesrin’i daha çok hissettim. Hangisi daha sahici sorusuna pek bir şey diyemeyeceğim. İzleyici hangisini kendisine daha yakın hissederse, hangisi okuyucuya daha tanıdık gelirse o dur onun için gerçek olan” yanıtını verdi.
Filmde erkeklerin varlığına yönelik mesajlar da var. Buna ilişkin de, “Erkeklerin varlığı ve yokluğu bir. Kadın, erkeksiz yaşayabiliyor. Belki varlar ama yoklar. Bedensel olarak da yok olsalar ne olur. Zaten bütün yük kadının omzunda. Diyelim ki erkek gitti. Ne olur. Kadın bunu sürdürür. Kadın tekrar ayağa kalkar. Ben filmimde kadınları kayırdım. Erkekleri de biraz rahatsız etmek istedim” değerlendirmesinde bulundu Öztürk.
KADIN DAYANIŞMASI GÜÇLÜAhu Öztürk, Hatun ile Nesrin arasındaki güçlü dayanışmaya ilişkin de, “İkili arasındaki dayanışma toplumun içinde de var. Bir kız çocuğu en büyük yarayı, darbeyi muhtemelen annesinden alır. Ama sıkıntıdan yine anne çeker, kız çocuğunu ilk önce kurtarır. Paradoksal bir durum söz konusu belki ama kadınlar arasında böyle bir durum var. En büyük yarayı kadından da alsan başka bir kadın tarafından şefkat görme ihtimalin var” diyor.