Güncelleme Tarihi:
Zeynep Tokuş fotoğrafları için tıklayın
"Buzda Dans"ın kraliçesi, "Şarkı Söylemek Lazım"ın ise sunucusuydu. Şimdilerde doğum için gün sayan bir anne adayı. Altı aylık hamile olan Zeynep Tokuş, ikinci oğlu Ali’nin doğumu öncesinde duygularını, bir moda çekimi eşliğinde Hello! dergisi ile paylaştı.
Ali’nin doğumuna jinekolog olan eşiniz Alp Nuhoğlu girecek, öyle değil mi?
Kendinize nasıl bakıyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?
- Hiçbir zaman çok kasan bir anne olmadım. İlk hamileliğimde de, oğlum Alpoş dünyaya geldikten sonra da... En önemli şey, kendini strese sokmamak. Onu yemeyeceğim, bunu içmeyeceğim; bunlara gerek yok.
"Buzda Dans" yarışmasındaki partneriniz sizi Amerika’ya davet etmiş, eşiniz gitmenize izin vermemiş. Öyle mi?
- Böyle bir davet almadım. Bizim aile hayatımızda hiçbir ÅŸey garip gitmiyor. Gayet normal bir biçimde yaşıyoruz. Hamileyim ve evde oturup örgü örüyorum. Hayatımda her ÅŸey sakin giderken dış dünyada birçok ÅŸey benim adıma yazılıyor. Alp bu tür ÅŸeylere aslında çok uzak olmasına raÄŸmen artık daha kolay tolere etmeye baÅŸladı.Â
Yarışma sırasında ve sonrasında hiçbir sıkıntı yaşamadı mı?
- Sıkıntı olması beklendi, ama kendi aramızda bir sıkıntı olmadı. Biz sadece huzursuz olduk. Sonra gülüp geçtik. Birbirimize güvenimiz tam. O beni, ben onu biliyorum. Herhangi bir problem yaşamadık, yaşamıyoruz da...
Eşiniz Karadenizli ve kıskanç biri... Peki ya siz?
- Eşim kıskançtır ama aynı zamanda bana da çok güvenir. Bunu iyi dengeliyor. Yine de çok rahat bir adamdır diyemeyeceğim. Boğa burcu çünkü. Ben de kıskanç olmadığımı söyleyemem. Yükselenim Akrep; biraz sahiplenirim yani.
Evlilik nasıl gidiyor?
- İyi gidiyor. Bebek ikimiz için de çok heyecan verici bir duygu. Alp çok soğukkanlı gözüken bir tiptir, ama içinde fırtınalar kopar. Zaten Karadenizli; çok sakin olmasını bekleyemezsiniz. Bazen çok sakin gözükmesine rağmen, onun da heyecanını ve telaşını içten içe hissedebiliyorum. Heyecanla bekliyoruz.
Bebeğe ait planlar yaptınız mı?
- Ben kendi hayatımı da pek planlamam. O an geliyor, onu yaşıyorum. Vermek istediğim tepkiyi veriyorum, geçip gidiyor. Sonra ona göre tekrar başka bir adım atıyorum. Tabii düşlerim, hayallerim, arzularım oluyor. Ama önce şunu, sonra bunu yapmalıyım gibi planlar veya kendimi zora koştuğum, adapte etmeye çalıştığım planım olmaz.
Naif bir imaj çiziyorsunuz ama tuttuğunuzu da koparıyorsunuz...
- Benim yapım biraz naiftir, ama el attığım işi becerebilmeyi çok severim. Bunun için de çok emek veririm. Disiplinliyimdir.
Güzellik kraliçesi seçildiniz ve hayatınız bir anda değişti.
- Bu, aslında planlı yaşamadığıma en iyi örnek... Stilist olmak istiyordum, bu yarışmaya bunun için girmiştim. Yani bir kariyer planlaması yapmadım. Akışına bıraktım ve bundan keyif aldığımı fark ettim. Çok mutluyum ki, karşıma böyle bir şans çıktı. Bu yarışmaya girmeseydim, oyunculuk teklifi almayacaktım. Okuluna da gitmediğim için hiçbir zaman oyuncu olmayacaktım. Oyunculuğun ne kadar güzel bir iş olduğunu bilmeyecektim. Hayatım eksik kalacaktı.
Evliliklerinizden ne öğrendiniz?
- Ben ikinci evliliğimde de birçok şey öğrendim. Mesela şimdi bir cici anneyim. Benim de bir cici annem vardı. Bazen ona kızdığım şeyler oluyordu. Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Aynı zamanda şimdi bir anneyim, hem de boşanmış bir anneyim. Dolayısıyla anneme kızdığım şeyleri de şimdi anlıyorum. Kocam boşanmış bir adam, onun da bir çocuğu var. Dolayısıyla babamı da daha iyi anlıyorum. Yani herkesi anlayabilecek bir konumdayım. Artık kendi içimde çatışma yaşamıyorum.
İlişkilerinizde nerede hatalar yaptığınıza bakıyor musunuz?
- Kendimce hep düşünürüm; ne söyledim, neden yaptım? İçimden sık sık konuşan bir insanımdır. Bu ilk başlarda beni yoruyordu. Sonrasında çok faydasını gördüm. İnsan, hayatını sorguladığı sürece bir yerlere varabiliyor. Hiçbir yerde hata yapmıyorsun aslında, o anki duygularının götürdüğü yere gidiyorsun. Ben hiçbir zaman mantığımla hareket edemedim.
EÅŸinizle sizi bir arada tutan nedir?
- Sorgulamayı sevmediğim bir şey bu. "Acaba ben kocamı niye seviyorum?"u sorgulamak hoşuma gitmiyor. Çünkü seviyorum. Bizi ne bir arada tutuyor, bilmiyorum. Bir şey tutuyor ve ben ona güveniyorum. Bu sevgi herhalde. Detaylandırmaya gerek yok ki...
Sosyal yaşamınız ne durumda?
- Aslında bir arada olmayı sevdiğiniz biriyle birlikteyseniz, en sinirlendiğiniz şey bile bazen size keyifli gelebiliyor. Mesela tartıştığımız veya aramız limoni olduğu zamanlarda o televizyon seyrediyor, ben içeride kitap okuyorum. Ama aşkımız yoğun olduğu zamanlarda birlikte maç seyretmek bile eğlenceli... O yüzden paylaştıklarımız, o anki ruh halimizle de çok ilgili. Normal şartlarda Alp gezmeyi, yemeğe gitmeyi sever. Tabii ben de. Davetler oluyor ya da biz arkadaşlarımızı eve davet ediyoruz. Ailemiz bize çok yakın değil. Hepsi bizden uzakta. Onun ablası var, benim bütün ailem İzmir’de ve Ankara’da. O yüzden böyle çok fazla aile ziyaretleri olmuyor. Biz daha çok çekirdek bir aileyiz.
Ailem boşandığı için asi bir çocuktum
Siz boşanmış bir ailenin çocuğusunuz. Oğlunuz da öyle. Siz nasıl bir anne oldunuz?
- Alpoş’la benim çocukluğum arasında epey bir fark oldu. Çünkü biz babasıyla Alpoş 1,5 yaşındayken ayrıldık. Sonrasında başka bir aile düzeni içinde büyüdü. Yani babasıyla beni hiç bir arada görmedi. Büyük bir sıkıntı yaşamadı gerçi. Düzeni bozulmadı, alıştığı şeylerden ayrı kalmak zorunda kalmadı. Ama benim için öyle olmamıştı, daha sıkıntılıydı. İzmir’e yerleştim, okulum değişti, evimiz değişti, yani her şey değişti. Dolayısıyla benim için daha travmatikti. Sekiz yaşındaydım. Her akşam gördüğünüz birini, babanızı başka bir şehirde bırakmak zorunda kalıyorsunuz.
 Duygularınızla yüzleştiniz mi?
- Tabii. İçinizde bir kızgınlık oluyor, ama neye ve kime kızdığınızı hiç bilmiyorsunuz. Bu biraz asi bir çocukluk olarak nüksediyor. Ama insan kendini tanımaya başladıkça tüm bunlar değişiyor.